| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Kültür ve Turizm Bakanlığı b)Radyo ve Televizyon Üst Kurulu c)Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ç)Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü d)Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı e)Vakıflar Genel Müdürlüğü f)Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı g)Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ğ)Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu h)Atatürk Araştırma Merkezi ı)Atatürk Kültür Merkezi i)Türk Dil Kurumu j)Türk Tarih Kurumu k)Kapadokya Alan Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 14 .11.2019 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cemal Öztürk yok mu? "Bekaroğlu çayı konuşmadı." Falan demiş, çayı, fındığı, bütün Karadeniz'i konuşuyorum. Ben olmasam Cemal'in Karadeniz'i yok olur.
Değerli arkadaşlar, şu anda Bakanlıkla beraber 14 tane kurumun bütçesini görüşeceğiz. Böyle olmaz, böyle bir bütçe görüşmesi olmaz. Salon, bütün koridorlar dolu. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir görüşme yok. Bu, var ya görüşmeme, hani İstanbul'da bir temel atmama töreni oldu ya; bunlar, görüşmeme toplantıları, görüşmüyoruz, örtüyoruz, örtme toplantısı.
Devam ediyorum değerli arkadaşlarım. Şimdi, bu Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu yeni bir bina yapıyor. Bütün şehir merkezlerindeki binaları; resmî binaları, önemli binaları, tarihî binaları yıkıyorsunuz, şehir dışında yeni büyük binalar yapıyorsunuz. Bunun sebebi ne olabilir? Sadece işte cumhuriyet hafızasını yok etmek filan değil; bu, rant, rant, şehir merkezindeki rant, bunu biliyoruz. Bu binaları ne yapacaksınız merak ediyorum. İller Bankasını yıktınız ama bu binaların yerini ne yapacaksınız?
Daldan dala gideceğim. RTÜK Başkanının almış olduğu bu Faruk Bildirici kararı var ya, burada kalmayacak, önümüzdeki dönemde bu çok konuşulacak. Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırma girişimidir bu. Bu kadar söylüyorum.
Sayın Bakanım, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasına bir bina yapılıyor, orkestra binası, 1996'da temeli atılmış; niye bitmiyor, ne var onun temelinde çok merak ediyorum.
Bakın, TİKA'yla ilgili de birkaç cümle söyleyeyim: Çok önemli işler yapıyor yani yapıyor, biliyorum, gördüm de fakat şöyle bir şey var: Gidenleri eğitin, Türkiye eşit ilişkilerle giderse oralarda önemli işler yapar, dostluklar tesis edebilir. Tepeden bakma, "ağabey" filan, bu şekilde gitmesin değerli arkadaşlarım. Bunu da bir uyarı olarak söylüyorum.
Vakıflar Genel Müdürlüğüyle ilgili birkaç cümle söyleyeceğim: Dünya kadar...Gerçi "denetim görüşünü etkilemeyen tespit ve değerlendirmeler diyor ama hepsi deve dişi gibi şeyler, niye denetimin görüşünü etkilememiş ayrı bir konu. Vakıflar Genel Müdürlüğü gibi yıllarca geçmişi olan bir kurum, her sene Sayıştayın bu denetiminden geçer de niye bu kadar hata yapar merak ediyorum.
Bir soru soracağım: 2 tane üniversite kurdunuz ve bu üniversitelere mevzuata aykırı şekilde para aktardığınız gene Sayıştay raporunda yazıyor. Ya, nasıl bir Türkiye? Bir taraftan Türkiye'nin kısa zamanda gözde üniversiteleri arasına giren şehir üniversitesini yıkıyorsunuz, yok ediyorsunuz, Halk Bankasını üzerine saldınız öbür taraftan da hiçbir şey yapamamış. Bakın, kurulmuş, bugüne kadar -isimlerini vermeyeyim bu üniversitelerin- bir şey yapamamış, şehir üniversitesi gibi kendini gösterememiş üniversiteler kanuna aykırı bir şekilde para aktarıyorsunuz.
Şimdi, restorasyonlardan söz ettiler. Ya, bir felaket restorasyonlar değerli arkadaşlarım. Birkaç tane örnek vereceğim, tuhaf bir şey söyleyeyim, bu da Sayıştaydan: Şişli'de 776 ada 6667 parsel otopark olarak kiraya verilmiş; ya, otel, ofis ve iş yeri olmuş. Sayıştay denetçileri tespit ediyor. Bu nasıl bir iş ya? Bu, yağmanın en temel şeyi.
Bakın, onlarca örnek var. Vlora Han Projesi, 2 tane şeyi birleştirdiler, butik otel yapılmış. Ocaklı Ada Kalesi, Şile; Süheyl Bey Camisi, Tekfur Sarayı, Anamur Mamure Kalesi, Mesnevihane Camisi, Mimar Sinan Külliyesi, Ayasofya Orhan Camisi, Hatay Arkeoloji Müzesi, Roma Mozaikleri, İshakpaşa Sarayı, Sümela; buralar felaket değerli arkadaşlarım yani kötü örnekler, yok etme, tarihi yok etme projeleri bunların tamamı. Bunları da konuşalım Sayın Vekilim.
Değerli arkadaşlarım, şimdi esas konuşma metnine geliyorum. Ya, sizin Cumhurbaşkanı 2017'de şöyle bir açıklama yaptı -Kültür Bakanlığını konuşuyoruz ya- dedi ki: "Medyadan sinemaya, bilim ve teknolojiden hukuka kadar pek çok alanda hâlâ en etkin yerlerde ülkesine ve milletine yabancı zihniyetteki kişilerin, ekiplerin, hiziplerin bulunduğunu biliyoruz. Bu durumdan da büyük üzüntü duyuyorum. Dün hedefimiz belki sadece bir avuç inançlı, imanlı, bilgili, birikimli nesil yetiştirmekti; bugün ise bulunduğumuz yer çok farklı, hem de hedefimiz çok çok farklı. Siyasi iktidardayız ama maalesef, sosyal ve kültürel olarak iktidar olamadık." Olamazsınız, mümkün değil. Bu kafayla, bu yaklaşımla, sadece bu cümlelerden hareket ederek yani ülkenin bir grup insanını yabancı, öteki, gayrimillî, terörist, kötü ilan eden bir Cumhurbaşkanının, Başbakanın yönetimindeki bir ülkede kültür falan üretmek mümkün değil. Çoğulculuğun olmadığı bir yerde kültür üretmek mümkün değil.
Bakın, devlet eliyle kültür üretmenin çok acı örnekleri mevcuttur. Faşist Almanya örneği mevcuttur, Çin örneği mevcuttur, Sovyetler Birliği örneği mevcuttur; kültür filan üretilmemiştir, üretilemez de. Devlet zaten kültür filan üretmez, vazgeçin bu sevdadan değerli arkadaşlarım. Bakın, siz zaten kültür ile yaşam tarzını da birbirine karıştırıyorsunuz. Elitizmle mücadele ediyorsunuz, buradan bir sağ popülizm ortaya çıkarıyorsunuz ama yeni bir elit oluşturdunuz ama kültürle falan ilgisi yok. Paranın verdiği, işte biraz da inanç sosuyla bambaşka yaşam tarzı olan ama eleştirdiğiniz elitlerden de hiç de farkı olmayan, onlar kadar da israf eden... Siz yapıyorsunuz, harcıyorsunuz, gösteriş yapıyorsunuz, diyorsunuz ki bunun adına: "Efendim, itibarda tasarruf olmaz." "Olur mu efendim, itibar bu." Filan diyorsunuz, öbürüne ise yaptığı işi haram görüyorsunuz, kötü görüyorsunuz. Böyle bir anlayışla, bu kafayı değiştirmedikçe kültür filan üretmek mümkün değil.
Bakın, değerli arkadaşlarım, bu camianın, sizin partinizin de üzerine oturduğu kesimin geçmişinde büyük isimler var ya. On sekiz seneden beri iktidarsınız, bir tane, bir tane, Allah için bir tane söyleyin; bir önemli yönetmen söyleyin dünyaya açılabilen, bir büyük şair, bir romancı; bir şey gösterin ya, ressam, bir şey... Yeni bir Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, nerede? Yok.
Kendi festivallerinizi yaptınız, gittiniz kendi ödüllerinizi koydunuz, saraya çağırdınız. Yahu saraya sanatçı çağrılır mı, saraya sanatçı çağrılır mı? Sanatçı ezilir mi? Şair ezilir mi? Romancı ezilir mi? Buradan kültürel iktidar kuracaksınız! "Kültürel iktidar" diye bir şey olmaz zaten değerli arkadaşlar. Böyle bir şey yok. Bir toplum yaşar orada, inançlarıyla, düşünceleriyle, değerleriyle, maddi dünyayla karşı karşıya gelir, şehir üretir, mimari üretir, kent üretir, dil üretir, şiir yazar, sinema yapar, kültür bir bütün olarak budur. İdeolojik bir şekilde "Bu kültür iyi, o kötü. Onlar hain, ben iyiyim, ben melaikeyim, bu dünyada, öbür dünyada da benim önüm açık." Böyle bir yaklaşımla, sen-ben yaklaşımıyla kutuplaşma olur, kavga olur, bir toplum yok olur. Aynen, bütün değerler yok edildi bu şekilde ve bir tane değer yok. Çıksın söylesin, "Şöyle dünya çapında bir tane romancı yetişti." filan desin, böyle bir şey maalesef yok değerli arkadaşlarım. Bir de yaşam tarzıyla kültürü filan da karıştırmamak gerekir. Bu konuda da size bir kelime söylemiş oldum.
Değerli arkadaşlarım, turizmle ilgili de ben birkaç cümle söyleyeceğim. Karadeniz üzerinde konuşacağım.
Bakın, elbette Türkiye'nin paraya ihtiyacı var, koca bir ülke işte, açıklarımız var, sıkıntılarımız var, problemlerimiz var.
BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Vekilim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yani biraz daha ihtiyaç var yani bunları kabul ediyoruz ve hizmet sektörü, turizm, bunlardan önemli bir alan ama her şeye para gözüyle bakmayın değerli arkadaşlar. Her şeye para gözüyle baktığınız zaman ortaya çıkan şey turizm filan olmuyor. O ülkenin yok olması anlamına geliyor.
Bakın, şimdi, Doğu Karadeniz'de turizm, işte, çay olmadı, sanayi olmadı, niye olmadı, onu da bilmiyorum. Niye sanayi olmadı? İşte bir başbakan, ondan sonra bir başbakan daha, kırk seneden beri Türkiye'yi Rizeliler yönetiyor Mesut Yılmaz'dan başlayarak, hiçbir şey de olmadı maalesef.
Şimdi "turizm" filan deniyor, "iyi turizm". Peki, nasıl yapacağız? Altyapı. Turizm altyapısı oluşturuyoruz diye bir Karadenizli dağlarını, vadilerini, hepsini yok ediyor. Dozerleri, canavarları... Olmaz değerli arkadaşlarım.
Bakın, bir iki şey okuyacağım size; vatandaşın söylediği birkaç cümleyi okuyacağım. Ondan sonra da sözünü bitireceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - İzin verir misiniz.
BAŞKAN - Ek süre veriyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ne diyor, bakın, Nuray Çakmak: "Biz dağımıza taşımıza dozerin değmesini istemiyoruz. Yaylamız bozulur, güzelliğimiz gider. Yaylayı yaylaya bağlayacaklar, buralarda oteller yapacaklar. Biz kalabalık, yabancı insan istemiyoruz. Kalmak isteyen olursa küçük ev pansiyonlarında kalsın. Onu da bizden yerli birisi yapsın. Yol genişlesin, itirazımız yok ama bizi yayladan yaylaya bağlamayın."
Bir başkası şunları diyor: "Buraya aşağıdan gelen yolu genişlettiler. Ona itirazımız yok ama asfalt olmasın, parke taş döşensin, yanlara istinat duvarları yapılmasın. Lütfen yapılmasın. Hayvanlar bir yerden bir yere gidemiyor." Ya, bu insan yaşam tarzını savunuyor. Turizmde bu insanın yaşam tarzını güçlendireceksiniz, destekleyeceksiniz, turist gelecekse öyle gelecek Doğu Karadeniz'e. Düşük yoğunluklu gelecek değerli arkadaşlarım.
Burada çok ince bir şey söylüyor insanlar. Bu insanlara kulak vereceksiniz. Şu anda Doğu Karadeniz yıkılıyor. Cemal Öztürk'e söyleyin, yıkılıyor, dağlar yıkılıyor. Böyle bir şey olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Vekilim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Buradan kimseye bir hayır gelmez. Size de gelmez. Turizmde olmaz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Biraz esnek olun Sayın Başkan.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Son iki cümlem için bana bir izin verir misiniz? Son iki cümle...
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bakın, siz Antalya'da, şurada burada kazanıyorsunuz, hâlâ şeyiniz var mı, bilmiyorum, otellerinizin olmaması lazım, Bakansınız, devretmişsinizdir ama Doğu Karadeniz bambaşka bir şey.
Bakın, yıllardan beri Uzungöl ve Ayder diye bir şey var. Bakın, ne diyor Cumhurbaşkanımız: Biz Ayder'i, Uzungöl'ü kirlettik. Başka bir şey de demişti: "İstanbul'a ihanet ettik." Bak, Cumhurbaşkanı bile bunu gördü. Ayder ve Uzungöl örneğine bakarak lütfen Doğu Karadeniz'den elinizi çekin, elinizi çekin. Bu hâliyle bırakın, on sene sonra, yirmi sene sonra bulunmaz bir kıymet olarak kalacak. Yapmayın lütfen yol, istemiyoruz!