KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sağ olun Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önce Sayın Bakana birkaç soru sormak istiyorum. Basında -spekülasyondur büyük ihtimalle ama- hakkınızda birtakım yazılar yazıldı. İşte, "Özel hastane sahibidir, mütevelli heyeti başkanıdır. Devletten birtakım tahsisler yapılıyor, arsa veriliyor, bina veriliyor." Bunlardan gerçekten yani ben bir Türkiye Büyük Millet Meclisi Milletvekili olarak, vatandaş olarak ciddi bir şekilde rahatsız oldum yani. Sağlık Bakanlığında bulunan bir insanla ilgili bu spekülasyonlar... Olamaz böyle bir şey. Rekabet falan nasıl olabilir yani? Sağlık Bakanı hem bir hastanenin sahibi, mütevelli heyeti başkanı olacak, diğer hastaneler var, nasıl olur bu? Gerçekten birtakım imtiyazlar elde ediyor musunuz? Bu soruya öncelikle bu Komisyon önünde cevap vermeniz sizin için en doğru şeydir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanın sunumunu dinledim dikkatlice. Gerçekten Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin sağlıkla ilgili yaptığı önemli işler var. Bu konuda vatandaş memnuniyetleri de var, biliyoruz yani bunu. Fakat son zamanlarda bu memnuniyetler azaldı. Niye azaldı, konuşmamın içinde ifade edeceğim ama daha vahim bir şey var değerli arkadaşlarım, bu konunun üzerinde çok fazlaca durmamız gerekiyor, sadece Sağlık Bakanlığı bütçesinde değil, diğer bakanlıkların bütçesinde de bu konu üzerinde uzun uzun konuşmamız gerekiyor. Bu yeni kamu yatırımlarında son üç beş seneden beri ama son birkaç seneden beri iyice yoğunlaşan yeni finansman modelidir kamu-özel iş birliği (KÖİ) dediğimiz model. Şehir hastanelerinden söz ediyorum değerli arkadaşlar.

Hatırlayın, hem Sayın Cumhurbaşkanı o zaman Başbakan, daha sonraki Başbakan Sayın Binali Yıldırım "Bir kuruş harcamadan milyarlarca dolarlık yatırımlar yapıyoruz." diye anlattılar. Bakın, biz, tabii, o zaman söyledik: Öyle değil. Her ne kadar sözleşmeleri göremiyorsak bile bir kuruş değil, büyük kuruşlar, liralar, dolarlar, milyarlar harcanıyor ve bu milyarları sadece biz harcamıyoruz, gelecek kuşaklarımızın kazançlarını, üretecekleri vergilerini de bugünden harcıyoruz diye uyarmıştık, çok fazla dinlememiştiniz. Şimdi, elimizde hem Cumhurbaşkanlığı programından hem de diğer Hükûmet belgelerinden aldığım bir doküman var değerli arkadaşlarım. Bu şehir hastaneleri dolayısıyla genel bütçeden ne kadar ödeniyor? İşte 2017'de başladı 2,5 milyar TL'den başlayarak, 2018'de biraz daha fazla, 2019'da işte 6 milyar TL -hatırlarsınız geçen seneki bütçede- ayırmıştık. 2020'de 10,5 milyar TL, 2021'de 16 milyar TL, 2022'de 21 milyar TL ki bunlar başlangıç ödenekleridir, her zaman başlangıç ödenekleri artıyor. Demek ki Sayın Cumhurbaşkanı da o dönemin Başbakanı da -hani "yalan söylemek" ifadesi hakaret oluyor ya- doğruyu söylememiş millete, doğruyu söylememiş, aldatmış. Sadece kendisi aldanmıyor, kendisi de başkalarını aldatıyormuş. Bakın, ödemeye başladık değerli arkadaşlar. Neyi ödüyoruz arkadaşlar? Ya, bizim verdiğimiz paralarla kurulan hastanenin kira bedellerinden dolayı bunlar ödeniyor değerli arkadaşlarım.

Şimdi, bu model üzerinde ciddi bir şekilde düşünmek gerekiyor, bu yeni bir finansman modeli. "Bir kuruş harcamadan..." Öyle değil değerli arkadaşlarım. Konunun uzmanları, finansçılar bu işi çalışmışlar. Devlet kendisi borç alsa, borçlanarak yapsa ne elde eder? Çünkü değişik, farklı rakamlar ortada dolaşsa bile öyle deniliyor ki mesela 59 milyar dolarlık bir yatırım bedeli, yani ihaleyi vermiş olduğumuz firmalar... Bu 59 milyarı sadece şehir hastaneleri için söylemiyorum yani bütün KÖİ projeleri için söylüyorum, deniliyor ki: "59 milyar dolarlık yatırım bedeline karşılık 130 milyar dolarlık gelir sözleşme bedeli olarak garanti altına alınıyor." Ne demek bu? Yirmi beş sene içinde biz işletseydik -biz derken devleti kastediyorum, kamuyu kastediyorum- 130 milyar dolar gelir elde edecektik. Yani arkadaşlar, 130 milyar dolarlık geliri vererek şu anda 59 milyar dolarlık yatırım yaptırıyoruz.

Bununla da yetinmiyoruz değerli arkadaşlarım, bu son derece tehlikeli bir şey. Garantiler var biliyorsunuz, iki şekilde garanti var şehir hastanelerinde ve diğer KÖİ projelerinde. Garantilerden bir tanesi, işte, hizmetle ilgili garantiler veriyoruz yani "Şu kadar araç geçecek, şu kadar neyse." diyorlar. "Hastanelerde hasta garantisi yok." diyorlar, "Var." diyorlar. Ya "Yok. diyorlar, "Var." diyorlar ama kesin bir rakam bilmiyoruz. Şimdi, bilmiyorum çok daha önemli şeyler bize kadar gelmiş, Sayıştaydaki dünya kadar kontrollerden sonra önemli şeyler bize kadar gelmiş ama çok vahim bir şey gelmiş. Sayıştay denetçisi Sağlık Bakanlığından bu sözleşmeleri istemiş. "Veremeyiz." demişler. Sayın Bakanım, kime veremiyorsunuz ya! Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan denetim elemanlarına, Sayıştay denetçilerine "Sözleşme veremeyiz." diyoruz. Böyle bir şey var mı? Dünyanın neresinde var? Parayı biz toplayacağız, biz üreteceğiz, vergiyi biz şey yapacağız, ondan sonra siz bir sözleşme yapacaksınız... Sayın Bakanım, siz ve sizi uyarmayan... Bakın, bunu söylüyorum, arkadaşlarım çok kızıyor. Tekrar edeceğim. Siz ve sizin gibi bu sözleşmeleri imzalayan, sizi uyarmayan hem bürokratlar hem siyasiler bu millete siyasi hesap verecekler. Siyasiler ve bürokratlar da hukuk önünde hesap verecekler.

Değerli arkadaşlarım, bu, bir milletin geleceğini ipotek altına almak demektir. Bakın, diyorsunuz ki "Hudutlarımızı koruyoruz." Ne pahasına koruyoruz? İnsanlarımız ölüyor değil mi, gençlerimiz ölüyor değil mi? Niye ölüyor bu gençler? Geleceğimizi garanti altına almak... Geleceğimizi ipotek altına aldırıyorsunuz kamu-özel iş birliğiyle arkadaşlar. Başka nasıl bir garanti var? Garantilerden bir tanesi de finans garantisi. Yabancıyı da alıyorlar, bir şirket kuruyorlar, para yatıracaklar, bulamıyorlar parayı. Nasıl para buluyorlar? Hazine garantisiyle. Ya, o parayı biz buluyorsak işte kurduğumuz hastanedeki bu kadar hizmetlere kira niye veriyoruz, bu kadar hizmetlerle ilgili niye garanti veriyoruz? Bir de paraya, bulduğu kredilere garanti veriyoruz. Böyle bir şey olabilir mi, değerli arkadaşlarım? Biz bunları, işte sağdan, soldan bu bilgileri toplamaya çalışıyoruz. Siz bu sözleşmeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine vermiyorsunuz. Bu sözleşmeleri, sizi denetlemeye gelen Sayıştay üyelerine, denetçilerine vermediniz değerli arkadaşlarım. Böyle bir şey var mı? Var maalesef, sizde böyle bir şey var.

Şu vermiş olduğum rakamlardan açıkça görülüyor ki 2022'de 22 milyar TL bütçeye koyuyoruz, görülüyor ki bütçelerinizde yeni kara delikler olacak. Bunlar çok azı. İşte bir sürü garantiler filan gelecek. Onlar yok. Bunlar sadece şehir hastanelerinin kiralarıyla ilgili koyduğumuz şeyler. Şu anda bunlar, ileride çok büyük rakamlar kaşımıza gelecek. O zaman hesap sormayacak mıyız biz? Kimden hesap sormayacak mıyız? "Bir kuruş bile harcamadan dünya kadar iş yapıyoruz." diyenlerden hesap sormayacak mıyız? Elbette. Biz derken arkadaş meşru hesaptan söz ediyorum. Yani millet size seçimlerde hesap soracak. Nasıl İstanbul Büyükşehir Belediyesinde hesap sordu ve işte bir buçuk, iki ay içinde, yapmış olduğunuz haksızlıklar ve adaletsizlik dolayısıyla 800 bin farkı tak diye suratınıza çarptıysa bu şekilde çarpacak bu millet. Ayrıca gerçekten o zaman bağımsız yargı inşa edilmiş olacak ve bağımsız yargı önünde de bunların hesaplarını vereceksiniz. Hiç kimsenin şüphesi olmasın bunlardan.

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, vakit epey oldu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Öyle mi?

BAŞKAN - Evet.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yok, daha bir şey olmadı.

BAŞKAN - Oldu, oldu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bana biraz daha zaman vereceksiniz. Birkaç konuya daha değineyim.

BAŞKAN - Çünkü bugün 50'yi geçti arkadaşlar, Komisyon dışı üye sayısı.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Konuşacağız işte ya! Tek şey konuşacağız yani. Sağlık Bakanlığı bütçesini konuşuyoruz.

BAŞKAN - Buyurun, buyurun.

Normal sürenizi veriyorum zaten. İlave iki dakikanızı daha vereceğim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Evet, teşekkür ederim. Ben de atlaya atlaya gideceğim Sayın Bakanım.

Şimdi, bakın, bu şehir hastaneleri açılırken yıllardan beri artık yani Türkiye'yle bütünleşen hastaneler kapatılıyor, değerli arkadaşlar. Ben bir soru sormak istiyorum Sayın Bakana burada. Acaba bu şehir hastaneleri... Çünkü bir cümle kurdu konuşmasında, işte "Şehir hastaneleri, üniversite hastaneleri içi içe falan..." Size soruyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir saniye efendim.

Buyurun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu şirketlere acaba üniversite öğretim üyelerini de kiralayacak mısınız? Mesela İstanbul'da hiç bakmadığınız, para vermediğiniz, batırdığınız -belki de kendi hastaneniz için, bilmiyorum spekülasyonlar var, ben böyle bir şey yapacağınıza ihtimal vermiyorum- Çapa ve Cerrahpaşa Hastanelerinin doktorlarını, doktorları yetiştiren doktorlardır -ki siz de oradan mezunsunuz sanıyorum- bu doktorları bu şehir hastanelerine, bu patronlara, kârdan başka bir şey düşünmeyen insanlara pazarlayacak mısınız? Bakın, kârdan başka bir şey düşünmeyen insanlar diyorum, bilinçli bir şekilde diyorum.

SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Çapa'ya hastane veriyoruz, hastane. Kamu hastanesi.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bilmiyorum, inşallah öyle olur.

Sizin bir Sancak'ınız var, Sancak, Sancak. Bu Sancak'ın almadığı şey kalmadı bu memlekette. BMC Sancak'tan söz ediyorum. Ağabeyine kan ürünleri ihalesi vermişsiniz, ağabeyine. Nasıl vermişsiniz? Kızılay'la filan oturmuş, kan ürünü fabrikası kuracak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - ...ve Türkiye'de kan ürünleri üretecek; ülkeye milyarlarca liralık gelir, kazanç yapacak. Yerli ve millî kan ürünleri. Böyle bir şey vermişsiniz. Yıllar geçti, fabrika filan kurmuyor.

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, lütfen tamamlayın.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum.

Ama aynı ihaleyle o 4 tane kan ürününü ithal edip satma hakkı da vermişsiniz. Her sene 2 milyar liralık böyle babalar gibi ithal ediyor, satıyor, hiçbir şekilde fabrika mabrika da kurmuyor. Bu Sancak'ın bu şeyi nereden geliyor?

Madem öyle, bitireyim, Başkan baskıları artırdı.

Bir konuda vatandaşın çok ciddi şikâyeti var. Sizin o sağlıkta, hastaneler konusunda "memnuniyet" dediğiniz o memnuniyeti yerle bir edecek bir şey var. Bu da katkı payı filan değerli arkadaşlar. Enteresan bir şekilde. Bakın, size bir örnek vereyim: Ayda 2 defa doktora giderse emekli bir aile eşiyle beraber -ki oluyor böyle şeyler- eğitim hastanesi, araştırma hastanesine gidip birinci başvuru, ikinci başvuru...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet, Sayın Bekaroğlu...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - ...dünya kadar, 25 lira katkı payı ödemeye başlıyor. İlaçlarla ilgili para ödemeye başlıyor.

BAŞKAN - Bugün motivasyonunuz yüksek.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yani bir emekli gerçekten kronik bir hastalığı varsa ciddi bir şekilde ödeme yapıyor. Bakın, emekliye kaç verdiniz, 3+3 mü, 4+4 mü verdiniz? Ayda 150-200 lirasını geri alıyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, teşekkür ediyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Çok gaddarsınız Sayın Bakanım, çok. Çok gaddarsınız, gerçekten çok gaddarsınız. Acımasızsınız, para konusunda acımasızsınız.