| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Çevre ve Şehircilik Bakanlığı b)Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü c)Gençlik ve Spor Bakanlığı ç) Spor Genel Müdürlüğü d) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu e)Spor Toto Teşkilat Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 11 .11.2019 |
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri ve Komisyonumuzun bütün çalışanları hepinize iyi bir hafta diliyorum. Sayın Bakan, Komisyonumuza hoş geldiniz.
Sayın Bakan, bu 2'nci bütçeniz, geçen yıl geldiğinizde daha tecrübesiz bir Bakandınız ama şimdi en azından hesap da vereceğiniz bir yıl var, daha önce geldiğinizde birkaç aylık bir hesap verme durumundaydınız, daha çok gelecek projeksiyonlardan bahsettiniz.
Sayın Bakanım, yaklaşık kırk dakikayı aşkın konuştunuz, küresel iklim krizine bir dakika yirmi iki saniye ayırdınız. Bakın, Sayın Bakan, dünyada bir hareketlilik var, sanıyorum takip ediyorsunuz ama o hareketlilikten ziyade siz finans sektörü, Emlak Bankası, gayrimenkul sektörü laflarına daha fazla yer ayırdınız. Oysa Bakanlığınızın adı "Çevre ve Şehircilik" olabilir ancak siz Hükûmette esas olarak doğanın, ağacın, börtü böceğin, nehirlerin savunucusu olmanız lazım Sayın Bakan ama maalesef sunuşunuzda biz onu göremedik, son derece sınırlı bir sunuş vardı ve görüntüde de pratikte de maalesef durum bu. Çünkü diğer bakanlıklar genelde -biliyorsunuz, vahşi kapitalizmin uygulandığı ülkelerden bir tanesiyiz- kâr üzerine bakarlar, fizibilitelerini yaparlar "Rantabl mı değil mi?" diye bakarlar ama siz daha çok doğanın, çevrenin, börtü böceğin, insanımızın sağlığı boyutuyla bakmanız lazım. Ciddi bir ekolojik kriz yaşıyoruz Sayın Bakan, dünya olarak çok ciddi bir ekolojik kriz yaşıyoruz ve dünden size bir sahne söyleyeyim arkadaşlar. Dün İstanbul'da arabayla bir yerden bir yere gidiyordum, baktım, insanlar denize giriyorlar. Ya, 10 Kasım günü insanlar denize giriyorlardı arkadaşlar ve ciddi sayıda insan denize gidiyordu çünkü dün hava İstanbul'da 28 dereceydi. Bakın, haftalardır bir yağmur yağmıyor. Yağmur yağması gereken hatta kar yağması gereken aylarda insanlar denize giriyorlar. Arkadaşlar, barajlarımız boşaldı. Eğer yağmur yağmazsa İstanbul'un sanıyorum kırk, elli günlük bir suyu kaldı, diğer şehirlerimizde barajlar dibini görmüş. Arkadaşlar, çiftçi tarlasını ekemiyor -çiftçi arkadaşlarımız bilir- çünkü ilk yağmur düşer, toprak nemlenir, ondan sonra çiftçi tarlasını sürebilir. Elli gündür yağmur yağmıyor, çiftçi tarlasını süremiyor. Ciddi bir kuraklık tehlikesiyle karşı karşıyayız, Türkiye'de bu böyle. Dünyada da Sayın Bakan, buzullar eriyor, buzullar ve iklim değişiyor, yağış iklimleri değişiyor. Bir yerlerde ciddi anlamda kuraklık var, bir yerleri seller götürüyor. Hem kuraklık ciddi anlamda bir kriz yaratıyor hem seller. Ciddi bir ekolojik krizin başındayız. Eğer tedbir almazsak Sayın Bakan, bu ekolojik kriz hepimizi götürecek.
Bakın, bu konuda vahşi kapitalizm yaşanıyor diyoruz. Türkiye de genelde şunu bahane ediyor "Evet, ben kirletiyorum arkadaş ama başkaları daha çok kirletiyor." diyor. Hep bizim gibi ülkeler maalesef bunu bahane edeler, der ki: Ya, başkası, Çin daha çok kirletiyor ama hepimizin çocuklarımıza bir sorumluluğumuz var. Sayın Bakanım, bakın, çocuklarımızın 2'si burada var. Biri dünyadan Greta -size tanıtayım, tanıyorsunuzdur mutlaka, takip ediyorsunuzdur- ciddi bir iklim aktivisti, çağrıları var size. Bir de Türkiye'den Atlas, size tanıtayım iklim aktivisti. Her cuma iklim eylemi yapıyorlar, iklim nöbeti yapıyorlar. Türkiye'de Atlas ne diyor? "Başka bir gezegenimiz yok." Bakın, o ses, evrensel anlamda Greta evrensel bir üne sahip oldu, BM toplantılarında biliyorsunuz konuşuyor ve aynen şöyle söylüyor: "Yok oluşumuzun başındayız. Siz sadece paradan bahsediyorsunuz, siz sadece büyümeden bahsediyorsunuz, geleceğimizi çalıyorsunuz." diyor bakın Greta. Çünkü onların geleceğinden biz harcıyoruz. Kızılderili bir atasözü var ya: Dünya, size babanızdan miras kalmadı. Dünya çocuklarımıza emanet aldığımız bir dünya ama maalesef bu bilinçte miyiz, sizin sunumunuzda bu bilinci gördük mü? Ben maalesef göremediğimizi düşünüyordum. Bu konuda daha çok haykırmanız gerektiğini düşünüyordum.
Sayın Bakan, bakın, bir örnek vereceğim, bu Komisyonda geçen hafta şu koltukta, Sayın Bakan Yardımcısının koltuğunda Enerji Bakan Yardımcımız oturuyordu, bütün Komisyon üyelerimiz de buradaydı. Bir torba yasa geçti buradan Sayın Bakan, bir torba yasa. Eski Enerji Bakanı Sayın Berat Albayrak yıllarca dedi ki: "Bu çevremizi kirleten, insanımızı hasta eden, suyumuzu, havamızı, doğamızı kirleten termik santrallerin bacasına filtre takacağız. Eğer 31/12/2019'a kadar bu filtreler takılmazsa asla gözlerinin yaşlarına bakmayacağız, asla süre uzatmayacağız ve bu santraller kapanacak." 2016'da bunu dedi, 2017'de bunu dedi. Ta ki Bakanlığı size devredinceye kadar -siz ondan mı devraldınız, emin olmadım.
SALİH CORA (Trabzon) - Karıştırdınız.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ondan devralmış olun, o zamana kadar dedi ki: "Biz bu santralleri kapatacağız." Sayın Bakan, sizden de benzer ifadeler duyduk, uzatılmayacak noktasında ama ne hikmetse... Bakın, bu Komisyona mart ayında bir torba daha geldi -o zaman Süreyya Bey'di Başkan- bütün Komisyon üyesi arkadaşlar dediler ki: Bunu asla kabul etmeyiz. AKP, MHP, İYİ PARTİ, HDP, CHP hepimiz defalarca dedik ki: "Asla uzatılmayacak. Devlet adına herkes konuştu, biz de bu torbayı geri çeviriyoruz. Yani çevremizi kirleten, havamızı zehirleyen termik santrallere baca filtresi takılmazsa süresini uzatmayacağız." dedik. Daha beş ay önce irade koyduk bu konuda. Ne hikmetse o torba döndü dolaştı, tekrar karşımıza geldi ve Enerji Bakan Yardımcısı burada oturdu: "Efendim, ne yapalım, ekonomik şartlar adamlar uzatamamış, bunu gelin, üç yıl daha uzatalım." dediler. Biz Çevre Bakan Yardımcımızı göremedik veya sizi göremedik, sizi duyamadık. "Bunu yapamazsın ey Enerji Bakanlığı!" diye bir sesinizi duyamadık. Meclise bir çağrı yaptığınızı duymadık. Ya, böyle bir torba gelmiş olabilir ama gelin, sayın milletvekilleri, bunu geçirmeseniz daha iyi olur diye bir çağrı ne sizden ne Sayın Cumhurbaşkanından duymadık. İşte, Sayın Bakan, küresel iklim krizini böyle böyle yaşıyoruz. Türkiye'deki vahşi kapitalistler, dünyadaki vahşi kapitalistler çocuklarımızın geleceğini çalıyor Sayın Bakan. Bakın, biz nasıl doğamızı kirletiyoruz? Enerji üretirken kirletiyoruz.
Hasankeyf'te tarihimizi de yok ediyoruz. Ya, geçen hafta gördünüz mü buldozerler Hasankeyf'in binlerce yıllık tarihî çarşısını yıkıyordu. Değerli arkadaşlar, bakın, Hasankeyf'in tarihî çarşısını yıkıyordu. On iki bin yıllık Hasankeyf şu anda baraj suları altında kalıyor Sayın Bakanım. Değerli arkadaşlar, işte, termik santrallerle çevremizi kirletiyoruz, ne yapmamız lazım? Bakın, paradan bahseden arkadaşlarınıza şunu söyleyin, Sayın Bakan size önerim: Dünya yenilenebilir enerjiye doğruya gidiyor ve diyeceksiniz ki ya olabilir, rüzgârdan, güneşten enerji elde edebilir ama esmezse ne olacak, güneş çıkmazsa ne olacak? İşte, gelişmiş dünya bunun da çaresini buluyor. Enerji depolama sistemlerine yatırım yapıyor arkadaşlar. Kim bunda öncü olursa -siz de çok iyi biliyorsunuz- dünyada kaynakları da parayı da o kazanacak. Hem çevreyi kazanacak hem de parayı kazanacak. İşte, nükleer santrallere yatırım yapmak yerine... Bakın, güneş 5 sent, rüzgâr 4 sent. Biz yirmi beş yıl Ruslardan 12,5 sente nükleer enerji alacağız. Niye alıyoruz, neyin diyetini ödüyoruz? Hem nükleer büyük bir tehlike hem de rüzgâr, güneş daha ucuz. İşte, Ruslara ödeyeceğimiz o 40-50 milyar dolar yerine yenilenebilir enerjiye ve onun depolama sistemlerine 5-10 milyar dolar yatırım yapsak dünyada öncü oluruz. Hem çevremizi kurtarırız hem de para kazanırız arkadaşlar. İşte, böyle anlatın Sayın Bakan bunu. Hani bunun maliyetini, işte esmezse ne olacak filan demeyin.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Biz de yapıyoruz. Tuz Gölü'nün altına biz de yapıyoruz Sayın Garo, senin ondan haberin yok herhâlde.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bunlara yatırım yapalım. Sayın Bakanım, bakın tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmeliyiz değerli arkadaşlar. Şu anda sokaklarımız arabalarla dolu, her yer araba dolu, dağ taş araba dolu ama bir özelliği daha var bu arabaların neredeyse hepsi dizel arkadaşlar. Bakın, Avrupa -Sayın Bakan dinliyor mu bilmiyorum- dizel teknolojisinden çıkıyor Sayın Bakan, benzinliden de 2028'e kadar çıkacak veya 2030'a kadar. Hepsi yasa çıkarıyorlar, diyorlar ki: 2025'ten sonra içten patlamalı araç üretmeyeceğiz, 2028'den sonra üretmeyeceğiz. Ne yapıyorlar? Elektrikli arabaya yatırım yapıyorlar. Altyapısını, benzin istasyonunu hepsini dönüştürmek için master planları var üç yıllık, beş yıllık. Bizim var mı Sayın Bakan? Yok. Ne yapıyoruz? Volkswagen yatırım yapacak diye çok seviniyoruz değil mi? Volkswagen ne yatırımı yapacak arkadaşlar? Ki vazgeçti ama yapsaydı ne yapacaktı? Dizel araba teknolojisini Almanya'da üretmeyecekti gelip burada üretecekti. Orada elektrikli araba üretecek, gelip o eski teknolojisini, dizel teknolojisini burada üretecek, milyon tane araba satacak bin tane teşvikle ve doğamızı kirletecek. İnanın, yolda yürürken, çocuklarınızla yürürken yanınızda 2 tane dizel araba geçse nefesinizi tutamazsınız arkadaşlar. Bizim neyimiz eksik? Niye elektrikli arabayla ilgili bir vizyonumuz olmuyor? Bununla ilgili yatırımlar yapmamız lazım.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sen maskeyle mi geziyorsun?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın Sayın Bakan, vatandaşlara kömür dağıtılıyor biliyor musunuz? Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız kömür dağıtıyor. Sayın Bakan, kömür dağıtmak yerine bakın, o kömür dağıtılan yoksul mahallelere gidin nefes alamazsınız arkadaşlar, nefes alamazsınız. Onun yerine bir doğal gaz teşviki versek, yoksullara ısınabilecekleri kadar doğalgazı ücretsiz vermekle ilgili politikamız olsa ne olur? Bakın, 4 kişi İstanbul'da, 4 kişi Antalya'da intihar etti. Vatandaşlarımız doğal gaz faturasını ödeyemediği için intihar edebilir.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Doğal gazı 2014 yılında...
BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yapmamız gereken, sosyal politikalara ağırlık vermek ama sosyal politikaların da çevreci olması lazım. Sayın Bakan, bu konuda ne düşünüyorsunuz, sosyal politikalarımızın çevreci olmasıyla ilgili? İşte kömür dağıtırken her yeri, havamızı berhava etmeden, çevreci politikalarla, doğal gaz teşvikleriyle yoksullara ısınma ihtiyacı kadar ücretsiz doğal gaz dağıtsak, elektriği kesildiği için vatandaşlarımız intihar etmese, ihtiyacı kadar elektriği ücretsiz dağıtsak, geri kalanını da artan oranlı yapsak, mesela zenginler daha çok harcıyor ya o sayede bunları finanse etsek, böyle bir master plan düşünmez misiniz?
Sayın Bakan, tabii, konuşma sürem kısaldı. Ben Diyarbakır Milletvekiliyim, geçen dönem de İstanbul Milletvekiliydim. Sayın Bakan, müstafi Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu "Diyarbakır'ı Toledo yapacağız." dedi. Diyarbakır'a en son ne zaman gittiniz bilmiyorum ama şu fotoğrafları size göstermek istiyorum, yani beton üzerine bazalt kaplamalar dökülmüş, bakın, Diyarbakır'dan gene, beton evler yaptınız Sayın Bakan ve üzerine bazalt kaplamalar, fabrikasyon yani bunlar şeyden değil, fabrikasyon bazalt kaplamalar yapıştırmışsınız, hepsi dökülmüş çünkü 40 dereceyi görünce bunların hepsi dökülür Sayın Bakan. Bakın, bazalt kaplamalar dökülmüş Sayın Bakan. Bakın, hani Toledo evleri bunlar mı Sayın Bakan, bilmiyorum ama bunlar pek Toledo evine benzemiyor. Sayın Bakan, bir şehri tarihiyle, habitatıyla konuşmamız lazım. Diyarbakır'ın beş bin yıllık tarihi var Sayın Bakan, beş bin yıllık ve beş bin yıllık sokakları vardı. İnsanlar yürürken yüzlerce yıldır yürüdüğü sokaklardan yürüyordu ama o şehrin binlerce yıllık tarihine ait taşları kepçelerle taşıdınız, yerine böyle bütün sokaklar tarumar edildi. Diyarbakır Sur bir tarlaya dönüştü. Sonuçta böyle ihale ettiniz Diyarbakırlı olmayan müteahhitlere, gelip böyle beton evler yaptı, üzerine bazalt kaplama yapıştırmaya çalıştı, onlar da döküldü Sayın Bakan. Diyarbakır şu anda Toledo gibi olmanın kenarından bile geçmiyor. Bu yoldan vazgeçmemiz lazım. Kentsel dönüşüm dediğimiz şey kenti yok etmek değildir, hatırayı, hafızayı yok etmek değildir; o kentin Demirciler Çarşısını korumaktır, Demirciler Çarşısındaki o ustaları korumaktır, o şehrin bakkalını, yaşayanlarını korumaktır. "Kentsel dönüşüm" dediğimiz şey soylulaştırma değildir arkadaşlar. Bakın, oradaki yoksullara deniyor ki: "100 binlerce lira vereceksin bu yeni evi alacaksın." Garibanların cebinde 100 lira yok, bırak 100 binlerce lira ödemeyi, 100 lira yok garibanların cebinde. Ne olacak? Garibanlar şehir dışına çıkıyorlar, daha "soylu" olanlar -tırnak içinde söylüyorum- daha "zengin" olanlar Diyarbakır Sur'a geliyor, aynı Tarlabaşı Projesi gibi. Tarlabaşı'nda Tarlabaşılılar yaşayamıyor, Sulukule'de Sulukuleliler yaşayamıyor, Diyarbakır Sur'da da Diyarbarkırlılar yaşayamıyor arkadaşlar.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Onu devlet yapmadı, siz yaptınız, onu siz kendiniz yaptınız.
BAŞKAN - Sayın Çelebi... Lütfen arkadaşlar, lütfen...
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Sur'un içine bir bakın, devlet yapmadı onu.
BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar, Sayın Çelebi, lütfen... Size söz vereceğim Sayın Çelebi.
Buyurun Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yapmamız gereken, hafızayı, hatırayı koruyan kentsel dönüşüm yapmaktır.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Hafıza devletin hafızası, hafıza milletin hafızası.
BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar, Sayın Çelebi, lütfen...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Değerli arkadaşlar, bu anlamda Sayın Bakan, bakın, kentsel dönüşümle ilgili mutlaka yerel yönetimlerle iş birliği yapmanız lazım ancak maalesef oralara da kayyum atıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, deprem meselesi çok önemli. İstanbul'da geçenlerde bir uyarı daha aldık Sayın Bakan, 5,8'lik bir deprem yaşadık ve şunu söyledi uzmanlar, İstanbul'daki depremin süresinin yaklaştığını söyledi. Yani her an patlamak üzere olan bir bombanın üzerinde yaşıyor o bölgedeki 30 milyona yakın insan. Sırf İstanbul değil, Bursa, Adapazarı, Tekirdağ patlamaya hazır bir bombanın üzerinde yaşıyor.
Değerli arkadaşlar, bakın, depremle ilgili, güvenlikle ilgili on sekiz yılı AKP iktidarı heba etmiştir. Maalesef "kentsel dönüşüm" dediğiniz şey de rantsal bir dönüşüm olmuştur arkadaşlar, rantsal dönüşüm. AKP iktidarı döneminde 100 milyarlarca dolarlık rant yaratıldı ama bunlar genelde zengin mahallelerinde oldu ve rantlar vergilendirilmedi, yoksullar da evlerini dönüştürecek kaynağa sahip değiller Sayın Bakan, biliyorsunuz. Genelde daha varsılların mahallelerinde veya rant verdiğiniz mahallelerde kentsel dönüşüm oluyor ama rantın olmadığı, yani daha çok kat verilemeyecek, emsal verilemeyecek veya yoksulların olduğu mahallelerde kentsel dönüşüm olmuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Paylan, lütfen tamamlayınız.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bununla önerilerimiz oldu. Gelin, rant vergisi getirelim, rant artışlarını vergilendirelim, imar artışlarını vergilendirelim, oradan gelecek kaynakları bir fona aktaralım, o fondaki kaynaklarla da yoksulların, garibanların evlerini depreme güvenli hâle getirelim dedik. İktidarın böyle bir vizyonu oldu mu? Hayır. Yıllarca rant vergisi getirelim diyoruz, maalesef bu rant vergisini göremedik.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT KURUM - Var.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yok, gelmedi. Gelmedi Sayın Bakan, nerede?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT KURUM - Şu an çalışıyoruz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, çalışılıyorsa, bilmiyorum yani bizim haberimiz yok Meclis neyi çalışıyorsa. Geçen hafta bir vergi geldi, emlak vergisi, değerli konut vergisi geldi, bunun dışında bir vergi gelmedi. Geçen yıl da Sayın Bakan, imar affı geldi biliyorsunuz. Büyük bir cinayettir imar affı. Uyardık bu konuda Sayın Mehmet Özhaseki'yi. İmar affı geldiği zaman vatandaş şunu düşündü: "Benim dairem artık resmî arkadaş, benim yıkmama gerek yok." Hâlbuki öyle değil, tabut evlerde yaşıyorlar. O imar affından gelecek gelirleri de bir fona aktaralım dedik, Mehmet Özhaseki dedi ki: "O parayı kentsel dönüşüme ayıracağız." Sayın Bakan, size net bir soru soruyorum: İmar affı paraları nereye gitti? Hani nasıl deprem vergisi paraları nereye gitti diye soracağım gibi onu da soruyorum, imar affı paraları nereye gitti? Mehmet Özhaseki'nin ifadesi bu. "İmar affı kaynakları kentsel dönüşüme gidecek." dedi. Siz bu parayı gördünüz mü? Ben sizin bütçenizde görmedim. Var mı bütçenizde? Yok. Ne olacak, garibanlar tabut evlerde yaşamaya devam mı edecek? Yapmamız gereken rantı vergilendirip yani zenginden alıp yoksulun evini kentsel dönüştürmek. Aksi takdirde Sayın Bakan, büyük bir vebal altındasınız bakın, her an bomba patlayabilir, yüz binlerce vatandaşımızın cesediyle karşı karşıya kalabiliriz. Her gece eminim siz de bunu düşünüyorsunuzdur. Büyük bir vebal altındayız arkadaşlar, acil, ivedi bir master plana ihtiyaç var. Yerel yönetimlerle birlikte merkezî otoritenin bir master plan yapıp birkaç yıl içinde öncelikli olarak yoksul mahallelerdeki en çürük binalardan başlayarak kentsel dönüşümü tamamlamamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Paylan, lütfen tamamlayınız.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bitiriyorum.
Sayın Bakan, bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum ama bu konularda özellikle iklim konusu, kentsel dönüşüm konusu ve deprem meselesiyle ilgili mesajlarınızı ben eksik gördüm, umarım soru-cevap kısmında bununla ilgili daha net şeyler duyabiliriz.
Teşekkür ederim.