KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET ERBAŞ (Kütahya) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

Sayın Bakanım ve Bakanlığınızın değerli bürokratları; sizler de hoş geldiniz.

Konuşmama başlamadan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 36'ncı yılını kutlayarak başlamak istiyorum. Bu vesileyle merhum Doktor Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş olmak üzere isimsiz TMT kahramanları ve bu dava için şehit ve gazi olanları rahmetle, minnetle anıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti, 1959 Zürih Anlaşması gereği adada garantör devlet sıfatıyla 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'nı icra etmiş ve Kıbrıs'ta yaşayan Kıbrıs Türklerinin güvenliğinden ve egemenlik hakkından asla taviz vermemiş ve egemenlik hakkını pazarlık konusu etmemiştir. Hâlen Kıbrıs'ta bir anlaşma sağlanana kadar Kıbrıs Türkü'nün hak ve menfaatlerini KKTC'nin varlığı ve toprak bütünlüğünü korumaktadır.

Değerli arkadaşlarım, dikkat çekmek istediğim diğer bir konu, son zamanlarda çok üzerinde durulan Doğu Akdeniz'deki enerji konusudur. Doğu Akdeniz Bölgesi'nde gerçekleşen önemli doğal gaz keşifleri bölgesel dinamiklerin tekrar şekillenmesinde önemli bir rol oynamakta ve bölge ülkelerinin yanı sıra Avrupa'nın enerji gereksinimini karşılamada ve arz güvenliği temininde öne çıkmaktadır. Doğu Akdeniz'de keşfedilen yer altı kaynakları incelendiğinde, 3,3 milyon metreküp doğal gaz, 1,7 milyar varil petrol olduğu ve bu yer altı zenginliklerinin yaklaşık olarak da değerinin 3 trilyon dolar olduğu hesaplanmaktadır. Bu kapsamda, Kıbrıs'ın dünya doğal gaz ve petrol rezervlerinin üzerinde bulunduğu bellidir. Doğu Akdeniz'de doğal kaynakların keşfedilmesinden sonra, Güney Kıbrıs ve Yunanistan harekete geçerek sözde münhasır ekonomik bölge ve deniz yetki alanları haritası ilan etmeleri, Türkiye'ye ait olan deniz yetki alanlarını Yunanistan'a aitmiş gibi göstermeleri, Türkiye ve KKTC'nin hak sahibi olduğu enerji sahalarını kendi alanlarına dâhil etme çabaları, bölgede Güney Kıbrıs ve Yunanistan'ın Türkiye'ye ve özellikle adaya eşit hakkı olan KKTC ve Kıbrıs Türk halkının haklarını göz ardı ettikleri açık olarak görülmektedir. Bununla birlikte, Güney Kıbrıs ve Yunanistan yaklaşık on yıldır Türkiye dışında Akdeniz'e kıyısı olan tüm ülkelerle deniz yetki alanı sınırlandırması anlaşmaları yapmakta, çeşitli ülke ve şirketlere sondaj ruhsatı vermekte, aynı zamanda pay ve dağıtım anlaşmaları imzalamaktadır. Son zamanlarda Doğu Akdeniz'de Amerika Birleşik Devletleri dâhil diğer ülkelerin silahlanma yarışı, Güney Rum Kesimi, Yunanistan'la beraber Mısır, İtalya, İsrail gibi ülkelerle kurdukları çoklu anlaşma grupları konunun Türkiye ve KKTC açısından son derece hayati öneme sahip olduğunu göstermektedir. Öyle ki Akdeniz'de 1.653 kilometreyle en uzun sahil şeridine sahip olan Türkiye'nin herhangi bir ortaklıkta adı geçmezken, tamamen yasal olarak sürdürdüğü hidrokarbon arama ve sondaj faaliyetleri de gayriyasalmış gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Başarısız geçen Montana görüşmelerinden sonra yeniden başlayacağı anlaşılan görüşmelerde Sayın Ersin Tatar'ın belirttiği gibi, federal çözümden Rum'un anladığı ile bizim anladığımız başkadır. O nedenle Kıbrıs'la ilgili bir anlaşma sağlanacaksa siyasi eşitlikten ziyade egemen eşitliği gerekmektedir. Aynı zamanda, yine Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun da dediği gibi, mevcut parametrelerle çözüm olmaz, iki devletli çözüm dâhil yeni fikirler masaya gelmelidir. Sayın Devlet Bahçeli, Doğu Akdeniz'deki provokasyonların Türkiye'yi pes ettiremeyeceğini, aba altından sopa göstermenin, tehditvari dille tevessül edilmenin Türkiye'nin meşru haklarını kesinlikle gölgelemeyeceğini belirtmiş ve bu konuda desteğini her fırsatta yenilemiştir.

Sayın Bakanım, biraz da Kıbrıs'la ilgili bilgi vermek istiyorum. Malumunuz, Türkiye'nin Kıbrıs'ta 60 bine yakın öğrencisi var, çok ciddi bir şekilde yurt problemi çekilmektedir, aynı zamanda da uçak biletleri çok pahalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

Tamamlayanız.

AHMET ERBAŞ (Kütahya) - Teşekkür ederim.

Bayram ve diğer günleri ayırmazsak, hafta içinde 2 bin lirayı buldu Ankara Esenboğa-Ercan seferleri. Yine öğrenciler dört ve beş yıl sanki Kıbrıs'taki üniversiteye mahkûmmuş gibi bir hava var. Kıbrıs'ta okuyan öğrenciler Türkiye'ye yatay geçiş yapmak istediklerinde, onlar adına daha kolaylaştırıcı şeyler yapmamız gerekmektedir.

Sayın Bakanım, son olarak da, Türkiye yalnızca Kıbrıs'a para veren bir ülke konumunda değildir. Biz yılda yaklaşık 1,5 milyon vatandaşımızı turist olarak göndermekteyiz, 60 bin öğrencimiz orada mevcut, 60 bine yakın çifte vatandaş var, ben de dâhil olmak üzere ve çeşitli iş adamlarımız var. Yalnızca para veren veya para alan ülke görüntüsünün dışına çıkmamız lazım, bu, karşı taraf için incitici, bizim içinde de aşağılayıcı bir şeydir. Daha geniş ve daha büyük düşünmemiz lazım.

Benim bir başka teklifim de, eğer kabul görürse, Kıbrıslı vatandaşlarımız Türkiye'de okuduktan sonra -belli bir kota olabilir- bir kısmı Türkiye'de devlet memuru yapılmalıdır.

Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.