KOMİSYON KONUŞMASI

MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tümü üzerindeki görüşlerimi ifade ederken de bu maddeye değinmiştim, biraz daha konuşmamızda fayda var.

Bir kere, tabii, bir askerî yargıya bir kurul mantığıyla yaklaşmayı çok olumlu buluyoruz ama gönlümüzden geçen de şu: Bu kurulu askerî yargıya dâhil ederken evrensel standartlara uygun olsun ve adli ve idari yargıda çektiğimiz sıkıntıları çekmeyelim, tartışmaları da yaşamayalım, bunu düşünüyorduk.

Şimdi, 32'nci maddenin birinci fıkrası "Mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre askerî hâkimler kurulu kurulmuştur." Çok güzel, Anayasa'daki ifade yansıtılmış, altına hepimizin imza atacağı bir fıkra. Peki, ne demek bağımsızlık ve hâkimlik teminatı? Efendim, Yargıçlar Bildirisi, Venedik Komisyonu "Bu yargı konseylerini olabildiğince yürütmeden uzak tutun, harici ve kurum içi müdahalelerden uzak tutun." diyor. Bu ne demek? Mesleğe kabul ederken, terfi ettirirken, maaşını verirken, disiplin cezası uygularken ve görevden uzaklaştırırken yürütmenin herhangi bir müdahalesi olmasın.

Peki, şimdi maddeyi inceleyelim:

Bir: Hâkimlik teminatını bağımsızlık üzerine kurduk. Hemen aşağıdaki fıkrada diyoruz ki: "Askerî hâkimler kurulu Millî Savunma Bakanıyla, Millî Savunma Bakanının teklifiyle, Başbakanın onayıyla birinci sınıf askerî hâkimlerin arasından seçilen 4 üyeden oluşur." Bitti, yazmış olduğumuz maddenin bütün esprisi, bütün fonksiyonu gitti; dakika bir, gol bir. Nerede yürütmeden uzaklık? Hâkim ve Savcılar Yüksek Kuruluna Adalet Bakanı giriyor diye Batı'dan sürekli tenkit yiyoruz, müsteşar giriyor, Bakan giriyor diye. Ha, ben şimdi Sayın Bakanın şeyine katılıyorum, esasında sorunumuz şu: Yani, bir kurula Millî Savunma Bakanının, Adalet Bakanının girmesi sorun değil ama bizim memlekette bu güven unsurunu biz zedelemişiz, zemin kaymış. Obama seçiyor yargıçları, hiç kimse de koskoca Amerika'da itiraz etmiyor. Kraliçe seçiyor, bilmem nerede Parlamento seçiyor, hiç kimsenin gıkı çıkmıyor ama gel gör ki Türkiye'de bir siyasi kimliği olan kişi bir yüksek yargıç seçtiği zaman hepimiz eleştiriyoruz. Ha, bu tercih de yerinde oluyor mu, olmuyor mu? Olmuyor işte, sorun bu. En son HSYK'ya seçilen, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından seçilen üyeler hakikaten kimin içine sindi bilmiyorum ben. Yani, bu kadar, yüksek kurula seçilecek değerli üyelerin daha kabule şayan olması lazım, problemimiz bu. Yani, siyasetçi birbirine güvenmiyor, toplum da birbirine güvenmiyor. Keşke şey olsa, yani seçilen kişi hakkında herkes mutmain olsa "Evet, doğrudur, bu yüksek yargıç hakikaten adaleti yerine getirir, şey yapmaz." dense ama bunu göremiyoruz. Bir yere, Yargıtaya bir üye seçildiği zaman, Anayasa Mahkemesine bir üye seçildiği zaman "Ya, bu adam kimdir, nedir, kime yakındır, hangi takımı tutar?" buraya kadar gidiyor iş. Ona bakmayacaksın, bu yargıç önüne dosya geldiği zaman vicdanına, Allah korkusuna ve mağduriyet yaratmama konusunda karar vermesi lazım. Yani, bu, Türk siyasetinin gerçekten benim de ıstırap duyduğum çok önemli bir sorunu. Yani siyasetçiye güvenmeme noktasında büyük bir hastalık var, ha bunu gidermek yine siyasetin kendi görevi. Yani o zaman seçeceğimiz yüksek yargı üyesine veyahut da başka makamlara insanları seçtiğimiz zaman, toplumdan bize bu şekilde olumsuz geri dönüş olmasın.

Efendim, şimdi, buraya bir seçim mekanizması konulması gerekir diyorum yani bu uluslararası standartlar da bunu şey yapıyor. Yani, bir de farklı kaynaktan gelmesi lazım şeyler Sayın Bakanım yani burada HSYK'da olduğu gibi, kürsüde çalışan, yüksek yargıda olan bir farklı kompozisyon olması lazım ki herkesin derdini bilebilsin. Yani, burada denilebilir ki "2 üyesi yüksek yargıdan, askerî yargıdan, 2 üyesi kürsüden olan hâkimlerimizden" böyle bir kategori, kaynak çeşitliliği yaratabiliriz yani ne düşünüyorsunuz diye sorarsanız, bu önemli. Yani, evet, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendine has disiplin sistemi var, çok kritik mahremiyeti olan güzide bir kuruluşumuz ama yani Allah için de şunu düşünüyoruz: "Ya, bir askerî savcı bir muvazzaf kuvvet komutanı hakkında çekinmeden dava açabilmesi lazım Sayın Bakanım. Benim anladığım, yargı bağımsızlığı ve teminatı budur. Hiç gözünün yaşına bakmadan, eğer suç şüphesi ciddiyse, deliller ciddiyse bir askerî hâkim ya da savcı kuvvet komutanı hakkında, isterse kendi sınıfının, kendi kuvvet komutanı olsun dava açabilecek yargısal cesareti gösterdiği gün sivilde de askerîyede de biz bu işi halletmiş oluruz.

Şimdi, burada bazı çıkması gereken fıkralar var şimdi Sayın Başkanım. "Askerî Hâkimler Kurulu, kanunlarla verilen görevlerini yerine getirirken ve yetkilerini kullanırken bağımsızdır. Hiçbir organ, makam, mercii veya kişi kurula emir ve talimat veremez." Bence bu lüzumsuz, lüzumsuz bu. Zaten yukarıda demişsin "...mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev yapar." diye. Aşağıdaki madde: "...mahkemelerin bağımsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarını gözeterek adalet, tarafsızlık, doğruluk ve dürüstlük, tutarlılık, eşitlik, ehliyet ve liyakat ilkeleri çerçevesinde görev yapar." Bu da lüzumsuz bence. Bu fıkrayı buraya yazmaya hiç gerek yok yani.

Kurum konusundaki hassasiyetimiz önemli yani belki bugün değil ama beş sene, on sene sonra inşallah bütün yargı kurumlarımız bu şeffaflığa, yargısal cesarete kavuşur.

Teşekkür ediyorum.