| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Çevre ve Şehircilik Bakanlığı b)Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü c)Gençlik ve Spor Bakanlığı ç) Spor Genel Müdürlüğü d) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu e)Spor Toto Teşkilat Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 11 .11.2019 |
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Bakanım, Bakan Yardımcılarımız, değerli bürokrat arkadaşlarımız, değerli milletvekili arkadaşlarım ve Sayın Komisyon Başkanımız; saygıyla sevgiyle selamlayarak başlamak istiyorum.
2020 yılı bütçesinde 2 milyar 827 milyon 733 bin TL Bakanlığınıza öngörülen bir bütçe; yine, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü bütçesi yönünden de 1 milyar 185 milyon 359 bin TL'lik bir bütçe öngörülmüş.
Baktığımızda, neredeyse güçlendirilmiş birçok kurumun bir çatı altında toparlandığı bir Bakanlık bütçesinin öncelikle yeterli bir bütçe olmadığını görebiliyoruz. Bunun ötesinde, temel hedefleriniz olarak biraz önceki dağıttığınız kitapçıkta sunulan birtakım hedefleriniz ve öngörüleriniz var.
Öncelikle Çevre Şehircilik Bakanlığına şöyle dıştan baktığımızda son dönemde, özellikle belediyelerle yarışır ve hatta belediyelerin alternatifi vaziyetine gelen bir bakanlık durumuna dönüştüğünüzü görebiliyoruz. Bilhassa da muhalefet partisine mensup belediyelerde Bakanlık üzerinden birtakım yatırımlar gerçekleştirmeye çalışan ve hatta bazı yatırımlarla ilgili de engelleyici vaziyette yer alan yerel yönetimlerin içerisine bu kadar dâhil olmuş bir Bakanlık görebiliyoruz.
Hedefleriniz arasında "insan merkezli kentsel dönüşümle öncelikli alanları dönüştürülmüş, afetlere hazır, sağlıklı, güvenli ve kimlikli şehirlere sahip olmak" gibi güzel cümleleri de görebiliyoruz. Ama bu cümle içerisindeki hedeflediğiniz hususlarla ilgili neler yaptığınızı da çok merak ediyoruz bu arada.
Medeniyetimizin mirası olan yatay mimariyi esas alan bir anlayışı hedeflediğinizi ifade ettiniz; çok güzel. Ancak bir teknik eleman olmamakla beraber, her yerde bu yatay mimarinin gerçekleştirilmesi doğru mudur, yoksa yerine göre yatay mimari, yerine göre de dikey mimari kullanılabilir mi? Teknik elemanların esas itibarıyla işi olmakla beraber, özellikle yeşil dokunun ve konutların etrafında daha geniş yeşil alanların bırakılabilmesi adına da her zaman yatay mimarinin çok da gerçekçi olmadığını ifade edebilirim.
Ancak iktidarınız döneminde yani her şeyde milat olarak 2002'yi aldığınız bir anlayışta -ki sizin kitapçığınızda da öyle, birçok veride 2002'yi öncelemişsiniz- ben buradan sormak istiyorum: Mademki yatay mimari bizim medeniyetimizin bir mirasıydı. O hâlde İstanbul'daki ve hatta hemen Ankara'da çok yakınımızda bulunan bu gökdelenleri acaba buraya hangi geçmişteki medeniyetlerimiz dikti, çok merak ediyorum.
Ve hatta İstanbul gibi gerçekten medeniyetimizin simgesi olan Yarımada'da, ki çok değerli eserlerin bulunduğu bir bölgeye o Yarımada siluetini bozacak şekilde olan gökdelenleri kim dikti, onu da sormak istiyorum. Ve orada yargı kararı olmasına rağmen o silueti neden hâlâ kaldıramadığınızı da yine çok merak ediyorum. Bu medeniyetimize ve atalarımıza saygısızlık değil mi, onu da merak ediyorum!
Değerli arkadaşlar, enerji verimli, sıfır atık uyumlu ve akıllı bina teknolojileriyle modern kamu binalarına kavuşturmayı hedefliyorsunuz. Yine soruyorum: Bugün kullanılan ve gökdelen niteliğinde şu an hemen Çukurambar ve çevremizde bulunan bu kamu binaları kime ait? Bu kamu binaları hangi geçmiş tarihte siyasi partilere yakın kişiler tarafından yapıldı ve bu bakanlıklar kimlerin kiracısı, onu da çok merak ediyorum. Bu konularda da inşallah bir açıklamada bulunursunuz. Yurt dışı finansman kaynaklarını etkin ve verimli bir şekilde kullanarak şehirlerimizin altyapı problemlerini çözmek amacıyla birtakım kaynaklar yarattığınızdan bahsettiniz. Ben de size tekrar buradan soruyorum: Bu yarattığınız kaynakları belediyeler arasında hangi anlayış ve eşitlik içerisinde paylaştırageldiniz? Belediyeler arasında bir ayrım bugüne kadar yapıldı mı, yaşandı mı?
Yine, sunumunuzun bir bölümünde şöyle bir cümleden bahsedilmekte: "66 ilimizde 200'e yakın ziyaretimizde valilerimiz, milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız ve vatandaşlarımızla istişare ettik." buyurmuşsunuz. Ben de size soruyorum: Ki geldiğiniz, 200'e yakın yaptığınız bu ziyaretler içerisinde Antalya ili de var. Ben de bir Antalya Milletvekiliyim. Kaç kere Antalya'ya geldiniz bilmiyorum ama bu konuda sizin yapmış olduğunuz istişarelerle ilgili en küçük bir bilgilenmemiz bu anlamda olmadı. Hangi milletvekillerine sorduğunuzu da bu anlamda çok merak ediyorum.
Yine, "DOP yüzde 45'e çıkarıldı, bu şekilde kamulaştırma yükü azaldı, azaltıldı." demektesiniz. Peki bu durumda vatandaşımızın mağduriyeti ne olacak? Yani DOP'ta yüzde 45'e çıkarken eski yüzde 35'lik oran arttığında, kamulaştırma yönüyle baktığımızda bir avantaj ama vatandaşın mülkiyet hakkına bu anlamda bir müdahale olmuyor mu?
Yine, sunumunuzda seracılık yapabilmenin kolaylaştırıldığını ifade ettiniz ama uygulamanın hiç de öyle olmadığını hepimiz biliyoruz.
Yine, "Tarım arazilerinin amacı dışında kullanılmaması ve atıl bırakılmaması için gerekli düzenlemeler hayata geçirildi." dediniz. Sunumunuzun bu cümlesinde, bakın, kitapçığın 9'uncu sayfasında "kopyala- yapıştır" yöntemi kullanıldığı için cümleyi de herhâlde "kopyala-yapıştır" yöntemi yapılırken yanlış yazmışsınız. Gelecek sunumda düzeltmenizi öneriyorum. Orada 2 kere cümleyi tekrar etmişsiniz yanlış cümle olarak da.
Yine, bir husus daha var bu kentsel dönüşümle ilgili. Antalya'da malum olduğu üzere büyük kentsel dönüşümlerden birisi gerçekleştirilmekte Kepez ilçemizde. Burada ilk yapılan proje çalışmasında hedeflenen ve vatandaşla yapılan sözleşmede ilan edilen daire sayısı ile sonradan gerçekleştirilen daire sayısı arasında neredeyse 2 katına kadar bir farklılık olduğu hususunu herhâlde çok iyi biliyorsunuzdur. Belediyeyle yapılan bu sözleşmeler, vatandaşların imzalarından sonra inşaat emsal oranının artırılmasının anlamı nedir? Yine, çekilen kuralarda vatandaşlarımıza birinci katlar ve arka cephelerin veya son kat son cephelerin kuralarda çıkmış olmasının özel bir anlamı var mıdır? Bu konuyu da özellikle sizlerden öğrenmek istiyorum.
Kentsel dönüşümle ilgili hususlar vardı, onları atlıyorum zaman darlığı yönünden.
Şimdi, Bakanlığın yaptığı faaliyetleri şöyle özetlemişsiniz: Bakıyorum, bisiklet yolları, yürüyüş parkları...
Sayın Bakanım, siz birçok bakanlıktan daha güçlü olan, koskoca bir bakanlıksınız, bisiklet yollarıyla, yürüyüş parkurlarıyla, millet kıraathaneleriyle meşgulsünüz. Yani bunlar Bakanlığın değil, en küçük bir kasaba belediyesinin dahi yapabileceği işlerdir. Lütfen Bakanlığınızla ilgili esaslı çalışmalara imza atın demek isterim. Kaldı ki bakın, Antalya'da 28 kilometre merkezde bisiklet yolu yapılmış, bu bisiklet yolunu hangi amaçla, nasıl yaptınız ve şu anki uygulama durumunun ne olduğunu araştırmanızı özellikle istiyorum.
Yine, imar barışı kapsamında 10 milyon 300 bin bağımsız bölüm müracaata alınmış, 24 milyar civarında bir tahsilat yapılmış. Bu elde edilen paranın ne şekilde kullanıldığını da yine çok merak etmekteyiz.
Bu kentsel dönüşüm süreci içerisinde belediyelerin isyanı vardı. Gerçi, bu isyanlar bazı yerlerde göz yummadır bana göre. Muhtemelen suiistimallerin önüne geçebilmek amacıyla 1.106 Bakanlık personelini denetçi olarak görevlendirmişsiniz, şimdi de sayıyı 3 bine çıkarmaktasınız. Ben tekrar sormak istiyorum: Bu kentsel dönüşümden sonra yaklaşık olarak o kanun çıkar çıkmaz konulan barakalarla ne kadar yeni bina yapıldı, ne kadar yeni bina tespit ettiniz ve bunlarla ilgili hangi işlemleri yaptınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayalım.
CAVİT ARI (Antalya) - Yoksa yeni bir imar barışı süreci mi beklenmekte, bunu da size sormak istiyorum.
Yine, dünya sıcaklığının 3 derece, deniz seviyesinin 19 santim yükseldiğini ve özellikle Akdeniz'in tehdit altında bulunduğunu ifade ettiniz. Bu konular geleceğimiz açısından gerçekten çok önemli konular ve bundan da en çok etkilenecek olan bölgenin Akdeniz Bölgesi olduğu özellikle ifade edilmekte. Son olarak şunu söylemek istiyorum: Çevresel etki değerlendirmesiyle ilgili 2002 yılından bu yana 62.490 tesise ÇED verilmiş. Buyurmaktasınız ki "Çevreye, doğal dokuya, tabiata zarar vermesi ihtimali çok az bile olsa o projeye asla ve asla ÇED onayı vermiyoruz." Ben de size soruyorum: Başta ilimiz Antalya olmak üzere birçok şehrimizdeki taş ocakları, mermer ocakları, HES'lerin çevreye değil de nereye zararı veya nereye faydası var, çok merak ediyorum çünkü her yapılan HES her açıdan taş ocağı, mermer ocağı çevreye gerçekten zarar verir. Siz bu cümleyi buraya nasıl yazdınız, çok merak ediyorum.
Kaş'la ilgili de 1/25.000'lik plan iptal edildiği hâlde, basında, bakın, "Mahkeme iptal etti, bu kez Bakanlık yürürlüğe koydu." denilen bir haber var. Bu plan uygulandığı takdirde Kaş'ın hedeflenen 2040 nüfusu 200 bine çıkmakta. Böyle bir hedef Kaş'ı bitirme demektir, Kaş'ın doğal güzelliğini bitirme demektir, Kaş'ın turizmini bitirme demektir. Bu iptal edilen planın Bakanlık tarafından uygulanma süreci var ise lütfen bu projeden vazgeçin diyorum.
Teşekkür ederim.