KOMİSYON KONUŞMASI

ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan; önce sunumunuz için tebrik ediyorum, güzel bir sunumdu.

Sizin sunumunuzu dinlerken bir an başka bir ülkenin Meclisinde, başka bir ülkenin vatandaşı olduğumu hissettim; böylesine mükemmel bir sunum. Fakat önümde bazı veriler var, bu verileri ayrıntılı tartışacak zamanımız yok ama 3-4 tanesini söyleyeceğim, OECD verileri: Sağlık harcaması açısından kişi başına düşen harcama, gayrisafi yurt içi hasılasından harcama, bin kişiye düşen doktor sayısı ve bin kişiye düşen hemşire sayısı. Bunlara baktığımız zaman, OECD ülkelerinin en alt sırasında olduğumuzu görüyoruz; sadece bu bile benim Türkiye'de, Türkiye Büyük Millet Meclisinde olduğumu ve bir Türkiye Cumhuriyeti Bakanını dinliyor olduğumu gösterdi.

Şimdi, Sayın Bakan, bunların hepsi düzeltilebilir şeyler; yani, iyi bir koordinasyonla, gerçekten düzgün bürokratik girişimlerle bunların hepsini çözmek mümkün. Ayrıca, bu sorunlar sizin sorunlarınız olmadı, elinizde buldunuz muhtemelen çünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin, kurulduğu günden beri, uğraştığı sorunlar; bazı dönemlerde daha iyileştirilmiş, bazı dönemlerde daha kötüleştirilmiş. Umuyorum siz, döneminizde bundan sonra, şu anda söylediğimiz verilerin çok üstüne çıkabileceksiniz.

Burada asıl tartışmak istediğim; daha önceki, benden önceki arkadaşların da tartıştığı bir konu olan, Sayın Cumhurbaşkanının "Benim hayalim..." diye gündeme getirdiği şehir hastaneleri projesinin -bir anlamda "şehir hastaneleri" dememek lazım aslında, kamu-özel sağlık yatırımları; bu, sadece şehir hastaneleriyle sınırlamıyor, başka yatırımlar da yapılabilir- üzerinde ciddi bir şekilde tartışmamız gerektiğini, sizin de bu konuyu önünüze alıp gerçekten tarafsız bir şekilde incelemeniz gerektiğini düşünüyorum çünkü bu proje, bu şehir hastaneleri olayı Türkiye'nin yalnızca sağlıkta değil, ekonomide de geleceğini ipotek altına alan bir proje hâline, proje bütünü hâline dönüşmeye başladı.

Şimdi, "Niye böyle oldu?"yu arkadaşlarım biraz önce izah ettiler, çeşitli noktalarına dokunarak. Ben de birkaç şey söylemek istiyorum; ondan sonra da arkadaşlara bir müjde vereceğim, konuşmamın sonunda, özellikle muhalefetteki arkadaşlara.

Başlangıçtan itibaren bu şehir hastaneleri, iktidarınızın "yıldız proje" olarak gündeme getirdiği şehir hastaneleri, halka, bunlar gerçekleştirilirse Türkiye sağlıkta çağ atlayacakmış, bütün sorunları çözümlenecekmiş gibi lanse edildi. Ama ihalelerden başlayarak bir yanlışlıklar zincirinin, eksiklikler zincirinin; bir örtme, gizleme zincirinin devam ettiğini görüyoruz. İhaleler şeffaf olmadı, sözleşmeler "ticari sır" olarak nitelendi. "Sözleşme nedir, kimdir, nerededir? Bu sözleşmenin aslı nasıldır?" dediğimiz zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinin bile öğrenemediği şekilde -muhtemelen siz biliyorsunuzdur- bir sır altında kaldı bu sözleşmeler. İlginç olan nokta, sözleşmelerin sadece sır olarak kalması değil; sözleşmelerin içeriğinde de ciddi sorunlar var. Sayıştay raporunda diyor ki: "Sayıştay denetçilerinin bile anlayamadığı, her tarafa çekilebilecek..." Yani "İyi yorumlanırsa kamunun zarara uğramayacağı ama başka bir açıdan bakılırsa kamunun zarara uğrayacağı şeyler olduğunu görüyoruz burada, maddeler var." diyor Sayıştay. "Sayıştay denetçilerinin bile anlayamadığı..." Sayıştay denetçilerinin anlayamadığı şeyi herhâlde milletvekili arkadaşlarımın ya da sade vatandaşın anlamasını bekleyemeyiz.

Başlangıçta yine "Dolarla yapılmadı, yapancı para üzerinden yapılmadı bu ihaleler veya bu sözleşmeler." dendi ama daha sonra, arkadaşlarımın da gündeme getirdiği gibi, dolar kurunda -daha doğrusu yabancı para- ciddi yükselme olduğu için, bu Mecliste, sözleşmede "ödemelerin yeniden dizayn edilmesi" şeklinde bir değişiklik yaptık. Ama sözleşme ticari sır olduğu için; Millet Meclisine dahi, milletvekillerine dahi anlatılmadığı için, gösterilmediği için neyi değiştirdiğimizi bilmeden burada iktidar partisinin, daha doğrusu iktidar partilerinin oylarıyla bunu, sözde düzelttik. Ama bu bize gerçekten sözleşmenin döviz üzerinden, dolar üzerinden ya da -neyse- euro üzerinden yapıldığını göstermiş oldu. Ayrıca, tahkim için Londra merkezli tahkim mahkemelerinin bu işe yetkili kılınması bu olayın sadece ulusal planda değil, uluslararası planda da ciddi bir sorun hâline geldiğini gösterdi.

Bu rakam aklımda yanlış kalmış olabilir ama "30 bin yatak." dendi. Bu arada, eski hastaneler; bu ülkeye yıllardır hizmet eden, devletin parasıyla kurulmuş hastaneler kapatıldı, büyük bir bölümü kapatıldı; kapatılmaya devam ediyor. Şimdi, bunu şöyle anlayışla karşılıyorum sizin açınızdan baktığımda: Eğer bu hastaneleri kapatmazsak şehir hastanelerinin yeterli, o yüzde 70 doluluk oranı sözü verildiği söylenen; başlangıçta sizin "Hayır." deyip daha sonra -zannediyorum yine bu Plan ve Bütçedeydi- kısmen onayladığınız noktaya gelmeye şansı yok.

SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Yine "Hayır." diyorum, doluluk oranı yoktur.

ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) - Şimdi, keşke, tabii, bu hastaneler muhafaza edilebilseydi de şehir hastaneleri de yapılsaydı. Nasıl olsa devletin bütçesinden bir şey çıkmadığını iddia ediyordunuz ya; dolayısıyla, bıraksaydık keşke, bıraksaydık keşke; vatandaş da böylece 30-40 kilometre şehrin dışına gitmek zorunda kalmazdı.

Başlangıçta yine "Şehir hastaneleri için döner sermayeden ödeme yapılacak." dendi fakat sonradan gördük ki, geçen yıl itibarıyla buraya 6 milyar gibi -zannediyorum, aklımda yanlış kalmadıysa- bir parayı Sağlık Bakanlığı ayırdı veya verdi. Bu yıl ne kadar verecek, onu bilmiyoruz.

Şimdi, gizlilik söz konusu olunca, örtülü olunca her türlü dedikodu, doğru ya da yanlış her türlü söylem gündeme geliyor. Şu anda Türkiye'de "şehir hastanesi" deyince öyle söylemler aklımıza geliyor ki... Bir iddiaya göre, dört yıllık kira bedeliyle hastane yapılabilir; doğru mu, değil mi, bilmiyoruz. Yine, çok daha vahimi: Bu şehir hastanelerini kuran özel sektörün borçlarına devletin garanti verdiği, bir anlamda kefil olduğu şeklinde bir söylenti var; sözleşmeyi görmediğimiz için bunu da bilmiyoruz. Eğer bu doğruysa Sayın Bakanım, bu, şehir hastanelerinin Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gündeme getirilmiş en kötü, en kötü niyetli projesi olduğunu düşündürür bize; kusura bakmayın.

Devletin, bu hastaneleri teslim alırken özel sektörle yaptığı anlaşmanın gereği olan malzemelerden tutun da trafosuna kadar -veya işte, helikopter pisti gibi- birçok şeyi...

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Bahçe düzenlemesi, çiçek...

ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) - ... almadığı hâlde almış gibi ödeme yaptığı söyleniyor. Şimdi, diyebilirsiniz ki: "Hayır, böyle bir şey yok." Ama buna inanamayız, neden inanamayız? Sözleşmeleri bilmiyoruz, sözleşmeleri bilmiyoruz, bilmediğimiz için de söylediğinize inanmıyoruz, inanamıyoruz; söyleseniz de inanmayacağız, mecburen, başka çaresi yok. Siz, doktorluğun yanında iş adamısınız; dolayısıyla, belgeye ve bilgiye yani yazılı şeye dayalı olmayan bir olayın geçerli olmayacağını benden iyi bilirsiniz.

Şimdi, böyle bir yapılanma içerisinde devlet, maalesef, sağlığın özelleştirilmesi ve ticarileştirilmesi sürecinin en önemli lideri, sürükleyici noktası hâline dönüştü. Şu anda geldiğimiz nokta, maalesef bu. Normalde, sağlık sektörünün bir sosyal devlet ilkesine dayalı bir sektör olması gerekir. Bütün dünyada -arkadaşlarım söyledi, tekrarlamak istemiyorum- 200 ila 700 arasında yatak sayısının en fizibil hastane olduğu şeyi var. İngiltere'deki uygulama da 1990'larda bu büyükşehir hastanelerinin başarısız olduğunu göstermiş. İngilizler şu anda bunu bizim gibi ülkelere transfer etme arayışı içerisindeler ve destek hizmetleri de bununla birlikte... Diyebilirsiniz ki: "Burada iyi hizmet veriliyor hastaya." Ama sadece hastaya yönelik hizmet değil, onun yanında refakatçisinden tutun, ziyaretçisine kadar bir sürü destek hizmeti var; laboratuvarları, şusu busu falan. Bütün bunları düşününce bunların fiyatları -yine basından öğreniyoruz ki- giderek artıyor, artırılıyor. "Hastanenin içerisinde bir yerden bir yere taşımak için ücret isteniyor." denilen olaylarla medyada karşılaştık. Doğruluk derecesini bilmiyoruz ama bunları bilmiyor olmamız, sözleşmeleri bilmiyor olmamızdan kaynaklanmaktadır.

Siz geçen yıl konuşmanızda -şehir hastaneleriyle ilgili olayı bitiriyorum- şehir hastaneleri ile üniversitelerin afiliye edileceğini söylemiştiniz, öyle hatırlıyorum ben. Sanıyorum henüz gerçekleşmedi, hazırlık süreci devam ediyor, öyle görünüyor ama hayli zor bir iş, onu da bilesiniz.

Şimdi, bütün bunlardan sonra, arkadaşlara vereceğim müjdeye geliyorum değerli arkadaşlar. Şehir hastaneleri projesi, Sağlıkta Dönüşüm Programı gündeme geldiğinden beri özellikle muhalefette olan bizlerin dilinde tüy bitti "Bu projeler tutarlı değildir. Bu projeler şöyledir, böyledir." hepsini konuştuk. Şimdi, şehir hastaneleri projesinin tutarlı bir proje olmadığını siz de anlamışsınız ve değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan bunu anlamış ama burada ifade edemiyor çünkü başlamış bir proje. Peki, anladığını nereden anlıyorum? Önünüzdeki sununun 26'ncı sayfasını açarsanız, şöyle diyor: "10 şehir hastanesini vatandaşlarımızla buluşturduk. 9 adet kamu-özel iş birliği hastanesi devam ediyor." Ama dikkat edin, sonra ne diyor? "6.100 yatak kapasiteli 3 şehir hastanesi için proje ihale ilanına çıkılmıştır genel bütçe kaynaklarıyla." Altını çiziyorum. Biraz önce konuşurken de söyledi. "Yine genel bütçeden yapmayı planladığımız 6.300 yatak kapasiteli 7 şehir hastanesi projesi satın alma hazırlık aşamasındadır."

Şimdi, ben buradan bunu şöyle okuyorum: Biz bu şehir hastanesi projesiyle bu ülkeyi ciddi bir darboğaza soktuk hem maddi açıdan hem sağlık sistemi açısından, şimdi doğruyu gördük; artık, genel bütçeden devlet eliyle yapılması yönünde karar almış bulunuyoruz.

(Oturum Başkanlığına Başkan Lütfi Elvan geçti)

BAŞKAN - Lütfen, konuşmanızı tamamlayın efendim.

ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) - Şimdi, efendim, benim burada merak ettiğim şey şu -ben buna inandım, siz ne derseniz deyin; ben bunu böyle düşünüyorum eğer burada yazdıklarınız doğruysa- buradaki tek sorum şu: Siz kendiniz gerçekten önünüze bu projeyi koyup "Bu projede biz gerçekten büyük hata yaptık." diye mi o noktaya geldiniz yoksa...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, tamamlayınız.

ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) - ...IMF'in Türkiye bürosunun sizlerle görüştükten sonra yayınladığı basın duyurusu var; bu duyurunun 13'üncü maddesinde -İngilizcesini şu anda tercüme etmeyeyim- özetle diyor ki: "Bu projeleri denetleme altına alın. Yeni bir yasa çıkarın. Eğer denetleme altına almaz; özellikle ekonomik açıdan, fiskal açıdan denetleme yapmazsanız -denetleme şeffaf olmalı- ülke ekonomisi açısından ciddi bir kara delik hâline dönüşecektir." 13'üncü madde bunu diyor. Benim sorum şu: Siz bunu kendi mantığınız, kendi bakış açınızla mı bu genel bütçeye getirdiniz yoksa IMF'in bu uyarısından sonra mı? Tek öğrenmek istediğim şey bu.

Sayın Başkan, izin verirseniz, konuşmamı bitirmeden iki cümle söyleyeyim, daha ayrıntılı konuşmak isterdim ama.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) - Şehir hastaneleri sayfasını kapatıyorum.

Özellikle, bu Suriye'den gelen sığınmacılarla ilgili bir sorun var. Bu soruna sizin eğilmeniz gerektiğini düşünüyorum. Özellikle, neredeyse Türkiye'de olmayan bulaşıcı hastalıklar -meningokoksik menenjit vesaire- ciddi bir şekilde şu anda yayılmaya başlamış durumda. Bu konuda gerekli önlemlerin alınması lazım.

Son bir şey de şu: Sağlıkta şiddet sorunu. Biraz önce arkadaşlarım söylediler. Maalesef, sağlıkta şiddet sorununun yükselişinde Türkiye'de sizin sağlıkta dönüşüm projenizi veya sağlıkta dönüşüm olayını başlattığınız yıldan itibaren bir paralellik görüyoruz. Çünkü o dönemde Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakandı, kelime kelime hatırlamıyorum ama televizyonlarda üniversite hocalarını, doktorları şey yaparak "Onlar size bakmak zorundalar. Geleceksiniz ve size bilmem ne gibi bakacaklar." diye...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, tamamlayınız efendim.

ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) - Tamam.

Şimdi, en tepedeki insan böyle değerlendirirse, böyle bir yorum yaparsa aşağıdaki insanların yani toplumun alt katmanlarının olayı nasıl algılayıp nasıl reaksiyon verecekleri ortada.

Çok uzun zamanım yok, bazı ayrıntılar vermek isterdim ama sağlıkta şiddet konusuyla ilgili sizin Bakan olduğunuz dönemde bir şeyiniz oldu ama bu konuda planlı, projeli; bu işin bütün paydaşlarını bir araya getirerek aklı başında yasal bir düzenleme yapmanız gerektiğini düşünüyorum ve yapacağınızı bildiğim için de şimdiden teşekkür ediyorum.

Teşekkürler.