KOMİSYON KONUŞMASI

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, milletvekili arkadaşlarım, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, geçen yıl yine burada birlikteydik görüşme esnasında, o zaman vizyon belgesini açıkladınız, oldukça heyecanlı olarak gördüm sizi ve muhalefet partilerinden de tam destek almıştınız. Üzülerek ifade etmek isterim ki bu yılki sunumunuzda bu heyecanınızı kaybettiğinizi görüyorum. Sizlerden çok umutluyduk hatta ben tutanakları da çıkarttım, şöyle bir ifade kullanmıştım: "Ben bir tıp eğitimi aldım. Tıp eğitiminin iki basamağı vardır. Biri teorik basamağı, diğer pratik basamağı. Sizin de teorinizin çok iyi olduğunu, sunumlarınızın, söylemlerinizin çok iyi olduğunu ama ameliyat masasında bekleyen bir eğitim sistemi olduğunu ve buna bir neşter vurmanız gerektiğini, eğer burada başarılı olursanız yani teoriniz kadar, pratiğinizi de uyuşturabilirseniz tarihe geçebilecek bir Millî Eğitim Bakanı olabileceğinizi ifade etmiştim. Geçtiğimiz bir yıllık sürede maalesef pratiğinizin yeteri kadar ileri derecede olduğunu göremedik. Sizi ben geçen yılki sunumunuza göre değerlendireceğim; gerilemiş olarak görüyorum açık ifade etmek gerekirse ve bizlere milletvekili olarak Millî Eğitim Bakanlığının çalışmalarıyla ilgili pozitif yönde bir ilerleme kaydetmediğinize dair veriler de geliyor. Örnek vermek gerekirse mesela, Anadolu lisesine girmek istiyor öğrenci ama deniliyor ki "Kontenjan dolu, gidemezsin." "Efendim, istediğim liseye gitmek istiyorum." "Yok, orası dolu, şurada açık var, oraya gideceksiniz." Neden kontenjanları ona göre, vatandaşın isteğine göre ayarlamıyorsunuz? Bu hâlâ çok büyük, derin bir yara.

Bakın, biraz önce diğer milletvekili arkadaşım ifade etti "Neden açık lise öğrencilerinin sayısı artıyor?" Çünkü kontenjanları ona göre ayarlamıyorsunuz, devamlı imam-hatip lisesinin kontenjanları artıyor ama kontenjanlar dolu değil. Bize gelen bilgileri ben size aktarıyorum yani bir ön yargı olarak ifade etmiyorum ama Anadolu lisesine gidemiyor öğrencilerimiz.

Diğer bir nokta ise yine, YÖK Başkanımız da burada, ben çok teşekkür ediyorum, geçen yıl da ifade edecektim ama Sayın Başkan, geçen yıl, çok erken ayrıldı, bu görüşmelerde bulunmadı YÖK Başkanı. Şimdi, efendim, üniversitede niçin bir gelecek vizyonu ve planlaması yapmıyorsunuz? 2040 yılında, 2050 yılında bizim kaç tane tıp fakültesi öğrencisine ihtiyacımız var, kaç tane hukuk fakültesi, kaç tane makine mühendisi? Yani kontrolsüz bir şekilde üniversite açıp üniversite kontenjanlarını şişiriyorsunuz.

Baktığımız zaman da Sayın Başkanım, üniversite mezunlarındaki işsizlik oranı yüzde 27, TÜİK rakamları. Yani bu, YÖK'ün de planlama eksiğidir, sizin de eksiğiniz. Eğer bir öğrenci üniversiteye giriyorsa ki büyük bir umutla okuyor, ailesi ona büyük bir emek harcıyor, sonunda geliyor elinde diploma ve işsiz bir şekilde evde oturuyor. Hiç olmazsa ülkemizin ihtiyacı ölçüsünde bir kontenjan belirleseniz de üniversiteye giren öğrenci "Ben hiç olmazsa bu sıkıntıları yaşıyorum ama üniversiteyi bitirdiğim zaman da işim olacak, elim ekmek tutacak." gönül ferahlığıyla bu şekilde okumuş olsa.

Atanamayan öğretmen sizin suçunuz. Neden atamayacaksanız aldınız, kontenjanları dolduruyorsunuz? Atanamayan ziraat mühendisi, atanamayan gıda mühendisi... Sayın YÖK Başkanım, dudağınızı büktünüz ama bakın, bunları da biz yaşıyoruz, yaşıyoruz bunları, lütfen ayarlayın. 207 tane üniversitemiz var. Üniversite öğrencileri boş boş gezdikten sonra ne faydası var bana? Hiçbir faydası yok. Her taraf, her taraf işsiz üniversite mezunu dolu. Tıp fakültesini de bu derece artırdınız, yakında tıp fakültesi mezunları da işsiz dolaşacak, yakın da bu da olacak. Lütfen, planlayın, bu, sizin gelecek nesillere ait bir borcunuz, planlama yapmak durumundasınız yükseköğrenim kurumu olarak. Yani dağın başına üniversite açarak Türkiye hiçbir yere varamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Şahin.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Sayın Bakanım, size geçen yine bir öneride bulunmuştum, onu tekrarlamak durumundayım bir veli olarak, bir öğretmen eşi olarak bunu söylüyorum. Tam gün öğretim yapan okullarda çocuklarımız maalesef aç ve susuz eğitim yapıyor Sayın Bakanım. Bakın, sabahleyin saat sekizde öğrenci gidiyor okuluna, akşam üç buçuk, dörtte dönüyor, öğle arasında ne yemek var okulda ne su var, okulun suları içilmiyorsa çocuk susuz kalıyor ve parası da yok cebinde. Sayın Bakanım, bakın, bu çok önemli. Çocuklarımız aç, susuz eğitim almak durumunda kalıyor. Hiç olmazsa okullarda bir tetkik yaptırsanız da çeşme suyundan içilemeyen okullara bir su imkânı tanısanız, fakir fukara çocuklara bir kumanya imkânı tanısanız. Bunu yapmak durumundayız bizler. Çocuklar inanın, susuz ve aç şekilde eğitim yapıyor. Çok uzak değil, bakın, hemen şu yukarıdaki okula gidelim, orada göstereceğim size. Geçen yıl da söylemiştim, çok önemli Sayın Bakanım bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Son kelimemi bir tamamlayabilir miyim Sayın Başkanım, müsaade ederseniz lütfen.

BAŞKAN - Buyurun.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Son olarak da efendim, manevi değerleri güçlü nesiller yetiştirmek istediğinizi ifade etmiştiniz geçenki vizyon belgesinde ve o zaman şu soruyu yöneltmiştim: "Andımız'ın okunmasını neden sağlamıyorsunuz ve bunun gerekçesi nedir?" diye ve tekrarlıyorum, neden Andımız okunmuyor okullarımızda? İstiyoruz.