KOMİSYON KONUŞMASI

HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Hatay) - Sayın Başkanım, tabii güzel konular konuşuyoruz. Aslında, birçok konu düzenlenmiş durumda da yalnız uygulayıcısının elinde biraz inisiyatiflere terk edilmiş gibi yani saha uygulamalarında buna sıkça rastlıyoruz.

Benim, tabii, üzerinde durmak istediğim konulardan biri asgari ücret konusu, o 1.300 liranın asgari ücrete çıkması hususu. Onu İsmail Bey de ifade etti.

Bir de ağır engelli meselesinde tabii rapor alırken orada "evet" veya "hayır" hanesi var, çoğu zaman "Ağır engelli mi?" sorusunda "hayır" hanesine basılıyor. Bu da problem olarak çıkıyor. Eğer "Ağır engelli mi?" sorusuna "evet" yazmazsanız ne o hastayla ilgili ileri bir tasarrufta bulunabiliyoruz ne de yakınlarıyla alakalı o 1.300 lirayı dahi alma şansımız olmuyor. Bu da bir sıkıntı toplumda, bu çok sıkça karşılaştığımız ve bize de sahada gelen problem olarak yansıyan bir durum. Bunun da düzeltilmesi lazım. Şahısların inisiyatifine bırakmadan, bizim bunu kesin bir dille yani teşhisi konmuş tedavisi devam eden hastalıklarla alakalı "Ağır engelli mi?" sorusunda "evet" şeklinde onu mutlaka sonuçlandırmamız lazım. Yani raporumuzda da bunu da geçirirsek iyi olur.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Bayram Bey, burada şöyle bir şey var: Bu suiistimale de açık bir konu yani burada yaklaşık yüzde 50 ile yüzde 99 arası engelli olan vatandaşlarda, kişi kendi kendine hayatını yaşayabilir miye bakıyor doktor. Diyelim, kendi kendine banyo yapabilir mi, yemeğini yiyebilir mi, yemek yapabilir mi, tuvalete gidebilir mi? Bunlara bakıyor. Oranı ister yüzde 50 olsun, isterse yüzde 99 olsun, bunları yapamıyorsa bir başkasına bağımlı. Yeni bir şey çıkardınız herhâlde, bu raporlarla ilgili. Burada bazen hekimler de -bu, hekimine göre değişebiliyor- buna biraz daha hassas davransa hemen hemen herkes aynı sonucu verecek ama diğer taraftan, yüzde 50'yi her geçen için biz, bu rapora "evet" yazarsak bunun içinde de çıkamayız. Diğer taraftan, şöyle bir şey var: Diyelim ki engelli vatandaş, engeli yüzde 40'ı aşan kişi engelli sayılıyor. Engelli dediğiniz zaman -ki kendi hayatını sürdüremeyen- diyelim ki bir kişinin -Allah kimsenin başına vermesin- gözü görmüyor ama bu tüm fonksiyonlarını yerine getirebilir mi? Getirebilir, engelli. Ama diyelim ki mesela birkaç parmağı yok. Engelli mi? Engelli mi ama hayatta bir sürü işini yapabilir mi? Yapabilir. Ama bunun yanında, diyelim ki kişi hiç görmüyorsa bir başkasına bağımlı mıdır? Bağımlıdır. Bu konu, daha çok hekimlerin biraz daha hassasiyetle üzerinde durması gereken bir şey. Yani terazide, bir tarafta devletin imkânları var, bir tarafta kullanıcılar var, ikisine de haksızlık etmemek gerektiğini ben düşünüyorum.

HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Hatay) - Tabii, ben buna katılıyorum da şimdi, karşılaştığım bir örneği vereyim. Yani biraz da bu yaşadıklarımızdan dolayı ben bunları konuşmak durumunda kaldım. 90 yaşında bir hasta vefat etti, Allah rahmet eylesin. Bir gün hastanedeyim. Sağlık komisyonu başkanı bir nöroloji uzmanı arkadaşımız. Tabii bu hasta tekerlekli sandalyeyle gelmiş. Raporunda "ağır engelli" "evet" yazmıyor. Ben tabii fark ettim, tesadüfen gittim hastaneye. Baktım, bir muhtarın da annesiydi. Yani muhtar ileri geri, öfkeli. Hayırdır, bir şey mi var dedim. "Ya böyle böyle, buna 'ağır engelli' 'evet' yazmıyorlar, nasıl olur böyle bir şey?" dedi. Devreye girdim, aradım başhekimi, o şeyle görüştüm. Ondan sonra tekrar devreye girdiler, bir şeyler yapılar, itiraz alındı ve 'ağır engelli' 'evet' yazıldı. Aynı hasta üç ay sonra da vefat etti. Şimdi, böyle durumlar da var yani.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Hekim...

HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Hatay) - Hekimin insafına bırakmamak lazım işi.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Nasıl bırakmayacağız Hocam? Rijit bir şey yok ki burada, çok zor.

HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Hatay) - Ama bir de şimdi, ağır engelli olarak teşhisi konmuş, tedavisi devam eden bir hastada bence de çok inisiyatif tanımamak lazım, sonuç odaklı çalışmak lazım