| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Adalet Bakanlığı b)Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu c)Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı ç)Anayasa Mahkemesi d)Yargıtay e)Danıştay f)Hâkimler ve Savcılar Kurulu g)Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ğ)Kişisel Verileri Koruma Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 25 .11.2019 |
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, Bakan yardımcıları, değerli bürokratlarımız, basın mensupları; ben de hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlayarak başlamak istiyorum.
Adalet, hava gibi, su gibi vazgeçilmezdir. Adaletsiz bir toplumda yaşamak mümkün olamaz.
Sayın Bakan, sunumunuzun bir bölümünde, "Binalar ne kadar güzel, modern ve teknik donanım yönünden iyi olursa olsun asıl olan içinde verilen hizmetin niteliğidir. Güçlü insan kaynağı ve iyi kurulmuş sistem hizmetlerin hızlı ve etkin sunulmasını sağlayacak temel etmenlerdir." şeklinde bir cümleniz var. Gerçekten çok önemli çünkü güzel binalarda, adalete yakışır binalarda hizmet verilmesi önemlidir ve son yıllarda özellikle teknolojinin gelişmesiyle de UYAP sistemiyle beraber yargılamada önceki dönemlerde yargılamayı uzatan bazı konularda, özellikle tapu, nüfus, emniyet, PTT gibi, SGK gibi konularda UYAP üzerinden düzenlemeler yapılmış olması tabii ki sistemimiz yönünden çok önemli. Ancak bunlar tek başına adaletin sağlanmasına tabii ki yetmemekte Sayın Bakan. Şimdi konuşmacı arkadaşlarımız da ifade ettiler. Ülkemizde yargıya güvenle ilgili orandan bahsedildi. Yani bugün ülkemizde yargıya güven yüzde 31,86'dan yüzde 31,38... Yani 2014 yılında yüzde 31'lerde, şimdi de yüzde 38 olmuş. Sayın Bakanım, burada "yargıya güven" dediğimizde aslında vatandaş neyi anlıyor, ona bakmak lazım. Vatandaşımız yargıya müracaat ettiğinde, yani adliyeden içeriye girdiğinde, davasını açtığında veya kendisiyle alakalı bir konu olduğunda, kendisi hakkında verilecek olan kararda veya bir kararda dış tesirlerin olabileceğine dair bir kanaat taşıdığını gösterir. Yoksa, genel uygulama içerisinde adalet hizmetlerine erişimde kolaylıklar getirildi, güzel. Yani, işte, sabıka kaydının alınması, e-devlet üzerinden UYAP sistemi, biraz önce ifade ettiğim gibi, yani bu hizmette kolaylıklar, yani adliyenin güzelleştirilmesi, bunlar başka bir şey. Ancak demek ki vatandaşımızın yargıyla ilgili artık yargının siyasallaştırıldığı noktasından hareketle, güveni kalmamış. Bakın, yıllar öncesinde de zaman zaman münferit olaylar olurdu. Bir hâkim bir konuda karar verir; o kararıyla ilgili tartışırsınız, o karardan kaynaklı değişik şüpheler oluşabilirdi. Demek ki günümüzde bu kadar, bu oranlara kadar indiyse, genel anlamda siyasetin etkisinin yargı üzerinde hâkim olduğu kanaati hâkim.
2010 yılında bir referandum yapıldı; bakın, o referandum sürecinde muhalefet cephesinde bulunan hemen hemen tüm arkadaşlarımız, bizler "hayır" oyu kullandık; "Yapmayın, bakın, 2010 yılındaki referandum ülkede yargıyı siyasetin emrine sokacak." dedik ve "hayır" oyu kullandık ama birçok kişi; malum, bugün iktidar yapısı içerisinde olan, bakanlık yapısı içerisinde olan birçok kişi "evet" oyu kullandı ve sonrasında ne gelişti? İşte, yargının bir yapı tarafından teslim alınması süreci gelişti. 2017 sürecine gelindiğinde de, bu sefer farklı bir şekilde yargı yine siyasetin etkisi altına sokuldu. Bu koşullarda yargıya güven duymak mümkün olmayacak; işte, vatandaşın verdiği kanaat bu noktada; bunun çok bariz göstergeleri var Sayın Bakanım. Bakın "Antalya Adliyesinde -ben size söyleyeyim, orada da zaman zaman söylerdim- koridorlarda belli bir gruba mensup avukat bırakmadınız; hepsini hâkim, savcı yaptınız." diyorduk, yakın tarihte de belli bir partiye mensup avukat bırakmadınız; hâkim, savcı olmakta Sayın Bakanım. Ben yirmi yedi sene avukatlık yaptım. Yirmi yılı bulmuş bir avukatın, yirmi yıla yakın avukatlık yapmış birisinin hâkimlik, savcılık yapması mümkün değil; hayatını avukatlığa göre hazırlamış ve artık buna göre çalışmış ve sonuç itibarıyla özellikle de belli bir siyasi parti içerisinde ilçe başkanlığı yapmış, il başkanlığı yapmış, siyasi kimliğini ortaya koymuş. Bakın, hangi partiden olursa olsun, bir partiden il başkanı olmuş, milletvekili adayı olmuş, belediye başkanı adayı olmuş bir kişi "peygamber koltuğu" denilen o hâkim koltuğuna oturamamalı; tarafsızlığını kaybetmiş. Bizim, yargıdan beklentimiz tarafsızlıktır. Tarafsız olmayan bir hâkimin, bir savcının ifade edeceği hususlardan tarafsızlık beklemek çok doğru olmayacaktır. İşte, şimdi, 45 yaşına gelmiş avukatlar son dönemde -yargıda malum boşalmadan kaynaklı olarak, doldurma niyetiyle- hâkim, savcı yapıldı. Şimdi, dolayısıyla bu gibi davranışlar sonuçta buradaki yüzde 38'lik güven endeksine etki eden hususlar Sayın Bakan. Yani, şimdi, dava açarken "Ya, ben ilçe başkanını görsem mi?" dava açarken "Acaba il başkanını görsek mi?" denilen bir dönem olmamalı.
Bakın, biraz önce bir arkadaşımız, Mehmet Moğultay ve Seyfi Oktay dönemini ifade etti. Ben de kendisine aynen şunu söylemek istiyorum: Sizin bahsettiğiniz dönemde bu ülkede, her şeye rağmen, yargıya güven yüzde 75-80 seviyelerindeydi. Dolayısıyla, esas olan, adaletin tecellisine inanmaktır; gerisi bir şekilde çözülür gider.
Bugün, ifade ettiğim gibi, gelişen teknoloji içerisinde, işte, en başta UYAP sistemi dâhil birtakım gelişmeler tabii ki kullanılacak yargıda ama sonuçta bir karar verilirken biz neye göre karar verildiği konusunda endişe duymamalıyız içimizde. Eğer içimizde en küçük bir şüphe oluşmuşsa o karara tesir eden; o, yargıya güven kalmadığını gösterir.
Yine, bu anlamda, önemli konulardan bir tanesi hukuk eğitimi Sayın Bakanım. Biraz önce de arkadaşlarımız özellikle hukuk eğitimiyle ilgili bazı rakamlardan bahsetti; ben de çok önemsiyorum çünkü bugün çok sayıda hukuk fakültesi açıldı. Maalesef ki eğitim kadrolarına baktığımızda hani söylendiği gibi, dekanlarının neredeyse veteriner olandan, ilahiyatçı olandan tutun içerisinde ana derslerle alakalı profesörü olmayan onlarca hukuk fakültesi var bu ülkede.
Yıllar öncesinde yani 2006-2007 yılında da bir avukatlık sınavı vardı, malum, hatırlarız. Şimdi, o tarihteki avukat stajyeri arkadaşlarımız sınavın kaldırılması mücadelesi verdiler. Ben de onlara destek vermiştim o tarihte sınavın kaldırılması noktasında. Benim en önemli tezim şuydu Sayın Bakanım, dedim ki bugün -yani o tarihten bahsediyorum- avukatlık sınavını getirmeye çalışanların hiçbiri avukatlık sınavından geçmedi ama hepsi iyi bir eğitimden geçti. Ben de dâhil. Ben İstanbul Hukuk mezunuyum ve almış olduğum eğitimle de her zaman gurur duymuşumdur. Bugün aynı eğitim kalitesinden bahsetmemiz mümkün gözükmemekte. İşte, sorun bu eğitim kalitesinde. Yani biz hukuk fakültelerini böyle gelişigüzel her yere açtırırsak, efendim... Bakıyorum ben zaman zaman, öğretim üye kadrosunda ana bilim bölümlerinde profesörü olmayan çok sayıda fakülte var Sayın Bakanım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen tamamlayın, buyurun.
CAVİT ARI (Antalya) - Toparlıyorum.
Yani bu konuda YÖK'le yapılacak olan bir düzenlemeyle... Bakın, 125 bin seviyesine tekrar çekildiğini biraz önce ifade ettiniz, ben çok önemsiyorum bunu. Daha öncesinde önce bir 120 bine inmişti, sonra 190 binlere çıktı. Bana göre hukuk fakültesindeki eğitimin yani sıralamanın 80 bin seviyelerinde olması lazım, ki bu da yüksek ama Türkiye'nin şu an içinde bulunduğu koşullarda 80 bin en azından şimdilik ideal bir sayıdır çünkü biz bu sınırı daha aşağıya çekersek üniversiteler eğitim kalitesini daha da fazla artırmaya çalışacaktır diyorum.
Bakın, Sayın Bakan, ülkemizde uygulamalarda çok farklılıklar var. Her olaya aynı nitelikte kararlar verilmemekte. Bugün bazı olaylarda bakıyorsunuz ki tutuklama olayları gerçekleşiyor. Biz tutuklama taraftarı da her zaman değiliz ama bakın bu ülkede ana muhalefet partisi Genel Başkanına bir linç girişimi yapılmakta ve bu linç girişimiyle ilgili -neredeyse- saldırıda yer alanlar kahraman ilan edilecek hâle getirildi ve haklarında şu an hangi aşamaya gelindi, bilgi sahibi değiliz ve 1 kişi iki gün, üç gün tutuklu kaldı ve salındı.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen tamamlayın efendim.
CAVİT ARI (Antalya) - Bakın, bu sadece sokaktaki bir basit fiilî saldırı olayı değildir. Bir başka olayda, bir bakıyorsunuz, aynı benzer nitelikte, iki üç ay, beş ay neredeyse tutuklu kalmakta.
Yine son söz; Cumhurbaşkanına hakaretten dolayı çok sayıda dava açılmakta. Hem bir taraftan On Birinci Kalkınma Planı'nda da ifade edildiği şekliyle "İfade özgürlüğüne ilişkin mevzuat ve uygulama gözden geçirilerek bireylerin hak ve özgürlük alanlarının geliştirilmesi yönünden düzenlemeler yapılacaktır." ifadesine yer veriyoruz, bir taraftan da bir partinin, ki iktidar partisinin Genel Başkanı olarak sert açıklamalar yapan, ifadelerde bulunan Sayın Genel Başkana, Cumhurbaşkanına bir eleştiride bulunulduğunda efendim, Cumhurbaşkanına hakaret suçundan sayısız davalar açılabilmekte.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen Sayın Arı.
CAVİT ARI (Antalya) - O uygulamaların doğru olmadığını ifade etmek istiyorum.
Yargının tarafsız ve bağımsız olması hepimizin en büyük arzusudur diyorum. Bu anlamda da bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.