| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Adalet Bakanlığı b)Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu c)Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı ç)Anayasa Mahkemesi d)Yargıtay e)Danıştay f)Hâkimler ve Savcılar Kurulu g)Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ğ)Kişisel Verileri Koruma Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 25 .11.2019 |
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, yüksek yargı organlarının çok değerli temsilcileri, değerli milletvekilleri; şu ana kadar aslında söylenecek birçok şey söylendi, dile getirildi. Birkaç konuya ben de dikkatinizi çekmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, toplum gergin. İnsanımız sokağa çıktığında güler yüz ve bir günaydın, bir merhaba demekten bile sakınan, karşısına çıkan herkesten korku ve endişe içerisinde "Bana kendisinden zarar gelir mi?" endişesiyle, sokakta, çarşıda, pazarda, işte, her yerde böyle bir toplum olduk maalesef. Sosyal, kültürel yozlaşma, bir yandan toplumsal barış ve huzurun yitirilmiş olması, bir yandan, tabii, yaşanmışlıklar, hele hele bu son dönemlerde yaşanmışlıklar, adalete olan güvensizlik duygusu ise yargı yerine, "Yargı nasıl olsa bağımsız değil, ben kendim infazını yapayım." diyen bir hâle gelmiş durumda ve bu da suç oranını doğal olarak çok üst düzeye çıkarmış durumda. Bakın, yargının bağımsız olmadığı Sosyal Demokrasi Vakfının bir anketi sonucu, 14 Haziranda 600 katılımcıyla uyguladığı bir ankette, Yargı Bağımsızlığı ve Yargıya Güven Araştırmasının anketine göre yargının bağımsız olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 34. Yani bu toplumda toplumun yüzde 34'ü. Kaldı ki AK PARTİ seçmenlerinin yüzde 26,2'si Türkiye'de yargının bağımsız olmadığını düşünüyor. Yani, böyle bir yargıya, hukuka güven duygusunda bir zedelenme var. Tabii, bunun sonucunda suç da ve suçlunun caydırılması ve ıslah konusu da bir sorun hâline geliyor. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 31 Eylül 2019 tarihli verilerine göre 355 ceza infaz kurumu var, 220.230 kapasiteye sahip. Ancak şu anda beş yıl içerisinde yapımı tamamlanacak olan 113 ceza infaz kurumunun 72 bin kapasitesi, yapımı planlanan 67 ceza infaz kurumunun da 44.836 kapasitesiyle 337.714'lük bir kapasite hedefleniyor. 2002 yılında 59 bin tutuklu ve hükümlü vardı, şu anda 258.660 ve cezaevindeki doluluk oranı da yüzde 121. 2002 yılından şu ana kadar fuhuş, yüzde 800'lere varan oranda uyuşturucu bağımlılığı, yüzde 700'lere, çocuklara cinsel istismar yüzde 400'lerin üzerinde, adam öldürme yüzde 300'lere varan oranlarda, boşanma yüzde 40'a varan oranda artış gösterdi. Dolayısıyla burada şapkamızı önümüze koyup düşünüp taşınıp bir şey yapmak gerekiyor. Öncelikle toplumun yargıya güven duygusunu pekiştirecek ve bunu sağlayacak olan da hukukun üstünlüğü, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığını tesis etmek gerekiyor.
Ayrı bir konuya değinmek istiyorum: Değerli arkadaşlar, bakın, bu Milletvekili Seçimi Kanunu'nda -ve aynı zamanda Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 298 numaralı Kanun gereği- biliyorsunuz, "hâkimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları, yüksek öğretim kurumlarındaki öğretim elemanları" diye sayar. Bunların "Görevlerinden istifa ettikleri takdirde belediye başkanlığı, milletvekilliği, diğer mali, idari birimlerinde görev talebinde bulunabilirler." der. Bu söz konusu Seçimlerin Temel Hükümleri Hakkındaki Kanun'un ek madde 7'sinde şöyle bir ifade var, tabii ki bunu da hepimiz gayet iyi biliyoruz: "Yüksek mahkeme üyeleri, hâkimler, savcılar ve bu meslekten sayılanlar ile subay ve astsubaylar hariç olmak üzere" der. Yani burada, bunun ruhunda şu var: Bu sınıfta olan kamu çalışanları, aday olduktan sonra, artık siyasi kimliklerini ifade etmiş oldukları için tekrar görevlerine geri dönemez. Doğrudur, katılıyorum; yargı mensubunun veya ordu mensubunun siyasi kimliği eğer ifşa olduysa, ortaya çıktıysa yeniden yargıda bağımsız kalması ruhuna aykırı olduğu için doğru bir uygulamadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Sındır, lütfen tamamlayın.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Anayasa Mahkemesinin de zaten bu konuda kararları var. Ama biz ne yaptık? Biz Mart 2018'de toplamda 113 -Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili adayı olmuş; belediye başkan aday adayı olmuş; ilçe yönetimi, il yönetimi kurucuları olmuş, vesaire- avukatı aldık, hâkim ve savcı yaptık. Eğer az önce bahsettiğim ruh, siyasi kimlik, geçmişte bir siyasi partiye üyelik üzerinden ortaya çıkmış bir kimlik, o kişiden dolayı, vatandaşın yargıda bağımsız olma duygusunda, adalet duygusunda bir erozyon yaratıyor ise bu kişiler için de yaratacaktır; bu da kabul edilebilir değil.
Son bir tek şeyim var Sayın Başkan, onunla ilgili de iki kelime söylemeden geçemeyeceğim.
Değerli arkadaşlar, Ceza İnfaz koruma personellerinin talepleri var, "Polis, asker ve jandarma emeklileri nasıl silah taşıyabiliyorsa biz de taşımalıyız." diyorlar. Yaklaşık 1/6'sı sözleşmeli olarak istihdam ediliyor bu personelin; sözleşmeli-kadrolu arasında maaş, izin, vesaire farklılıklar söz konusu; bunların giderilmesini talep ediyorlar. Fazla mesai ve yol tazminatı istiyorlar. Sendikal haklardan yararlanabilmek istiyorlar. Ve İşyurtları kâr payından Ceza İnfaz kurumlarında çalışan tüm personelin faydalanabilmesi talepleri de var. Sayın Bakanım, bu talepleri de dikkatinize sunuyorum.
Bir kez daha, benden önceki arkadaşlarım gibi, Bakanlığımızın bütçesi hayırlı olsun diyorum, saygılar sunuyorum.