| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Dışişleri Bakanlığı b)Avrupa Birliği Başkanlığı c)Avrupa Birliği Bakanlığı ç)Türk Akreditasyon Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 18 .11.2019 |
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli Komisyon üyeleri; biz burada bütçe hakkını tartışıyoruz aslında ve bütçe hakkı, topluma, halkımıza açık bir şekilde tartışılması gereken bir konu. Çünkü, aslında bu bütçenin çok önemli bir kısmını, neredeyse tamamını işçilerden, emekçilerden ve doğrudan vergiler yoluyla da halklarımızdan topluyoruz ve bunun şeffaf bir şekilde, açık bir şekilde, hesap verilebilir bir şekilde tartışılması gerekir. Ve bütçelerin oluşturulurken de katılımcı bir tarzla oluşturulması gerekir. Ne yazık ki böyle tartışılmadığını, bu şekilde bütçe tartışmalarının gelişmediğini bizler görüyoruz. Dünyada, yüzde 1 muktedirin, yüzde 99 adına konuştuğu bir gerçektir. Burada da yine Türkiye muktedirleri, Türkiye halkları adına konuşarak Türkiye'nin dış politikasını belirlemeye çalışıyorlar. Biz buradaki elitlerin, egemenlerin, muktedirlerin çıkarları ile halkların çıkarlarının aynı olmadığını düşünüyoruz. O yüzden de Halkların Demokratik Partisi olarak farklı bir politika öneriyoruz. Bizim önerdiğimiz politika, özellikle başta Orta Doğu olmak üzere dünyada halkların eşit ve özgür bir şekilde kendi kaderleri hakkında görüş ifade edebilmeleri ve bunu belirleyebilmeleri ve halkların eşitliği temelinde bir yaşamı inşa edebilmeleridir.
Suriye'ye baktığımız zaman, evet Suriye'de bir vesayet savaşı yapıldı ve orada dünyanın her tarafından egemen güçler, emperyalist güçler vesayet savaşı yürüttüler. Türkiye de burada vesayet savaşına benzin döken ülkelerden biri oldu. Bunu yaparken kendisini ifade ettiği tarz şu: "Orada terör var ve biz terörle mücadele ediyoruz." Fakat bunun gerçeği yansıtmadığını hepimiz biliyoruz. Biliyoruz ki Suriye'de yeni coğrafya, yeni haritalar oluşurken Kürtlerin orada bir hak sahibi olmasının önüne geçmek için Türkiye orada bulunuyor ve Türkiye aslında Suriye'de işgalci bir pozisyonda bulunuyor. Bunu nereden biliyoruz? Bunu aslında Afrin'deki varlığından, Cerablus'taki ve diğer yerlerdeki varlığından biliyoruz ve Türkiye, kendisinin "Suriye Millî Ordusu" dediği bir orduyla birlikte orada -yani Türkiye'nin arkasında olduğu güç olarak dünyada ifade ediliyor- bu güçlerle beraber orada. Bu güçler kimdir diye baktığımızda, El Kaide unsurlarının, IŞİD artıklarının olduğunu görüyoruz. Bu El Kaide unsurları, Türkiye'nin sınırlarını 2011'den bu yana istediği gibi kullanmıştır ve size soruyorum: Türkiye'den Suriye'ye 2011 yılından bu yana bu cihadist örgütlerden, bu IŞİD türevi örgütler dediğimiz El Kaide unsurlarından kaç bin kişi geçmiştir? Ki basında bu 40 bin olarak ifade edilmiştir, doğru mudur diye size sormak istiyorum.
Türkiye, Suriye'ye girerek, oradaki Kürt halkının kazanımlarını geriletmek için orada bulunarak YPG-YPJ-PYD üzerinden bir terör söylemi geliştirerek aslında orada eş başkanlık sistemiyle kurulmuş olan ve Arap halklarından, Ezidilerden, Süryanilerden, Ermenilerden ve Kürtlerden oluşan halkların bir arada, bütün bir iç savaş boyunca savaşsız bir şekilde, barış içinde, eşit bir şekilde yaşayabildikleri Kuzey Doğu Suriye'ye savaşı taşımış oldu ve Afrin'den insanların, Kürtlerin göç etmesine sebep oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayınız lütfen.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Yine, Kuzey Suriye coğrafyasında Türkiye'nin girdiği yerde en az 300 bini aşkın insanın, Kürt'ün ve diğer halkların yerinden edildiği bugün raporlarda; hem Birleşmiş Milletler raporlarında hem de Af Örgütü ve diğer raporlarda da olduğunu görüyoruz.
Dolayısıyla, aslında Afrin'de ve diğer yerlerde, Türkiye hem Afrin zeytinlerine el koyarak onları gasbetmiştir hem tarihî mekânlardan kaçakçılar eliyle oradaki tarihî, arkeolojik kalıntıları, 17 bini aşkın eseri Türkiye'ye getirmekle suçlanmaktadır. Bu konunun da açıklanmasını istiyorum sizden.
Yani Barış Pınarı Harekâtı aslında barış için değil Suriye coğrafyasına savaşı daha da uzatmak için taşınmıştır. Burada Türkiye egemen sınıfının, elitlerinin, muktedirlerinin çıkarları halkların karşısına konmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Evet, son sözlerinizi alayım efendim, lütfen bitirelim.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Teşekkürler.
Bu Suriye'deki yanlış politikanın bedelini de bugün Türkiye halkları bu bütçeden ödemektedir.
Şunu da sormak istiyorum: Millî ordunun ücretlerini kim ödüyor, onları kim donatıyor, kaç para harcanıyor? Bu bütçede acaba Suriye Millî Ordusunun ücretleri var mıdır, oraya harcanan para var mıdır? Hangi kalemde siz bunu buraya koydunuz?
Teşekkür ediyorum.