KOMİSYON KONUŞMASI

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, sayın üyeler, değerli basın mensupları ve değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, ben de konuşmanızı dinledim -ve bize verdiğiniz kitapçıkta da- yani gerçekten birçok şey yapmışsınız yani bütün bakanların olduğu gibi. Yani hiçbir şey yapmamış olduğunuzu söylemek zaten mümkün değil, doğru da değil. Fakat Bakanlığınızın alanına düşen meselelerle ilgili olarak, bu meseleleri çözebilme probleminin altında bence kalıyorsunuz diye düşünüyorum. Yani Sayın Durmuş Yılmaz demin söyledi, esasında bir anlamda yönetiyorsunuz bazı sorunları. Adalet ve Kalkınma Partisindeki arkadaşların hoşuna gider 2002'yle 2018'i veya 2019'u karşılaştırmak. Ben de böyle bir karşılaştırma rakamı.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - SGK için pek hoşuna gitmiyor.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Öyle mi?

Ben de böyle bir karşılaştırma, rakam vereceğim size, esasında problemin neden Bakanlığın çabalarını da aştığını anlatmaya çalışacağım. Bakın, 2002'de bu toplumda, toplumun yüzde 10'unun -zengin kesim yani bu- toplam servetten aldığı pay yüzde 68'miş ve bu oran 2018'de 81'e çıkmış. Diğer kesim yani yüzde 10'unun dışında kalan kesimin aldığı pay ise yüzde 32,3'ten yüzde 18,8'e düşmüş. Şimdi, yani bence bu rakamlar şunu söylüyor: On yedi yıllık iktidarınızda aslında belki ilk zamanlar belli olumlu gelişmeler sağlamış olsanız da -gelir dağılımıyla ilgili olarak konuşuyorum- ama sonuç olarak baktığımızda gelir dağılımında ciddi bir uçurumla karşı karşıyayız. Bunu "Siz yaptınız." "Biz yaptık." muhabbetini bir tarafa bırakarak söylüyorum ama eğer tablo buysa -ki benim elde ettiğim istatistikler bunu söylüyor- gerçekten bu toplumda çok ciddi bir sorun var demektir, özellikle sizin Bakanlık alanınızı ilgilendiren konular bağlamında söylüyorum bunu. Yani izleyenler, ilgilenenler biliyorlar ki özellikle 2008 krizinden sonra dünyada iktisatçılar tartışırken, ekonomik krizlerin altında esasında toplumlardaki gelir dağılımındaki bozuklukların yattığını söylüyorlar. Ve bütün dünyada ülkeler arasında olduğu kadar ülkeler içinde de gelir dağılımının ciddi bir şekilde bozulduğundan söz ediyorlar. Bundan IMF de söz ediyor, Dünya Bankası da söz ediyor. Bu bir gerçek yani çağımız gerçeği. Fakat sonuç olarak siz Türkiye'de Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı alanına giren konular kaçınılmaz olarak bu gelişmelerden etkileniyor.

Şimdi, dolayısıyla da bir kere bunu kabullenerek rakamlara, sizin verdiğiniz bilgilere bakıyorum ve şöyle düşünüyorum: Evet, yani Sayın Bakan ve ekibi uğraşmışlar, bir sürü konuda işler yapmışlar ama sonuçta ne olmuş diye baktığımızda, şimdi işsizlik rakamlarını size hatırlatmak isterim. Yani şöyle söyleyeyim size... Bu arada, tabii, şunu da belirtmekte yarar var: Siz de destek veriyorsunuz esasında ama genel olarak ekonomik programlar da destek veriyor özel kesime, özellikle istihdamın artırılmasına ilişkin olmak üzere fakat istihdam artmıyor arkadaşlar yani bütün bu çabalara rağmen artmıyor. Yani yüzde 14'e vardı ki bu yüzde 14 çok muhafazakâr bir hesaplama bence. Yani özellikle tarım dışı işsizlik olarak baktığımızda bu rakamın yüzde 16-17'ler civarında olduğunu söylemek mümkün. Dolayısıyla da, tabii, bir de neyi ölçüp neyi ölçmediğini de bilmiyoruz tam olarak. TÜİK'in, biliyorsunuz, son on beş gün içinde işsiz kalanlar veya başvuranlar üzerinden giderek hesaplanması çok gerçekçi bir hesaplama değil zaten ama neyse, bunu kullanıyoruz, bunu söylüyoruz. Tabii, bizi ve sizi ilgilendiren asıl önemli konulardan bir tanesi genç işsizlik. Genç işsizlik geçen yıla göre yüzde 7 artarak yüzde 27'ye yükselmiş durumda. Yani neredeyse 3 gençten 1'i işsiz durumda. Yani bu çok açı bir gerçek sonuç olarak çünkü üniversiteleri bitiren insanlar bunların bir kısmı fakat iş bulamıyorlar. Yani etrafınızda birçok insan vardır, biliyorsunuzdur, onun için bunu çok uzun anlatmayayım.

Diğer, yine Bakanlığınızın kapsamı alanına giren kadın işsizliği meselesi de yüzde 8 artarak yüzde 33'e çıkmış. Yine istatistiki bilgi bu. Hele hele genç kadınlara baktığımızda, "genç kadın işsizliği" diye bir de rakam var, o da yüzde 34,6'ya yükselmiş. Şimdi, bu istatistikler ne söylüyor bilmiyorum ama bu istatistiklerin benim anladığım kadarıyla söylediği şey: Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının kapsamı alanına giren işlerde bütün çabalarınıza rağmen ve Hükûmetinizin özellikle istihdamı geliştirmek üzere özel sektöre verdiği bence çok inanılmaz yüksek rakamlar bunlar, gerek kredi garanti fonundan verdikleri gerek kamu bankalarından verilenler ama ona rağmen bir işsizlik sorunu var ve işsizlik sorunu giderek de daha vahim hâle geliyor. Yani toplamda baktığımızda yüzde 16-17 civarına varmış olan işsizliğin, özellikle genç işsizler ve kadın işsizler olarak baktığımızda, verdiğim rakamlardan da görülen o ki olay, gerçekten de Bakanlığınızın ciddi "alarme" olmasını gerektiren bir durumda.

Öte yandan, şunu da biliyoruz: Yani bu tür sorunlarda, yani gelir dağılımı bağlamında düşünerek söylüyorum, özellikle sendikalaşmanın gelir dağılımının düzeltilmesinde bir katkısı vardır çünkü sonuç olarak toplu iş sözleşmeleriyle çalışanların en azından gelirlerini artırarak -toplamda baktığımızda- gelir dağılımında olumlu bir sonuç elde etmeleri mümkün olabilir. Ama öyle de baktığımızda yine sizin Bakanlığınızın daha önce açıkladığı rakamlar, ki hedeflediğiniz rakamlar yanılmıyorsam geçen sene konuşuyorduk galiba, yüzde 21 civarında bir sendikalaşma öneriyordunuz ama son olarak gördüğüm kadarıyla Temmuz 2019 rakamlarından görülen o ki yüzde 13,8 civarında bir sendikalaşma oranı. Çok düşük, çok düşük ve bu anlamıyla baktığımızda, Avrupa Birliği çerçevesinde baktığımızda, OECD çerçevesinde baktığımızda da yine sendikalaşma oranı bakımından çok düşük düzeylerde olduğumuz gözüküyor.

Öte yandan, toplu iş sözleşmeleri, benim yine önümdeki rakama göre yüzde 7 civarında ki bu, sendikalaşma çalışma düzeninin kurumsallaşmasıyla elde edilebilecek olan gelir dağılımındaki ilerlemelerin gerçekleşme olasılığının da yine çok düşük olduğunu gösteriyor.

Evet, sonuç olarak söylemek istediğim şey şu ki: Bu imkânlar ve bu perspektif içinde Bakanlığın kapsama alanına giren sorunları çözmeniz Sayın Bakanım pek mümkün gözükmüyor. Yani çabalarınızı anlıyoruz ama bu çabalarınızın, gerçekten bir şeyi değiştirme konusunda yeterli olmayacağını söylemeye çalışıyorum. "Ne yapmak gerekir?" konusunda, doğrusunu isterseniz benim genel bir yaklaşımım vardır, o da danışmak, insanlarla konuşmak. Yani bugünün dünyasında giderek şu anlaşılıyor ki merkezî kararlar her zaman hata olasılıkları yüksek kararlardır. Kararların daha isabetli olabilmesi için, daha doğrusu, toplumun kendini görmek istediği yerde olup olmadığını anlayabilmek ki siyasetçilerin temel amacı bu olması lazım, bunu anlayabilmek için de toplumla konuşabilmek lazım, toplumla tartışabilmek lazım. Ben, Bakanlığınızın bu konuda... Evet, bazı düzenlemeler yapmışsınız, görüyorum. Mesela, ne bileyim, çalışma meclisi düzenlemişsiniz ama çalışma meclisinde kimlerin olduğuna baktığımda bana çok etkileyici gelmedi açıkçası.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Katırcıoğlu, buyurun.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum.

Daha ileri bir adım atmanız, demokrasi açısından da daha ileri adım atmanız ve paydaş olabilecek olan yani alanınıza giren insanların da dâhil olduğu bir yaklaşımı benimsemeniz lazım, bu bir.

İkincisi de bütçenizi artırmaya yönelik bir çaba içinde olmanız lazım diye düşünüyorum çünkü bu bütçe rakamlarıyla da bu amaçları gerçekleştirmenizin pek mümkün olmayacağını düşünüyorum.

Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ederim, saygılar sunuyorum.