KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, Komisyonumuza hoş geldiniz öncelikle.

Geçen yıl çok önemli bir vizyon belgesi sunmuştunuz. Toplumda büyük bir heyecan yarattınız gerçekten. Ben de yıllarca azınlık okullarında yöneticilik yaptım hasbelkader, oranın daha demokratik, çocuklarımıza daha iyi hizmet verebilen bir Bakanlık olması için çok mücadeleler verdim, çağrılar yaptım. Bu anlamda sizin bu vizyon belgeniz bende de çok büyük bir heyecan yarattı, toplumda da. Siz çok heyecanlıydınız ve her gün medyadaydınız neredeyse, en popüler Bakan oldunuz bir süre çünkü çok önemli şeyler söylüyordunuz. Çünkü hepimizin çocuğu var, torunu var, yeğeni var, akrabası var. O hayaller herkese dokundu, sizin yüzünüz çok gülüyordu o günlerde. Bugün baktım ki Sayın Bakan, sizi bayağı bir yormuşlar, yüzünüz gülmüyor. Mesela, sizin solunuzda oturan YÖK Başkanı var, arkanızda oturan Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı var. Bu tip kurumlar, demokratik olmayan kurumlar yüzünden sizin hayalleriniz sanıyorum duvarlara çarpmış, o Millî Eğitim Bakanlığının koridorlarında, o gri duvarların içinde kaybolup gitmiş diye düşünüyorum çünkü siz de artık hayallerden bahsedemiyorsunuz yeterince. Hayaller çok güzeldi gerçekten ama bu Millî Eğitim Bakanlığının yapısı bu hayalleri maalesef öğütmüş, götürmüş diye duydum çünkü bugün de vizyon belgenizden tek bir kelime dahi etmediniz yani vizyon belgesine referans dahi vermediniz konuşmanızda. Ben bunun için çok üzgünüm Sayın Bakan, böyle olmasını istemezdim, neden vermediniz bunu merak ediyorum.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ZİYA SELÇUK - Verdim, 12 kere verdim aslında, yazıyor burada.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Peki, Sayın Bakan, ben o zaman daha güçlü vermenizi tercih ederdim.

Vizyon belgenizle ilgili o hayaller çok kıymetliydi Sayın Bakan. Ben geçen yıl vizyon belgenizi çok önemli bulmuştum ama yeterince demokratik bulmamıştım, hatırlıyorsunuz, demokrasi meselesi çünkü çocuklara çok iyi matematik öğretebilirsiniz, inanın çok iyi hocalarla, analitik zekâsı olan bir hocayla düzenli, çok iyi bir matematik eğitimi verebilirsiniz veya çok iyi İngilizce öğretebilirsiniz çocuklara iyi yöntemlerle ama o çocuklar eğer ki demokratik bilince, demokratik kültüre kavuşamamışsa çok iyi matematik bilen mühendisler olabilirler ama toplumsal barıştan bihaberdirler, bir arada yaşadıkları toplumun farklılıklarından bihaberdirler ve toplumsal barışı sağlayamazlar, aynı, Avrupa'da geçmişte olduğu gibi veya ülkemizde geçmişte olduğu gibi çatışmalar, kutuplaşmalar, kamplaşmalarla ne huzur bulabilirler ne de refah bulabilirler Sayın Bakan. Maalesef biz bu girdabın içindeyiz, belki yüz yıldır bu girdabın içindeyiz. Yakın zamana kadar daha demokratik bir çıkış hayallerimiz vardı ama son yıllarda her gün kaybediyoruz bu anlamda, demokratik değerlerimiz konusunda geriye gidiyoruz Sayın Bakan.

Bakın, çok önemli bir cümle ettiniz, çocuğun tabiatına hürmet etmekten bahsettiniz, bu çok önemli, gerçekten çok çok önemli. Şimdi, düşünün ki Türkiye'de ben de bir azınlık okulunda okudum, sonra devlet okuluna gittim. Sayın Bakan, devlet okuluna gittiğimde benim değerlerimin farkında dahi olmayan, benim kimliğimin farkında dahi olmayan öğretmenlerle ve yöneticilerle karşılaştım. Yani bir hoca geldi, inkılap tarihi hocası -belki benim varlığımın da farkında değil, bilmiyorum- yalnızca dedi ki: "Ermeniler bizi arkamızdan hançerledi, o yüzden onları göndermek zorunda kaldık." Tek bildiği cümle bu. Ya, Ermeni kim, ne yapmış, birlikte bin yıl yaşamış mıyız, yaşamamış mıyız, Dolmabahçe Sarayı'nı kim yapmış, birlikte ne değerler üretmişiz? Bir arada yaşamayı kutsayan, savunan hiçbir cümle yok; Ermeni tek bir yerde geçiyor "Arkamızdan hançerledi." Veya Araplarla ilgili de benzer cümleler kurardı "Araplar bizi arkamızdan hançerledi, o yüzden biz o coğrafyalardan kovulduk, çıktık, çıkmak durumunda kaldık." Arap böyle geçiyordu. Kürt tek bir yerde geçiyordu, Kürt Teali Cemiyeti; bu kadar, başka bir yerde geçmiyordu.

Sayın Bakan, bakın, ders kitaplarıyla ilgili tekrar bir inceleme yaptırdım, çok önemli bulgular var, ders kitaplarında hâlâ -belki bu kadar vahim değil ama- buna benzer ifadeler geçiyor. Kürt, Süryani, Ermeni, Arap, Alevi, Sünni, bunlar yani bir arada yaşadığımız kimlikler kardeşçe yaşayacağına ders kitaplarında maalesef demokratik bir şekilde, eşitlikçi bir şekilde geçmiyor, öğretmenler bu bilinçte değil.

Bakın, ABD'de bir sınıfa girdim değerli arkadaşlar, çünkü bana tavsiye ettiler, anaokulundan itibaren ayrımcılık dersi veriyorlar çocuklara, biliyor musunuz? Bakıyorsunuz, ben de girdim o derse, özellikle girmek istedim; siyah çocuklar var, beyaz çocuklar var, Uzak Doğulu çocuklar var, Hispanik çocuklar var; öğretmen önce onların değerlerini anlatıyor, dillerini anlatıyor, bakın, "Bu çocuklar İspanyolca konuşuyor. Bu çocuk Çince konuşuyor ama bak, ortak bir dilimiz de var İngilizce, hepimizin anladığı dil de İngilizce olacak." O çocukların anneleri geliyor, kendi kültürlerini anlatıyorlar, yemeklerini anlatıyorlar, nereden gelmişler, nasıl müzik dinlerler, ne yaparlar, bunları anlatıyorlar ve çocuklar o çoğul kültürle büyüyorlar ama ortak değerleri de var, mesela orada bir bayrak asılı, ABD bayrağı, herkes ona saygı duyuyor, aynı burada olduğu gibi. Bakın, ortak değerlerimiz var ama bir de kimliklerimiz var. Değerlerimize herkesin saygı duyacağı bir eğitim anlayışına ihtiyaç var ama Sayın Bakan, maalesef, yaşadığımız siyasi iklimden dolayı herhâlde bu yönde herhangi bir açılım yapmadınız, bu yönde sizi eleştiriyorum. Yani iyi matematik konusunda belki yapmış olabilirsiniz, iyi İngilizce öğretelim diye yapmış olabilirsiniz ama demokrasi bilinci ve kültürü, çocuklarımıza çok kimlikliliğimizi anlatan herhangi bir açıklama duymadım, ders kitapları da hâlâ pek çok ayrımcı ifadeyle dolu.

Sayın Cumhurbaşkanı dindar ve kindar bir nesilden bahsetti, özellikle de "kindar"ı bir sefer söyledi, "dindar nesil"i genelde söyler. Olabilir, bakın, bir Cumhurbaşkanı dindar bir nesil isteyebilir ancak dindar nesil eğer ki vicdanlı değilse pek çok nefret suçuna yol açabilir.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yok ama Sayın Paylan, lütfen...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Din adına bölgemizde, ülkemizde olan suçları biliyorsunuz yani dini vicdanla eğer ki birleştirmezseniz...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Alakası yok ama Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - ...vicdanlı dindar nesiller olmadığı sürece...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ama olur mu? Bunu kabul etme şansımız yok Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - ...maalesef din adına pek çok suçla da karşı karşıya kalabiliriz.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Öyle bir dindarlıktan bahsetmiyor Sayın Paylan. Bunu kabul etme şansımız yok.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, o duyguyu eğer ki adalet duygusuyla buluşturmazsak Sayın Bakan yani çocukları adalet duygusuyla buluşturmazsak maalesef toplumsal barışı sağlayamayız.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Normal bir dinden bahsetmiyor "dindar" derken Sayın Paylan.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Sayın Başkan, dün de söyledi aynı şeyi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bir dinleyin arkadaşlar.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, müdahale edecek misiniz?

Bakın, empati duygusuna sahip nesiller yetiştirmek...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Başkan, müdahale edecek misiniz? Bunu kabul etmemiz mümkün değil.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Arkadaşlar, neye itiraz ediyorsunuz yahu? "Dindarlığı vicdanla buluşturalım." diyorum yahu. Allah Allah!

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Cumhurbaşkanımız "vicdansız nesil" demedi "dindar nesil"den kastı...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ben de öyle demedim ki...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Öyle demedi yahu.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Bunu buluşturalım." diyorum, böyle demedim ki.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Onu kastediyorsun.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Buluşturalım." diyorum yahu. Bunu vicdanla, adaletle, empati duygusuyla, empati duygusuna sahip nesiller yaratamazsak, ahlakla buluşturamazsak maalesef demokrat nesiller yetiştiremezsek yalnızca dindar nesil olarak tanımlarsak burada bir eksiklik olur. İşte bu çoğul anlamda bu değerleri çocuklarımızla buluşturmamız lazım.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Zaten dindarlığın içinde ahlak da vardır, vicdan da vardır, namus da vardır, hepsi vardır

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Mesela eleştirel düşünce duygusuna sahip, eleştirel düşünebilen çocuklar, kuşaklar yetiştirebiliyor muyuz? Birisine bir Cumhurbaşkanı veya Süleyman Soylu, İçişleri Bakanı birine "düşman" dediğinde, birine "terörist" dediğinde o çocuk acaba bunu bir kabul olarak mı alıyor yoksa arkadaş, o benim arkadaşım olabilir, onun farklı bir kimliği var, bir derdi var, bir kadındır, LGBTİ bireydir, Kürt'tür, Türk'tür, Ermeni'dir, Suriyeli göçmendir, mültecidir, ona karşı acaba bir empati duyabiliyor mu yoksa Suriyeli mülteciye, tıpkı babalarının olduğu gibi maalesef ciddi bir nefret söylemini mi kullanıyor? Bundan vazgeçirmek için neler yapıyoruz?

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Biz düşmanın kim olduğunu da biliriz, teröristin kim olduğunu da biliriz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Anlamıyorsunuz yahu!

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Nefret dilini siz kullanıyorsunuz. Bu kadar ajite etmenin, kişiler üzerinden ajite etmenin hiçbir anlamı yok

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, bakın, Diyanet İşleri Başkanlığı geçen gün bir video yayınladı, şunu diyor videoda: Bir koca elinde telefonla oturuyor, eşi de kek getiriyor. Kocasının yüzüne bakıyor, kocası yüzüne bakmıyor. Sonra çay getiriyor, kocasının yüzüne bakıyor, kocası yüzüne bakmıyor. Sayın Bakan, işte böyle bir videoyu Diyanet İşleri Başkanlığımız yayınlayabiliyor. Siz onlarla konuştunuz mu acaba? Bu, toplumsal cinsiyet eşitliğinde bizim hayal ettiğimiz, vizyon belgesinde hayal ettiğimiz normlara aykırı diyebildiniz mi mesela? Bunlar çok önemli. Ya, toplumsal cinsiyet eşitliğinde... Ben de eşime kek götürüyorum yahu ben götürüyorum yani çay da götürüyorum, o da bana getirebiliyor. Yani bu eşitsizlik, maalesef eski ders kitaplarında bunlar vardı. Bunlar büyük oranda ayıklandı ama Diyanet İşleri Başkanlığı bunu yaptığı zaman işte toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşamıyoruz.

Sayın Bakan, bakın, bazı faşizan uygulamalarla ilgili emareler duyuyorum. Sayın Bakan, bunlar çok önemli bakın, öğrencilere zekâ testi yapılacağına dair bazı duyumlar aldık; çok tehlikeli Sayın Bakan. Bakın, ben azınlık okullarında okudum, her tür çocuk vardı yani matematikte daha zayıf olan ama sporda çok iyi olan, feni iyi bilmeyen ama inanılmaz tiyatro oynayabilen, inanılmaz resim yapan arkadaşlarım vardı. İşte o çoğulluk içinde sosyal zekâmız gelişti. En zengini de en yoksulu da aynı sınıftaydı Sayın Bakan, inanın paylaşmayı da öğrendik o sayede, en zenginle en yoksul aynı sınıftaydı, paylaşmayı öğrendik. İşte bu paylaşımı öğrenmek, heterojen yapılı sınıflar sosyal zekâyı geliştirir. Belki matematik öğreniminde biraz geriye düşebilir ama sosyal zekâyı geliştirir. Bu anlamdaki uygulamaları reddetmemiz lazım Sayın Bakan.

Bakın, Gaziantep'te bir öğretmen intihar etti, mobbinge uğradığına dair... Bu mobbing uygulamalarıyla ilgili ne diyorsunuz Sayın Bakan?

Bakın, geçenlerde hepimizin vicdanı sızladı şu fotoğrafla. Özel eğitim bölümü otistik öğrenci sınıfları" diye Sayın Bakan... Bir yönetici bunu astırma vicdansızlığını yapabildi Sayın Bakan. İşte "vicdanlı nesiller" bu yüzden diyorum. O yönetici belki dindar olabilir ama vicdanlı değildi arkadaşlar, bakın, vicdanlı değildi. İşte vicdanla buluşturmamız gerekir diye bu yüzden diyorum arkadaşlar.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yani niye dindar diye kastediyorsun yahu, niye "dindar"ı getirip orada kullanıyorsun Sayın Paylan?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Belki" dedim arkadaşlar. "Belki" dedim.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Vicdansız dindarlık kadar büyük bir tehlike var mı?

BAŞKAN - Arkadaşlar...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Niye "dindar" kelimesini kullanıyorsun orada?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın arkadaşlar, yine bir öğretmen zihinsel engelli bir öğrenciyi... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Başkanım, kabul etmiyorum, dinimize resmen hakaret ediyor.

BAŞKAN - Bir saniye... Bir saniye...

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Ne hakareti ya!

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Başkanım, geri alsın sözünü. Sözünü geri alsın.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Çok doğru söylüyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, eğitimde....

BAŞKAN - Bir saniye... Bir saniye Sayın Paylan...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sözünü geri alsın.

BAŞKAN - Arkadaşlar, ben tutanakları getirteceğim.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Hayır, şimdi yine aynısını kullandı Sayın Başkanım.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani "belki" dedim arkadaşlar.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Fotoğraf gösteriyor, "Bu arkadaş dindar yöneticidir." diyor...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Belki" dedim. "Belki" dedim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - "Olabilir" dedi.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Olabilir." dedim.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Arkadaşı tanımıyorum, ne olduğunu bilmiyorum.

BAŞKAN - Arkadaşlar...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Başkanım, söz istiyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Olabilir" dedim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Niye üstünüze alınıyorsunuz yahu?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ne demek? Olur mu öyle şey ya! Ne demek yani kabul edilir mi?

BAŞKAN - Arkadaşlar...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - "Yönetici" kelimesini kullansın niye "dindar" kelimesini kullanıyor?

BAŞKAN - Bir saniye... Söz vereceğim size.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Başkanım, siz dinlemediniz. "Dindar yönetici vicdansız." diyor. Böyle bir şey diyebilir mi? Niye "dindar" kelimesini başına koyuyor?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Öyle demedim. Öyle demedim.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Aynısını söyledin. Tutanakları çıkar, bak, aynısını söyledin.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Açın, tutanaklara bakın.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Aynısını söyledin, sözünü geri al.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Belki" dedim, olabilir ama...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Başkanım böyle bir şey olabilir mi?

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Bir saniye... Bir saniye, söz vereceğim.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkanım...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Başkanım, niye söz verdiniz oraya? Söz benim.

BAŞKAN - Arkadaşlar, söz vereceğim "Bir şey ilave edeceğim." dedi.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama söz benim.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - İfadeniz maksadını aştı Garo Bey, sözünüz maksadını aştı.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yani böyle bir şey olabilir mi Sayın Paylan, lütfen ya!

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Din ahlaktır, vicdandır zaten.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tamam, bununla buluşturalım diyorum.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Ahlakı olmayan, vicdanı olmayan dindar olamaz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Doğru, haklısınız, katılıyorum, altına imza atıyorum.

BAŞKAN - Garo Bey... Garo Bey...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Belki dindar görünebilir." diyeyim o zaman.

BAŞKAN - Bir saniye arkadaşlar...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Olmaz olmaz, kesinlikle kabul etmiyoruz bunu.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Vicdansız, vicdansız...

BAŞKAN - Arkadaşlar...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - "Hristiyan" kelimesini kullan o zaman Müslümanlığı kullanamazsın, İslamiyet'i kullanamazsın.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Kullanıyorum, bir Hristiyan dindar gözükebilir ama tekme atınca vicdansızdır.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Arkadaşlar, niye müsaade ediyorsunuz buna yahu?

BAŞKAN - Bir saniye... Bir saniye arkadaşlar...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ben "Müslüman" demedim ki yahu "dindar" dedim, Hristiyan da olabilir.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Aklımızla alay etmeyin yahu!

BAŞKAN - Sayın Aydemir...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Müslüman" demedim "dindar" dedim.

BAŞKAN - Sayın Paylan...

Bir saniye arkadaşlar, sakin olun.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yahu bizde de dindar gözüküp fetbazlık yapan bir sürü insan var. (AK PARTİ ve HDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Başkanım, burada hangi dinden bahsediyor?

BAŞKAN - Sayın Aydemir...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hristiyanlıktan bahsediyorum, tamam mı? Hristiyan gözüküp de fetbazlık yapan bir sürü insan var, Müslüman gözüküp de fetbazlık yapan bir sürü insan var.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - İslamiyeti kullanamazsın.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Vicdansız dindarlık kadar büyük bir tehlike var mı?

BAŞKAN - Arkadaşlar... Lütfen arkadaşlar, bir saniye ama...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ne diyorsunuz yahu? Müsaade mi edeceğiz konuşmasına? Ne diyorsunuz orada?

BAŞKAN - Arkadaşlar lütfen...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Dindar kelimesini kullanarak Müslümanları kastedemez, buna müsaade edemeyiz.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Parmak sallama yahu! Niye parmak sallıyorsun?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Haddinizi bilin!

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sen haddini bil!

BAŞKAN - Lütfen... Lütfen...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bir oturun yahu ne oluyor? Deminden beri söylüyoruz. Oturun yahu!

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen yahu...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Özellikle cümle arasında geçiriyor. Müsaade edemem.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Dindar gözüken" dedim yahu. Bu vicdanlı bir insan mı yahu?

BAŞKAN - Garo Bey, şimdi bakın, bir saniye, bir şey söyleyeceğim, bir müsaade edin.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - "Dindarlıkla ilgisi olmayan" demek istedi.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, Sayın Paylan, burada siz hep çoğulculuktan, insanların...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Evet ama ben dindar bir...

BAŞKAN - Bir saniye, bir saniye, bir müsaade edin.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Hristiyan" diyorum kardeşim, var mı ya!

BAŞKAN - "Hristiyan" da diyemezsin. "Hristiyan" da diyemezsin.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hristiyan gözüküp fetbazlık yapan bir sürü adam var yahu.

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Paylan, bir müsaade edin.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Cümle çok açık, dindar nesil yetiştirebilirsiniz ama vicdanlı olsun. Bunun neresi kötü?

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Hakkıdır, diyebilir.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ne söylediğini çok iyi anladım.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Sizdeki hastalığı söylüyor.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Tutanakları çıkarırız; ne diyor çok iyi biliyoruz.

BAŞKAN - Sayın Aydemir, bir müsaade edin.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ben çok iyi dinliyorum, ne dediğini de çok iyi anladım ben.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Biz de gayet iyi dinledik.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ne söylediğini çok iyi anladım ben.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Öyle bir şey demedi yahu!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Sizdeki hastalığı söylüyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan "gözüken" dedim.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, Sayın Aydemir, arkadaşlar; bir sakin olun, bir saniye, bir şey söyleyeceğim.

Sayın Paylan, şunu söyleyeceğim...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan "dindar gözüken" dedim.

BAŞKAN - Bir müsaade edin, söz vereceğim size.

Bir müsaade edin arkadaşlar yahu sakin olun.

MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) - O zaman öyle söyleyin.

BAŞKAN - Sayın Karakaya lütfen...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Dindar gözüküyor olabilir...

BAŞKAN - Lütfen, bakın...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - ...ama vicdanlı değildir. "Bu, vicdansız." dedim.

BAŞKAN - Sayın Paylan... Sayın Paylan...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Tutanakları çıkaracağız, ne dediğini çok iyi biliyorum, çok iyi dinledim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hristiyanlığı da vicdanla buluşturalım Müslümanlığı da vicdanla buluşturalım. Ne var bunda ya?

BAŞKAN - Sayın Paylan, bakın...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Müslümanların buluşmasına falan gerek yok, zaten var.

BAŞKAN - Bir saniye ya...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Siz vicdansızsınız ya! Bu yaptığınızda bile vicdansızlık var. Bu yaptığında bile vicdansızsın!