| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Türkiye Büyük Millet Meclisi b)Sayıştay Başkanlığı c)Kamu Denetçiliği Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 07 .11.2019 |
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Meclis Başkan Vekilim, Sayıştay Başkanım ve Kamu Başdenetçimiz, değerli bürokrat arkadaşlarım, değerli milletvekili arkadaşlarım; saygıyla selamlıyorum hepinizi.
Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesi ve bağlı Sayıştay ve Kamu Denetçiliği Kurumu hakkındaki düşüncelerimizi ve 2020 yılı bütçesine dair görüşlerimizi paylaşıyoruz. Birkaç konu var benim de dile getirmek istediğim. Türkiye Büyük Millet Meclisine 27'nci Dönemde -Sayın Başkanın ifade ettiği gibi- 2.332 kanun teklifi sunulmuş, bunun 46'sı kanunlaşmış yani yüzde 1,97; 2.209 kanun teklifi, tekliflerin yüzde 94,7'si şu anda beklemede, ilgili komisyonlarda duruyor. Yani bunların gündeme alınacağı da meçhul, pek de zannetmiyorum. Bunu yasamanın etkinliği, verimliliği ve kalitesi açısından dikkate almaya değer bir oran olarak düşünüyorum. Ayrıca bu kanun tekliflerinin bir sonraki raporda sunulmasını da talep ederim; kaçının hangi partiden, hangi parti milletvekillerinden veya milletvekillerinin ifadeleriyle olduğunun da önemli olduğunu düşünüyorum ki tahmin ediyorum -incelemedim ama- muhalefet partilerinden gelen bir tane kanun bile teklifinin bile kanunlaştığı vaki olmamıştır. Verilen önerge sayısı 20.076, bunun İç Tüzük'te öngörülen süre içerisinde yanıtlanması gerekiyor ancak raporda sunulan, bunların 8.320'si cevaplandırılmış yani yüzde 41'i cevaplandırılmış, yüzde 60'a yakın kısmına yanıt bile verilmemiş 20.076 önergede ve 20.076 önergenin üçte 2'si de İç Tüzük'te öngörülen süre içinde yanıtlanmamış, üçte 1'i de süresinden sonra yanıtlanmış. Dolayısıyla burada da bu önergelerin yanıtlanmamasından bizim yasama organı olarak denge denetleme faaliyetimizi, işlevimizi yapabilmemiz konusunda etkinliğin ne kadar düşük düzeyde, zayıf olduğunu görebiliriz. Araştırma önergesi sayısı da 2.056. Bunlardan görüşülüp kabul edilen sadece 45 araştırma önergesi ki buradan birleştirme yapılarak 6 komisyon kurulmuş yani bu da yüzde 2,18, kabul edilip birleştirilerek gündeme alınan araştırma önergesi. Yani bunların aslında yasama faaliyetinin etkinliğini gerçekten ortaya koyan, etkisizliğini ortaya koyan çok önemli veriler olduğunu düşünüyorum.
Personel konusuna baktığımda dikkatimi çekti. Böyle bir uygulama var mıydı, yok muydu ama "TBMM eski başkanı personeli" diye bir personel ihdası var ve 5 kişi "TBMM eski başkanı personeli" olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde görevli görünüyor. Hangi yetki, hangi sorumluluk, hangi yasal düzenlemeden böyle bir hak geliyor, bunu da öğrenmek isterim.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekili arkadaşlarımız hepimizin 3'er danışmanı var. Bu danışman ve vekil arasında da hizmet sözleşmeleri yapılıyor. Ülkemizde, biz yasama organıyız ve yasalara da azami hassasiyet göstermemiz, uygulanması konusunda çok duyarlı olmamız gerekirken İş Kanunu ve Türkiye'nin de taraf olduğu ILO sözleşmelerine aykırı hükümler içerdiğini düşündüğüm sözleşmeler yapılıyor milletvekili ile danışmanlar arasında. Bu sözleşmeler maalesef ki, bu danışmanların bu yıllık izin, hastalık ve resmî bayramlardaki çalışma koşullarını milletvekili arkadaşlarımızın kendi isteklerine göre şekillendiriyor ve izin vekilden vekile de değişebiliyor, herhangi bir standardı yok. Tabii, burada iş akdi de sona erdirilen danışmanların kıdem tazminatı ödemesi, işsizlik ödeneği hakları da ortada yok. Oysaki İş Kanunu'na göre bunların verilmesi, esas olması gerekiyor.
Bir başka konu yine bu personel arkadaşlarımızın, danışmanlarımızın Meclisteki diğer personele verilen örneğin yıllık elbise hakkı, Ankara kart, ulaşım yardımı, yemek yardımı gibi yardımlar açıktan sözleşmeli personele maalesef ödenmiyor. Bu da ne derece sağlıklı, ne derece yasalara uygun iş ve işlem yaptığımızın sorgulanmasını gerektiriyor.
Bir başka konu değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi çeşitli kurumların üyeliklerine, siyasi parti gruplarından önerilen adayların oylanarak seçimine karar veren bir kurum. Dolayısıyla Meclisin iradesiyle yani milletin iradesiyle, yasama organında önerilen üyeliklere yapılan seçimler kimi zaman... Ki bunun çok somut bir örneğini çok yakın bir geçmişte birkaç gün önce yaşadık. Ben hatta RTÜK yetkilisi arkadaşımızın da burada olduğunu görerek dikkatimi çekti. Nedenini herhâlde anladım.
Bakın, RTÜK üyesi olan Cumhuriyet Halk Partisi kontenjanından seçilmiş Faruk Bildirici "RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, aynı zamanda TÜRKSAT ve Basın İlan Kurumu yönetiminde çalışıyor ve bu, yasaya aykırıdır" dediği için ve doğru söylediği için; içeriğinde herhangi bir yanlış ifade, yalan ifade, abartı olmadan sadece salt ve sade bir şekilde "TÜRKSAT ve Basın İlan Kurumu yönetiminde çalışıyor ve bu, yasaya aykırıdır." dediği için; Meclisin iradesiyle seçilmiş olan Sayın Faruk Bildirici RTÜK'ün hemen apar topar toplanmasıyla, Bildirici'nin de taraf olduğu söz konusu edilerek toplantı dışında tutularak Faruk Bildirici RTÜK üyeliğinden atılıyor. Şimdi, aynı toplantıda konunun diğer tarafı da aslında RTÜK Başkanı Sayın Şahin'ken toplantıda bulunuyor. Birisi kendini savunma hakkını kullanırken diğer arkadaşımız kendini savunma hakkını kullanamaz bir durumda, Sayın Faruk Bildirici Meclisin iradesi ayaklar altına alınarak, milletin iradesi ayaklar altına alınarak bir çırpıda bu toplantıdan, bu RTÜK üyeliğinden atılıyor. Hangi partiden olursa olsun RTÜK üyeleri partilerin kendi kontenjanları çerçevesinde önerileri doğrultusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçiliyor. Anayasa, idare hukuku, ilgili bir sürü yasa ve kural ortaya konabilir ki herhangi bir işlem -ki bu bir karar da olabilir, bir seçim de olabilir, bir uygulama da olabilir- nasıl gerçekleşmiş ise, hangi kanallardan oluşturulmuşsa ondan geri dönüş de aynı yöntemle olması gerekirken ne yazık ki ne idare hukukuna uygun ne yasalara uygun ne de milletin hepsinden önemlisi Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama organının yani milletin iradesinin üzerinde kendini gören RTÜK böyle bir kararla Faruk Bildirici'yi görevinden alıyor. Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanımız Mustafa Şentop'un ilgili arkadaşlarımızın bu konuda ortaya koyacağı iradeyi görev, yetki ve sorumluluk bilinciyle görmek, bunun gereğinin yapılmasını talep etmek durumundayız.
Sayıştayla ilgili söyleyeceğim bir iki konu var: Anayasa'mızın 160'ıncı maddesi Sayıştayın kanunu, daha doğrusu Anayasa'daki hükmü Sayıştayın...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - İlave süre veriyorum, lütfen tamamlayınız.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) -Sayıştay merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleriyle mallarının Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek konusunda ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme denetleme, hükme bağlama işlerini yapmakla görevli.
Değerli arkadaşlar, Sayıştayın Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yaptığı bu hizmetler için teşkilatın bütün arkadaşlarımıza, tepeden tırnağa hepsine şükranlarımızı sunuyorum. Ancak Sayıştayın bu görevini yapamadığı, kamu özel iş birliği projeleri, yap-işlet-devret projeleri, yine Anayasa'dan alınan hak olarak ifade edilip özel hukuk hükümlerine tabi olduğu iddia edilip aslında kamu idarelerinin bütçesinden çıkan çok büyük miktarlarda kaynaklarla cari transferlerle yapılan iş ve işlemlerin denetlenemiyor olması ve Sayıştayın bu konuda elinin kolunun bağlı olması bizim dikkatle üzerinde durmamız gereken bir konu. Bu söz konusu sözleşmelerin Sayıştay denetçileri tarafından bizim adımıza, aslında biz de milletvekilleri olarak göremiyor olmamız, bunlarla nasıl, ne taahhütler veriliyor olduğunu bilemiyor olmamız aslında bu bütçenin en büyük kara deliklerinden birinin oluşmasına neden oluyor.
Son olarak Sayın Başkanım -sürem biterse bir dakikanızı rica edeceğim- Kamu Denetçiliği Kurumumuza, Sayın Şeref Malkoç'a yaptıkları bütün hizmetler için ayrıca teşekkür ediyorum. Çok kutsal bir iş yapıyorlar, gerçekten çok önemli bir görevdesiniz. 76.715 yazılı şikâyet ve başvuru, bu rakamın çok çok daha büyümesi esastır. Aslında keşke...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim, tamamlayınız.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Diliyorum ki hiçbir şikâyetin olmadığı bir ülkede hep beraber mutlu, huzurlu, birlikte barış ve kardeşlik içerisinde yaşayalım; insan hakları ihlalleri olmasın ama oluyor. Esas olan burada şikâyet etmesi beklenirken bunu bilmediği için edemeyenlerin de aslında bu konuda bilgilenmesi, farkındalığın yaratılması çok önemli diye düşünüyorum. Ama dikkatimi çekti, 31 Ekim 2019'a kadar yapılan 17.148 başvurunun sadece 8'i kadın haklarıyla ilgili. Yani gerçekten çok ilginç, 17.148 hak ihlalinin sadece 8'i kadın ihlalleriyle ilgili. Demek ki burada kadınların haklarıyla ilgili bu müesseseye, bu kuruma başvuru konusunda yeterli bilgiye sahip olmadıklarını görüyoruz.
Daha önce de, geçen yıl da sormuştum bu soruyu: Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun da amaçları, görev, yetki ve sorumlulukları sizinle en çok örtüşen meseleler. Bu konuda organik, yasal, düzenli işleyen bir mekanizma içerisinde iş birliğiniz var mı diye sormak istiyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.