| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Adalet Bakanlığı b)Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu c)Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı ç)Anayasa Mahkemesi d)Yargıtay e)Danıştay f)Hâkimler ve Savcılar Kurulu g)Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ğ)Kişisel Verileri Koruma Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 25 .11.2019 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önce, iktidar partisi ve -MHP'yi de iktidar partisi sayıyorum ben- ortakları, milletvekilleri Sayın Bakana sürekli yasal düzenlemeler yapması şeklinde taleplerde bulunuyorlar. Değerli arkadaşlar, sistem değişti, siz değiştirdiniz. Artık yasa tekliflerini milletvekilleri hazırlıyor, onu hatırlatırım.
Arkadaşlar, Yüksek Seçim Kurulu, aslında bir yargı organı, seçimleri yapıyor ama bir yargı organı ama Anayasa'mızda "Yargı" başlığı altında geçmiyor; daha başka, 79'uncu maddede "Seçimlerin genel yönetim ve denetimi" başlığı altında yazıyor, çok önemli bir kurum, tarihine falan girmek istemiyorum. 1950'de Demokrat Parti ve CHP'lilerin anlaşarak hazırlamaları ve 1950 seçimlerinin sağlıklı bir şekilde yapılması Türkiye demokrasisi için çok önemli, tarihî anlamı olan bir durumdur. Bu Yüksek Seçim Kurulu sizin döneminizde -birçok kurul ve kurumda olduğu gibi- çok ciddi hasarlar aldı ve sonunda geldi, 6 Mayıs 2019 Yüksek Seçim Kurulu darbesi yaptı. "Efendim, bu darbedir, değildir, şöyledir böyledir." tartışabilirsiniz, silah falan kullanmadı ama bana göre daha vahim bir şey yaptı: Yetkisini kullanarak, gitti, seçimi iptal etti. Nasıl iptal etti? İşte, sudan sebeplerle. Mesela, burada Kişisel Verileri Koruma Kurumunun bütçesini de görüşüyoruz. Şimdi, buradaki Kişisel Verileri Koruma Kurumu bütçesi... Yüksek Seçim Kurulu, AK PARTİ'ye o dönem nasıl oldu da cezaevinde bulunan hükümlülerin kimliklerinin listesini, bilgilerini verdiniz? Yani düpedüz anayasal bir suç işlediniz. Ha daha evvel söyledim, yine söylüyorum: Değerli arkadaşlar, siyasi filan şeylerdir ama bürokratlar da kanunsuz bir şeyi yerine getiriyorlarsa bunun hesabını mahkemeler karşısında verirler; bugün vermezler, yarın verirler, vereceklerdir yani bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Şimdi, bu bütçe burada görüşülmüyor, mesela Yargıtay, Danıştay, Sayıştay görüşülüyor, "Onlar bağımlıdır, değildir. Yüksek yargı nasıl bağımsızdır?" diye tartıştık ama Yüksek Seçim Kuruluyla ilgili de böyle bir problem var, bunu size hatırlatıyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan; Türkiye'de ifade özgürlüğüyle ilgili çok ciddi problemler olduğunu hepimiz biliyoruz. "Nereden biliyorsunuz?" falan diye arkadaşlar hemen şey yapmasınlar; biliyoruz, işte, bu sebepten dolayı siz milletvekilleri yargı paketleri hazırlıyorsunuz, Bakanlık falan hazırlamıyor, sistem değişti biliyorsunuz. En son Demirtaş kararı var, Demirtaş'ın, yaptığı bir konuşma dolayısıyla ifade özgürlüğü engellendi, 10'uncu maddeye aykırı olarak ihlal edildi hakları diye ceza ödedi. Aynı şeyle yargılanıyordu Sayın Fikret Başkaya, söylediği benzer bir cümleden dolayı yargılanıyordu, sizin çıkardığınız birinci yargı paketinden dolayı -herhâlde, ona bağladım- ya da AİHM'in bu kararından dolayı Başkaya Hoca beraat etti arkadaşlar; ilgilenenlere bilgi olarak da sunalım.
Değerli arkadaşlar, AİHM'in istatistiklerine bakın, ifade özgürlüğünün ihlali dolayısıyla en çok davanın açıldığı ülke Türkiye ve bu şekilde çok yüksek miktarda ceza da ödüyoruz, ödemeye devam ediyoruz. Bakın, değerli arkadaşlarım, ifade özgürlüğünün -bunu herkes biliyor ama tekrarlamakta fayda var- sınırları vardır elbette ama çok açık, net yani Anayasa, uluslararası belgeler, AİHM kararları bunu çok açık bir şekilde ortaya koyuyor: Şiddete teşvik, nefret söylemi ya da kişilik haklarına saldırı. Bunların dışında kimi ne kadar rahatsız ederse etsin, şu grubu şöyle rahatsız edebilir, bu grubu böyle rahatsız edebilir, çok serttir, yaralayıcıdır; bunlar hiçbir şekilde ifade özgürlüğünün engeli olamaz. Niye böyle bir şey öngörülüyor? Çünkü demokraside hakikat, hakikat derken, insanların üzerine amel edecekleri hakikat yine insanlar tarafından konuşularak, tartışılarak ortaya çıkarılıyor. İfade özgürlüğünün olmadığı bir yerde hakikatlerin bu şekilde ortaya çıkarılma şansı yoktur çünkü baskı altında insanlar kendilerini sağlıklı bir şekilde ifade edemiyorlar.
Değerli arkadaşlarım, Hükûmet bunun farkında. Hükûmet bunun farkında olduğu için işte, yargı reformu stratejileri hazırlıyor, birinci yargı paketini hazırladı, çıktı birinci yargı paketi, ikinci yargı paketi çıkacak. Birinci yargı paketini fazla konuşmuyoruz falan arkadaşlar ama son derece radikal değişiklikler yaptılar birinci yargı paketinde, ciddi, çok radikal değişiklikler var. Şimdi burada saymayayım, herkes biliyor, Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçtiğine göre herkes bunları biliyor. Bunun neticesinde cezaevinden insanlar da çıktı. Biliyorsunuz, bunun çok önemli maddelerinden bir tanesi, Ceza Kanunu'ndan hüküm giyenlerin Yargıtaya gitmesi gerektiği, istinafın onaylamasının yetmediği şeklinde bir düzenleme yaptılar ve sanıyorum, 2 binin üstünde -tam bilemiyorum sayısını- düşünce ve ifade özgürlüğü dolayısıyla içeride yatan insan çıktı ve bunların bir kısmı PKK terörüyle, bir kısmı FETÖ'yle suçlanıyordu falan. Suçlanıyordu, demek ki öyle değilmiş, düzenleme bu şekilde yapıldığı için böyle değilmiş.
Şimdi, "Bu düzenlemeleri biz çok geniş istişareler sonucunda ortaya çıkardık." dediniz Sayın Bakan, geniş istişarelerle değilmiş. Bakın, ben sanıyorum ki ikinci, üçüncü yargı paketlerinde birinci yargı paketinde yaptığınız düzenlemelerden bazılarını tekrar gelip düzelteceksiniz diye düşünüyorum. Niye böyle düşünüyorum? Çünkü bu düzenlemelerin Anayasa Mahkemesine gidip gitmemeyle ilgili sonucun alınmasını daha da uzattığını gösteriyor, böyle eleştiriler var. Biliyorsunuz, Hükûmet cenahından da bu tip eleştiriler geldi. Dolayısıyla geniş istişareler yapılmadı. Yapın geniş istişareler. Doğru yapacağınız her şeyde muhalefet olarak -en azından CHP adına söylüyorum- sizin yanınızda olacağımızdan hiçbir şüpheniz olmasın.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin yargı sistemindeki ya da Türkiye'deki en ciddi problemlerden bir tanesi cezasızlık. Özellikle, devlet görevlilerinin işlediği ya da işlediği iddia edilen suçlarla ilgili ciddi cezasızlık problemi, işkence suçunda bile cezasızlık problemi var. Bir tane örnek var elimde: Van Gevaş'ta ortaya çıkan bir olay var. Biliyorsunuz, orada bir ramazan günü bir bombalama yapıldı --çok şükür kimse ölmedi- daha sonra, 3 tane adam yakalandı. Vali "Failleri yakaladık." diye açıkladı. Ondan sonra, yargılama süreci filan derken birtakım işkence görüntüleri ortaya çıktı, soruşturma açıldı.
Değerli arkadaşlarım, böyle bağlantılı bir şekilde öyle işledi ki cezasızlık. Kamera görüntülerini inceleyen bütün kurumlar "Görüntüler net değil." diyor. Ben bile görüyorum, basına bir kısmı yansıdı, "Net değil." diye ifade ettiler, Adli Tıp bu şekilde ifade etti, öbürü bu şekilde "Sesi tanımadık." "O değildir." "Benziyordur..." tek bir kişi yargılandı. En son tekrar bilirkişiye gitti, tekrar bilirkişi, Jandarma kriminal filan, o da dedi ki: "Çok net değil bu görüntü, bu polis olup olmadığı..."
Sayın Bakan, bu yargılama sonucunda işkence sabit, fail yok. Bu, böyle devam edemez.
"Sıfır işkence" falan hikâye, arkadaşlar. Her gün, her yerde kamu görevlileri tarafından -bakın, suç işliyor falan demiyorum- böyle iddialar var. Dolayısıyla biz bu iddiaları cezalandıracağız. Yarın senin çocuğuna olabilir karakolda, öbür gün öbürüne olabilir, bunların...
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Yorum yapmaya gerek yok. Yorum yapıyorsun.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yorum yapacağım tabii, niye yorum yapmayayım?
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, lütfen...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bunlar çok ciddi konular.
SALİH CORA (Trabzon) - Dava dosyası elimde, burada.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu memlekette "işkenceci Raci Tetik" diye bir şey geçmiştir tarihte, cezasız bir şekilde gitmiştir adam. 12 Eylülde sağcısını, solcusunu Mamak'ta dünya kadar insanı işkenceden geçirmiştir ve tertemiz gitmiştir ve devlet töreniyle de toprağa verilmiştir değerli arkadaşlarım.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuyla ilgili de birkaç söyleyeyim değerli arkadaşlarım. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu daha evvel İnsan Hakları Kurumu olarak çok iyi bir şekilde seçimle gelen bir kuruldu ve başına da İbrahim hoca getirilmişti, bu lağvedildi, devlete bağlı bir kurum hâline getirildi. Dolayısıyla bu şekildeki kurumlara boşa maaş veriyoruz, boşa bütçeden para ayırıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen tamamlayalım.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Devletin böyle kurumları olmaz, bunlar sivil kurumlar olur değerli arkadaşlarım.
Yargı etiğiyle ilgili birkaç cümle söyleyeyim de kapatalım değerli arkadaşlarım.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu "Türk Yargı Etiği Bildirgesi" diye bir bildirge yayımladı. Çok güzel şeyler yazıyor, yargı etiği çok önemli, gerekli ama Türkiye'de yargıya kimse güvenmiyor. Yargıtay Başkanı dedi ki: "Yargıya güven yüzde 70'lerden yüzde 30'lara düştü." Niye düştü? Bu sebeplerden dolayı düştü değerli arkadaşlarım. Bir tane savcı çıktı "'Hayır' verenler PKK'lıdır, teröristtir." dedi. Soruşturma açıldı, ne kadar ceza aldı, biliyor musunuz değerli arkadaşlar? İki gün maaştan kesme. Başsavcı vekili böyle bir suç işledi. "'Hayır' oyu kullananlar -kullanılabilir; demokrasiye, her şeye müdahale etti- PKK ile terörle eştir."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlarım, bu çok vahim bir durumdur. Bu insana iki gün maaş kesme cezası verildi.
Sayın Bakanım, onun için, konuştuğunuz, yaptığınız reformların filan çok fazla anlamı yok.
Bir cümle daha: Cezaevlerinde çocuklar var. Bakın, raporlar yazılmış. Türkiye'de çocuk tutuklu ve hükümlülerin büyük çoğunluğunun, yarısından fazlasının büyük cezaevlerinde kaldığını söylüyor. Ben cezaevi hekimliği yaptım, o çocuklara orada nasıl davranıldığını falan biliyorum, tecavüzler filan, dünya kadar olaylar var ortaya çıkmış. Bu konuyu düzeltmeniz gerekiyor.
Bir de anneler var. Sanıyorum, bu annelerle ilgili bir düzeltme yapacaksınız, evde çekecekler. Anne, ne olursa olsun, çocuğuyla beraber, 6 aylık, sekiz aylık, 10 aylık, sanıyorum 700 civarında çocuk şu anda cezaevlerinde. Bunlar yakışmaz bize. Sayın Bakanım, bu işleri bir yoluna koymak gerekiyor.
Çok problem var ama bu kadar zaman içinde...
Teşekkür ediyorum.