| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b)Emniyet Genel Müdürlüğü c)Jandarma Genel Komutanlığı ç)Sahil Güvenlik Komutanlığı d)Göç İdaresi Genel Müdürlüğü e)Afet ve Acil Durum Yönetimi Müsteşarlığı f)Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı g)Özel İdareler ve Belediyeler Kefalet Sandığı Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 20 .11.2019 |
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Komisyon Başkanımız, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, Bakan Yardımcıları, değerli bürokratlar ve saygıdeğer basın mensupları; öncelikle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
İçişleri Bakanlığı gerçekten önemli bir bakanlık. Ülkemizde yaşayan herkesi yakından ilgilendiren ve ülkemizdeki vatandaşlarımızın, hepimizin mal ve can güvenliğinden başlayarak ülkedeki hukuk devletine ulaşmada özellikle gösterecekleri gayretler önemlidir. İdeolojik tercihten arındırılmış ve evrensel hukuk ilkelerine bağlı çalışan İçişleri Bakanlığı ve alt birimleri hepimiz açısından çok önemli ve değerli olacaktır.
Sayın Bakan, Meclise sunulmuş bulanan yeni bir teklif olduğunu öğrenmiş bulunmaktayım ve bu teklif içerisinde de özellikle biraz önce sunumunuzda da geçen derneklerle ilgili bir düzenleme yapılmaya çalışılmakta. Bu düzenleme dernekler yönünden bakıldığında özellikle 11 milyona yaklaşan dernek üyesiyle ilgili bu kişilerin kimlik bilgileri dâhil birçok bilgilerinin toparlanması amacını taşıdığı ifade edilmekte yani bu dernek üyeleri bir anlamda kendilerinin -tabiri caizse- fişlenmesi endişesi taşımakta.
Mal ve can güvenliğinden bahsettik. Evet, çok önemli. Bakanlığınız bünyesinde bulunan polis teşkilatımız, Jandarma teşkilatımız olmak üzere diğer kurumlar AFAD, Sahil Güvenlik, hemen hemen hepsi insana dokunan kurumlar. Ancak çok özel bir sunum yaptınız yani bu sunumu dinledik, yani hemen hemen birçok şeyi başardığınızı ifade ettiniz. İçerisinde doğru olanlar vardır, ancak başaramadığınız bir şey oldu Sayın Bakan, bu ülkenin ana muhalefet partisi liderini, genel başkanını korumayı başaramadınız. Sizin emrinizde bulunan polislerimiz, Emniyet teşkilatımız ve Jandarmamızın, en az 700 güvenlik görevlisinin bulunduğu bir ortamda bu ülkenin milyonlarca oyunu almış bir partisinin, ana muhalefet partisinin genel başkanını korumayı başaramadınız Sayın Bakan. Bu konuda sınıfta kaldınız, kusura bakmayın. Yani orada Emniyetin bir önleyici görevi vardır, bir de olayları yani saldırıya uğrayanı kurtarma. Sizin Emniyet olarak bu vakanın gerçekleşebileceğini önceden tahmin etmeniz veya gelişen olaylardan bunu çıkarmanız lazımdı. Yani bir genel başkanın linç girişimine maruz kalması ve bırakılması ve buna meydan bırakılması sizin bu konudaki en büyük başarısızlığınızdır diye ifade etmek istiyorum. Gerçekten son dönemlerin en talihsiz olaylarından birisidir Sayın Bakan.
Yine, güvenlikten bahsettiniz, ben yine bu konudan devam edeyim. Ben Antalya Milletvekiliyim ve dediniz ki: "Üç yıl önce Antalya'ya 6 milyon turist geldi." Doğru. Bir Antalyalı olarak hepimiz bundan rahatsız olduk yani Türkiye'de turizmin geri düşmesi özellikle güvenlikle alakalıydı, bu çok bilinen bir olay ve öncesinde sayı çok yüksekti, 10 milyonlar seviyesindeydi, üç yıl önce düştü, doğru. Şimdi 14 milyona yükseldi. İnşallah yıl sonunda 16 milyona çıkacak ve gelecek yıllarda da daha da artsın isteriz, yani bundan biz mutluluk duyarız. Ancak, üç yıl önce bakın, Türkiye'ye, daha doğrusu Antalya'ya gelen turist sayısının düşmesinin sebebi de biz değiliz, maalesef o dönemki yine mensup bulunduğunuz partinizin yöneticilerinin kafa karışıklığından kaynaklanan ve bir Rus uçağının düşürülmesiyle başlayan bir süreçtir Sayın Bakan ve o dönemdeki gerek Başbakan gerekse Bakan neredeyse "Rus uçağını ben düşürdüm." yarışına girdi hatırlarsanız. Bir tanesi dedi ki: "Ben düşürdüm." Öbürü dedi: "Ben düşürdüm." Yani sonuçta böyle bir talihsiz açıklamalar silsilesi devam etti ancak döndük dolaştık bu işin yanlış olduğunu hep beraber gördük. Demek ki bu işlerde böyle günlük, anlık işlerle alınan kararlarla bu güvenlik işlerinin olmadığını görebiliyoruz. Yani biz ülkemizdeki iç huzurun, barışın sağlanmasından yanayız ve bu anlamda da herkesin huzur ve barış ortamı içerisinde yaşaması en büyük temennimizdir ve beklentimizdir. O anlamda da, temel hukuk kaideleri içerisinde alınan ve yapılan her türlü işin, bizler de bir vatandaş olarak ve milletvekili olarak her zaman destekleyicisi olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Bunun yanı sıra, sunumunuzda geçen önemli bir konu madde bağımlılığıyla yani uyuşturucuyla ilgili mücadele süreciniz. Ben öncelikle şunu söylemek istiyorum Sayın Bakan: Dün de dünkü bakanımıza söylemiştim, burada yapılan birçok sunumda milat olarak 2002 tarihi alınır. Gelen tüm bakanlarımız birçok sunumunda bazı matematiksel hesapları tutturabilmek için 2002'den başlarlar hesaplara çünkü o tarihteki rakamlarla bugünkü rakamları karşılaştırır veya toplar. Siz de kendi döneminizden bahsetmişsiniz, kendi döneminizle ilgili mücadeleden bahsetmişsiniz ve kendi döneminizdeki özellikle uyuşturucu süreciyle ilgili takvimden bahsetmek istiyorum. Geçmiş dönemlerdeki yani sizden önceki dönemdeki sayısal rakamlar veya varsa sıkıntılar o da sizin yine mensubu bulunduğunuz parti yöneticileri döneminde meydana gelmiş olan zafiyetlerdir diye ifade etmek istiyorum.
Bunun yanı sıra, FETÖ'yle ilgili mücadele konusunda kararlı olduğunuzu biliyorum, sizin bu kararlılığınızı biliyorum. FETÖ konusu gerçekten önemlidir, tüm terör örgütleri önemlidir. Ancak, sizin ve teşkilatınızın bu konudaki kararlılığını izlemekle beraber, bu konuda da bazı karışıklıkların, sıkıntıların olduğunu da ifade etmeden geçemeyeceğim. Çünkü özellikle, maalesef ki ülkede önemli görevler üstlenmiş olan özel yöneticilerin yakınlarının son dönemlerde lehlerine çok önemli gelişmeler yaşandığını görebiliyorsunuz. Yani bazılarının damatları, biraz sesi fazla çıktı diye beraat edebilen bir duruma geldi. Ve yine ekonomik anlamda güçlü insanların üzerine gidilmeyen süreçlerin yaşandığı kamuoyu tarafından bilinmektedir veya haklarında verilen kararlarda, yine aynı şekilde yani parası olanın kurtulduğu, olmayanın içeriye girdiğine dair bir kanaat hâkimdir. Bu, sizi Bakanlık olarak -kararlı tavrınız yönünden söylüyorum- rahatsız etmiyor mu?
Bunun yanı sıra değerli arkadaşlar, özellikle uyuşturucu konusu demiştim, ona devam etmek istiyorum. Burada önceki bakanlıkları da dinledik. Uyuşturucunun ve madde bağımlılığının çok küçük yaşlara kadar indiğini görebiliyoruz, neredeyse ortaokul çağına kadar inen bağımlılıklar geliştiğine şahit olmaktayız. Ben bu konuya hep şöyle bakarım: Bu işin birkaç tane yönü vardır; işte, bir aile yönü vardır, ailesi çocuğunu iyi takip etmeli, öte yandan, efendim, işte, eğitimciler çocukları kontrol etmeli ve özellikle de Emniyet uyuşturucuyla ilgili ciddi mücadele yapmalı. Ben yapmıyorsunuz demiyorum ama bunu en önemli önleme yolunun ve yönteminin Emniyetin daha da kararlı bir şekilde bu olayların üzerine gitmesi gerektiği olduğunu ifade etmek istiyorum. Gerçekten toplum adına çok büyük tehlike ve risktir uyuşturucu konusu, son dönemlerde çok sayıda kayıplar yaşandı bu konuyla ilgili.
Deprem konusuna da kısaca değinmek istiyorum. Deprem konusunda yine ifade ettiğiniz rakamlar oldu. Ben bu konuyla ilgili şunu söylemek istiyorum: Bakın, deprem toplanma alanlarıyla ilgili, özellikle İstanbul'da, geçtiğimiz dönemlerde deprem toplanma merkezleri olarak ilan edilip sonradan yapılan imar değişiklikleriyle bugün iş merkezleri ve yüksek katlı binaların dikildiği çok sayıda arazi olduğunu biliyoruz. Bu konuda da en azından bundan sonrası için önleyici işlemler yapılmalı ve her imar uygulamasına göre değişen deprem toplanma merkezlerinin artık önüne geçilmeli diyorum.
Yine, değerli arkadaşlar... Suriyeliler konusuna özellikle değindiniz Sayın Bakan. Suriyeliler konusunda geçtiğimiz yıl ben yine bir soru sormuştum. 59.747 Suriyelinin vatandaşlığa alındığını siz ifade ettiniz, bunun 22 bininin de oy kullandığını ifade ettiniz. Yani bizim zaten yeterince seçmenimiz var Sayın Bakanım. Bu ülkede 80 milyon vatandaş yaşıyor ve bunun içerisinde de yeterince seçmen var Allah'a şükür yani yeni seçmenlere ihtiyacımız yok. Sizin burada son açıkladığınız sayı, geçtiğimiz ay açıkladığınız sayı 92.280 yani hızlı bir şekilde Suriyelilerin Türk vatandaşlığına alındığı görülmekte. Yani bunların tabii çok büyük, farklı farklı sonuçları var. Bunlardan bir tanesi de bana göre -önce siyasetçi yönünden bakarsak- potansiyel oy mu yaratıyoruz? Önce bunu söylemek lazım ama bundan çok daha değerli ve önemli şeyler var. Yani bu yabancı konusunun eğer bir kontrolü sağlanmazsa, bakın, Türkiye gibi ülkelerde neredeyse her 20 kişiden 1'isinin yabancı olduğunu görebiliyoruz, verdiğiniz sayılar da bunu göstermekte. Bunun da geleceğimiz için eğer ciddi bir kontrol mekanizması içerisinde olmazsa sakınca yaratabileceğini ifade etmek istiyorum çünkü bu işin sosyal tarafı var, ekonomik tarafı var, kültürel tarafı var yani toplumun iç huzuru ve barışı tarafı var. Dolayısıyla bu konu sizin anlattığınız gibi sadece bu işin rehabilite edilme yönüyle çözülebilecek bir konu değildir. Çünkü bakın, bu konuda da kafa karışıklığı olduğunu görebiliyoruz. Nereden görüyoruz? Bakın, Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı, Barış Pınarı Harekâtları... Ben öncelikle burada mücadele veren tüm Mehmetçiklerimize başarılar diliyorum. Öncelikle hiçbir askerimizin oradan burnu kanamadan bu girişimlerden dönmesi gerektiğini savunuyorum ve istiyorum. Ancak bu harekâtlara girişileceğinde en temel gösterge olarak Suriyelilerin boşaltılan alanlara geri gönderileceği hep dile getirildi. Yani bu harekâtların ilk gerekçesi olarak Sayın Cumhurbaşkanı da dâhil, siz de dâhil bunu öne sürdünüz ancak son üç dört günlük açıklamalardan görüyorum ki Türkiye'de bulunan yaklaşık 4 milyon Suriyelinin neredeyse gönderilmesine gerek olmadığı, "Kimsenin de bunları göndermeyi bizden beklemesin." anlamına gelecek beyanlarda bulunduğunuzu görebilmekteyiz. Yani son haziran seçimlerinde İstanbul'da Suriyelilerin en fazla yaşadığı yerlerde -Fatih de dâhil- Cumhuriyet Halk Partisinin en yüksek oy alan parti olmasının oradaki vatandaşların Suriyelilere gösterdiği tepkiden kaynaklandığını herhâlde ölçtünüz, önce bu konuda bir hareket geliştirdiniz, arkasından da şimdi gelişen olaylarda bundan vazgeçmektesiniz. Burada da kati bir hüküm oluşturulmalı yani koşullar oluşturulduğunda, insani şartlar oluşturulduğunda Suriyelilerin oraya gönderilebileceği konusunda Türkiye'de bir net tavır olması gerekir. Bugün böyle, yarın öyle olmaması lazım kısacası.
Geçen yıl size bir öneride bulunmuştum ancak bu öneriyle ilgili de yine aynı uygulamayı yaptığınızı görüyorum. 55 bin çocuğun üç gün batıda gezdirildiğini, birtakım gezilerle batıda özellikle yeni yerler görmelerini sağlamaya çalıştığınızı ifade ettiniz. Ben size şunu önermiştim naçizane: Esas doğudan batıya değil, batıdan doğuya götürerek oradaki çocuklarımızın, orada yaşayan vatandaşımızın şartlarını, koşullarını veya onların durumlarının ne olduğunu eğer görebilirse batıdaki insanlar, çocuklar, gelecek yönünden, toplum huzur ve barışı yönünden daha bir kaynaşma olabileceğini geçen yıl ifade etmiştim. Eğer yaptıysanız da bence önemli bir konu olduğunu ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arı, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
CAVİT ARI (Antalya) - Son olarak şunu ifade edeyim: Şimdi, özellikle modernleşme harekâtından bahsettiniz, modüler duvarlardan, termal kamera sistemleri, güvenlik kulelerinden, sınır aydınlatması, elektro optik kulelerden güvenlik yollarına kadar komple bir sistemden bahsederek şu ana kadar 911 kilometrelik Suriye sınırımızda son, yeni gelişmelerle bir güvenlik ağı örüldüğünden bahsettiniz Sayın Bakan. Geçen yıl da bu konuyla ilgili bir açıklamanız vardı. Bu çok önemli yani ülke savunması adına, güvenliği adına, özellikle terörle mücadele adına ve kısmen de, kaldıysa kaçakçılık adına önemlidir çünkü bakın, burada o bölgeyi bilen var, bilmeyen var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın lütfen.
CAVİT ARI (Antalya) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
O taşların içerisinde pusuda bekleyen, akşam hava kararmasından ertesi gün sabah aydınlanıncaya kadar yağmurda çamurda, karda fırtınada nöbet bekleyen askerimiz var, bizim evlatlarımız var. İşte, onların o sıkıntılardan en azından kurtulmaları veya rahatlamaları adına bu teknolojik gelişmeleri kullanmasında fayda olduğunu düşünüyorum, ben de destekliyorum bu anlamda ancak biz sınırlarımızın güvenliğini bu şekilde sağlamaya çalışırken ve bizim evlatlarımız oralarda, bu sınır boylarında beklerken kapılardan kontrolsüz girdiğini düşündüğüm, bakın, göçmen veya Suriyeli adı altında 4 milyon, şimdi sizin son açıkladığınız verilerle 5 milyona yaklaşan göçmen var. Sayın Bakan, bu göçmenlerin, özellikle toplu göçüş, gelişlerinde inanın gerekli kontrollerin yapılabildiği konusunda endişelerimiz var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CAVİT ARI (Antalya) - Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN - Lütfen tamamlayalım.
CAVİT ARI (Antalya) - 1991 yılında da peşmergeler geldikten sonra terör olayları had safhaya çıkmıştır. Yine Suriyeliler konusunda da kontrolsüz girişler yapıldıktan sonra terör olaylarında artış meydana gelmiştir.
Kısa, öz, baştaki ifademi tekrar etmek istiyorum. Hukuk güvenliği içerisinde barış ortamının, insan hakları değerlerinin, esaslarının korunmak ve kollanmak kaydıyla Bakanlığınızın görevlerinin yapılması, herkese eşit davranılması bizim en büyük temennimizdir diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.