KOMİSYON KONUŞMASI

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Teşekkürler Başkan.

Değerli katılımcılar, tabii, biz bu bütçeye baktığımızda, bu sunuma baktığımızda, sunumun içeriğinden de hareketle bambaşka bir tablo görüyoruz. Yani öncelikle şunu belirtmekte fayda var: Burada sunulan gösterişli rakamlar, parlak projelerden farklı olarak biz başka bir Türkiye'nin mevcut olduğunu biliyoruz. Yani gerçekten insan bazen başka bir ülkede yaşayıp yaşamadığından şüphe eder hâle geliyor.

Cumhuriyet tarihinin en büyük, en kapsamlı ekolojik yıkımı dönemiyle karşı karşıyayız. Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı ve hatta ve hatta telafisi mümkün olmayan bir yıkım siyasetiyle karşı karşıyayız ve bu siyaset, sadece yatırımcıların, şu veya bu politikacının, siyasetçinin kötü niyetinden kaynaklı değil, doğrudan düpedüz iktidarın bir ekonomik birikim modeline dönüşmüş durumda. Yani doğanın talanı, doğadan rant elde etmek bir ekonomik modele dönüşmüş durumda. Dolayısıyla bir an bunu çekip alsanız, örneğin bu enerji yatırımlarını bir an çekip alsanız Hükûmet ortada kalıverecek.

Şimdi, biz meseleye aynı yerden bakmıyoruz, o yüzden rakamlar, projeler üzerinden tartışmaktan ziyade, farklı bir yerden baktığımızın altını çizmek lazım. Yani burada biz bir paradigma olarak, bir felsefe olarak, bir yaşam bakış açısı olarak sermayeden ve rant merkezli mi bakacağız yoksa doğa merkezli mi bakacağız? Bugün içinde bulunduğumuz ekolojik iklim krizi tartışması bununla tam olarak doğrudan alakalı. Şimdi, kuşkusuz biz doğa merkezli bakıyoruz yani insan merkezli baktığınızda kalkınmacı, yatırım ve benzeri ekonomik kalkınma kavramları havada dolaşır, keza burada olduğu gibi. Şimdi, burada mesela sıfır atık, millet bahçesi, bisiklet falan filan yani gerçekten insan şaşırıyor hatta üzülüyor. Oysa normalde burada Bakanlığın sunması gereken metnin ana omurgası şu olmalı: Diyelim ki "Ekonomi Bakanlığının yaptığı şu projeyi biz engelledik, işte enerji şirketlerinin yaptığı şu talan projesini engelledik." Bu minvalde sunumlar yapması beklenir çünkü yatırımlar söz konusu olduğunda bunun için zaten fazlasıyla bakanlık var. Dolayısıyla burada şimdi örneğin kamu spotu naifliğinde, şirinliğinde "sıfır atık" insan gerçekten böyle farklı duygulara kapılıyor. Sıfır Atık Projesi, böyle çok naif, çok şirin. Oysa Türkiye'nin, İngiltere'den ayda aldığı 33 bin ton atık var. Şimdi, insan gerçekten bunu yorumlamakta zorlanıyor. Biz bunu Bakanımıza sormak istiyoruz: Bu nasıl bir iştir, bu nasıl bir politikadır? Bunun neden alındığını biliyoruz, kuşkusuz ucuz olduğu için alınıyor, kâğıt fiyatlarının artmasından bu belli. Yurt dışından ucuza getiriliyor, burada karıştırılsa çok daha pahalıya denk geleceği için dolayısıyla yurt dışından getiriliyor. Fakat sanki bu yokmuş gibi yurt dışından zehir geliyor aynı zamanda. İzmir'de bu var, örneğin Kocaeli Derince'de mesela Merkim AŞ'ye ait bir depoda 2 bin, 3 bin ton arasında HCH ve DDT atığı var. Bunlar 1985 senesinde yasaklanmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Şimdi, burada sormak isterim: Bunların yakımı söz konusu oluyor, bu ne aşamada?

Dolayısıyla bir iki noktaya mutlaka vurgu yapmak isterim izninizle.

BAŞKAN - Bir dakika içerisinde ne söylerseniz söyleyin.

Buyurun.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Şunu sormak istiyorum: Örneğin "Hasankeyf" diye bizim bir meselemiz var, Hasankeyf. Bunu ısrarla söylemekten vazgeçmeyeceğiz, Hasankeyf, on iki bin yıllık bir...

Bu Hasankeyf'teki politika, işte bütün bu eleştirdiğimiz politikanın ana omurgasını oluşturuyor. Elli yıllık bir projeye, on iki bin yıllık bir tarihi, Hasankeyf'i heba ediyoruz. Ben bu fırsatı yakalamışken Sayın Bakanın bu konuda ne düşündüğünü merak ediyorum gerçekten. On iki bin yıllık tarihin heba edilmesinin ne tür bir gerekçesi olabilir, sormak istiyorum.

Maden projeleri, bakın, insan yaşamını, tarımı, yabani hayvan hayatını yani bütün bir ekolojik sistemi yok eden bir kalkınma olamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir cümleyle bağlayın lütfen.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Şimdi, arkadaşlar, Marx diyor ki: "Sermaye, gölgesini satamadığı ağacı keser." Biz telafisi mümkün olmayan bir tahribat içerisindeyiz. O yüzden burada bunlara dair bir dizi açıklama bekliyorum.

Teşekkür ederim.