| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı b)GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı c)Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ç)Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı d)Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı e)Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı f)Türk Standardları Enstitüsü g)Türk Patent ve Marka Kurumu ğ)Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu h)Türkiye Bilimler Akademisi Başkanlığı ı)Türkiye Uzay Ajansı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 26 .11.2019 |
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün sanayiyi tartışacaksak her şeyden önce sanayisizleşme sorununu tartışmalıyız. Türkiye, akademisyenlerin uzun süredir dile getirdiği gibi bir erken sanayisizleşmeyle karşı karşıya. Dolayısıyla hem yeni sanayiyi yakalamak konusunda hem de hiçbir zaman tam kuramadığımız sanayinin var olan yapısını düzeltmek konusunda eş güdümlü yürüyen bir çalışma programına ihtiyaç var. Buna ihtiyaç kendisini, bugün içinde bulunduğumuz durumla da tarif ediyor. Şimdi "Durumu nereden tarif edeceğiz?" derseniz... Bana sorarsanız, 4 milyon 650 bin kişiyi işsiz bırakan bir düzenle tarif etmeliyiz; bununla birlikte, yeterince istihdam yaratamayan ve yaratamadığı istihdamdan eğitimlilerin iş gücüne katılımını sorumlu gören anlayışla değerlendirmeliyiz; bununla birlikte, sanayinin ve yatırımsızlığın esasında bir sonuç olarak ortaya çıktığı, hukuksuzluk, katılımcılıktan uzak, içine herkesi alan kapsayıcı bir düzenin yoksunluğuyla tarif etmeliyiz. Yani bir kalkınma stratejimizin olmayışı üzerinden bir tartışma yapmaya ihtiyaç olduğu kanaatindeyim.
Şimdi, tartışmayı buradan çerçevelediğimiz zaman -çok değerli arkadaşlarım bir sürü veriyi paylaştı, onun için veriye girmeyeceğim ama- şunu söylemek durumundayım: Bu bütçenin dayandığı önümüzdeki yıllara dair öngörüler yeniden şunu söylüyor bize: "Biz hesap yapmaktan falan vazgeçtik, 'yüzde 5 büyüme' diyelim de o büyümeyi nasıl yakalayacağımıza dair tartışma önemli değil." Bu, bir kere, veriye ve sağlıklı bir analize dayalı bir çerçeveden yoksun olduğumuza işaret ediyor; bunun endişesi. Geçmiş dönemdeki yaklaşımlarımızın sonucu nedeniyle doğrusu bence kritik bir hâle geliyor.
Bir kalkınmadan bahsedeceksek veya sanayiden ve teknolojiden bahsedeceksek her şeyden önce bilimi tartışmak gerekiyor. "Türkiye'de bilim var mı?" sorusunun yanıtı, korkarım ki -yani bir bilim insanı olarak bunu söylüyor olmaktan üzüntü duyuyorum- Türkiye'de bilimin durumu çok acı ve gittikçe de daha ağır bir yıkımla karşı karşıya kalıyoruz çünkü üniversiteler, özgür olması gerekirken, farklı fikirleri tartışmaya açık olması gerekirken birbirimizin farklılıklarını düşmanlaştıran bir anlayışla dört duvara ve çorak birer binaya dönüştürüldü. Onun için, ne yapacaksak yapalım, her şeyden önce farklı fikirlerin konuşulabildiği bir özgür zemini yakalamamız gerekiyor. Bu özgürlüğün olmadığı yerde sonucun ne olduğunu G20 toplantısından önce yayımlanan uluslararası çalışmalar gösteriyor. Türkiye'de bilimsel üretim de azalıyor, üretilen bilimsel çıktıların başkaları tarafından değerlendirilecek değerde görülmesi de maalesef gittikçe erozyona uğruyor. Türkiye'nin yaptığı bilimsel yayınlar atıflanmayan, dolayısıyla başkaları için kıymetli olmayan işlere hapsolmuş gözüküyor. Yine, bu G20 raporunu bu açıdan çok önemsiyorum çünkü G20 raporunda bir veri daha var, bence çok endişe verici: Türkiye'de üniversiteler ve bilimsel yayınların hızının artıyor olmasına rağmen, dünyada en çok sahte akademik dergi çıkarılan ülkeler arasında Hindistan, Nijerya ve Türkiye sayılıyor. Yani biz nitelikli bir iş yapmayı hedef edinmişsek önce o nitelikli işin üretildiği bilimsel zeminlerde gerçek fikirlerin tartışılabilmesini sağlayacak bir ortam yaratmamız gerekiyor. Dış dünyaya kapalı, yerlilik ve millîlik kantarını siyasetin eline sıkıştırmış bir yaklaşımla bilim tartıştığımız zaman, işte uluslararası ortaklıklarla yapılan araştırmalar Türkiye'de yüzde 25'in altında gözüküyor. Oysaki bilim dediğimiz şey, çok evrensel bir şey. Bu gerçekleri birlikte arayabilen, farklılıkları düşmanlaştırmayan bir anlayışa çok ihtiyacımız var.
İkinci meselemiz teknoloji. Teknolojiyi sadece bilim üzerinden değil, Sanayi 4.0 gerçekleri üzerinden de tartışmalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Böke, lütfen tamamlayınız.
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Hemen tamamlayacağım.
Bu Sanayi 4.0'ı, esasında, gelecekte gelecek bir şey olarak değil, bugün içinde olduğumuz hâl olarak tarif etmeliyiz. Sanayi 4.0'da robotlar bekliyoruz ama "robot" diye tarif ettiğimiz şey, veri; dolayısıyla verinin serbest kullanılabildiği bir zemine ihtiyacımız var ama verinin aynı zamanda korunduğu bir zemine de ihtiyacımız var. Mesela, Wikipedia'nın yasak olduğu ama insanların sağlık hizmetini kullandıkları verilerin "terörist" damgası yemek üzere kullanıldığı bir acayip veri ortamındayız biz. Dolayısıyla bence şu soruya yanıta ihtiyacımız var: Türkiye'nin dijital dünyada ve dönüşen teknolojik zeminde veriye dair çerçevesi ne olacak? Biz, Avrupa Birliği gibi, hak tarifi üzerinden kişisel verilerin korunduğu, düzenlendiği bir çerçeve mi kuracağız; yoksa, Çin gibi, verilerin devletin elinde bütün bir güce dönüştürüldüğü bir yeni düzene mi geçeceğiz; yoksa, Amerika gibi, tekelleşmelerin içine hapsedilmiş bir egemen dünyanın içinde Türkiye'nin yoksullaştığı bir yere mi gideceğiz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen son sözlerinizi...
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - İzninizle bitiriyorum.
Sanayi 4.0'da veri kadar algoritmaları da tartışmalıyız, biz yazmalıyız bu algoritmaları ama algoritma yazabilmek için aynı zamanda büyük veri analizlerinde hakikaten özgürce soru sorabilmek gerekiyor.
Ezcümle: Teknoloji için, kalkınma için her şeyden önce özgürlüğe ihtiyacımız var. Bunun olmadığı bir düzende olduğumuz gerçeğini konuşmadığımız sürece geri kalan sunumlar "güzel sunumlar" olarak atfedilmenin ötesine geçemezler.
Teşekkür ederim.