KOMİSYON KONUŞMASI

CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli bakan yardımcıları, Millî Eğitim Bakanlığımızın değerli bürokratları, basın mensupları ve çok değerli misafirlerimiz; ben de öncelikle verimli bir bütçe olmasını temenni ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bütçe kalemlerini incelediğimizde Millî Eğitim Bakanlığına ayrılmış bulunan bütçenin toplamda 177 milyar 605 milyon civarında olduğunu görebiliyoruz. Yani bu Millî Eğitim Bakanlığı yönünden yeterli mi dersek? Yeterli değil. Nereden görebiliyoruz? Geçtiğimiz yıl bütçe kalemlerini incelediğimizde Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin aslında son dört beş yılda giderek düştüğünü görmekteyiz oransal ve rakamsal anlamda.

Şimdi, Sayın Bakanım, tabii, para her şeyden önemli yani bir bütçe olduğu takdirde güzel işler yapılır, bu bir gerçektir çünkü yatırımlar özellikle parayla olmakta ancak millî eğitimde paradan çok daha önemli hususlar var yani parayla bina yapabilirsiniz, parayla araç gereç alabilirsiniz, parayla ihtiyaçları karşılayabilirsiniz ancak millî eğitimde farklı olan bir husus var ki o da zihniyet yani önce zihniyetimizin millî eğitimde ne olduğuna bakmamız lazım.

Biraz önceki konuşmacı arkadaşlarımızın çoğunluğu sizden umutla bahsederken yani Bakanlığa ilk geldiğinizde "Sayın Bakan, sizden umutluyuz." denildiğinde sizin geçmişteki başarılarınız ve özellikle de millî eğitime çağdaş bir anlayışla yaklaşabilmeyi tahmin ettikleri için umutla bakmışlardı. Eğitim politikası bize göre en önemli konudur. Eğitimimizde çağdaş medeni ülkeler arasına girecek bir eğitim politikası olması gerektiğine inanıyorum. Gençlerimiz -ki okul öncesi eğitimden başlayarak- verilen eğitimle dünyaya açılan, dünyadaki gelişmeleri izleyebilen, çağdaş medeniyet seviyesine ulaşabilecek bir şekilde yetiştirilen gençler olmalı çünkü gençler geleceğimizdir. Ancak biraz önce ifade ettiğim bu umudumuz çocuklarımızın, özellikle okul öncesi çocukların bilhassa devlet dışında "vakıf" adı altında, "dernek" adı altında faaliyette bulunan bazı yapılara teslim edilmesi veya en azından oralarda daha yoğunlukta bulunması açıkçası bizi kaygılandırmaktadır. Öncelikle, Sayın Bakanım, sizlerden isteğimiz, okul öncesi eğitime bu anlamda biraz daha dikkat etmeniz ve küçük çocuklarımızın daha küçük yaşlarda farklı amaçlı yapıların eline geçmesini önlemenizdir.

Devlet okullarının fiziksel yapıları malum, hepimiz biliyoruz. Özellikle Anadolu'muzda, hatta Antalya'da dahi birçok okulun fiziksel anlamda ciddi sıkıntıları olduğunu ifade etmek istiyorum.

Yine, geçen yıl uygulamaya başlanan bir proje vardı, "proje okulu" meselesi. Bakın, bu "proje okulu" meselesiyle örneğin Antalya'da ilk 10'a giren yani 400 ile 500 arasında puan alan çocukların gittiği okulların bir kısmı -şu an 4 tanesi- proje okul şeklinde devam etmekte; gerisi de mahalle okulu vasfına dönüştürüldü. Böylelikle ne oldu, biliyor musunuz Sayın Bakan? Böylelikle, esasen eğitimin kalitesini, okullardaki başarıyı artırmamız için bu projeleri önermeniz gerekirken, eğitim kalitesi yüksek okulları daha aşağı çektiniz. Bakın, Antalya'da sadece 4 tane -ki bunlardan 2 tanesi çok yüksek puanla öğrenci alan okullardı- ancak diğer okullara da örneğin her yıl yaklaşık 180-200 kişilik kontenjanla öğrenci alırken 400'lere, 500'lere çıkardınız ve böylelikle 300-350 bandında olan öğrencilerin bu okullara gitmesini sağlayarak okulun eğitim kalitesini artırma yerine düşürme durumu doğdu. Bence sadece adrese dayalı eğitimle çocukların okula kaydı tek başına çare değil; bu anlamda, daha farklı çareler aramanız gerektiğini düşünüyorum.

Yine, özellikle üniversite hastaneleri yönünden bir hususa değinmek istiyorum, Sayın YÖK Başkanımız da burada. Üniversite -ki üniversitelerimizin zaten içler acısı durumları var, onu ayrıca ifade edeceğim- hastanelerimizin borç içerisinde olduğunu hepimiz biliyoruz, bunu saklamaya gerek yok; özellikle tıp fakültesi birçok yerde malzeme dahi alamıyor Sayın Bakanım ve Değerli Başkan, siz de bu konuda zaten bilgi sahibisiniz. Bu nedenle de önce hasta yakınlarına hem malzeme aldırmaktalar hem de hastaneler sarf malzemesini "Nasıl olsa parası bir sene sonra ödeniyor." diye yüksek rakamlı paralara almak zorundalar. Bu anlamda, tarafımdan bir kanun teklifi hazırlandı ve sunuldu; eğer siz de destekçi olursanız, özellikle hastanede taşeron olarak çalışan personelin... 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 127'nci maddesi ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye eklenen geçici madde kapsamında taşeron işçi olarak alınan işçilerin 657 sayılı Kanun'un 4/d maddesi kapsamında sürekli işçi kadrosunda çalışan personellerin maaşları -sayıları 30 bin civarında- üniversite sağlık işletmeleri döner sermaye tarafından da ödenmekte. Üniversite hastaneleri için ödenen bu maaşlar maliyeti yükseltmekte. Döner sermaye üzerinden yüklerin hafifletilebilmesi için ve verimli bir şekilde sağlık hizmeti sunulabilmesi için... 657 sayılı Kanun'un 4/d maddesi kapsamında istihdam edilen personelin her türlü özlük haklarıyla ilgili ödemelerin üniversite bütçesine aktarılarak ödenmesi yani genel bütçeden aktarılarak döner sermayenin rahatlatılması hâlinde üniversitelerin rahatlayacağı ifade edilmektedir. Bu anlamda da başta sizler ve üniversiteler destek verirse üniversite hastanelerinin rahatlayacağını ifade edebilirim çünkü bu şekilde de en azından hastaneler kendi çarkını döndürebilir hâle gelir.

Sayın Bakanım, bir zihniyetten bahsettik yani gerçekten önemli olan, burada bir anlayış. Yani bu anlayışı da özellikle Millî Eğitimde her ne kadar arkadaşlar bunu farklı bir şekilde sunmaya çalıştılarsa da... Bakın, şöyle, idarecilerinize hiç bakıyor musunuz Sayın Bakanım? Yani illere gittiğinizde, ilçelere gittiğinizde idareci profilinden memnun musunuz, hiç bunlara bir bakıyor musunuz? Yani bu idarecilerin profili size bir şey hatırlatıyor mu? Yani onların bıyıklarından tutun, duruşlarından tutun, bir yapıya mensubiyeti hissettiriyor mu size? Siyasallaşmış bir yapı izlenimi veriyor mu size? Millî Eğitim ki eğitim kalitesinin yükseltilmesi amacını güden bir kurum olması gerekir ama görüyoruz ki sadece ve sadece siyasallaşmış bir yapıya hizmet etmenin ötesine geçememe durumu var.

Sendikalar, idareci atamasında etkin. Geçtiğimiz yıl da çok sıcak bir şekilde gündeme gelmişti. Bir sendika temsilcisinin, WhatsApp grubundan "İdareci olmak isteyen varsa bana müracaat etsin." şeklinde bir mesajı vardı ve ben bunu sizlere bildirdim. Örneğin ne yaptınız? Bu konuda sendika temsilcisine ne yaptınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAVİT ARI (Antalya) - Başkanım, toparlıyorum.

(Oturum Başkanlığına Kâtip Şirin Ünal geçti)

BAŞKAN - Tamamlayalım.

CAVİT ARI (Antalya) - Yani onun talebi üstüne idareci ataması gerçekleşti mi? Örneğin bunu çok merak ediyorum. Bakın, sendikalar, müdür, müdür yardımcısı atanmasında etkili olduğu müddetçe Millî Eğitim siyasetin emrinden kurtulamaz. Atamalarda liyakat esasına önem vermenizi özellikle istirham ediyorum.

Ayrıca, Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri de Millî Eğitime gerekli desteğin verilmeyişi ve ayrıca giderek de sadece özel okul yapılanmasına doğru giden bir anlayışınız olduğunu görebiliyoruz. Oranları söylemeyeyim, zamanımız darlaştı ama sizin bir beyanınız var, bana göre de çok vahim bir beyan bu, sunduğunuz kitapta var. "2014-2015 eğitim ve öğretim yılında Bakanlığımızın başlatmış olduğu eğitim ve öğretim destek uygulaması, devlet okullarındaki ikili eğitim ve yükünün derslik başına düşen öğrenci sayısının azaltılmasına katkı sağlamıştır." cümlesi. Sayın Bakanım, Millî Eğitim okullarında yani resmî, devlete bağlı okullardaki sorunun çözümünü özel okulların artırılmasında mı arıyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Vekilim, teşekkür ederiz.

CAVİT ARI (Antalya) - Toparlıyorum.

Onun yerine keşke gerekli kaynakları devlet imkânları olarak kullansak da eşit eğitim alabilen, ücretsiz eğitim alabilen çocuklarımızın bu okullara gitmesini sağlasak. Çareyi özel okullarda aramayın diyorum.

Yine 2000'li yıllardan bu tarafa üniversite sayısının artırıldığından bahsetmişsiniz ve orada da güzel bir kelime kullanmışsınız "niceliksel" kelimesi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(Oturum Başkanlığına Başkan Lütfi Elvan geçti)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız.

CAVİT ARI (Antalya) - Yükseköğretime ulaşımda mevcut durum itibarıyla niceliksel olarak belli bir aşamaya geldiğinizi yani büyüdüğünüzü ifade etmişsiniz ama niteliksel anlamda bugün üniversitelerin durumunun ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Maalesef üniversitelerde büyük sıkıntı var. Yani kadro yetersizliğinden tutun... Belli bir puan aranması gereken üniversitelerde dahi bugün her isteyen, neredeyse, o okullara girebilir hâle gelmiş durumda.

Sonuç itibarıyla, bizler Millî Eğitim Bakanlığının başarılı olmasını arzulayan kişileriz çünkü bu ülkenin gelişmesi eğitimle olacaktır diyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum.