| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a) Millî Savunma Bakanlığı b)Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 21 .11.2019 |
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarımı, Sayın Bakan, bakan yardımcıları, değerli komutanlar, bürokratlar, basın mensupları; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Hepimizin bildiği gibi, Türkiye'miz çok önemli bir coğrafya üzerinde ve stratejik konuma haiz ve yıllardır Türkiye olarak önemli müdahalelere hep açık olarak bulunmuş bir ülkede bulunmaktayız.
O nedenle de esasen ordu olarak, savunma olarak güçlü olmamız tabii ki beklenilen bir sonuçtur ancak bu coğrafyada yurttaşlarımızın adalet, güvenlik, huzur ve refahını gözeten bir dış politikanın da izlenmesi en esaslı temel öğelerden birisi olmalı. Uluslararası hukuka saygılı ve değerlere dayalı bir dış politika, tarihî birikim, coğrafi konum ve kültürel çeşitliliğin zenginliğiyle donanmış, çoğulculuğa dayalı bir dış politika, tüm dünyayla bütünleşen, bölgesel ve küresel iş birliğini güçlendiren katılımcı bir dış politika izlemek durumundayız. Türkiye, dünyada ve bölgesinde millî gücü ve etkinliği, barış ve istikrarın güvencesi olan dostluğu ve iş birliğiyle aranan bir ülke konumunda olmalı. "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkemiz de esasen bunun bir gereğidir.
Sayın Bakan, yani bizler, hepimiz ülkemizin savunmasının güçlü olması gerektiğini savunuyoruz; bu konuda bir görüş ayrılığı içerisinde kesinlikle değiliz. O anlamda da ordumuzun şanlı tarihiyle her zaman gurur duyduk ve duymaya da devam ediyoruz. Bu nedenle, yapılabilecek olan siyasi eleştiriler çoğunlukla siyasi karar ve tercihlere ilişkindir. Ordunun kurumsal yapısıyla esasen ilgili değildir çünkü ordumuz, siyasetin gereğini yerine getirir ve son dönemlerde de siyasetçilerin almış olduğu kararlarla hareket etmiş ve buna göre de işlemler yapmıştır.
Sayın Bakanım, ben diğer hususlara geçmeden önce birkaç hususu sormak istiyorum, öğrenmek istiyorum. Öncelikle, geçen yıl Plan ve Bütçe görüşmelerine başlamadan önce, ekim ayının son günlerinde 2 askerimiz nöbette maalesef donarak ölmüştü hatırlarsanız. Bununla ilgili ne gibi bir idari işlem yaptınız ve bunun sonucu ne oldu? Bu niye önemli? Yani biz "Bu kadar güçlü bir orduyuz." derken, 2 askerimizin donarak ölmesinin mutlaka sorumlularının olması gerekir. Bunun ordunun o askerlere bakıp onun sağlığına uygun kıyafet alamayacağından kaynaklanmış bir durum olmadığını hepimiz biliyoruz, bir sevk ve idare sorunu olduğunu düşünmekteyim. Bu anlamda da bu konuyla ilgili ne gibi işlemler yapıldığını da takipçisi olmak adına sormak istiyorum.
Yapmış olduğunuz açıklamada Sayın Bakanım, özellikle Suriye ve Suriyelilerle ilgili yaptığınız açıklamada, Fırat Kalkanı Harekâtı ki 24 Ağustos 2016 tarihinde başlamıştı, yine Zeytin Dalı Harekâtı 20 Ocak 2018 ve bittiği açıklanan tarih, Sayın Bakanım, çok manidar. Yani 18 Mart 2018'te "Afrin ilçe merkezi kontrol altına alınmıştır." diye bir açıklamada bulundunuz hâlbuki 18 Mart sonrasında da orada yine askerimizin operasyonda bulunduğunu biliyoruz. Bu 18 Mart 2018 tarihinde "Afrin ilçe merkezi kontrol altına alınmıştır." açıklamanızın başka bir anlamı var mı? Çünkü o gün şanlı tarihimiz açısından en önemli günlerden biriydi. Acaba, o anlamda farklı bir tarih yaratılma çabası mıydı bu sizin açıklamanız?
Yine, Barış Pınarı Harekâtı 9 Ekim 2019 tarihinde başladı. Öncelikle şunu söyleyelim, bu yapılan harekâtta tüm ordumuza ve askerimize başarılar diliyorum ve hiçbirine en küçük bir şekilde zarar gelmeden askerimizin geri dönmesini bekliyoruz ancak Sayın Bakan, gerek sizin açıklamanız gerek bu operasyonlar başlarken Sayın Cumhurbaşkanının açıklamaları bu operasyonların, harekâtın temel hedefinin, temel amacının "Özellikle burada bir barış koridoru tesis ederek Suriyeli kardeşlerimizin kendi evlerine, topraklarına güvenli, gönüllü ve saygın bir biçimde dönüşlerini gerçekleştirmeyi amaçladık." şeklindeydi ki sunumunuzda geçen cümleyi okuyorum.
Evet, gerçekten Suriyeli konusu çok önemli çünkü Türkiye'de yaşayan 4 milyona yakın Suriyeli var ve her geçen gün de nüfus artmakta ve hatta bunun içerisinde Türk vatandaşlığına alınan ve şu an 100 bine kadar yaklaşmış olan Suriyeli konusu var. Şimdi, ileride bir iç güvenlik sorunu da olabilecek ama bunun ötesinde, hep söylüyoruz bu işin ekonomik boyutu var -ki bu zamana kadar 40 milyar dolar harcandığı söylenmekte- efendim, eğitim boyutu var, sosyoekonomik, kültürel, ahlaki boyutu var yani birçok yönü olan bir konu bu, komple bir konu; dolayısıyla Suriyeli konusunun bu anlamda her harekâtın başlangıcına bir gerekçe yaratılmış olması demek ki önemli.
Şimdi bu açıklamalar sizin de sunumunuzda olmakla beraber Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda herhâlde görüş değiştirdi yani iki gün önceki açıklamasında "Biz mültecilere 40 milyar doları aşan destek verdik. Dünyada az gelişmiş ülkelere veya mültecilere en büyük desteği veren ülke Türkiye'dir." diye devam ediyor ve "Sonuç itibarıyla biz, varil bombalarıyla inleyen yerden kaçan bu insanları asla ve kata teslim etmeyiz." yani "göndermeyiz" demeye çalışıyor. Yani burada hangisi geçerli? Yani bu kadar harekâta temel dayanak yaptığınız Suriyelilerin gönderilmesi gerekçesi olarak sayılan ve 3 harekâta da temel dayanak teşkil eden Suriyelilerin gönderilmesi meselesi var mı yok mu? Yani şimdi, bu hususları bir kere net ortaya koymak lazım. Yani bugün kalktığımızda ya şöyle olmalı, yarın böyle olmalı gibi bir değerlendirme maalesef ki kafa karışıklığına yol açmakta.
Bunun yanı sıra, sınır fiziki güvenlik sistemiyle alakalı açıklamalarda bulundunuz Sayın Bakanım, ben bu konuları önemseyen birisiyim çünkü sınır boylarında gerçekten büyük sıkıntılar yaşayarak oralarda nöbet tutan askerimiz, gençlerimiz. Dolayısıyla artık günümüz teknolojisinde daha uygun koşullarda ve teknolojik imkânlardan yararlanılarak sınır güvenliğinin korunması, sağlanması öncelik olmalı. Bu anlamda da yapılan çalışmalar yerinde çalışmalar olabilir ama öncelikle Suriye sınırının ele alınmasının ne kadar doğru olduğu da belki tartışılabilir çünkü daha zorlu sınır koşulları olan yerlerin öncelenmesi ele alınabilirdi. Çünkü Suriye sınırının çoğunlukla düz alandan ibaret olduğunu hepimiz biliyoruz ama buna rağmen yine de teknolojik imkânlarla sınır güvenliğinin sağlanması çok önemli.
Ancak bilinen, daha doğrusu, ifade edilen bir husus var, onu da yine paylaşmak istiyorum. 1991 yılı Türkiye'de sayısal anlamda terör olaylarının en yüksek olduğu dönemdir çünkü kontrolsüz bir şekilde ülkeye peşmergeler girmişti. Son dönemlerde de yine terör olaylarının çok yüksek olduğunu biliyoruz ve askerimiz bu anlamda da ciddi mücadeleler verdi ve sonuçta sınır boyunda Mehmetçik'imiz nöbet tutarken kapılardan kontrolsüz giren onlarca, yüzlerce, binlerce yabancının bu terör olaylarına etki yaptığını siz de düşünüyor musunuz?
Sayın Bakan, şunu ifade edeyim: Bu mayınlı sahaların temizlenmesiyle ilgili konuyu geçen yıl da gündeme getirmiştiniz ve geçen yıl 50 milyon 649 bin 734 metrekarelik bir sınır sahasının mayınlı sahadan temizlendiğini ifade etmiştiniz. Bu yıl rakamın aşağıya düştüğünü görüyoruz. Şu açıdan önemlidir: Buralar uzun yıllardır kullanılmayan arazilerdir ve özellikle de tarıma kazandırılması gerektiğini düşündüğümüz alanlardır. Gerçekten yıllardır kullanılmamış olan bu alanların tarıma kavuşturulması özellikle önemli. Neredeyse ülkemiz saman ithal eden bir hâle geldi bu dönemde. Bu açıdan büyük önem taşımaktadır diyorum.
Yine, tabii, en çok gündem taşıyan konulardan birisi Tank Palet Fabrikasıyla ilgili bir konu. Bütün konuşmacı arkadaşlarımızın bu konudaki görüşlerine ben de aynen iştirak ediyorum yani burası bizim için öncelikle millî ama bana göre manevi de bir değeri olduğunu ifade ediyorum yani bizim en önemli fabrikamızı bir anlamda "özelleştirme" adıyla yabancıya devrediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
CAVİT ARI (Antalya) - Bitiriyorum Başkan.
Örneğin, ALTAY Millî Tank Projesi kapsamında üretilecek olan 250 adet tankın paletleri bu anlamda nereden temin edilecek ve ALTAY tankının paletleri hâlihazırda tanklarımız için palet üretimi gerçekleştiren bu fabrikadan mı alınacak ve sonuç itibarıyla da alınacaksa Katarlılara bir para ödeyecek miyiz? Bunlar önemli konular bana göre.
İfade etmek istediğim son husus şu Sayın Bakanım: Bir 15 Temmuz vakası yaşandı bu ülkede yani hepimizin rahatsız olduğu ve bundan ülke olarak büyük zararlar gördüğümüz bir olaydı bu süreç ancak bu olay sadece 15 Temmuz günü olan bir olay değil, yıllara dayalı bir görmezliğin sonucuydu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arı, tamamlayalım lütfen.
CAVİT ARI (Antalya) - Tamamlıyorum.
Yani bir tarikata, cemaate mensup bu kadar kişilerin orduya ve hatta sizin en yakınınıza kadar sızmasına göz yumuldu, müsaade edildi ve bunun sonrasında da böyle üzücü bir olay meydana geldi ülkemizde. Hiçbirimiz bu olayı kabul etmiyoruz ve sonuç itibarıyla da ülkemize ciddi zararı olan bir konudur. Bir kere, öyle kabul ediyoruz bu konuyu. Ancak yeni süreçte yani bu ve bugünden sonraki süreçte ordumuzun yapılanma sürecinin tarafsız, siyasetin kesinlikle etkisinde kalmayan bir şekilde, hele hele böyle yapıların etkisinde kalmayan bir şekilde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e yakışır bir ordu hâlinde devam etmesi gerektiğini ifade ediyorum ve hepinize teşekkür ediyorum.