| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Hazine ve Maliye Bakanlığı b)Gelir İdaresi Başkanlığı c)Kamu İhale Kurumu ç)Özelleştirme İdaresi Başkanlığı d)Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu e)Türkiye İstatistik Kurumu f)Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu g)Hazine Müsteşarlığı ğ)Sermaye Piyasası Kurulu h)Yatırımcı Tazmin Merkezi ı)Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 27 .11.2019 |
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Bakan, Sayın Başkan, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, belki de Cumhurbaşkanlığı yönetiminde ilk defa bir taraftan Strateji ve Bütçe Başkanlığı, bir taraftan Hazine ve Maliye Bakanlığının bu sorununu gündeme getirmiş oluyoruz. Normalde, yeni sistemle beraber en çok konuşulan konu: "Krizler bitecek, koalisyonlar bitecek, Türkiye için yeni bir sayfa açılacak." Fakat bakıyoruz, tekrar krizlerle baş başayız; hem ekonomik krizle hem siyasal krizle hem de toplumsal krizle karşı karşıyayız. Aslında, Türkiye'de bütün bu sorunlar için, bütün "kriz" diye tanımladığımız her şey için en çok da ihtiyaç duyulan güven ortamı. Yani bugün bankalar bile veya dış piyasalar bile Türkiye'deki güven ortamına bakmakta.
Tabii, vergi sisteminin, özellikle adil, eşitlikçi ve uygulanabilir olması lazım, ayrıcalığının olmaması lazım ve sonuçta, bir politik tercih. Dünyada çeşitli standartlara bakıldığında, aslında, az gelişmiş ülkelerde vergi daha çok dolaylı vergilerden, tüketicilerden alınmakta; gelişmiş ülkelerdeyse servet vergisi dâhil, varlık vergisi dâhil birçok başlık altında düzenlemeler yapılmakta, kurumlardan alınmakta ama Türkiye'ye baktığımızda tümüyle bir dengesizlik içerisinde, daha çok ücretliden alınmakta ve sayısı da düşmekte.
Sayın Bakan, siz herhâlde iki hafta önce bir açıklama yaptınız. "İşsizlikle ilgili her şeyi düzelteceğiz." demiştiniz daha önceki dönemlerde. Her seferinde, martta, nisanda, mayısta, temmuzda "Kötü günler bitti." dediniz ama bitmiyor, kötü günler hep önümüzde duruyor ve Türkiye'deki ilk ekonomi programını açıkladığınızda "Yıl sonuna doğru Türkiye'de 2,5 milyona yakın istihdam yaratılacak." demiştiniz. Şu anda biz kasımın son günlerindeyiz, yeni yıla girmemize otuz gün kaldı ve 800 bini aşkın, neredeyse 900 bine ulaşan bir işsizlik mevcut ve demek ki bu hedefler tutturulmuyor. Bu krize yönelik getirilen paketler de aslında ne tüketiciye ne yaşayanlara yansımamış oluyor.
Bir taraftan baktığımızda da, aslında, daha çok alt grupta olanlardan, alt tabanda yaşayanlardan ve giderek yok olan orta sınıf kesimden vergiler daha fazla alınmakta, üst kısımda olan belli bir azınlıksa deyim yerindeyse -tırnak içinde- korunmakta. Son on altı yılda 9 kez vergi affı diye düzenlemeler çıktı ve aslında giderek Türkiye'de kimi vatandaşlar "Biz hiç yanaşmayalım, ödemeyelim, gerek cezalar konusunda gerek vergiler konusunda nasıl olsa bir düzenleme gelecek." diyor ve paranın gelmesi için dışarıdan birçok düzenleme yapılıyor. İşte, varlık barışı dâhil, hiç bilemediğimiz paralar gelip gidiyor, bunların nasıl olduğunun hesabını bile soramıyoruz ve giderek ekonomi kötüye gittiği için, kimi gazeteler bunu yazdığı için, söylediği için suçlanıyor ve son dönemde 36 gazeteci hakkında sadece ekonomiyle ilgili olumsuz haberler yaptığı için işlem yapıldı.
Türkiye'deki en büyük problemlerden biri de -gerek 1980'lerden sonra özelleştirmelerle beraber, isimler değişse bile- son dönemdeki kamu-özel iş birliği. Kamu-özel iş birliğiyle 2018 yılında 2,5 milyar, 2019 yılında 6,2 milyar... Giderek bu sayı artmakta ve önümüzdeki döneme baktığımızda aslında hepimiz geleceğimizi ipotek altına almış durumdayız. Bu ihalelerin çoğunluğu da Türkiye'deki ilk 20 şirkete gitmekte.
Şimdi, arkada Kamu İhale Kurumu da var. Bu 20 şirketi, onları aslında son dönemde kimi düzenlemelerle -burada Plan ve Bütçe Komisyonunda da, Genel Kurulda da- Varlık Fonu'na aktarıp giderek hem KİK'ten muaf tutabiliyoruz hem de Sayıştay denetiminden muaf tutup daha da ayrıcalıklı hâle getiriyoruz. Ama şöyle bir şey diyebilirim: Bu kamu-özel iş birliğiyle beraber hepimiz geleceğimizle beraber borçlandığımız gibi, her dakika, her saniye hepimizin ortak cebinden para çıkmakta ve bir para ödemek zorunda kalmaktayız ve bu para giderek öyle bir hâle sokmakta ki bizi daha da yoksullaştırmakta, daha da sıkıntıya düşürmekte.
Türkiye İstatistik Kurumu burada. Normalde, aslında, size şunun araştırmasını yapması lazım: İnsanlar niçin yoksullaştığında intihara yöneliyor, niçin öfkesi birikiyor ve neler yapabiliriz? Bugün Türkiye'deki bankalara baktığınızda insanların büyük çoğunluğu kredilerini ödeyemiyor, çiftçi kredisini ödeyemiyor. TÜİK kendi verilerinde de açıkladı, tekrar, bir kısım kurum açıkladı, geçenlerde Tarım Bakanlığında da konuştuk, siz sabah sunumunuzda da söylediniz, evet çiftçiye destekler var ama çiftçi Ziraat Bankasından veya değişik bankalardan çektiği kredisini ödeyemiyor ve giderek takip sayısı arttı, çiftçilerde takip sayısı her yıl daha da artıyor. Tüketicinin çektiği kredilerde de ciddi bir takip söz konusu. Bu takiplerle beraber insanlar daha da sıkıntıyı yaşamaktalar. Yıl sonuna kadar baktığımızda, aslında işsizlik arttı gibi, yoksulluk da arttı gibi, problemler artmakta.
Şimdi, ben, tekrar bütün arkadaşlarımla şöyle bir gazete ilanı paylaşacağım: Bu, Batman Üniversitesi Rektörlüğünün bir yazısı. Üniversite Rektörü Batman'daki işsizlik ve yoksullukla ilgili bir çalışma yürütmüyor, şunu diyor: "Kendi bünyemizde çalışan işçinin borçlanıp icralık olması durumunda bunları işten atacağız bunları." Yani bir taraftan, işçiler geçinemiyor; bir taraftan, işçiler kredilerini ödeyemiyor ve Üniversitenin Rektörü bunları araştırmak yerine onlara diyor ki: "Sizi işten atacağım." Türkiye bu duruma geldi, mağdurlar daha perişan düzeye düşmekteler.
Krizlerde daima insanlar veya kurumlar kendisini haklı görebilir, üstün görebilir çünkü başarısızlık ve kusurlarını başkalarını suçlayarak örtebilirler ve eleştiriye tahammülleri yoktur, eleştiri olduğunda da ya engellemek ister ya da önlemek ister. Aslında, yapmamız gereken en büyük şey yüzleşmek ve bir taraftan da şeffaflık. Şeffaflık konusunda yapılan araştırmalarda Türkiye son sıralarda yer almakta, hem hukuka hem ekonomiye hem bankalara güven, şeffaf bir denetim olmadığı için giderek sarsılmakta ve insanlar giderek Türkiye'de yatırım yapmaktan çekinir hâle gelmekte, kredi çekmekten çekinir hâle gelmekte.
Türkiye İstatistik Kurumuyla ilgili de... Türkiye'de fert geliri açısından en düşük 10 ili okumak istiyorum Sayın Bakan: Mardin, Batman, Şırnak, Siirt, Urfa, Diyarbakır, Van, Muş, Bitlis, Hakkâri. Bu sıralama, TÜİK'in açıkladığı rakamlarla ve çeşitli kriterler dikkate alınarak yapılmış. Bunun nedenlerine yönelik yani krizden bu kadar etkilenen nedenlere yönelik bir özel çalışma yürütülmüş mü veya önlemleri konusunda bir çaba var mı? Bu yapılmadığı zaman, sadece rakamlar bir veriye dönüştüğü zaman insanlar tümüyle yalnızlaşmakta, öfkelenmekte ve sıkıntılara düşmektedir. Biz bunları önlemediğimiz sürece, sadece belli firmalara "özelleştirme" adı altında, "kamu-özel iş birliği" adı altında bir olanak yarattığımızda Türkiye daha da krizle karşı karşıya kalmış olacak. Eğer bu memleket bizimse, insanlarımızın geleceğiyle ilgili daha iyi bir gelecek düşünüyorsak bunların kökenine inip daha çok, bütün insanların refah düzeyinin artabileceği, servet gelirine verginin konmasından tutun çevre kirliliği dâhil birçok düzenleme... Daha önce siz demiştiniz, arkadaşlarımız sabah da dile getirdi: "Ben bu bacaların uzatma süresini keseceğim, onlardan her şeyi alacağım." Bu tekrar Plan ve Bütçe Komisyonundan geçti, geçen hafta Genel Kuruldan geçti ve aynı zamanda bu kurumlara teşvik de verildi. Yani bir taraftan poşetten para alacak vergi düzenlemesi yaparken bir taraftan devasa şekilde buna benzer uygulamalar yapılmakta. Bir tarafta arabanın içinde sigara içene ceza kesilmesi düşünülürken bununla ilgili düzenleme yapılmakta.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen tamamlayalım Sayın İpekyüz.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Verginin ve hazinenin daha sağlıklı olması için eşitlikçi olması lazım, güven ortamının olması lazım. Bu güven ortamının en büyük kriterlerinden biri olan -disiplin olduğu kadar- şeffaflığın gerçekleşmesi lazım ama şu anda Türkiye'de aslında şeffaflık değil, yolsuzluk aleni olmuş ve giderek açığa çıkan birçok olayı da kapatmak için özel bir çaba var. Bunu yapmadığımız zaman barış içinde, birlikte ortak yaşam kurma çabası da çok zor olacaktır.
Teşekkür ederim.