KOMİSYON KONUŞMASI

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle sunumlarınız için çok teşekkür ediyorum.

Aslında Türkiye kadın mücadelesi konusunda çok önemli adımlar attı. Özellikle 1985'te imzaladığımız Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi gibi. Yine, bu anlamda ben sizin iktidarınız döneminin de hakkını teslim etmek istiyorum. 2004 yılında kadınlar ile erkeklerin eşit haklara sahip olması eklendi, devlete bu konuda sorumluluklar yüklendi, 2010'da pozitif ayrımcılık esası eklendi. Yine, 2009 yılında KEFEK'in kurulması önemli bir adım. 2012 yılında Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'u hep birlikte kabul ettik ve en sonda imzacısı olmaktan büyük bir mutluluk duyduğumuz ve ev sahipliği yaptığımız İstanbul Sözleşmesi... Şüphesiz bunlar kadın hakları anlamında atılmış ve hiçbir siyasi parti ayrımı gözetmeden bütün kadın arkadaşlarımızın desteğiyle atılmış çok önemli, çok kıymetli adımlar. Ancak daha sonra özellikle son günlerde gündeme gelen bazı çalışmaları duyuyor olmamız ve bugün de "kadın-erkek fırsat eşitliğine duyarlı bütçeleme" ifadesiyle karşımıza gelinen bu bütçeleme açıkçası beni endişelendiriyor. Neden? Çünkü az önce -Hayriye Hanım'dı galiba- sunumunuzda Avrupa Konseyinin tanımlamasına söylediniz. Avrupa Konseyinin tanımında da evrensel bir tanım olduğu için aslında sunumunuzda da doğal olarak değiştiremediniz çünkü evrensel bir tanımdır "toplumsal cinsiyet eşitliği" kavramı. Siz kadın-erkek eşitliği diye başka bir kavram üretirseniz aslında bütün yaptıklarınızın altını boşaltırsınız çünkü "kadın-erkek eşitliği" ile "toplumsal cinsiyet eşitliği" farklı kavramlar. Niye? Kadın-erkek eşitliği cinsiyet eşitliğine dayalı yani toplumda kadın olmasından, doğuştan biyolojik olarak sahip olduğu bir kazanım ama toplumsal cinsiyet eşitliği sonradan öğrenilen, toplumun kadına yüklediği, biçtiği roller, onlardan beklentilerini ifade eden kavramlar. Dolayısıyla ikisini aynı kefeye koymak iyi niyetle yapıldığına inandığım ama baştan yanlış, sakat bir bütçeleme olduğunu bana ifade ettiriyor.

Peki, biz neden bundan geri adım attık? Daha Onuncu Kalkınma Planı'nda "toplumsal cinsiyet eşitliği" kavramı vardı. Yine, Millî Eğitim 2014 yılında Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi'ne imza atmıştı. Ne oldu da geri adım attık? Nasıl oldu? Birtakım, böyle, adına "gazeteci" dahi diyemeyeceğimiz, yazar bile olmayan kalemşorların tehditlerine boyun eğildiğini düşünüyorum ben. Niye? Çünkü Millî Eğitim bu geliştirilme projesini yürürlüğe koyduğunda birtakım -gazeteci diyemiyorum- kalemşorlar dedi ki "Bu proje anneliği, eşliği, ev hanımlığını yok etmeye dönük uygulanan bir projedir." Hemen Millî Eğitim geri adım attı. Benzer telaşı şu anda da söylenti... Gerçi Canan Hanım bunun yargı paketinde gelmeyeceğini söyledi ama nafaka konusunda da sürekli bağıran, sürekli, böyle, karanlık zihniyetlerin ifade ettikleri bazı mağduriyetlerden bahsediliyor. Hemen bir geri adım atma çabası... Ben bu anlamda bir geri adım atma düşüncesine, bu zihniyetin baskısına boyun eğmemek gerektiğini düşünüyorum ve kadın hakların mücadelesinde de bu karanlık zihniyetle de hep birlikte mücadele etmemiz gerektiğine inanıyorum. Bu anlamda, bizler sizlerin, kadının daha iyiye, daha güzele gitmesi anlamında atacağınız her türlü katkıya katkı sunmaya hazırız, partilerüstü bakıyoruz. Ama onun dışında özellikle kadınların kazanılmış hakları noktasında bir geriye gidişi asla kabul etmeyeceğimizi de buradan bir kere daha ifade etmek istiyorum.

Ben mesela Hayriye Hanım'ın yine sunumuyla ilgili bir şey belirtmek ve sonra da bir iki soru sormak istiyorum. Örneğin siz 2 harcama tipinden bahsettiniz. Bunun birinin cinsiyete özgü, diğerinin de kadın-erkek eşitliğine olduğunu ifade ettiniz ve burada da bir örnek verdiniz, özellikle ebeveyn izinlerinin getirilmesi. Peki, uygulamada bu nasıl? Tamam, kanunda, yazıda her şey çok güzel, çok mükemmel ama kadın ve erkek bu ebeveyn izinlerinde eşit haklara mı sahip? Değil. Ben hiç erkek ebeveynin izin alıp da çocuğa baktığını duymadım. Neden? Çünkü Türkiye'de ücret adaletsizliği var, kadın ve erkek arasında çok ciddi bir ücret adaletsizliği var. Bu adaletsizliği siz gidermediğiniz sürece kanunla erkeğe bu hakkı verseniz de hiçbir erkek geliri düşmesin diye bu hakkı kullanmayacak doğal olarak, kadın bu hakkı kullanacak. Dolayısıyla bir düzenleme yaparken sonuçlarını da öngörerek bazı düzenlemeleri yapmak gerektiğini düşünüyorum.

Örneğin sonuçlarını nasıl öngörerek yapacağız? Mesela, bu, toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bütçelemeye biz 2020'deki bütçeyi nasıl entegre edeceğiz? Ya da İspanya'da mesela sekiz yıldır toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçeleme yapılıyor ama hem uygulanma sürecini hem de sonuçlarını denetleyen bir mekanizma var orada. Bizim böyle bir mekanizmamız var mı? Yani sadece dostlar alışverişte görsün diye değil, eğer bir sonuç elde etmek istiyorsak... Bunu denetleyecek, sonuçlarının getirisinin ne olduğunu denetleyecek bir mekanizma var mı?

Bir diğeri, bence her şeyden önemlisi, bu bütçelemeyi yapacak olan kişilerin toplumsal cinsiyet eşitliğiyle ilgili bir bilgisi var mı? Yani şu anda çoğu erkek yani başta Parlamentoda yasa yapacak milletvekili arkadaşlarımızın bile ben toplumsal cinsiyet eşitliği noktasında yeteri kadar bilgiye sahip olmadığını düşünüyorum. Bu bütçelemeyi yapacak olan bakanlıklardaki kişiler ne kadar eğitimli bu konuda? Buna göre nasıl bir bütçelemeyi gerçekleştirecekler? Onu merak ediyorum. Bir de dediğim gibi, bu bütçeleme sadece başlangıca değil, sonuca göre odaklanarak da bir bütçeleme yapacak mısınız? Bir de bunları sormak istiyorum.

Çok teşekkür ederim.