KOMİSYON KONUŞMASI

ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya) - Sayın Başkanım, değerli Komisyon üyelerimiz, Sayın Bakanım, değerli Bakan yardımcıları, Sayın EPDK Başkanımız, çok değerli Nükleer Enerji Düzenleme Kurulu Başkanımız, değerli bürokratlarımız ve basın mensupları; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Türkiye'de şehirleşmenin ve ekonomik kalkınmanın devam etmesiyle enerji ihtiyacı da artmaya devam etmektedir. Türkiye hızlı büyüyen bir ekonomiyken enerji tüketimi buna paralel olarak artan bir trend izliyor. Son yirmi beş yılda Türkiye'nin yıllık birincil enerji tüketimi, 55 milyon ton karşılığı petrolden 155 milyon tona yükselmiştir. Ancak birincil enerji kaynaklarında dışa bağımlılığı yüksek olan Türkiye'miz, yüksek miktarda dış ticaret açığı ve cari işlemler açığına sebep olmaktadır. Dolayısıyla küresel enerji fiyatlarındaki gelişmeler, ülkemizin enerji faturasına ve dış finansman ihtiyacına doğrudan yansırken Türk finansal varlıkları üzerinde ilave baskı oluşturmaktadır. İşte bu nedenlerle Türkiye, enerjide dışa bağımlılığı azaltmak ve millî kaynaklara yönelme konusunda yoğun bir çalışma yapmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarından ve yerli kaynaklardan elektrik üreten santrallere verilen teşviklerin artmasıyla beraber, ülkenin toplam kurulu gücünde de artışlar hızla devam etmektedir.

Fosil yakıtların yirmi otuz yıl ömrü kalmıştır. Bu dikkate alınarak, ülkemizde yenilenebilir enerji üretiminin henüz başlangıç düzeyinde ve gelişmeye açık olması, sektör açısından önemli fırsatlar yaratmaktadır. Eğer kömür rezervlerimizi bu süre içerisinde, yirmi otuz yıl gibi bir süre içerisinde çıkarıp değerlendiremediğimiz zaman, gelecek nesillerin önemli bir servetini de heba etmiş olacağız. O yüzden, enerjide batıdan doğuya doğru bir değişimin söz konusu olması, stratejik konumdaki Türkiye'nin varlığını öne çıkarmaktadır.

Pazarın enerji üretim ve dağıtımında teknoloji kullanımına son derece açık olması, yine gelişime açık bir konudur. Enerji depolama konusunda Hükûmetin teşvik edici, yatırımcının istekli oluşu ayrı bir fırsattır. Enerji teknolojilerine yatırımların hızla artış kaydetmesi önemlidir.

Türkiye'de enerji politikalarının odağında arzın güvenliğini sağlamak ve dışa bağımlılığın azaltılması bulunurken, optimum kaynak çeşitliliğini sağlamak üzere tüm alternatif enerji kaynakları değerlendirilmektedir. Hükûmetin teşvik edici ve düzenleyici rolünün artması, yeni dengeler için büyük önem taşımaktadır. Hükûmetin yerli üretime bakışı ve yanı sıra petrol ve doğal gaz aramalarına yönelik arama çağrısının yansıması, kısa sürede bunların bulunabileceğine dair güçlü kanaatler oluşturmaktadır. Rüzgârda üçte 1, güneşte yarı yarıya düşen teknoloji maliyeti bu alandaki iştahı yüksek tutacak ve yerli üretimle birlikte Türkiye'yi bu alanda ihracat üssü yapabilecektir. EPDK Başkanımızın bugün sunumunda bulunduğu doğal gaz borsası da bunun güzel bir örneğidir.

Dünyada doğal gaz, özellikle LNG lehine ciddi bir eğilim mevcuttur. Otoriteler bu durumu "LNG furyası geliyor." şeklinde açıklamaktadır. Türkiye bu noktada hem depolama kabiliyeti hem de boru hattından kaynaklanan güçlü anlaşmaları çerçevesinde doğal gazda bölgenin kilit ülkesi olabilme şansına yönelik adımları daha fazla atmaktadır. 30 Kasımda İpsala'da Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev'in açılışını yapacağı TANAP Avrupa bağlantısı, yapılan çalışmaların önemli bir göstergesidir.

Türkiye'nin yükselen değeri bor. Dünya rezervinin yüzde 73'üne sahip olan Türkiye'de bilinen bor yatakları Eskişehir Kırka, Kütahya Emet, Balıkesir Bigadiç ve Bursa Kestelek'te bulunmaktadır. Bor, dünyada komplo teorilerine kurban edilemeyecek kadar önemli bir üründür. Dünya bor ürünleri tüketimi yaklaşık 4 milyon tondur. 2018 yılında dünya bor talebinin yaklaşık yüzde 59'u Türkiye tarafından karşılanmıştır. Türkiye'nin rafine bor ürün üretimi kapasitesi 2,7 milyon ton olup 2019 yılı ilk altı ayı itibarıyla 1,18 milyon ton rafine bor ürünleri üretimi gerçekleştirilmiştir. Bor satışları 2018 yılında miktar bazında 2,4 milyon ton ve değer bazında ise 1 milyar 13 milyon doları aşmıştır. Eti Maden'in toplam gelirlerinin yüzde 98'ini ihracat gelirleri oluşturmaktadır. İleri teknoloji bor ürünlerinden biri olan bor karbür ürünün Balıkesir Bandırma'da üretilebilmesi ve teknoloji transferi konusunda çok şükür temel atılmıştır. Yıllık 150 bin ton kapasiteli bor karbür tesisi savunma sanayisinin gelecekteki yerlilik oranına da çok büyük katkılar sağlayacaktır. Bor ürünleri Türkiye'de yüzde 36 cam, yüzde 31 seramik, yüzde 9 temizlik ve deterjan, yüzde 7 tarım, yüzde 4 tutkal ve yüzde 14 payla diğer alanlarda kullanılmaktadır. Çok şükür ki bor konusundaki şehir efsaneleri ve komplo teorileri Bor Enstitüsünün çalışmaları, bor karbür tesisinin temelinin atılması ve BORON markasıyla deterjan üretimiyle her geçen gün azalmaktadır.

Deterjanların çevre kirliliği üzerine etkileri: BORON, çevreci ürün olarak iyi bir deterjan alternatifidir. Deterjan çözeltilerinin topraklara etkileri, sulama suyu kalitesi, sulama hızı, yer altı suyu derinliği, drenaj, toprak geçirgenliği ve organik madde içeriği gibi birtakım faktörler tarafından etkilenmektedir. Yüksek oranda fosfor ihtiva eden deterjan atıkları atık su sistemlerine geçmekte ve çevre için olumsuz etkiler oluşturmaktadır. Bugün kullanılan temizlik ürünlerinin çevreye zararı yüzde 80 civarındayken organik temizlik maddelerinde bu oran yüzde 20 seviyelerine kadar düşmektedir. Toz deterjanın temel maddelerinden birisi olan sodyum polifosfatlar atık sularda yoğun olarak bulundukları zaman ortamda bulunması muhtemel azot bileşiklerinin de yardımıyla gübre etkisi göstermektedir. Bunun sonucunda göllerde ve akıntısı olmayan deniz sularında bitkisel hayatı olumsuz yönde etkileyecek alg ve yosunların büyük boyutlarda artmasına sebep olmaktadır. Deterjanlardaki fosfatlar dünyanın birçok yerinde suların ötrofikasyonuna sebep olmaktadır. Sularda önemli sınırlayıcı besin maddeleri olan aşırı fosfatlar bakteri ve alg gelişimini teşvik edebilir ve balık ölümlerine neden olabilir. Bu yüzden BORON gibi ürünler gelecek nesiller için de önemli bir teminattır.

Sayın Bakanım, borla ilgili BORON ürünlerinin bulunamadığıyla ilgili şikâyetler çok sayıda olmaktadır. Bunun üretimin eksikliğinden mi yoksa ürünlere bazı market zincirlerinin defans göstermesinden mi olduğunu da merak etmeyiz. Bu konuyla ilgili de eminim bir açıklama getireceksinizdir.

Nükleer enerji konusuna gelince, ekonominin önemli bir lokomotifi olan enerjide arz güvenliğinin tahkim edilmesi için yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızın yanı sıra, nükleer enerjiyi de arz portföyümüze dâhil etme zorunluluğumuz bulunmaktadır. Nükleer santraller baz yük santrallerdir ve yedi gün yirmi dört saat iklim ve meteorolojik koşullara bağlı olmaksızın çalışabilirler. Bunun yanında nükleer santrallerin kapasite faktörü yaklaşık yüzde 90 iken işletme ömrü yeni nesil nükleer santrallerde altmış yıldır. Ayrıca, işletme hâlinde sera gazı salınımı yapmaması ve kurulum alanı olarak diğer santrallere göre göre çok daha küçük alanlara ihtiyaç duyulması sebebiyle çevresel etki bakımından oldukça avantajlıdır. Bu kapsamda, Türkiye, nükleer enerji santrallerinde üreteceği elektriği yenilenebilir enerji santrallerinin üreteceği elektrikle değil elektrik üretiminde en yüksek paya sahip olan doğal gaz santrallerinin ürettiği elektrikle ikame etmeyi planlamaktadır.

Ülkemizin nükleer santralleriyle ilgili 2023 programı ilk nükleer santralin elektrik üretimine başlamasıdır.

Dünyada nükleer santraller görünümüne bakıldığında ise 31 ülkede 450 nükleer santralin bulunduğu ve 31 ülkenin içerisinde 10 ülkenin nüfusunun İstanbul'dan az olduğu görülmektedir. Petrol ve doğal gaz zengini ülkelerde dahi nükleer enerji elektrik üretiminde kullanılmaktadır. Dünyada 52 nükleer reaktör inşaatı bulunmaktadır. Bunlar da en fazla nükleer santralinin bulunduğu Amerika'da 2 tane, Fransa'da 1 tane, İngiltere'de 1 tane, Türkiye'de 1 tane, Çin'de 9 ve Birleşik Arap Emirlikleri'nde 4 tane olmak üzere 52 nükleer santral şu anda üretim olarak üretilmektedir.

Bunların içerisinde Fransa hep örnek gösterilir ve dünyada sanayicisine en düşük elektrik fiyatını Fransa sağlamaktadır çünkü on beş yıl sonunda ekonomik bir değere ulaşmakta ve Fransa'nın şu anda 3 ila 4 sent civarında sanayicisine elektrik vermektedir. Bizim nükleer santralimizin de on beş yıl sonunda ilk etapta eleştirilen 12,5 sentlik fiyatın inşallah çok daha ucuz fiyatlara gelecek nesillerimize, gelecek sanayicilerimize daha uygun fiyata elektrik verebileceği anlamına da gelmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(Oturum Başkanlığına Başkan Lütfi Elvan geçti)

BAŞKAN - Sayın Başkan, lütfen tamamlar mısınız.

ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya) - Son bölümde doğal gaz kısmına gelmek istiyorum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde özellikle Doğu Akdeniz'de "Levant" adı verilen bölgede Suriye kıyılarında 3,5 trilyon metreküp doğal gaz ve 1,7 milyar varil civarında petrol rezervi olduğu tahmin edilmektedir. Bizim bu bölgedeki çalışmalarımız özellikle Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni, Yunanistan'ı, Mısır'ı, İtalya'yı ve Fransa'yı rahatsız etmektedir.

Sayın Bakanım, çok değerli Komisyon üyeleri; biz bu ülkeleri rahatsız etmeye devam edeceğiz. Daha düne kadar bir Hora MTA sismik gemisiyle gurur duyuyorduk, Urla'da ben gördüğümde küçük bir balıkçı teknesinden bozmaydı. Bugün hamdolsun ki Fatih gibi, Yavuz gibi büyük sondaj gemilerimiz, Oruç Reis gibi, Barbaros Hayrettin Paşa gibi sismik gemilerimiz vardır ve hepsinin göğsünde de Türk Bayrağı vardır ve onlar sadece gemi değil Türk Bayrağı'nın Doğu Akdeniz'de dalgalanmasının da bir vesilesidir.

Ben size bir soru sormuştum Sayın Bakanım: "Bu gemileri şimdi biz tekrar alabilir miyiz?" diye. Sayın Bakanımız demişti ki: "Bırakın bu gemileri almayı 2 katı fiyatını versek alamayız ve bunları bırakın almayı kiralayamayabiliriz bile." demişti.

Proaktif bir strateji izleyen Enerji Bakanlığımıza da bu konuda teşekkür ediyor ve bütçesinin de ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.