KOMİSYON KONUŞMASI

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Tabii, Sayın Gürer'e de teşekkür ediyorum.

Aslında sabahtan beri arkadaşlar dile getirdi, birçok problemi de belki de ortak olarak dile getirebiliriz. Öncelikle Sayın Başkan Vekilim ve değerli bürokratlar, çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Umarım bu bütçe ve dile getirdiğimiz sorunlar, dilekler dikkate alınır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi aslında bu yeni yasamayla beraber, 27'nci Dönemle beraber bir şeye daha başladı, yeni sisteme başladı ve Cumhurbaşkanı 9 Temmuzda yemin ettikten sonra 10 Temmuzda bir kararname çıkardı ve o günden sonra bir yıllık bir muhasebe yapıldığında yani bir dahaki, 2019'daki 10 Temmuza kadar baktığımızda, muhasebesini yaptığımızda Türkiye Büyük Millet Meclisi 32 yasa çıkarmış, 503 madde işleme koymuş ve bunların büyük çoğunluğu da torba yasa şeklinde. Normalde aslında ne denmişti? "Meclis daha iyi çalışacak, milletvekilleri daha iyi çalışacak." Biz biliyoruz ki bu dile getirilen yasalar Bakanlıkta, herhangi bir yerde hazırlanıyor, vekillerin önüne sunuluyor "Bir iki gün ders çalışın, gidin bunu orada dile getirin." deniyor ama bir taraftan da Cumhurbaşkanlığı aynı süre içerisinde 1.880 madde ve 37 tane kararnameyi geçirtmiş oluyor bir yıllık bir sürede ki şu ana kadar gelirsek bu daha da artmış ve bunların çoğu -dediğim gibi- torba yasa. Aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi giderek işlevini yitirecek bir düzeye getirilmek isteniyor. İnanın kamuoyunda, dışarıda birçok vekille karşılaşıldığında "Meclis ne yapıyor? Meclis iş yapıyor mu yapmıyor mu?" gibi sorularla karşılaşıyoruz. En basiti -soru önergesi kalkmıştı zaten- yazılı soru önergesi. Birçoğumuzun yazılı soru önergelerine yanıt verilmiyor ve hatta Meclis Başkanlığına arkadaşlarımız sordular "Niçin yanıt verilmiyor?" diye, idareye soruldu "Niçin yanıt verilmiyor?" diye ama yine verilmiyor çünkü bir keyfiyet hâkim ve giderek bu bir rutin uygulamaya dönüşüyor. Eğer Meclis Başkanlığı, Meclis bunu sorgulamazsa zaten vekilin yapabileceği bir şey kalmıyor. Meclisin bunu sorgulaması lazım. Eğer vekiller bir soru soruyorsa, yazılı soruyorsa süresi içinde ona yanıt verilmesi lazım. Hele bugünkü iletişim çağında otomatik bir sistemin uyarı vermesi lazım Meclis Başkanlığına; hangi soru gitmiş, kaç günde yanıt verilmemiş? Ve bakın siz buradasınız, Sayıştay yanınızda, Ombudsman yanınızda, kamunun idare ve işlemlerinin de takipçisisiniz.

Bakın, yani size de gelince söyleyecektim ama şimdi söyleyeyim yeri gelmişken; şehir hastaneleri. Eminim Türkiye Büyük Millet Meclisinde iktidar veya birinci parti dışında herkes sözleşmesini merak ediyor, şehir hastanelerinin sözleşmesi nasıldır? Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi vekillerine yanıt verilmiyor, Meclis Başkanı bilmiyor, hemen bitişiğinizde -şu anda burada, salonda değil- Sayıştay Başkanı var; Sayıştay Başkanı şehir hastanelerini denetliyor, sözleşmeyi bilmiyor ve hemen onun yanında siz oturuyorsunuz, kamu adına denetçilik yapıyorsunuz, siz de bilmiyorsunuz. Peki, bu ne efsane? Ve üstüne üstlük biz ne yaptık, biliyor musunuz? Döviz kuru oynadıktan sonra sözleşmenin içeriğiyle ilgili düzenleme yapılmasıyla ilgili içeriğini bilmeden burada oylama yaptık, ısrarla sormamıza rağmen, Bakanlık yetkilileri burada olmasına rağmen, Bakan Yardımcısı burada olmasına rağmen yine bilinmeden parmaklar kalktı, onay verildi. İçeriğini bilmeden bir şeyin onayını indirme ve kaldırmayla değiştirdik. Ya, Meclis Başkanlığı burada, Sayıştay burada, Ombudsman burada. Siz bilemezseniz sözleşmeyi milletin parası pulu, vergisi nereye gidecek, biz nereden öğreneceğiz? O zaman saygınlığımız nasıl olacak? Denetlememiz nasıl olacak? Hesap sormamız nasıl olacak? Biz bunu yapamadığımız sürece... Sonra da kalkıp şehir hastanelerini efsane gibi anlatmaya ve övmeye çalışırız ama içeriğini bilmiyoruz. Eğer bir sakınca yoksa bunun paylaşılması lazım ve kamu denetiminin bunu bizzat yapması lazım.

Bir diğer konu, birçok çalışmada Türkiye Büyük Millet Meclisi aslında çalışmalarını yerine getirmek istiyor. Arkadaşlar, Meclisin girişinde ben aynı zamanda Down Sendromu, Otizm ve Diğer Gelişim Bozukluklarının Yaygınlığının Tespiti ile İlgili Bireylerin ve Ailelerinin Sorunlarının Çözümü İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyesiyim, vekilimiz de burada. Bu Komisyona Down sendromuyla ilgili İstanbul'dan bir sivil toplum örgütü yöneticisi geldiğinde elindeki dosyayı içeriye almamışlar. Niçin almamışlar? "Sakıncalı olabilir, çeşitli renkler var, işte bunlardan dolayı alınmayabilir." Hangi çağda yaşıyoruz ya, içeriye gelirsin, flaş diski koyarsın, dökersin ya. Yani burada kapıda işlem yapanlara eğitim vermemiz lazım. Vatandaş bizi görmeye geliyor, vatandaşla nasıl konuşulacak, ne yapılacak, bunların bilinmesi lazım. Sayın Başkan Vekilim hâlâ sivil toplum örgütü yöneticisi olup seçimle iş başına gelip -ve bunu Yüksek Seçim Kurulu takip ediyor sivil toplum örgütlerinde, demokratik kitle örgütlerinde yönetici olmak için taşınması gereken şartları- Meclise girişlerinde engel var, Meclise alınmalarına engel var. Şu anda üniversitede bir profesör, burada bir meslek örgütünün yöneticisi olan bir arkadaşımla beraber buraya geldiğimizde bana dönüp gülerek dedi ki: "Ya, ben seninle beraber olmasam içeri giremem, benimle ilgili engel var." Nerede yaşıyoruz ya? Bunun düzenlenmesi lazım.

Bir diğer konu Sayıştayla ilgili. Sayıştay, zaten tarafsızlığı tartışmaları.... Birçok kez biz referans gösteriyoruz ve yararlanmaya da çalışıyoruz ama şu anda Sayıştay üyelerinin çoğunun geçmişine baktığınızda kimi nasıl denetleyecekleri çok açık ortada. Bakın, hocamız da az önce söyledi, arkadaşlarımız geldikten sonra, geçmiş dönemdeki kayyumlarla ilgili televizyonlarda, yayınlarda çerezinden, baklavasından, odasından, tonlarca ağırlanmasından, tonlarca yatak hesabı verilmesinden tutun birçok şey söylendi. Hiçbir incelemenizde bunlar çıkmadı mı ya? Hiçbir şey araştırmadınız mı? Yani Sayıştay bunu yapmıyorsa neyi yapacak peki? Ve ben bize sunduğunuz raporlara ve çalışmalara baktım, bütün bu yaptığınız -372 kamu idaresi diye belirtilmiş- faaliyet raporlarının yüzde 36'sında faaliyet raporu yok incelediğiniz kurumların, yüzde 36'sı sıfır, faaliyet raporu yok; yüzde; 14'ünde bütçede kaynakların nereden geldiğine dair bir belge yok. Yüzde 36'sı, 134 tane kurum nereden bağış aldığını, nereye bağış yaptığını, hangi derneğe, hangi vakfa, hangi sivil toplum örgütüne ne yardımı yaptığını açıklamamış, söylememiş ve siz bunu raporlara yazmışsınız. Peki, siz bunları denetleyip bu işlemin yerine getirilmediğini sormazsanız ne anlamı var? Ve hemen yanı başınızda oturuyor, eğer Ombudsman, kamu idaresi bununla ilgili düzenleme yapmıyorsa ne anlamı var? Biz bir denetimi çıkardığımızda, bir raporu çıkardığımızda bununla ilgili işlem yapmamız lazım. Yapmadığımız zaman ne inandırıcılığı kalıyor ne devamı geliyor ve giderek ne oluyor? Bir istatistik yapılsa yıllara göre, eminim giderek artık kurumlar faaliyet raporu da hazırlamayacak, size yanıt da vermeyecek, nasıl olsa işlem yapılmıyor. Veya da buna benzer kurumlara zaten siz gitmeyeceksiniz, siz muhalif olanlara gideceksiniz, muhalif olanlarla ilgili işlem yapmaya çalışacaksınız. Ben Batman Vekiliyim, bir taraftan kayyumlar atanırken bir aydır Batman'da müfettiş var. Bir taraftan hesabınıza gelmeyenleri de resmen bir odasını buna çeviriyorsunuz ama ayyuka çıkmış, bütün şirketler çarşaf çarşaf nereden para aldıkları, nereden araç aldıkları ceplerinde maaş kartıyla nasıl geçindikleri var; kimse bunları denetlemiyor, denetlemeye gittiklerinde hesap vermiyorlar ve hesap vermedikleri gibi bu raporlarla ilgili işlem de yapılmıyor.

Bir diğer konu, kamu idaresiyle ilgili. Şimdi, bir taraftan da şunu sizler ombudsman olarak birçok denetleme yapmışsınız, çalışmaları yürütmüşsünüz. Ben sağlık çalışanıyım, hekimim ve şöyle bir şey var: Bir, hastayı iyileştirmek var, bir de önlemek var. Siz, bir hasta gelir yanınıza, ateşi vardır, teşhisi koyarsınız, reçeteyi verirsiniz, iyileştirirsiniz ama bir mahallede birden fazla aynı hasta geliyorsa buna yönelik bir çalışma yapmanız lazım. Bugün Türkiye'deki... Ve ne güzel, sizin açıkladığınız şeyde kurum, belli bir süredir çalışıyor. Bu süre içerisinde "Türkiye'deki insan hakları" diye başlamış. İnsan hakları ihlalleri en çok nerede var, bunlarla ilgili hangi işlem yapılabilir ve bunun önlenmesi konusunda neler yapılabilir?

Hiç TRT Kurdî'de, Kürtçe, kamuyla ilgili, ombudsmanla ilgili bir açıklama yaptınız mı? Ben yayınlarınıza baktım. Burada çıkıp niçin insanlar, anneler...

KAMU BAŞDENETÇİSİ ŞEREF MALKOÇ - Yaptık.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Biliyorum, dün Şırnak'taydınız, iki gün önce Şırnak'taydınız, onu da biliyorum. Niçin bunlarla ilgili iletişim kurulmuyor? Niçin insanların hak ihlalleriyle ilgili, adaletle ilgili... Bakın, her gün gazetelerde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Bitiriyorum.

Birçok kurumda... Gazetelere bakın, her gün gazetelerdeki istatistiklerde neler var? İşsizlik, yoksulluk, hak ihlalleri, adalet ve hukuka güvensizlik. Bununla ilgili bir çalışma var mı, yok mu? Bunun önlenmesi lazım, bununla ilgili çalışmaların yürütülmesi lazım. Önlemek dediğim de, bu işin olmaması için sadece yurttaşa değil idareye dönmeniz lazım, kamuya dönmeniz lazım ve kamuyla ilgili düzenleme yapmanız lazım. Ama maalesef kamuyla ilgili düzenleme neye dönüşmüş? Bir resmî yazı gönderelim, resmî yazıya işlem yerine getirilirse ne güzel, getirilmese de ne âlâ. Nedir? Bakın, ben bu oranları çıkardım örneğin siz çeşitli kurumlara yazı yazmışsınız ve yansıtmışsınız. Bir kısmında yüzde 25 yanıt verilmiş size, yüzde 75'i yapılmamış ve yani işte arkadaşlar arkanızda. Mesela ben söyleyeyim size.

KAMU BAŞDENETÇİSİ ŞEREF MALKOÇ - Affedersiniz, böyle bir rakam bizde yok.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Bende var, ben size iletirim şimdi, hatta arkanızdaki arkadaşlara da veririm bütün rakamları, istatistikleri dökmüşüm burada.

(Oturum Başkanlığına Kâtip Şirin Ünal geçti)

BAŞKAN - Sayın Vekilim, tamamlayabilir miyiz?

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Tamam.

Bunları yapmadığınız sürece sizin gerçekten herkesin beklentisi olan bir kurum, yarın gidersiniz, ayrılırsınız da ama bunu yapmadığınız zaman inandırıcılığı kalmaz. Bakın, siz 28 Şubata karşı dilekçe yazmış birisisiniz. Siz, elinizi vicdanınıza koyduğunuzda birçok şeyi o gün nasıl dilekçe yazdıysanız, olmaması için bugün yaşama geçirmeniz lazım.

Bu bütçenin hepimize hayırlı olmasını diliyorum. Bunların dikkate alınmasını istiyorum.

Teşekkürler.