KOMİSYON KONUŞMASI

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri, Bakanlığımızın değerli bürokratları; bugün Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın bütçesi üzerinde görüşüyoruz.

Sayın Bakanın sunumunu dikkatle takip etmeye çalıştım. Sunuş kitapçığı, tabii, takip edilebilir değildi, çok hızlı geçmek durumunda kaldılar ama kelime aralarında aldığımız notlar üzerinden düşüncelerimi paylaşacağım. İnceledim, okudum, Bakanlığımızın iş ve işlemleri hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum ama Sayın Bakan hep şunu vurguladı önceki bütün bakanlarımız gibi ve eminim bundan sonra bu bütçe görüşmelerine gelecek diğer bakanlarımız gibi: "2002'lerde şöyleydi, şimdi böyle." Ama kimi verilerde de "Şunu şöyle yapacağız." deniyor. "Niye yapmadınız 2002'den bugüne kadar?" diye onu da sorgulamak gerekiyor.

Sayın Bakan, bizi 2002'lere götürmeyin, ondan öncesine götürmeyin ya da cumhuriyetin kuruluşu ve o günden 2002'ye kadar gelen sürece de götürmeyiniz. Biz burada sizin Bakanlığınız döneminde, sizin olup olmamanızdan ziyade, Bakanlığımızın 2018 yılı bütçe kesin hesabını görüşmek, 2018 yılının muhasebesini yapmak, 2020 yılının bütçesini sizlerden duymak, bütçe kalemlerini, harcamalarınız ve gelirlerinizi nasıl düzenleyeceğinizi sizden duymak için geldik; yoksa Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidara geldiği günden bugüne neler yaptığını değil. Dolayısıyla buradaki performans Bakanlığınızın performansı olarak 2018 yılı kesin hesap değerlendirmesidir.

Şimdi, Sayın Bakanım, bakın, birkaç konuya değineceğim. Türkiye'de sendikalaşma ve toplu iş sözleşmesi kapsamı ve grevler üzerine birkaç veri, sizin de bilginiz dâhilinde. Rakamlar artı, eksi olabilir, olmayabilir. Ben çeşitli işçi sendikaları konfederasyonlarının verilerinden yararlanarak çıkardım. 16 milyon 254 bin işçinin 14 milyon 395 bini sendikasız yani işçilerin yüzde 90'ı sendikasız. Kayıt dışı işçileri de buna dâhil ettiğimizde sendikalaşma oranı yüzde 11,4. Sizin Bakanlığınızın raporunda bu oranın 12,76 olduğu ifade ediliyor son verilere göre ama işçilerin yüzde 93'ü toplu iş sözleşmesi kapsamında değil. Türkiye'de, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde çalışan işçilerin yüzde 93'ü toplu iş sözleşmesi kapsamında değil Sayın Bakan. Bu 16 milyon 254 bin işçinin sadece 1 milyon 132 bini TİS yani toplu iş sözleşmesi kapsamında ve bu oran yüzde 7. Diğer bir deyişle, 1 milyon 859 bin sendikalı olsa da bunların 727 bini yani yüzde 39'u da TİS kapsamı dışında. OECD'de bu konuda rekor kırıyoruz, sondan 1'inciyiz ki OECD ortalaması toplu iş sözleşmesi kapsamındaki ortalamanın üye ülkeler arasında yüzde 50'nin üzerinde olduğunu söylüyor.

Sendikalı işçi sayısında 2013-2019 arasında 850 bin kişilik artış olmuş ancak bu işçilerin toplu iş sözleşmesi hakları kısıtlandığı için bu kapsam 1 milyon 132 binle sınırlı kalmış. Yeni sendika üyeliğindeki artışta ise sizin siyasal iktidarınız tarafından korunup kollandığı kamuoyunca bilinen sendikalara üyelik oranı üçte 2 oranında yer almış. Kadınlar sendikal haklar konusunda eşitsizliğe bir kez daha maruz kalmışlar. Toplam istihdamın yüzde 27,6'sı sadece kadınlar. Kadın sendika üyelerinin de toplam sendika üyeleri arasındaki oranı ise sadece yüzde 19'da kalmış. Tabii, TÜİK verilerinde "ev kadını" denilerek 11 milyon kadının iş gücü olarak dahi görülmüyor olduğunu, Dünya Ekonomik Forumu 2018 Cinsiyet Eşitsizliği Raporu'na göre Türkiye'nin on iki yılda yirmi beş sıra gerileyerek 149 ülke arasında 130'uncu sıraya düşmüş olduğunu da kayda almak istiyorum. 2002'den günümüze 193 bin işçinin grevi ertelenmiş, özellikle de 2018 yılı OHAL kapsamında ve çoğu da millî güvenlik gerekçesiyle. Bakın, 2018 yılından bahsediyoruz, hain darbe girişiminden ne kadar sonra, OHAL kapsamında ve çoğu da millî güvenlik gerekçesiyle işçinin grev hakkı engellenmiş. En son örnek İzmir'de İZBAN işçilerinin grev hakkının engellenmiş olduğu.

Sayın Bakanım, TÜİK'in 2018 yılı hane halkı tüketim harcamalarına baktığımızda, eşdeğer fert başına aylık ortalama tüketim harcaması 2.181 lira. "Fert başına" diyorum, kişi başına aylık ortalama tüketim harcaması. En düşük gelir grubundaki hanelerin tüketim harcamalarının yüzde 30'unun üzerinde olan gıda ve alkolsüz içecekler, yüzde 30 civarında yine kira ve konut olduğunu yani tüketim harcamalarının üçte 2'sinin beslenme ve çok temel, konut, barınma ihtiyacı olduğunu; bunun dışında giyim, ev eşyası, sağlık, ulaştırma, haberleşme, eğlence, eğitim, lokanta, oteller gibi kala kala üçte 1 oranında kaldığını da görmek lazım. Yine, TÜİK verisi bu, herhangi bir sendikanın yaptığı bir araştırma değil, TÜİK verisi. 4 kişilik bir ailenin Mayıs 2019 itibarıyla açlık sınırının 2.123 lira 93 kuruş, yoksulluk sınırının 6.919 lira 33 kuruş olduğunu ifade ediyor. Yani TÜİK verisi fert başına aylık ortalama tüketim harcamasının 2.181 TL olduğunu söylüyor, 4 kişilik bir aile için açlık sınırının 2.123,93 lira olduğunu söylüyor yani sadece karın doyurmaya harcanacak bir tüketim. Tabii, şunu da söylemeden edemeyeceğim, sizin sunuş kitapçığınızın 31'inci sayfasında aşırı yoksulluğun bir sorun olmaktan çıkarılacağını söylemişsiniz. Ben literatürde aşırı yoksulluk diye bir kavram görmedim, böyle bir şey yok; mutlak yoksulluk var, göreli yoksulluk var -farklı yoksulluk tanımlamaları yapılmış- insani yoksulluk var ama aşırı yoksullukla neyi kastettiğiniz anlayamadım Sayın Bakan ama bir yoksulluk varsa o da bütün sendikaların, TÜİK'in, verilerinde de 4 kişilik bir aile için aylık yoksulluk sınırının 6.919 TL olduğunu gösteriyor.

Tarımda, kırsalda istihdam meselesine gelmek istiyorum. TÜİK verilerine göre, 15 yaş üzeri ekonomik olarak aktif iş gücü 28 milyon 529 bin. Bunun yüzde 19,6'sı yani 5 milyon 603 bin kişisi tarımda. Yine TÜİK'e göre, 2018 yılı kayıt dışı istihdam oranı tarım sektöründe yüzde 83'ün üzerinde, tarımda kayıt dışı istihdam yüzde 83'ün üzerinde.

Şimdi, Sayın Bakan, sizin sunuş kitapçığınızda bu tarımdaki kayıt dışı istihdam kısmına baktığımda nelerden bahsetmişsiniz; örneğin, diyorsunuz ki: "Çiftçiler ve mevsimlik çalışan tarım işçileri gibi yılın belirli aylarında gelir elde edenlere yönelik özel prim ödeme dönemleri belirleyeceğiz." Bir başka yerde diyorsunuz ki: "Yaşadıkları illerden tarımsal üretimin yapıldığı illere gelen mevsimlik işçilerimiz ve ailelerinin yaşadıkları sorunları tespit ederek gidermek için de çalışmalar yapıyoruz." Şimdi, ben size soruyorum: 2002 yılından beri neredeydiniz? Hani, hep 2002-2018 karşılaştırılıyor ya, 2002 yılından beri neredeydiniz? Yani bu kayıt dışı istihdam sorununu çözmek için ne yapıyorsunuz?

Stratejik planınıza baktım, performans programınızdaki projelerinize baktım, kayıt dışı istihdamın önlenmesi konusunda herhangi bir amaç, hedef görmedim; dolayısıyla sizin, kayıt dışı istihdamı ortadan kaldırmaya yönelik bir derdiniz yok mudur Sayın Bakan, bunu merak ediyorum.

Tarım dışı sektörlerde TÜİK verisi aslında sizin verdiğiniz rakamın altında, örneğin yüzde 23 diyor ortalaması, sanayide 21, hizmette 35, inşaatta yüzde 34 civarında ama siz sunuşunuzda kayıt dışı istihdam oranını yüzde 36 olarak ifade etmişsiniz. Yüzde 36'lık bir kayıt dışılık, TÜİK verilerinin bile üzerinde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen Sayın Sındır.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Demek ki burada verilerin sağlığı açısından, kaynaklarının sağlığı açısından bir sorun da var. Siz yüzde 36'ya çıkarmışsınız ama buna yönelik stratejik programınızda böyle bir şey yok.

Bakın, kamu görevlilerinin toplu sözleşmesinin... Kanunun toplu sözleşme kapsamı "Toplu sözleşme, kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarını düzenleyen mevcut mevzuat hükümleri dikkate alınarak kamu görevlilerine uygulanacak katsayı ve göstergeler..." diye gidiyor. Burada "mevcut mevzuat hükümleri dikkate alınarak" demekle aslında toplu iş sözleşmesine peşinen bir sınırlama getiriyorsunuz dolayısıyla bunların, pazarlık konusu toplu iş sözleşme konusu yapılmasını engelliyorsunuz. Diğer açıdan, örneğin harcırahlar, fazla mesai, bunlar da bütçe kanunuyla belirlendiğine göre toplu iş sözleşmesinin kamu çalışanları açısından çok fazla bir maddi imkân sağlayacağını söylemek mümkün değil.

Yine, kamu işçilerine ikramiye verilmesi söz konusu. Maaşları ne kadar yetersiz olsa da böyle bir uygulama var. Az veya çok, bunun yorumunu yapmıyorum ama ikramiye almayan tek kesimin de kamu görevlileri ve devlet memurları olduğunu da bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Yine bu toplu sözleşmenin kapsamında, 28'inci maddesinde yer alan kamu görevlilerine ikramiye verilmesi konusu... Maalesef verilemiyor, bu konuda en az 1'er maaş tutarında ikramiye verilmesini sizden rica ediyorum.

Emeklilik aylığındaki düşüş de aslında engellenmelidir ki 2008'den önce kamu görevine girmiş olanlar da ek ödeme ve bazı kalemlerden sigorta ve vergi kesintisi yapılmadığı için emekli olunduğunda emeklilik aylığı önemli ölçüde düşmektedir. Emekli maaşının yaşanabilir bir düzeye yükseltilmesi esas olmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, son bir dakika daha rica ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun, bir dakika daha veriyorum.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Bakanım, görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarını lütfen yapınız. Cumhurbaşkanlığının Anayasa'daki görev ve yetkilerinde "Üst kademe kamu yöneticilerini atar, görevlerine son verir..." gibi bir ifade olmasına rağmen Anayasa'da "Münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda da Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz." diyor. Üst kademe yöneticilerinin atanmasında yetişme veya yetiştirilme yerine ya da siyasal iktidara yakın olmanın, liyakat yerine siyasi tercihin tek seçenek olması kabul edilemez. Lütfen bu sınavları da layıkıyla yapınız.

3600 ek gösterge sağlık, diyanet, güvenlik ve öğretmenler için hep konuşuluyor ama onlarla eşit statüde, geçmişinde aldığı eğitim ve yaptığı hizmet açısından onlarla eşit statüde olan çok ciddi anlamda kamu görevlisi var. Onların da hayal kırıklığına uğramaması adına bu 3600 ek gösterge ve katsayı adaletsizliğini ortadan kaldırıcı önlemleri lütfen alınız.

Aynı zamanda, üç ayda bir toplanması gereken ve tüm sosyal kesimlerin temsil edildiği Ekonomik ve Sosyal Konsey yaklaşık on yıldan beri toplanmamaktadır Sayın Bakan. Toplamayı düşünmüyor musunuz?

Aynı zamanda, Kamu Personeli Danışma Kurulu mart ayında toplanması gerekirken hâlâ toplanmadı. Bunu ne zaman toplamayı düşünüyorsunuz? Bunları da merak ediyoruz.

Sayın Başkan, sabrınız için teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, bütçemiz hayırlı olsun. Sizin bütçeniz... Aslında SGK'ya da kısaca değinecektim. Bir yanda EYT diyorsunuz ama diğer yanda büyük zarar eden, 100 milyarlarca lira...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - 100 milyarın üzerinde ki Sayın Kuşoğlu bunu konuşmasında rakamlarıyla söyledi, siz de not aldınız, biliyorum. Bütçe transferiyle, 192 milyar 43 milyon bütçe transferiyle yürütülen bir SGK kurumu ortadayken, emeklilikte yaşa takılanlara emeklilik maaşını, insani haklarını çok gören bir anlayışı da kabul edemeyeceğimi söylemek istiyorum.

Bakanlığınıza, bütün çalışanlarımıza görevlerinde başarılar diliyorum. Sizin başarınız, insanımızın huzur ve refahı olacaktır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.