| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Tarım ve Orman Bakanlığı b)Orman ve Su İşleri Bakanlığı c)Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu ç)Orman Genel Müdürlüğü d)Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü e) Meteoroloji Genel Müdürlüğü f)Türkiye Su Enstitüsü |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 13 .11.2019 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakanlığın tarım kısmıyla ilgili konuşacağım önce. Şimdi, tarım ve hayvancılığın bir üretici tarafı var bir de tüketici tarafı var. Tabii, tüketici tarafını başka bakanlıklarda konuşuruz, ben üretici tarafıyla, çiftçilerle ilgili bir şey söylemek istiyorum. Çiftçilerle ilgili bir şey söylemek istiyorum da "Çiftçi kaldı mı?" diye bir soruyu konuşmamın başında sorayım.
Bakın, tüketici de memnun değil, üretici de memnun değil uygulanan ekonomik politikalardan ve bu sorun üreticinin de tüketicinin de memnun olmaması, bu sorun sadece Türkiye'yle ilgili değil dünyada uygulanmakta olan bir sistemle ilgilidir. Bu sistemin adı neoliberalizm arkadaşlar ya. Liberallik falan gibi bir şey anlıyorsunuz, öyle değil yani vahşi kapitalizm, yeniden vahşi kapitalizm. Kapitalizm yani şu anda yürürlükte olan piyasa sistemi var ya bu sistem, tıkandı. Değişik dönemlerde tıkanıyor, en son 1970'lerde tıkandığında şöyle bir baktı diyelim ki büyük bir sanayici "Ya bu ne oluyor? Ben üretiyorum, ondan sonra filan satıyor, bayi satıyor Anadolu'da şuna buna. Hayır, ben kuracağım zincirleri, ben üreteceğim, aracılığı da ben yapacağım, ben satacağım." dedi. Budur yani bugün Türkiye'de esnafı da ortadan kaldıran, çiftçiyi de ortadan kaldıran, yok eden budur.
Dünyada da bu var değerli arkadaşlarım. Şu anda dünyanın dört bir yanındaki isyanların temelinde de bu var değerli arkadaşlar. birbirine benzemeyen ülkelerde isyan var arkadaşlar ya. Irak'tan Şili'ye Lübnan'a kadar değişik ülkelerde isyanlar var ve bunun altında bu neoliberalizm var, insanlar ezildiler, yok oldular, toz oldular; buna isyan ediyorlar değerli arkadaşlarım.
Bakın, çiftçiyi yok kabul ediyoruz. Türkiye'de çiftçi yok. Gıda şirketlerinin egemenliği piyasada var. Nasıl esnafı zincirler yok ediyorsa, gıda şirketleri de çiftçileri yok ediyor. Sizin -biraz sonra değineceğim- destek uygulamalarınız filan da -şimdi yeniden değişecekmiş, Sayın Bakana da soracağım onu, stratejisi değişecekmiş- o büyükleri destekliyor. Büyüğü seviyorsunuz, küçükten nefret ediyorsunuz. Hâlbuki küçük güzeldir, iyidir. Siz, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri geldiğiniz günden beri bu neoliberal sistemin taşeronluğunu yapıyorsunuz bu ülkede. Yani inançlar minançlar, dünya kadar gürültü çıkan kavgalar, değerler, yerlilik, millîlik filan var ya bunların hepsi laf, hamaset değerli arkadaşlar, bunlar araç. Siz esasen bu büyüklere hizmet ediyorsunuz. Uyguladığınız bütün politikalar bu. Gıda krizi, kuraklık falan ilgisi yok değerli arkadaşlarım, temelinde tamamen tarım ve gıda şirketleri ve onlarla iş birliği yapan siyaset var, siz varsınız değerli arkadaşlarım.
Bakın, Türkiye'yi yok ediyorsunuz. Türkiye'nin gerçek insan kalitesini, sınıflarını yok ediyorsunuz. Esnafı yok ettiniz zaten, işçi filan bırakmadınız, artık işçi, esnaf, esnek çalışmadan sendikasızlaşmaya kadar işçi kalmadı, örgütlü işçi dediğimiz işçi kalmadı. Memuruysa parti devletinin kapı kulları hâline getirdiniz değerli arkadaşlar. Dün gördük burada, Bakan bütçeyi sundu, memurlar alkışladılar değerli arkadaşlar. Esnafı da zincirlere, AVM'lere yedirdiniz, yok ettiniz, artık esnaf yok. Çiftçi de yok uyguladığınız bu politikalarla ki siz yaptınız, on sekiz seneden beri bu ülkeyi yönetiyorsunuz, büyükleri destekliyorsunuz, bütün teşvik politikalarınız, yaptığınız her şey büyüklere. Birleştirin, oysa bu ülkenin, cumhuriyetin önemli kurumları vardı, tarımı dengeleyen kurumlar vardı, kooperatifler vardı, süt enstitüleri vardı, zirai donatım kurumları vardı; bütün bunları yok ettiniz, yıktınız. Siz zaten yıkıyorsunuz, yeni hiçbir şey yapmıyorsunuz, çiftçi de yok oldu.
Peki bu ülkeyi kim bekleyecek değerli arkadaşlarım? Çiftçi yok, esnaf yok, kim bekleyecek? Bakın "Osmanlı çavuşu" diye bir şey vardı. Osmanlı yıkılış dönemlerinde ortaya çıktı. Daha düzenli ordu gelmeden orayı organize ediyordu, düşman gelene kadar zaman ayırıyordu falan. Çok önemlidir, direğidir bir toplumun. Bu milletin temeli olan sınıfları, işçiyi, çiftçiyi, özellikle esnaf ve çiftçiyi yok ettiniz uyguladığınız politikalarla. Bakın, destek politikaları... Siz çıkardınız bu kanunu, hani çiftçiyi destekleyecektiniz? Kanun çok açık, gayrisafi millî hasılanın yüzde 1'i. Peki siz 2020'de ne kadar öngörüyorsunuz gayrisafi millî hasılayı? 5 trilyon 100 milyar TL. Ne kadar vermeniz gerekiyor? 51,5 milyar TL işçiye vermeniz gerekiyor. Ne kadar vermeyi öneriyorsunuz? 22 milyar, yarısı bile değil değerli arkadaşlar. Bunu nasıl dağıtıyorsunuz, bu da ayrı bir tartışma konusu. Yıllara göre, bakın 2018 sonuna kadar çiftçiye bu kanun maddesine göre 120 milyar TL borcunuz vardı, haram olsun, zehir olsun, zıkkım olsun, bu parayı işçilerden aldınız, götürdünüz o tarıma şey yapan, tekelleri kuran çok uluslu şirketlere verdiniz değerli arkadaşlar. Siz busunuz, bunu saklamanız falan mümkün değil.
Şimdi duyuyoruz ki bu destek politikaları, mazot falan; onlar da kalkacak, performansa göre... Ne performansı kardeşim? Aynen mahalle bakkalını zincirlerle yarıştırmak gibi performans. Performansınız batsın, insanımız yok oluyor, insanımız! Hangi performans? Performansı şirketlerle değil kooperatiflerle kurun. İşçileri birleştirin, kooperatifler yapın, onlarla kurun.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Biz mi yaptık? Hiç çiftçilik yaptın mı? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Onlarla yapmıyorsunuz, niye yapmıyorsunuz? Çünkü siz büyükleri seversiniz, çünkü sizin ilişkileriniz bunlarla beraber.
Ne diyorsun Sayın Başkanım? Nasıl konuşacağımı mı anlatacaksın? Konuşuyorum, sustur bunları da konuşmaya devam edeceğim.
(Oturum Başkanlığına Kâtip Şirin Ünal geçti.)
BAŞKAN - Bakmak yasak mı?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya bak da böyle ters bakma, konuşacağım.
Bakın, değerli arkadaşlarım, sizin Bakanınız muhalefet edeni terörle bir andı, ondan sonra da "Muhalif yazarları cezalandıracak bir sistem getireceğiz." diyorsunuz. Bu baskıyla burada konuşuyoruz. Hayır değerli arkadaşlarım, korkmuyoruz.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yani biz müdahale edene kadar uğraştı.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu ülkede korkmayan insanlar var, korku duvarları falan yıkılmıştır.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Mahsustan yapıyor, biz müdahale edelim diye yapıyor.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bana herhâlde ek süre vereceksiniz değerli arkadaşlarım. (AK PARTİ sıralarından laf atmalar) Ya bu millet adına, çiftçiler adına haykırıyorum.
KANİ BEKO (İzmir) - Bir susun ya! Ayıp ya! Allah Allah! Siz konuşurken biz dinliyoruz.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ama ayağa kalkmayın!
KANİ BEKO (İzmir) - Ayıp ya! Ayıp ya!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ya neyin ayıp olup neyin olmadığını biz biliyoruz Sayın Vekilim.
KANİ BEKO (İzmir) - Bir konuşsun be arkadaş, bir konuşsun.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Biz biliyoruz, biz biliyoruz, rahat ol.
BAŞKAN - Sayın Aydemir...
KANİ BEKO (İzmir) - Sabahtan beri sen konuşuyorsun ya!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ben bir şey yapmadım ya!
KANİ BEKO (İzmir) - Vıdı vıdı vıdı kocakarılar gibi, ayıptır ya!
BAŞKAN - Sayın Vekilim, siz de oturun lütfen.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Devam edeyim mi efendim?
BAŞKAN - Devam edin lütfen.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Bekaroğlu, biz müdahale edelim diye uğraşıyorsun, performansını artırıyorsun.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) - O zaman siz de etmeyin müdahale, konuşma sırası size geldiğinde konuşursunuz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, sizin de benim kadar konuşma hakkınız var. Çoksunuz bizden de, 2 mislisiniz, konuşun, doğruları anlatın. Kendinize güvenmiyorsunuz, söyleyecek bir şeyiniz kalmadı, bunun yerine gürültü çıkararak susturmaya çalışıyorsunuz, kanun çıkararak susturmaya çalışıyorsunuz, terörist damgası vurarak susturmaya çalışıyorsunuz. Olmayacak, mümkün değil, bunu söyleyeyim.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Kime damga vuruyoruz?
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) - Sıra geldi mi cevap verirsiniz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlarım, bakın, devam edeyim lütfen ya, lütfen bir devam edeyim.
Bakın, çiftçisi olmayan, esnafı olmayan bir millet, millet olamaz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Böyle bir şey istiyor, hoşuna gidiyor.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) - Sıra size geldiğinde cevap verin, tamam mı?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Vekilim, bir dakika, rica ediyorum.
Bakın, çiftçisi olmayan, esnafı olmayan...
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hoşuna gidiyor.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya bir dinleyin kardeşim, ne hoşuma gidiyor ya? Başkanım, baştan beri konuşamıyorum ya. Niye uyarmıyorsunuz Başkanım? Yapmayın, gözünüzü seveyim.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) - Sıra size geldiğinde cevap verebilirsiniz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne yapacağımı ben bilirim, karışma oradan!
BAŞKAN - Sayın Aydemir...
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) - Neden karışmayacağım? Siz niye karışıyorsunuz?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Allah Allah!
BAŞKAN - Sayın Aydemir, lütfen. (Gürültüler)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlar...
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) - Ne demek "Karışma." ya? Sizin kadar benim de söz hakkım var, siz de karışmayın, ikimiz de karışmayalım.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Benim ne yaptığıma siz ne diye müdahale ediyorsunuz?
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) - Siz niye müdahale ediyorsunuz?
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) - Sen niye müdahale ediyorsun, karışıyorsun? Allah Allah!
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) - Sayın Başkan, müdahale edin lütfen.
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) - Bütçe Başkanım, niye uyarmıyorsunuz?
BAŞKAN - Uyardım, uyardım!
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) - Uyarmıyorsunuz!
BAŞKAN - Dövecek hâlim yok herhâlde! Uyardım!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bir sakin ya!
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, siz devam edin lütfen.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, devam edebilir miyim?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hayır, buranın yöntemini bilmiyor, bilmeden bana oradan emir veriyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sana kimse laf atmıyor.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) - Neden bilmeyeyim? En az sizin kadar biliyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - O 2 Aydemir bağıracaklar, çağıracaklar, herkes susacak, buranın yöntemi bu!
Değerli arkadaşlar...
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Pes ya! Pes ya!
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Devam edebilir miyim Sayın Başkanım?
BAŞKAN - Devam edin.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bakın, işçinin, memurun durumunu söyledik. Özellikle esnaf ve çiftçisi olmayan, yok edilen, ufalanan bir millet bu topraklarda tutunamaz değerli arkadaşlar, böyle bir millet olmaz. Dağları, ormanları, ovaları, dereleri olmayan ülke de ülke değildir değerli arkadaşlar. Siz bu neoliberal politikalardan dolayı her şeyi metalaştırmak, her şeyden bir şey çıkarmak, yağ çıkarmak, para çıkarmak için...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Hiç konuşmadım Sayın Başkan.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hiç konuşmadın ya.
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, iki dakika ek süre veriyorum, toparlayalım.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - İki dakika yetmez, en az beş dakika vermeniz lazım.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ne toparlaması? Konuşacağım daha.
Dağları, ormanları, dereleri yok ediyor sizin bu neoliberal politikalarınız değerli arkadaşlarım. Bakın, size birkaç tane örnek vereceğim. Şimdi, Karadeniz'de üç haftadan beri -kasım ayında- hiç yağmur yağmıyor. Böyle bir şey görülmemiş, insanlar panik "Ne oldu?" falan diyor.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Yağmuru da bizimle...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Meteorolojiye baktım, üç hafta daha yağmayacak yani bir buçuk ay Sayın Bakanım. Ya ne oluyor, bu nasıl bir şey?
BAŞKAN - Bize niye soruyorsun? Allah...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Cenab-ı Allah, kader; ilgisi yok, sizin doğaya yaptığınız müdahaleler dolayısıyla bunlar oluyor, HES'leriniz bunlara sebep oluyor, yeşil yolunuz bunlara sebep oluyor, vahşice Karadeniz'in ormanlarına, yaylalarına, denizlerine, kıyılarına saldırmanız bunların sebebi. Her şeyi didikliyorsunuz "Bir şey çıkar mı, üç kuruş çıkar mı, beş kuruş çıkar mı, buradan ne alınabilir?" Bunu yapıyorsunuz değerli arkadaşlarım. Bakın, HES Karadeniz'i kuruttu. "Can suyu" falan diyorsunuz. Ya, can suyu olur mu? Derede akan suyun tamamı candır, o su olmazsa Karadeniz'de can olmaz, canlı olmaz değerli arkadaşlarım. Niye bunu görmüyorsunuz ya? Hepiniz namaz kılıyorsunuz, biliyorum, mescitte falan görüyorsunuz, ya Allah'ın karşısına çıkınca bunları düşünmüyor musunuz? Bilmiyor musunuz ki karıncalarla, kurtlarla, kuşlarla, hepsiyle beraber bu suda ortağız, bunu bilmiyor musunuz değerli arkadaşlar?
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Sayın Bekaroğlu, Allah aşkına...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bilmiyorsunuz! Para var ya, bunu size unutturdu değerli arkadaşlarım.
Bakın "Karadeniz'i turizme açacağız." falan dediniz. Ya arkadaşlar, Karadeniz'de turizm olur Sayın Bakanım ama düşük yoğunlukta bir turizm olur. Ne yapıyorsunuz? Samsun'dan girerek Sarp'a kadar yeşil yol ne demek değerli arkadaşlarım?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Niye yaylaları birbirine bağlıyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, iki dakika da doldu, bir dakika daha veriyorum, toparlayın lütfen.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir zahmet iki üç dakika daha ver ya, konuşamadık ki.
Bir şey yapacaksanız Karadeniz yaylalarına, yayla yollarını ıslah edin. Ya böyle bir şey olmaz! Yaylacılıkta ben giderim orada hayvanlarımı bırakırım, o her tarafta otlar. Şimdi, hangi yayladan kim gelecek, kim götürecek belli değil. Bu yanlıştır. Ya siz Ayder'i ve Uzungöl'ü görmüyor musunuz? Kitle turizmi Karadeniz'de olur mu? Bu cinayettir, bunu nasıl görmezsiniz? Sayın Bakanım, siz de yazılar yazdınız; imar affı çıkardılar. Biraz da Karadeniz'in yaylaları ve meraları, ormanları nasıl... İmar affında biz burada kıyameti kopardık "Ya meraları, yaylaları, ormanları, sit alanlarını muaf tutun, hariç deyin." diye, demediler! Boğaziçi'ni demişlerdi, onu da Sayın Binali Yıldırım'a kıyak olsun diye İstanbul'a giderken çıkardılar. Sonra siz ne yaptınız? Kanunu yazılarla, yönetmeliklerle değiştirmeye çalıştınız, 2 defa yazı yazdınız Sayın Bakanım.
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, çok teşekkür ediyorum, toplam on üç dakika oldu efendim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ama on üç dakikanın on dakikası Aydemirlerin bağırmasıyla geçti, öyle bir şey olur mu? Ben bitirmedim. Bakın, bana birkaç dakika daha verin, bitiriyorum, tamamlayacağım.
BAŞKAN - Lütfen tamamlayalım, diğer arkadaşlarımızın hakkına giriyorsunuz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Almıyoruz hakkını, konuşuruz, gece on ikiye, bire kadar buradayız, ülkenin önemli meselelerini konuşuyoruz.
Bakın değerli arkadaşlarım, Karadeniz'de müthiş bir yağma var Bakanımızın yazılarına rağmen. 190 bin kişi başvurmuş af çıksın diye. Nerelere? Mera Kanunu ortada değerli arkadaşlarım, duruyor, ormanla ilgili kanun duruyor. Bakın, ormanlara ve meralara saldırmışlar, yaylalara saldırmışlar, bu şeylerden sonra da saldırmışlar ve yerel çalışanlarınız iş birliği yapıyor. Sayın Bakanım, yerel çalışanlarınız da iş birliği yapıyor, yok oluyor, gidiyor. Sizin, bakın, -dün söylemiştim, tekrar ediyorum, bu cümleyle de bitireceğim- bir sürü yanlışınız var yani yatacak yeriniz yok, toprak fırlatacak sizi ama...
BAŞKAN - Çok teşekkür ederiz Sayın Vekilim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - ...sadece çıkarmış olduğunuz imar affından dolayı bu milletin iki eli sizin yakalarınızda olacaktır, yedi geleceğinize de yeter bu ayıp.
Teşekkür ediyorum.