| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı b)Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu c)Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü ç)Türkiye Atom Enerjisi Kurumu d)Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü e)Nükleer Düzenleme Kurumu f)Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü g)Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 22 .11.2019 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, önce bir soru sorarak konuşmama başlamak istiyorum. Bu BOTAŞ iflasa doğru mu gidiyor? Nereden çıkarıyorum bunu? 2019 rakamları yok ama 2018-2017... Mesela, 2018'de kısa vadeli 16 milyar, uzun vadeli 9 milyar borcu var yani varlıkları da var ama ciddi bir şekilde borcu var. Sanki iflasa doğru gidiyor. Bu yetmiyormuş gibi Sayın Hazine ve Maliye Bakanı BOTAŞ'a birtakım şeyler yüklüyor. Sadece BOTAŞ'a değil, herhâlde BOTAŞ üzerinden yapacaktır, Varlık Fonu'na yüklüyor. "Petrokimya, madencilik, yerli kaynaklardan enerji üretimi projelerinde özel sektör ve yabancı sermaye iş birliğine dayanan sıfırdan yatırım projelerini yapacağız." deniliyor. Aslında BOTAŞ'ın içinde olduğu durum enerji sektörümüzün, özellikle elektriğin yaşamış olduğu krizi de ortaya koyuyor. Nereden kaynaklanıyor bu? Siz çok açık bileceksiniz. BOTAŞ'ın müşterileri batmak üzere, para kazanamıyorlar, üretemiyorlar, sıkıntıdalar, kredileri de zaten batmış dolayısıyla ödeyemediklerinden dolayı BOTAŞ' da borçlarını ödeyemiyor, çok açık, net. Değerli arkadaşlar, sadece Varlık Fonu değil, yine buradan geçen bir kanun maddesi, Hazine de artık şirketlere ortak olabiliyor, batık şirketleri kurtarabiliyor. Bunun anlamı şu: Biz bir taraftan KİT'lerden kurtulalım, KİT'ler şöyle verimsiz, böyle falan derken Varlık Fonu ve Hazine üzerinden yeni KİT'ler mi oluşturuyoruz diye bir soru duruyor. Bu soru kalsın.
Sayın Bakan, değerli arkadaşlarım; enerji kredileriyle ilgili tartışmaları biliyorsunuz, enerji sektörünün kredileriyle ilgili tartışmaları biliyorsunuz. İşte 12-13 milyar dolar ödenemeyen kredisinin bulunduğu, bunların yapılandırılması ne zaman, nasıl yapılandırılacak falan tartışılırken bir anda biliyorsunuz 46 milyar kredisinin zarar yazılması geldi. Yani ne demek yani bu zarara yazılma, nasıl karşılanacak bu para? Bankalar mı karşılayacaklar bunu? Eğer bankalar bu parayı karşılayacaklarsa yani çok yakın zamanda ciddi bir 2002'ye benzer bir banka, finanstan kaynaklanan kriz gelir. Türkiye'nin bunu taşıması mümkün değil. Çok açık ki bunların Hazine karşılayacak, öyle görünüyor, yani bunlar hepimize yazılıyor gibi geliyor bana. Başka bir şey varsa tabii Sayın Bakanımız "Hayır, Hazine falan karşılamayacak, bu para gökten yağacak, bir yerden gelecek." diyebilirler. Onu bilemiyorum yani nasıl şey yapacaklarını bilemiyorum ama benim bildiğim gördüğüm bu parayı maalesef ve maalesef hepimiz karşılayacağız. Nereden kaynaklandı bu şey, onu biraz sonra anlatmaya çalışacağım. Bizden kaynaklandı. "Bizden" derken karar vericilerden kaynaklandı, plansız bir şekilde enerji sektöründe yapmış oldukları, açmış oldukları yolda insanlar ilerledi ve bu kriz ortaya çıktı yoksa hiç kimse batacağını bile bile bir işin içine girmez.
Sayın Bakanım, geçen gün burada bütün bu söylediğimle yani enerji sektöründeki krizle ilgili bir şey söylediniz geçen gün, bir açıklama yaptınız. Bugünkü konuşmanızda bir cümle olarak geçti. Dediniz ki: "Hamdolsun, bu yılın ilk on ayında yerli ve yenilenebilir enerjiden elektrik üretim payımız rekor kırarak yüzde 64 oldu. Bu rakamın yüzde 46'sı yenilenebilir enerjiden geliyor. Burada en sevindirici husus da bu ortalamanın her ay inişli çıkışlı değil, düzenli bir seyir hâlinde devam etmesi." Keşke birkaç sene sonra her yıl düzenli bir seyir hâlinde devam etmesi diye diyebilirsiniz. Baktım, nereden kaynaklanıyor bu? Çok merak ettim, tüm konuşma metni falan da şey yapıldı, dün akşam çok uğraştım, bilenlere sordum, aradım sordum. Evet, bunun temel kaynağı doğal gazla ilgili, doğal gaz kullanımında ciddi bir düşme oldu. 2018'de 59 -milyon metreküp mü, siz söyleyin birimini- ben pratik söyleyeyim: 59'dan 28'e düşmüş. Diğer alanlarda da büyük şeyler var ama doğal gaz kullanmıyor. Ne güzel değil mi, dışa bağımlı olmayacağız. Ama öyle değil değerli arkadaşlar, doğal gazın kullanılmamasının bedelini çoktan zaten Hazineye sizin vergilerinizle yazdılar geçmişte bunlara teşvik ettiler "Bir sürü sanayicimiz, inşaat sektörü burada para yağacak, Türkiye büyüyor, acayip bir elektrik ihtiyacı var." Hükûmetin planlamaları olmaması, öngörüsünün olmaması, geleceğe projeksiyon yapamamasından kaynaklandı. İnsanlar varlarını yoklarını sattılar gittiler özelleştirmelerden aldılar termikleri, doğal gaz santrali kurdular. Çok önemli holdinglerimiz, isimlerimiz, markalarımız var, ilk iki markadan biri buradan gidiyor, Sabancı -ismini de söylüyorum- yatırım yaptılar. Şimdi ciddi bir şekilde verilen garantiler de öyle çok fiyat garantisi falan değildi, piyasaya dayanamıyorlar, dolayısıyla elektrik üretemiyorlar, borçlarını ödeyemiyorlar, o borçlarının tamamı bize geliyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, nereden kaynaklandı, ne oldu Türkiye'de de böylesine bir krize girdik? O tamamen sizin uygulamış olduğunuz ekonomik politikalardan geldi. Aslında sizden değil, daha önceden başlandı ama oradan şey yapalım, biz sizden alalım. Bakın, Türkiye bu işleri yaparken, bu yatırımları yaparken bunların yerindeliğini, fizibiletisini filan ciddi bir şekilde araştırmadı arkadaşlar; işte, şu kadar teşvik ediyoruz, şu kadar kredi alınıyor, bunlar nasıl ödenebilecek, Türkiye büyümeye devam edecek mi, etmeyecek mi? "Efendim, büyüyorduk yüzde 7 filan ama, işte, hainler dışarıdan, dolar molar saldırdı." Hayır, böyle bir bahane... Ülkeyi yöneten bir siyasi iktidarın, on sekiz seneden beri yöneten siyasi iktidarın bu şekilde bahaneler ortaya koyması mümkün değil çünkü 40-50 milyar dolarlardan söz ediyoruz değerli arkadaşlarım. Nerelerden kısarak bu borçları karşılayacağız bilemiyorum.
Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, 2009'dan önce Sayın Bakanımız "Şimdi yüzde 64 yerli olduk." filan diyor ama 2009'dan önce biliyorsunuz Türkiye'de "TEK" diye bir şey vardı ve Türkiye'nin en büyük şirketlerinden biriydi Türk Elektrik Kurumu. Daha sonra ikiye ayrıldı biliyorsunuz; Elektrik Üretim ve Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi diye dağıldı. AKP iktidarı devraldığında, 2002 yılında toplam elektrik üretiminin yüzde 60'ını kamu şirketleri yapıyordu değerli arkadaşlarım. Şimdi ise bu, yüzde 15'e düşmüş vaziyettedir.
Şimdi, bir sürü yatırım yapıldı, değişik alanlarda yatırım yapıldı; kimisi yenilenebilir kaynaklar ama kimisi de dışarıya bağımlı doğal gaz ve Türkiye'de bir kurulu güç oluşturuldu. Şu anda yaşamış olduğumuz krizin temelinde bu var. Kurulu gücü karşılayacak bir tüketim maalesef yok, öyle bir büyüme de yok. İnsanlar engellenmedi, teşvik edildi. Dünya kadar teşvikler verildi -bir de onun maliyeti var; o maliyetlerin hepsini de millet ödeyecek- ama bu kurulu gücün yani kapasitesinin kullanılmaması ciddi bir atıl kapasite problemi ortaya çıkarmıştır.
Türkiye elektrik üretimi yapsın diye, tasarruf sağlayacağız mağlayacağız diye yaz saati uygulaması getirdiniz. Hatırlar mısınız, burada bir düzenleme yaptık. O zaman Enerji Bakanıydı şu andaki Hazine ve Maliye Bakanı; dedi ki: "Biz tasarruf için bunu yapıyoruz." Tam tersi, harcama artsın diye bunu yapmıştık. Sonucu ne yansıdı biliyor musunuz? Şimdi, bir haftalık tatil oldu ya, çocuklara mikrofon tutuyor: "Ne yapacaksın bu bir haftada?" diyor. 5 çocuktan 4'ü diyor ki: "Uyuyacağım." Ne zulmettiniz çocuklara ya! Yani şu paraları toplayalım diye, şu yandaşlara birtakım şeyler aktaralım diye çocuklara ne zulmettiniz! Ne zalimsiniz siz değerli arkadaşlarım.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Ne yapsak sana yaranamıyoruz ya!
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Şimdi bu dışa bağımlılık konusunda Sayın Bakan bir rakam verdi, yüzde 64, çok önemli. Bu açıklamayı yapmasını çok anlamlı buluyorum bütçeden önce, bana göre bu milleti -tabii, kandırma, yalan söyleme filan, bu kelimeler olmuyor ama yanıltma, en azından hafif bir şeyle söylüyorum- yanılttınız. Onun için "yıllara göre" dedim. Bakın değerli arkadaşlarım, bu sene, belki seneye de bu şekildeki tablo ortaya çıkacak ama ondan sonra...
BAŞKAN -Lütfen toparlayalım Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Toparlıyorum.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Aşmış artık, toparlayamıyor. Ne desek eleştiriyor.
BAŞKAN - Sayın Çelebi, lütfen.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - ...2023'te çok ciddi bir şekilde nükleer enerji devreye girecek diyorsunuz ve nasıl girecek Sayın Bakanım? Oraya verdiğiniz garanti nedir? Kilovat saati kaç kuruş olacak değerli arkadaşlar? 12 sent mi, 13 sent mi olacak? Ve yarısını almak zorundasınız. Ne olacak peki, kullanmayacak mısınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, bir dakika daha söz vereyim efendim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir dakika daha.
Kullanmayacak mısınız bu kapasiteyi? Kullanmak zorundasınız. Nükleer enerjinin dünya kadar eleştirilebilecek tarafları var ama sadece bu tarafını söyleyip geçeyim.
Birkaç kelime de ben söylemeden olmaz, HES'lerle ilgili söyleyeceğim. "HES'ler" derken bu ırmak tipi, nehir tipi HES'leri şey yapacağım değerli arkadaşlar.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Öncekileri kim söyledi?
BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale etmeyin.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Bakanım, bütün istatistiklerde bu HES'lerin katkısı var. "Türkiye ne kadar elektrik üretiyor?" katkıları var ama ayrılmamış yani. Nehir tipi, bazıları "boru tipi" diyor buna, bunlardan ne kadar üretiliyor? Hele hele Karadeniz'de bunlar ne kadar üretiyor? Yüzde 1'i, 1,5'u. Daha evvel size anlattım, yüzde 1-1,5 için bu ülkenin en büyük zenginlikleri yok ediliyor değerli arkadaşlarım. Bakın, zamanımız yok, Sayın Başkan da sözümü az sonra kesecek.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Ağlamana gerek yok.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Gülmeyin, gülmeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bak, yine kesti başkan!
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Her gün konuşuyorsun.
BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale etmeyin lütfen.
Buyurun.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Türkiye HES'lere yatırmış olduğu paranın onda 1'ini kayıp kaçakları önlemek için harcasa, iletim şeylerine harcasa Karadeniz'in bu vadileri, ırmakları şey kalır.
Değerli arkadaşlarım, ya, boruya hapsediyoruz suyu; kuşu, kurdu, karıncayı mahrum ediyoruz. Bir de ne yapıyorlar biliyor musunuz, yeşil çevreciler ya? O boruları yeşile boyuyorlar. Ya, ne kurnazsınız ya, yeşile boyuyorlar o boruları ya, beton boruları yeşile boyuyorlar değerli arkadaşlar, çevreden anladıkları da bu. Çevre yatırımı da 10 liralık yeşil boya.
Teşekkür ederim.