KOMİSYON KONUŞMASI

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli üyeler ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, arkadaşlar -bu yeni de değil tabii- Mecliste bu tür birbirini anlamadan konuşmalar çok oluyor, bir tanesi de biraz önce oldu.

Şimdi arkadaşlar, birisine "Teröre karşı mısın?" diye sorduğunuz zaman esasında o kişinin teröre karşı olmama ihtimalini de aklınızda tutuyorsunuz demektir tıpkı şu gibi: "Çikolata sever misin?" diye sorsam bu soruyu sorarken o kişinin çikolata sevmeme ihtimalini düşünerek bunu sorarım zaten, yoksa sormama gerek yok, çikolatayı veririm.

Dolayısıyla da...

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Yaptığı eylemler filan var Hocam.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Hayır, ben kavramlardan bahsediyorum arkadaşlar.

Şimdi, dolayısıyla da yani bir kör dövüşüdür gidiyor. Böyle bir soru sorulmamalıdır; bir.

İkincisi: Bir arkadaşımız demin "illegal" dedi bizim için. Galiba kendisi gitmiş yani söyleyip gitmiş anlaşılan. Arkadaşlar, yani biz eğer illegalsek o zaman yani bize bir şey yapmanız lazım. Yani illegal bir partinin mensupları burada oturup da sizinle konuşabilir mi? İçişleri Bakanı burada, Emniyet mensupları burada, olabilir mi? Ya bu kadar anlamsız, niçin söylendiği bile belli olmayan bir cümleydi bence. Onu da geçelim.

Sayın Bakanı biz Demokrat Partinin yani adı "Demokrat" olan bir partinin başkanı olarak tanıdık; genç bir siyasetçiydi ve anladığım kadarıyla da geleneği olan bir partiden yeni bir damar açmayı düşünen ve ona ilişkin de bir mücadele içine girmiş olan bir kişi olarak tanıdık. Dolayısıyla da demin yine -galiba aynı arkadaştı- güvenlikle ilgili bir cümle söyledi. Evet, güvenlik bir toplum için önemlidir ama özgürlük ve güvenlik dengesidir asıl önemli olan. Yani güvenliği siz çok baskıcı politikalarla da sağlayabilirsiniz. Önemli olan, bir yandan özgürlüğü tesis edeceksiniz bir yandan güvenliği sağlayacaksınız ve bunun dengesini tutturacaksınız. Ben Sayın Bakanın icraatlarını yakından takip etmeye çalışıyorum ve gördüğüm kadarıyla bu dengeyi tutturamadığını düşünüyorum. Özellikle Halkların Demokratik Partisi söz konusu olduğunda Sayın Bakanın tavrı tümüyle antidemokratiktir. Yani bunun niçin böyle olduğunu anlamak da zor esasında ama Türkiye'de siyaset biraz böyle yapılıyor, hamasi laflarla, içi boş laflarla yapılıyor ve maalesef, Halkların Demokratik Partisini anlamaya yönelik bir gayret sarf etmeyen birçok milletvekilimiz var bu Mecliste. Demin yine MHP'den bir arkadaşımız bizi PKK'nın bir uzantısı olarak görmekten hiçbir... Yani böyledir diye konuşuyor, yani bir varsayım bile değil.

Arkadaşlar, yani niye şunu anlamıyorsunuz: Biz Kürt meselesini sizden farklı düşünüyoruz, sizin yanlış yaptığınızı düşünüyoruz. Biz Kürt meselesinin uzun vadede böyle yapılarak bizim ulusal çıkarlarımıza aykırı olduğunu düşünüyoruz.

YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) - PKK sizi tükürüğüyle boğar be!

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Müsaade eder misiniz.

Bunu böyle düşünmeye hakkımız yok mu arkadaşlar ya? Ben mesela, rahmetli Turgut Özal'ın bir zamanlar ifade ettiği gibi, Kürt meselesinin başka türlü çözülebileceğine inanıyorum, inanamaz mıyım, böyle düşünemez miyim? Düşünebilirim. Dolayısıyla da bizim sizden farklı olarak Kürt meselesinde bir farklılığımızın olmuş olması bizim bu ülkenin seçilmiş milletvekilleri olduğumuz gerçeğini örtbas etmiyor. Dolayısıyla da siz nasıl buraya geldiyseniz biz de böyle geldik. Siz bu memleketi ne kadar seviyorsanız biz de o kadar seviyoruz. Sevmenin bir terazisi mi var? Sizin benden daha fazla bu ülkeyi sevdiğinizi nereden anlıyorsunuz, nasıl ölçüyorsunuz bunu? Böyle bir şey yok arkadaşlar. Ben kendime göre sizden daha fazla seviyorum diyebilirim belki, siz de bana "Ya, nereden çıkardın?" diyebilirsiniz. Tıpkı benim de size, nereden çıkardınız bunu -içimden söylüyorum- bizden daha fazla sevdiğinizi dediğim gibi. Dolayısıyla da arkadaşlar, bu konuları böyle konuşuyoruz.

Şimdi, iltisak meselesi var. Sayın Cumhurbaşkanımız bunu sıklıkla kullanıyor, maalesef kullanıyor. Esasında "iltisak" lafının bizim hukukumuza girmesi sanıyorum 1 Eylül KHK'siyle gerçekleşti, 2016'da. "İltisak" lafı yoktu, "ilişkili" vardı, "irtibatlı" vardı falan filan ama "iltisak" yoktu. Peki "iltisak" niçin girdi? Arkadaşlar, hepimiz biliyoruz, yakın bir geçmişte de yaşadık, bir darbe teşebbüsü oldu Türkiye'de ve o zamanlar Adalet ve Kalkınma Partisi bizatihi içinde olduğu, insanların önayak olduğu şeylerdi bunlar her ne kadar siz onu ayırdıysanız da. Ama sonuç olarak bir kaos ortamı oldu ve bu kaos ortamından çıkabilmek için "iltisak" lafıyla binlerce insanı tutuklamak mümkün hâle geldi. Bu doğruydu, yanlıştı falan böyle bir şey söylemiyorum fakat "iltisak" lafını biraz uzatırsanız şöyle bir sorunla karşılaşıyorsunuz arkadaşlar: Hukukta kişi güvenliği belirlilik gerektirir, yani bir kişinin neyin yanlış olduğunu, neyin kusurlu olduğunu bilmesi lazımdır, ne yaparsa neyle karşılaşacağını bilmesi lazımdır ama "iltisak" lafında böyle bir anlam yok arkadaşlar. Herkese "iltisaklı" diyebiliriz. Bundan dolayı da şu andaki yargı sistemimiz maalesef öyle hâle geldi ki "iltisaklı" lafını da bir öteye götürüp "dirsek teması" böyle bir laf da çıktı, mahkemelerimizde savcılarımızın biri böyle bir beyanda da bulundu "dirsek teması içinde olduğundan dolayı terör örgütüyle" vesaire diye insanları gözaltına alıyorlar.

Şimdi, arkadaşlar, bakın, terör örgütü konuları bu kadar afaki laflarla geçiştirilecek meseleler değil; ben bunu Genel Kurulda da söylüyorum, bu ciddi bir meseledir. Şimdi, bakın, ben yine Genel Kurulda ettiğim bir lafı şimdi burada da edeceğim: Filipinler'de altmış, yetmiş yıl süren bir savaş vardı ve bu savaş sonucunda 120 bin insan öldü. Savaşın bir tarafı Moro İslamî Kurtuluş Cephesiydi, bir tarafı da Katolik Hükûmet tarafıydı ve bunlar bir özerklik çabasındaydılar ve bir sürü mücadeleler verildi vesaire vesaire. Şimdi, arkadaşlar, 2019'un Ocak-Şubat ayıydı yanılmıyorsam, bu mesele tatlıya bağlandı ve işin ilginç tarafı bu meselenin tatlıya bağlanmasında en önemli rolü de Türkiye üstlendi arkadaşlar, Türkiye üstlendi. Türkiye orada taraflarla konuştu, ara buluculuk yaptı ve yeni bir anayasa üzerinde bir anlaşmaya vardılar, şu anda barış tesis edilmiş durumda. Dolayısıyla da birbirimize "Terörle iltisaklı." vesaire dersek ben de çok rahatlıkla şunu söylerim arkadaşlar: Adalet ve Kalkınma Partisinde de terörle iltisaklı çok insan var. Şimdi, bu laf dokunmadı mı size? Dokunuyor değil mi?

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Hocam, bak, öyle değil şöyle...

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Bir dakika, bir dakika arkadaşım.

Dokunuyor. Çünkü arkadaşlar, ben hesapladım, oturdum...

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Doğru değil, Adalet ve Kalkınma Partisi...

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Arkadaşlar, boş verin, Adalet ve Kalkınma Partisi 47 milletvekili...

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Sadece şunu bilin...

BAŞKAN- Sayın Ekrem Çelebi, lütfen.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Siz eğer terörü desteklemiyorsanız...

BAŞKAN - Sayın Çelebi...

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Dinleyin arkadaşlar...

BAŞKAN - Sayın Çelebi, lütfen...

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Başkanım, önerimi söylüyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Arkadaşlar, dinleyin.

BAŞKAN - Sayın Paylan, siz karışmayın.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Müsaade et ya, sen de konuşursun canım Allah Allah, daha söz almadan konuşursun.

47 milletvekilinizin Fetullah Gülen'e nasıl diyeyim, fotoğraf çektirmekten tutun, ona nağmeler okuyan bir sürü konuşmaları oldu; bunlar kayıtlarda var ama bundan giderek ben şunu söylemekte kendimi haklı görmüyorum, Adalet ve Kalkınma Partisi FETÖ'cüdür, FETÖ'yle iltisaklıdır demeyi doğru bulmuyorum, tıpkı Halkların Demokratik Partisini terörle iltisaklı bulmanız kadar yanlış bir şey bu. Onun için de arkadaşlar...

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Hocam, bunu biz söylemiyoruz, bunu sizin kendi partiniz söylüyor.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Ya, söyleyecekseniz vaktimi almayın, şurada bir iki dakikam kaldı zaten, Sayın Bakan buradayken derdimi anlatayım.

Sayın Bakan, yani iyi şeyler de yapıyorsunuzdur mutlaka ama güvenlik meselesinin özgürlüklerle dengelenmesi lazım. Burada, özellikle, OHAL Kanunu kaldırılmış olduğu hâlde sanki Halkların Demokratik Partisi üzerine OHAL kurallarıyla gidiyorsunuz. Bu, yanlış oluyor. Dolayısıyla da -birçok arkadaşımızın- şu anda ya hapishanede ya gözaltında ya da tutuklu durumda bir parti olarak yaşamak zorunda bırakıyorsunuz bizi. Dolayısıyla da uzatmayayım ama şunu söylemek istiyorum: Biz terörle iltisaklı falan değiliz arkadaşlar, biz en az sizin kadar sivil siyaset yapan insanlarız, tamam mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Arzumuz da sizden farklı olarak Kürtlerle ve diğer başka sesini duyamadıklarımızla birlikte bir yeni Türkiye yaratmaktır, demokratik bir Türkiye yaratmaktır. Biraz çaba çıkarırsanız eğer, Hakların Demokratik Partisi ne söylüyor diye biraz çaba çıkarırsanız ben hepinize teşekkür etmiş olurum.

Teşekkür ederim.