| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b)Emniyet Genel Müdürlüğü c)Jandarma Genel Komutanlığı ç)Sahil Güvenlik Komutanlığı d)Göç İdaresi Genel Müdürlüğü e)Afet ve Acil Durum Yönetimi Müsteşarlığı f)Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı g)Özel İdareler ve Belediyeler Kefalet Sandığı Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 20 .11.2019 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önce birkaç soruyla başlamak istiyorum. Bu, mahalle bekçileri uygulaması çok desteklediğim bir uygulamaydı. "Bekçi Murtaza" diye bir laf vardır ama ben Bekçi Murtaza'yı çok severdim. İşte, biraz terslik yaparlar, inat ederlerdi filan ama gerçekten mahallenin çoluğunu çocuğunu, her şeyini emanet edebileceğiniz düzgün insanlardı. Şimdi öyle değil yani bakıyorum, Bekçi Murtazalar yok. Tuhaf işler oluyor -bu bekçilik uygulaması iyi bir uygulama yani doğru bir seçim ama- kendiliklerinden müdahale ediyorlar, kanun uyguluyorlar, yargılıyorlar, ceza veriyorlar, ellerinde makbuzla ceza kesiyorlar, park cezası kesiyorlar, sokakta bar ya da kahve önünde toplanmış insanlara "Girin içeri, burada sigara içemezsiniz." falan diye bağırıyor, çağırıyorlar. Sanıyorum, bu şikâyetler herkese geliyordur. Yani bekçilerin evlerinin önünde park eden insanlara park cezası kesmesi filan, bunlar var mı gerçekten, bilemiyorum.
Başka bir soru: Bu DEAŞ'la ilgili çok sayıda insan yakalandı üst düzey. Üst düzey derken hani şu öldürüldü ya, liderleri Bağdadi'nin akrabaları, eşi, çocukları Kırşehir'de filan... Bunlar daha evvel neredeydiler? Bu öldürüldükten sonra mı geldiler Kırşehir'e? Haberiniz yok muydu? Niye daha evvel bunlarla ilgili bir işlem yapılmamıştı? Doğrusu, bu sorular ortada duruyor. Sanıyorum, herkes de bu soruları soruyordur.
Değerli arkadaşlarım, geçen sene 1 Ekimde İçişleri Bakanlığı, Dernekler Yönetmeliği'nde küçük bir değişiklik yapmıştı ve dernek yöneticilerinin ve üyelerinin bütün kimlik bilgileriyle beraber adreslerini, vatandaşlık numaralarını, üyeliğe kabul ve çıkış tarihlerini Dernekler Dairesi Başkanlığının bilişim sistemi DERBİS'e kaydetme zorunluluğu getirilmişti. Bunun sıkıntılı bir şey olduğunu, 11 milyonun üzerinde dernek üyesinin bir şekilde fişleneceğini, bununla beraber Türkiye'nin yavaş yavaş böyle OHAL'lerden bir olağanüstü hâl devletine doğru evrildiğini, sıkıntılar oluşturacağını geçen seneki Komisyon toplantılarında konuşmuştuk, tartışmıştık. Şimdi, demek ki bu yönetmelikle olmuyormuş. Şu anda Meclis gündeminde olan 95 maddelik bir kanun teklifi var Sayın Kemal Çelik'in sunmuş olduğu. Burada yasal değişiklikler yapılıyor.
Tuhaf bir şey, Sayın Başkanım, Plan ve Bütçe Komisyonu da tali komisyon yazılmış çünkü ekonomiyle ilgili, mali konularla ilgili dünya kadar madde de var bu teklifte ama bilmiyorum yani burada görüşmeyeceğimize dair yazı yazmışsınız, zamanımız yokmuş.
Ya, değerli arkadaşlar, bu "başkanlık sistemi" dediğiniz sistemden sonra tali komisyonların hiçbiri çalışmıyor, hepsi "meşgulüz" diyor, hiçbir yer de çalışmıyor. Yani bu nasıl bir şey, doğru bir şey mi? Üç gün sonra çıksın, ne olur; beş gün sonra çıksın, bütçeden sonra çıksın, niye çıkmıyor; merak ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, Sayın Bakan bir milletvekili arkadaşımıza hitap ederken -sizi ben yanlış anlamadıysam- "Kimin kullandığını ben biliyorum, sen bilmiyorsun."
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Yok, öyle bir şey söylemedim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Öyle dediniz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Bakarsınız tutanaklara.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - "Kime hizmet ediyorsunuz?" dediniz ya da.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Hayır, hayır.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ne dediniz o zaman?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - İyi niyetli olsanız dahi...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - "Sizi birileri kullanıyor..."
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Hayır, hayır. Başkalarının operasyonlarına gelmeyin dedim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yani "başkalarının operasyonlarına gelmek" diyelim tamam. Daha güzel bir cümle, başkalarının operasyonuna gelmek...
Değerli arkadaşlarım, yani niye ben başkalarının operasyonuna geliyorum, niye Sayın İçişleri Bakanı gelmiyor? Böyle bir şey olur mu? Demin tartıştık. Milletvekiline...
MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) - İçişleri Bakanı kimin İçişleri Bakanı?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, arkadaş, örnek olarak veriyorum ya da bir başkası niye gelmiyor?
MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) - Doğru örnek verelim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Hiç kimseye "Birinin operasyonuna geliyorsunuz." deme hakkımız yok değerli arkadaşlar, böyle bir şey yok. Bir bilgi varsa...
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Onun beni eleştirme hakkı kadar benim de onu söyleme hakkım var ya. Ben senin tutuklun falan değilim Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Suçluyorsunuz, suçluyorsunuz.
Bir bilgi varsa, bu bilgi...
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Ben sizin tutuklunuz falan değilim. Kimseyi de suçlamıyorum. Sadece bir değerlendirme üzerinden bir şey söyledim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kimse de sizin çocuğunuz değil, bu şekilde hitap etmemelisiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Ben çocuğunuz demedim, bak, tutuklunuz dedim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yahu, tamam, kimse de sizin tutuklunuz değil, bu şekilde hitap etmemeniz gerekir. Herkes ne söylediğini biliyor değerli arkadaşlarım.
Şimdi, dendi ki...
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Şu kişisel husumetinizi buraya taşımayın, ne olur.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kişisel husumet ne demek ya? Kişisel husumet ne demek, ben anlamadım. Sayın Süleyman Soylu, ben sizi tanımam ki, size niye kişisel husumetim olsun? Niye buraya taşıyayım?
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, lütfen...
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Bela okumalarınızdan belli Twitter üzerinden.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, bakın, bir şey demiyorum ben.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Allah'ını seversen, kişisel husumetinizi buraya taşımayın.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Niye bela okudum ben size?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - "Allah belanı versin." dedin bana. Daha ne diyeceksin?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Niye dedim?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) - "Hain" demiyor musunuz KHK'lilere.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Niye dedim? "Hain" dediğiniz için dedim. Niye dedim? "Cumhuriyet Halk Partisinin il başkanları şehit cenazelerine gidemez." diye yazı yazdığınız için dedim, yazık ediyorsunuz dedim.
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu...
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Hem de bir defa değil, birçok defa...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Nasıl yapıyorsunuz?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - "Birkaç sefer" deyip duruyor. Kaç sefer söylediniz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Neyse, kimseyle kişisel husumetim yok.
BAŞKAN - Evet, neyse, konuya dönelim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlarım, bakın, şöyle bir şey söylendi, katılıyorum: Hiç kimsenin seçilmiştir diye suç işleme hakkı olmaz. "Ben seçildim, suç işleyebilirim." diyemez. Terör suçu ya da başka bir suç, herhangi bir suç işleme hakkı yoktur, bu doğru ve fakat değerli arkadaşlarım, bir kişi suç işledi diye de oradan hareketle bütün insanları cezalandıramazsınız; oradan hareketle hukukun dışına da çıkamazsınız. Bunu bu şekilde bilmemiz gerekiyor.
Şimdi, sürekli olarak biz bir şey söylüyoruz "Terörle mücadele hukuk içinde yapılsın." diye, bu kayyum olayından hareketle. Ne demek istiyoruz değerli arkadaşlarım? Bakın, ben kayyum meselesini burada konuşacağım. Konuştuğumuzdan dolayı hiç... Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu ve İçişleri Bakanlığının bütçesini konuşuyoruz. Herhangi bir konuda bir milletvekili olarak ben düşüncelerimi burada açıklarım değerli arkadaşlarım. Açıkladığımdan dolayı da hiç kimsenin beni bir şekilde bir şeyle suçlamaya, itham etmeye hakkı yoktur. Sayın Bakana da soru soruyoruz. Milletvekili arkadaşımız dedi ki: "Böyle bir Özel Harekât mensubu, işte, şu terör örgütü üyeliğinden gözaltına alındı." "Gerçekten doğru mu?" diye soru soruyoruz. Kime soracağız bu soruyu değerli arkadaşlarımız? Yaptığımız şey budur. Dolayısıyla kimse kimseyi itham etmesin.
Bakın, hukuk içinde terörle nasıl mücadele edilir, ben size anlatayım değerli arkadaşlarım. Anayasa'mızın 127'nci maddesi mahallî idarelerle ilgili şu anda tartıştığımız bu kayyum konusunu o kadar açık, net bir şekilde yazmış ki değerli arkadaşlarım. Nasıl olacak? Belediye veya köy halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere yerel yönetimler nasıl olur, neler olur, gidiyor. Orada şöyle bir şey koymuş: "Ancak, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahallî idare organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı geçici bir tedbir olarak kesin hükme kadar uzaklaştırabilir." "Görevleri ile ilgili." Diğer suçlarla ilgili, onu da kanunlarımız çok net bir şekilde, hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak kadar ortaya koymuş. Diğer suçlarla ilgili bir suç işlemişse, gözaltına alınmışsa, tutuklanmışsa zaten geçici tedbir rahat bir şekilde uygulanabiliyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, kanun ne diyor? "Belediye başkanlığının herhangi bir nedenle boşalması durumunda, vali tarafından belediye meclisinin on gün içinde toplanması sağlanır. Meclis, birinci başkan vekilinin, onun bulunmaması durumunda ikinci başkan vekilinin, onun da bulunmaması durumunda en yaşlı üyenin başkanlığında toplanarak..." Seçim yaptırıyor değerli arkadaşlarım. "Belediye başkanı veya başkan vekili belediye meclisi üyeleri arasından ve gizli oyla seçilir." İşte, ondan sonra, seçimin nasıl ikame edileceğini uzun uzun anlatıp vaktinizi almayayım değerli arkadaşlarım. Eğer geçici olarak alınırsa da ne zaman, nasıl bir görevlendirme yapılacağını çok açık bir şekilde ortaya koymuştu.
Şimdi, sizin Hükûmetiniz şu anda OHAL kanun hükmünde kararnamesiyle çıkardığınız ve uygulamakta olduğunuz bu kayyum sistemini Plan ve Bütçe Komisyonuna getirdi; biz itiraz ettik. Niye itiraz ettik? Çünkü bunu çok açık bir şekilde kanunlarımız düzenliyor; böyle bir ihtiyaç yoktur. "İçişleri Bakanlığına böyle bir yetki verilmesi hukuka, demokrasiye uygun değildir." diye itiraz ettik değerli arkadaşlarım. Bu itiraz, iktidar partisi milletvekilleri nezdinde de karşılık buldu; burada değil ama Genel Kurulda bu maddeler çıkarıldı. Daha sonra ne yapıldı değerli arkadaşlarım? Daha sonra, OHAL'in ilan edilmesinden hemen sonra -tarihi de verebilirim- OHAL kanun hükmünde kararnamesiyle bu kanunlaştırıldı ve uygulanmaya başlandı, hâlâ da uygulanıyor. Ne yapılıyor değerli arkadaşlarım? Yapılan şey şu: Sayın Bakanda terörle iltisakı, ilgisi olduğuna dair bir kanaat oluşunca Sayın Bakan görevden alıyor; bir süre sonra da bunun yerine valileri, kaymakamları tayin ediyor. Değerli arkadaşlarım, bana göre bu, terörle mücadeleyi kolaylaştırmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, lütfen tamamlayınız.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Her ne kadar bir sivil toplum örgütü -SETA- "Terörle mücadeleyi kolaylaştırıyor." diye kocaman bir rapor yazmışsa bile kolaylaştırmıyor. Öyle yazmış ki, bakın: "Şöyle şöyle şöyle hizmetler yapmışlar." Peki, bu kayyumlar şöyle şöyle şöyle hizmetler yapmışsa iki sene sonra yapılan seçimlerde niçin seçimler kaybedildi, kaybettiniz? Bakın, bu düzenleme, bu şekildeki uygulama terörle mücadeleyi kolaylaştırmıyor; terörle mücadeleyi zora sokuyor, daha da öteye gidiyor değerli arkadaşlarım. Yani, Kürtler, Türkler, Farslar, Araplar filan biz bu coğrafyada, Türkiye'de belki de yüz seneden fazla bir zamandan beri yaşıyoruz ama 1980'li yıllardan bu yana PKK meselesi, terör meselesi, Kürt meselesi, tartışıp duruyoruz. Yani, netice itibarıyla "Türkler, Kürtler, Araplar, Farslar bu coğrafyada nasıl yaşayacaklar? Birlikte mi yaşayacaklar, ayrı mı yaşayacaklar? Şöyle mi yaşayacaklar, böyle mi yaşayacaklar?" Bunları tartışıp duruyoruz. Diyoruz ki: Biz, Çanakkale'de birlikte yatıyoruz, İstiklal Savaşı'nı birlikte verdik. Bu ülke hepimizin; biz kardeşiz." filan, sürekli şekilde bunu söyleyip duruyoruz ama öyle uygulamalar yapıyoruz ki Kürtler bu yaptığımız uygulamalarla bizden uzaklaşıyor değerli arkadaşlarım; ülkeden, devletten uzaklaşıyor. Ya, bir şeyde yüzde 77'yle belediye başkanını seçiyor; siz geliyorsunuz, "Belediye Başkanı suç işledi." diye -işledi mi, işlemedi mi; mahkeme kararı yok- alıyorsunuz görevden.
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Anayasa...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir dakika, bitireyim, sen ondan sonra konuş.
BAŞKAN - Arkadaşlar, bitiyor zaten.
Lütfen tamamlayın.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ondan sonra, yetmiyor, belediye meclisini de feshediyorsunuz, AKP'li üyeleri de feshediyorsunuz. Ama kanun öyle demiyor ki, daha evvel öyle demiyor ki. Toplanacaklar, bunlar belediye başkanını seçecekler. Bakın, tamamen keyfî bir şekilde, mahkeme kararı olmadan uyguluyorsunuz. Bu, terörle mücadeleyi zafiyete uğratıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Evet, Sayın Bekaroğlu...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Türklerin ve Kürtlerin kardeşliğini zafiyete uğratıyor. Yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, lütfen son sözlerinizi alalım.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Son sözümü söylüyorum, Sayın Bakana söylüyorum son sözü: Sayın Bakan, siz beni "Hakaret etti." diye mahkemeye verdiniz; fezlekemiz şeyde duruyor, dönem sonu -şimdi de kaldırabilirsiniz- yargılanacağız. Bakın, ben sizi hiç tanımam, ailenizi bilmem, sizi bilmem, daha evvel bir kere görüşmüşlüğümüz -milletvekilliğinden önce- hiçbir hukukumuz yoktur, size düşman olmam filan söz konusu değildir. Ben sizin uygulamalarınıza bakarım. Bakın, siz çıktınız -gerçekten bir arkadaşımız da sordu- öyle sert konuştunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum efendim.
Siz çıktınız, "Ana muhalefet partisinin il başkanları şehit cenazelerine katılamaz, talimat yazdık..." Ya, siz kimsiniz? Değerli arkadaşlarım... Bakansınız, doğru. Bu memlekette kimler gelip geçti Sayın Bakanım, neler yaşandı bu coğrafyada? Hepimiz gelip geçiciyiz. Kötü günlerimiz oldu, bugünden daha kötü, onları geçirdik; iyi günlerimiz oldu. İyi insanlar, geçti; siz de gelip geçicisiniz. "Ben yazı yazdım, talimat verdim, CHP'nin il başkanları şehit cenazelerine katılmayacaklar..." "Siz kimsiniz?" dedim ya. Yazık! Siz Türkleri ve Kürtleri bu şekilde yaparak, "Bu ülkenin ana muhalefet partisi, terör..." yazarak yanlış yapıyorsunuz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Ben öyle demedim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Siz ülkenin birliğine, bütünlüğüne bu şekilde hizmet etmiyorsunuz. "Allah belanızı versin!" Evet, dedim. Yani ne oldu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Evet, teşekkür ediyoruz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Niye bu kadar şey yaptınız, mahkemelere gittiniz Sayın Bakanım? Siz eleştirilemez misiniz? Nice Süleymanlar geçti bu memleketten Sayın Bakanım, herkes geçecek.