KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önce Sayın Bakana bir soru sorarak başlayacağım konuşmama.

BAŞKAN - Bana bugün sorunuz yok herhâlde.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yok, bugün sorum yok.

2017 yılında müfettiş yardımcılığı sınavı yaptınız. 2 Aralık 2017'de yazılı sınav, daha sonra 11-20 Nisan 2018'de de sözlü, mülakat yaptınız. 80 civarında iş müfettişi yardımcısı alacaktınız ama o günden bugüne hiç ses gelmiyor. Bu nasıl devlet ya? Çocuklar giriyor, binlerce insan yarışıyor, işte 80 kişi öne çıkıyor filan, ondan sonra "ne aldık, ne almadık, şunu yapıyoruz" diye bir cevap vermiyorsunuz. Bırakın sosyal devlet... Hani siz sosyal devletten sorumlu Bakansınız ya. Böyle bir devlet olur mu ya! Ya tamam filan ama yani adam madam, adam yerine de koymuyoruz vatandaşları. Bu ne demek yani? Sayın Bakan, lütfen bu işe bakın, almıyorsanız ilan edin, şu sebepten dolayı vazgeçtik, bunların hepsi FETÖ'cü çıktı, bunların hepsi şöyle oldu, bir şey söyleyin. Bu ne demek yani?

Peki, değerli arkadaşlar, konuşmam bambaşka bir yere gidiyordu. Bugün Sayın Cumhurbaşkanının ya da AKP Genel Başkanı Bay Recep'in konuşmasını dinledim ve buradaki konuşma tarzımı değiştirdim. Hemen Sayın Cumhurbaşkanının -Bay Recep'i özel olarak söyledim, bırakıyorum onu orada- Programını aldım, okudum. Şimdi "Sosyal güvenlik sistemini batıran, 3 tane davarı güdemeyen, işte Bay Kemal..." filan. Değerli arkadaşlarım "Anaokulu düzeyinde işte anlatıyorum." Ayıp, ayıp! Yani bir Cumhurbaşkanı, bir ülkenin, işte bir partinin, işte şu kadar sene iktidara gelen lideri -dünya lideriyle görüştü- Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yakışmaz bu ya. Bunu nereden, kimden örnek alıyor, ben anlamıyorum ya! Peygamber'imiz hiçbir düşmanına ya da rakibine bu şekilde davranmadı, tam tersi Peygamber'in azılı rakipleri böyle şeyler yaptılar. Velid bin Muğire diye bir adam var İslam tarihinde, çok sert bir adam, işte insanlarla alay ediyor, ağzını eğip büküyor, lakap takıyor. Onun için sure geliyor, sure; Müddesir suresinde ayetler geliyordu, "Yazıklar olsun sana!" diye ayetler geliyordu.

Sayın Cumhurbaşkanı, bu insanlıkla ilgili değil, Müslümanlıkla ilgili değil, nasıl bu şekilde konuşursunuz ya bir insanla? O da insan, onun da çoluk çocuğu var. "İlkokul düzeyinde anlamadı da anaokulu anlatıyorum.", "Bay Kemal, filan, filan." Ayıp ya! Yuhalatma, alkışlatma... Siz de bütün bir grup olarak alkışlıyorsunuz, size de ayıp! Bu nasıl bir şey değerli arkadaşlarım?

Şimdi, programı aldım, okudum, neler var, bakın, sistemle ilgili. Hani diyor ya "Çökertti, genel müdür çökertti." Açık giderek artıyor, derinleşiyor. Transferler, 2019'da 192 milyar TL'ye ulaşıyor, 2020'de 218 milyar TL olacak. Bu ne demek arkadaşlar ya? 1 trilyon 50 milyarlık bütçemiz var, beşte 1'i SGK'ye transfer olarak gidiyor. Nasıl bir şey? Yani Sayın Selim Bağlı çok yeteneksiz, işte Bay Selim'den dolayı mı oluyor bunlar? Hayır, Bay Selim'den dolayı olmuyor, Bay Recep'ten dolayı oluyor. Uygulamış olduğunuz neoliberal politikalardan dolayı oluyor, soygunlardan dolayı oluyor, işsizlikten dolayı oluyor, yoksulluktan dolayı oluyor, yolsuzluktan dolayı bütün bunlar oluyor değerli arkadaşlarım. Bakın, SGK'nin 2020'deki gideri 510 milyar TL değerli arkadaşlarım, bütçenin yarısı, yarısı. Bakın, Maliye Bakanlığının bütçesi 480 milyar. Bu ne demek değerli arkadaşlarım ya, bu ne demek? Gidiyor demek ki, battı demek. Ee, "Bay Bağlı, Bay Selim, batırdın ya!" Bunu mu diyeceğiz şimdi biz burada oturup? Hayır. Batıran Bay Recep. Sosyal, siyasal sorumluları bunlar değerli arkadaşlarım.

Bakın, şimdi cevap verelim Sayın Erdoğan'ın "SGK'yi kim batırdı, nasıl battı?" sorusuna. Değerli arkadaşlarım, bakın, bunu sürekli anlamla öne getiriyor, kendisine karşı yönelen tepkileri bastırmak için öne getiriyor. Amerika'da bir şekilde ülke olarak hiçbir şey olmadı, kendisi zaten kısmen başarılı filan oldu. Bunları örtmek için hakaret ediyor CHP'nin Sayın Genel Başkanına.

Bakın, sosyal güvenlik şu değerli arkadaşlarım: Yoksulluk, işsizlik, gelecekle ilgili ekonomik belirsizlik, yaşlılık ve hastalık gibi sosyal tehlikelerin ortaya çıkacağı olumsuzlukları hafifletmeyi, yok etmeyi sağlayan sistem. Sosyal güvenlik böyle bir şeydir. Bu sosyal güvenlik, Birleşmiş Milletler tarafından 1948 yılında temel insan hakkı olarak ilan edilmiştir değerli arkadaşlarım. Asgari çerçevesi de ILO Sözleşmesi'yle çizilmiştir. Avrupa Sosyal Şartı'nın standartlarından en önemlisidir. 1952 yılında, 35'inci Uluslararası Çalışma Konferansı'nda kabul edilen sosyal güvenlik asgari normlarına ilişkin 102 sayılı Sözleşme'yle, hastalık, işsizlik, yaşlılık, iş kazası ve meslek hastalığı, analık, sakatlık, ölüm, aile ödenekleri, sosyal güvenlik sistemlerinin kapsamına alacağı riskler olarak belirlenmiştir. Türkiye bu Sözleşme'yi 29 Temmuz 1971'de 1451 sayılı Kanun'la kabul etmiştir, değerli arkadaşlar, olay budur. Şimdi buradan hareket ederek bir tek insana "Davar da güdemez Bay Kemal." Öyle mi Bay Recep? Hayır, öyle değil.

Değerli arkadaşlarım, Anayasa'mızın 60'ıncı maddesi: "Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar." Değerli arkadaşlarım, budur olay. Sosyal güvenlik sisteminin geliri bellidir, çok açıktır, nettir değerli arkadaşlarım; büyük çoğunluğu primlerdir, diğerleri de devletten transferlerdir, bu açık, belli. Bunlara Genel Müdürler mi karar veriyor? Sayın Selim Bağlı, siz mi karar veriyorsunuz bunlara? Bu bütçeyi Selim Bağlı mı yapıyor? Biraz sonra Selim Bağlı mı konuşacak burada? Hayır. Cumhurbaşkanı adına, siyasi iktidar adına Sayın Bakan konuşacak. Ayıptır ya! Bir ülkenin Cumhurbaşkanı bu şekilde mi davranır? Bir ülke bu kadar gerilir mi, yazık değil mi değerli arkadaşlarım? Niye böyle bir şey yapıyorsunuz? Bunlar doğru şeyler değil.

Bakın, kurumun bütçesinin bu şekilde olmasının elbette sebepleri var. Bir: İşsizlik oranları değerli arkadaşlarım. Sizin döneminizde, hele son zamanlarda had safhada; yüzde 14, gençlerde yüzde 27,4 işsizlik mevcut. Aktif-pasif oranı düşük, kayıt dışı istihdam var, iş gücüne katılma oranı düşüklüğü var, istihdam oranı düşüklüğü var, siyasi müdahaleler var, denetimsizlik var değerli arkadaşlarım. Sayıştay hiçbir şey yazamamış korkudan ama "Doğru değil." "Düzensiz." demiş. "SGK'nin bütün kayıtları güvenilmez." demiş değerli arkadaşlarım. Niye? Böyle. Ee, bunun sorumlusu Selim Bağlı mı? Hayır. Bakın, öncelikle neoliberal sistemdir. Bu neoliberal sistem 1970'lerden bu yana dünyayı kasıp kavuruyor, sosyal devleti yok ediyor. "Her şeyi ben alacağım." diyor büyükler "Her şey benim olacak." Devletlere baskı yapıyorlar, bu şekilde kanunlar çıkarıyorlar. Bu şekilde bir kanuna karar veriyorlar, örneğin sendikalasızlaşmayla ilgili bir kanuna karar veriyorlar, 50 ülkede, 100 ülkede birden çıkıyor. Siz de iktidara geldiğiniz günden beri neoliberal politikalar izliyorsunuz ve bu konuları burada çıkıyorsunuz. Bir de sizin uyguladığınız, iktidara gelmek için uygulamış olduğunuz yoksulluğu yönetme şekliniz, biçiminizden dolayı.

Bakın, siz sosyal yardım filan yapıyorsunuz değerli arkadaşlarım değil mi? Evet, yapıyorsunuz, onlarca kalemde sosyal yardım yapıyorsunuz. Ya sosyal yardım, sizin 5 lira yardımınız ancak 2,5 liralık iş görür. Niye? Çünkü yarısı yolda gidiyor değerli arkadaşlarım. Elimde Sayıştay raporlarına girmiş dünya kadar belge var ama zamanım yok. Sosyal yardımları siz yandaşa dağıtmanın bir aracı hâline getirdiniz maalesef değerli arkadaşlarım.

Şimdi, diyor ki Sayın Bay Recep, Recep diyor ki: "Efendim, şehir hastaneleri zarar ederse de etsin, önemli değil." Bakın, SGK bir süre sonra sağlık harcamalarını ödeyemeyecek. Niye ödeyemeyecek? Çünkü şehir hastanelerinin sahibi 5 müteahhit kimse onlara para yağıyor. Şehir hastaneleri vatandaş kaliteli hizmet alsın diye olmuyor değerli arkadaşlarım, 5 müteahhit kaliteli sözleşme yaptıklarından dolayı şehir hastaneleri zarar ediyor. Kimi kandırıyorsunuz, kimi, kimi? Uyuyor mu sanıyorsunuz bu millet? Uyumuyor bu millet değerli arkadaşlarım da bunların hesabının hepsini bu millet yakında, ilk seçimde size soracak. Bir şeyi de tekrar ediyorum: Kanunsuz emirlere imza atan yüksek bürokratlar da yasalar önünde hesap verecek. Bunu hep tekrar edeceğim. Dedim, dedikçe diyorlar ki: "Sen tehdit ediyorsun." Kimseyi tehdit etmiyorum.

Değerli arkadaşlarım, işsizlik sigortasıyla ilgili birkaç cümle söyleyeyim, fazla uzatmak istemiyorum. İşsizlik sigortası amaç dışı kullanılıyor, işte bankalara aktarılıyor; sürekli şekilde, rekabetçi olmayan teklifler adı altında Maliye Bakanlığı para alıyor, başka yerlerde kullanıyor. Lütfen, işsizlik maaşı hak edişin şartlarını gerçekten bu kanunun amacına uygun şekilde... Yahu 130-140 milyar TL para var ama insanlara para vermiyorsunuz maalesef değerli arkadaşlarım. Bunlara bir göz atalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum.

Bakın, bu İŞKUR'daki -biraz evvel değerli arkadaşımız dedi- alımlarla klientalizm dediğimiz, klientalizm ve nepotizmin dibine vurdunuz; akraba, eş dost kayırmacılığı. Böyle olmaz. Rize'nin Fındıklı ilçesi belediyesi 3 dönemdir Adalet ve Kalkınma Partisinindi, CHP kazandı, tamamını hemen çektiler, hepsini, bir tane çalışan yok, 30-40 kişi vardı. Nasıl çalışacak bu belediyeli? Ya böyle bir şey olur mu? Ya insanlar bu sefer CHP'yi seçti, 3 sefer de AKP'yi seçti. Böyle bir şey olur mu, böyle bir şey? Bunlar oluyor. Susmayacağız. Bakın, bütün bunlar neye sebep verecek biliyor musunuz; Mustafa Bey, neye sebep verecek: Bütün dünya bu haksızlıklara, bu kayırmacılıklara, bu işsizliğe, yoksulluğa isyan etti, ayağa kalktı, Türkiye bunlardan vareste değildir değerli arkadaşlarım.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Türk milleti öyle oyunlara düşmez.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Siz eğer bu ülkeyi seviyorsanız, gerçekten milliyetçiyseniz, millî ve yerliyseniz bunlara bakacaksınız. İnsanlar ayakta. Bakın, Bolivya'dan İran'a kadar herkes ve herkes, insanlar ayağa kalktı.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Türkiye Bolivya olmaz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Niye kalktı? Açlığa kalktı, eşitsizliğe kalktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet, lütfen tamamlayınız.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum.

İş güvenliğiyle ilgili bir cümle söyleyeyim en son. Bakın, böyle bir şey yok; onlarca, yüzlerce, binlerce insanımız ölüyor. Niye ölüyor? Çünkü siz yanlış işler yapıyorsunuz. Yahu iş güvenliği müfettişine maaş veriyor işveren, ondan sonra onu denetleyecek; böyle saçma sapan şey olur mu? Şu Diyarbakır'daki işe bakın, genç bir mühendis. Ne diyor şimdi rapor: "Statik projesi ve ruhsatının bulunmadığı tespit edilmiştir." Genç bir kardeşimiz orada, genç, hayatının baharında. Bunların katilleri kim değerli arkadaşlarım, merak ediyorum.

BAŞKAN - Evet, lütfen tamamlayınız.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir cümle daha verirseniz.

Bu, yoksullukla ilgili bir cümle söyleyip bitireyim, çok uzun notlarım var ama.

Yoksulluk, artık bu sizin yoksulluk yönetiminiz -dünya da bunu öneriyor, Dünya Bankası da bunu öneriyor- neoliberalizmin yani bu yağma düzeninin ezdiği, öğüttüğü insanların acısını biraz azaltmak olarak kullanılıyor ama siz bunu maalesef ve maalesef yandaşları biraz daha zengin etmek için kullanıyorsunuz. Yahu gariban için bu memleketin bütçesinden ayrılan... Bakın, 7,5 milyon yoksul çocuk var; 7,5 milyon çocuk aç olarak yatağa giriyor. Bu çocuklar için ayrılan paraları gidiyorsunuz kömür ihalesi veriyorsunuz bilmem nerede. Yahu Çorum'dan 5 sefer yapmış kamyon Ağrı'ya, Çorum'dan Ağrı'ya 5 sefer yapmış -Sayıştay raporunda var- bunlara veriyorsunuz, yandaşlara ve o 7,5 milyon aç yatan çocuğun hakkını çalıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yahu siz nasıl insanlarsınız, nasıl Müslümanlarsınız! Niye bunlara ses çıkarmıyor Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu, gerçekten şaşıyorum size değerli arkadaşlarım, Mustafa Bey, size de şaşıyorum.

Arz ederim efendim.