| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a) Sağlık Bakanlığı b) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü c)Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ç) Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 12 .11.2019 |
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Komisyonumuzun değerli üyeleri, milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakanım ve değerli bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; şimdi ben konuya girmeden herkese bir soru sormak istiyorum: Toplumda rol model olmuş, tanınan, bilinen bireyler olarak size geride bıraktığımız bir hafta veya bir ay içerisinde kaç kişi "Ya, sayın vekilim, sayın genel müdürüm, sayın başkanım, şu hastanede bana bir oda ayarlar mısın? Oda yok. Yoğun bakımda yer yok, yatak yok. Bir yatak ayarlar mısın?" diye sordu? Ya da "Bana hiç sorulmadı." diyen var mı, soruyorum değerli arkadaşlar. Şimdi, her gün demesem de haftada 1-2, ayda 3-5 kişinin telefonunu alırım. "Başkanım, Sayın Vekilim, yakınım hasta, 'Yatak yok.' diyorlar." ya da "Şuraya sevk edilmiyor, acilde kaldı, eve gönderecekler." diyen çok sayıda yurttaşımızla karşılaşıyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bunu şunun için söyledim: Bakın, ben aslında oturdum, OECD rakamlarını tek tek çıkardım ama 2020 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'nda bu rakamlara rastlayabilirsiniz. Türkiye ne durumda? Hani AK PARTİ'li arkadaşlarımız "Hastane sayımız şu kadar, efendim, yatak sayımız şu kadar. 5 yıldızlı hastanelerde, yataklarda bakılıyor." falan diyor ya, peki, Türkiye OECD'yle dünyada nerede, yeri neresi? Bakın, 10 bin kişiye düşen yatak sayısı Türkiye'de 28,3; OECD üyesi ülkeler ortalaması 47, neredeyse 2 katı. Bu OECD dediğimiz, Türkiye'den daha gelişmiş değil yani G20 falan demiyorum bakın, gelişmiş ülkeler falan demiyorum; OECD üyesi ülkeler. Türkiye ekonomik anlamda gelişmiş ilk 20 ülkenin arasında diyoruz ya gayrisafi yurt için hasılası itibarıyla, yok; OECD. 2020 hedefimiz de 29,2; OECD 47. Bakın, 100 bin kişiye düşen hekim sayısı 187 bizim ülkemizde, bu, Bakanlığın resmî rakamları; OECD ortalaması 340, 2 katı. 2020 yılında ne hedeflemişiz? 187'yi 210'a çıkaracağız. 100 bin kişiye hemşire, ebe sayısı 301 ülkemizde, OECD'de ortalama 900, 3 katı. Biz 2020'de neyi hedeflemişiz? Bunu 24 daha artıralım, 301'i 325 yapalım, güzel. Ben daha geriye gideceğim. Hani "2002'de şöyleydi de 2019'da bugün buraya geldik." diyorsunuz ya değerli arkadaşlar, bakın, 2002'de hastane sayısı 774'müş, 2019'da geldiğimiz rakam 928. Sayısal anlamda hani hep rakamlar, nicel değerler üzerinden konuşuyoruz ya, yüzde 19 bir artış var.
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Sayın Sındır, yatak sayısı...
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Yatak sayısını söyledim, bir daha söyleyeyim isterseniz. Türkiye'de 10 bin kişiye düşen yatak sayısı 28,3; OECD'de 47 şu an itibarıyla. Yatak sayısı 2002'de 164.471'miş, 2019'da 231.900'e çıkmış. Nüfus ne? 2002'de 65 milyonmuş, 82 milyona gelmişiz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, bu rakamlar benim uydurduğum rakamlar değil, devletimizin resmî rakamları, OECD üyesi ülkelerin, OECD'nin resmî rakamları. Dolayısıyla burada hâlen çok ciddi sıkıntılar olduğu ortada. Aslında sorun sağlık sisteminin sorununun çözümüne yönelik değil, açıkça görülüyor ki bu şehir hastaneleri meselesi aslında başka şeye hizmet eden bir mesele hâlini almış durumda. Nedir o başka şeye hizmet etmesi? Mesela otel işletmeciliği zihniyetiyle yönetiliyor olmaları, şehitlik ve bataklık üzerine hastane inşa edilmiş olması, hasta-hekim arasında sürekli gerginlik yaşanıyor olması. Hastaneler AVM gibi olunca hasta beklentileri de buna göre tabii ki artıyor, halkın ihtiyacı yandaşa peşkeş çekiliyor. Sağlık Bakanlığının beş kuruş parasının kalmayacağı, aslında devletin parasının yirmi beş yıllığına ipotek altına alınmasının somut bir uygulaması şehir hastaneleri. Ben çok iyi hatırlıyorum, burada şehir hastanelerinde bu döviz kurundaki değişimler nedeniyle biz kalkınma planını görüşürken aslında önümüzdeki yirmi beş yılın rakamları, ne kadar ödeneceği böyle geometrik, logaritmik bir artışla bize rakamları bile verilmeden sunuldu. Yani ülkenin bütçesinin neredeyse tamamını hortumlayacak olan bir sürece doğru gideceği görüldüğü için yeni bir düzenleme getirilmeye çalışıldı şehir hastaneleri için şirketlere yapılan ödemelerde.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu nereye getiriyor bizi? Bakın, hastaneler şirket hâline geliyor, hastalar müşteri, sağlık çalışanları da köleleşiyor. Bakın, örneğin ortalama sekiz saat çalışan bir uzman, pratisyen, asistan bir hekimin mesai süresi zarfında -bu Kocaeli İl Sağlık Müdürlüğü tarafından da Merkezi Hekim Randevu Sistemi randevu sayılarına göre 1 Kasım 2019 tarihinden itibaren alınan bir karar uyarınca- yani sekiz saat içinde hiç durmadan aralıksız 72 hastaya bakması bekleniyor. Sekiz saati 72 hastaya bölerseniz, arada bir dakikalık da boşluk verirseniz 2 hasta arasında beş dakika yani beş dakikada bir hasta bakacak hekim. Verimlilik mi bu? Yani performansa dayalı sistem bu mu? Buradan ne hasta tedavi olur ya da yarar görür ne de hekim sağlıklı bir iş yapar. Dolayısıyla kamu hastanelerinde hekimden hemşireye, teknikerden taşeronda çalışan işçilere kadar tüm emek süreçleri ve hizmet sunumu kâr-zarar hesaplarına ve müşteri memnuniyetine göre örgütleniyor değerli arkadaşlar ne yazık ki, Bakanlığın Merkezi Hekim Randevu Sistemi'ndeki aldığı kararlar üzerinden söylüyorum. Hastanelere yığılmanın önüne geçmek amacıyla bu Merkezi Hekim Randevu Sistemi'ne geçilerek muayene süreleri yirmi dakikadan on dakikaya ve hatta beş dakikaya düşürülmüş durumda.
İşte, hastane sayımız, yatak sayımız bu ortalamaların yarısı, üçte 1'i gibi rakamlarda olursa bu yığılmalar olur, ondan sonra siz tedavide ne hekimden ne hemşireden ne herhangi bir sağlık çalışanından "Bir performans bekliyorum." derken verimlilik bekleyemezsiniz, doğru, sağlıklı bir iş bekleyemezsiniz. Bu psikolojik, bu ruhsal durum içerisinde hasta da hekim arkadaşlarımıza, sağlık çalışanlarımıza şiddet uygulamayı o ruhsal hâl içerisinde yapmak durumunda kalır. Dolayısıyla özel işletme işleyiş prensiplerine göre şekillenen bu kamu sağlık kuruluşlarındaki "hasta" kavramı, yerini sağlık tüketicilerine bırakmış, hizmet alan-veren ilişkisinde müşteri memnuniyeti öne çıkmış durumdadır.
Tabii, bir de bu performans sistemi nedeniyle de bu sunumda karar alma süreçlerinin sağlık gerekçeleriyle değil, piyasa koşullarına entegre edilmiş performans kriterleriyle gerçekleştirilmesi de kamu yararı ilkesi ve iyi hekimlik uygulamalarını da zedelemektedir. Değerli arkadaşlar, niteliğe göre değil, niceliğe önem veren, mesleki değerleri ve evrensel tıp etiğinin ilkelerini yıpratan bu performansa dayalı sağlık hizmeti sunumundan derhâl vazgeçilmeli.
Değerli arkadaşlar, dikkatimi çektiği için -Sayın Bakanım sizin de dikkatinizi çekmek istiyorum, mutlaka siz de bunun farkındasınız- performans sonuçları tablosuna nedir performans kriterleri, nelere varılmış diye bakayım dedim. İlk cümlesi: "Bakanlığımız stratejik planı çalışmaları devam ederken plan hazırlama mevzuatında yapılan değişiklik nedeniyle hazırlanmakta olan 2018-2022 stratejik planı 2019-2023 dönemini kapsayacak şekilde revize edilmiştir. Bu sebeple 2018 yılını kapsayan plan hazırlanamadığı için performans programı da hazırlanamamıştır."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sındır, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Yani performans programı olmayan bir 2018 Faaliyet Raporu var önümüzde. Cumhurbaşkanlığının birinci 100 Günlük İcraat Programı'nı koymuşsunuz. Yani hiç koymayın bu tabloları Sayın Bakanım daha iyi. Mesela diyor ki: "Planlanan erişkin yoğun bakım yatak sayısı 10.945'e çıkarılacaktır." Ya, böyle bir hedef konulur mu ya? "10.950" deyin hiç olmazsa ya da "11.000" deyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, bir dakika rica ediyorum, bir konu daha var.
"Hedeflenen,planlanan performans hedefi 10.945, gerçekleşen 10.945." Vallahi helal olsun, Ne güzel bir hedef, ne güzel gerçekleşme oranı. Yüzde 100. Yani şunun bütün sayfalarına bakıyorum, hepsi yüzde 100 Sayın Bakanım.
BAŞKAN - Başarılı o zaman, çok başarılı bir performans.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Çok başarılı. Yani şiddetle tebrik ediyorum bu başarıdan dolayı.
Sayın Başkanım, diş hekimlerimizin benden özellikle bir ricası vardı, o konudaki iki cümleyle ifade ediyorum son sözlerimi.
BAŞKAN - Son sözlerinizi alalım lütfen.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Ülkemizde ağız ve diş sağlığı hizmetleri büyük bir oranda, yüzde 98'e varan oranda tedavi edici hizmetler olarak sunulmakta. Ne yazık ki bugüne kadar tüm toplumu kapsayacak bir ulusal koruyucu ağız ve diş sağlığı programı hayata geçirilememiştir. Bunun hayata geçirilmesi ve 2020 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda ağız ve diş sağlığı üzerine koruyucu ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - ...tedavi edici ağız ve diş sağlığı hizmetlerine göre sağlık politikasının temel hedeflerinden biri olması kabul edilmelidir diyorum.
Sağlık Bakanlığımızın bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum. Sonuçta Anayasa'nın gereği yerine getiriliyor yurttaşlarımızın sağlığı anlamında.
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.