KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri; hepinize saygılar sunuyorum.

Sayın Bakan, Komisyonumuza hoş geldiniz.

Geçen yıl yeni bir Bakandınız -eski bir bürokratsınız gerçi- ama artık hesabını vereceğiniz bir buçuk yıl var. Siz tabii ki yaptıklarınızı söylediniz, biz de size bu yaptıklarınızla ilgili eleştirilerimizi sunacağız.

Sayın Bakan, göreviniz, insanı, insanların faydalanacağı yükleri ve bilgiyi ulaştırmak, bir yerden bir yere ulaştırmak. Bunu da en etkin şekilde yapmanız gerekiyor. Bakın, sunumuzu ben dikkatlice dinledim, geçen yıl da bu konuda sizi eleştirmiştim, sunumunuzda pek çok şey var; işte hızlı trenler diyorsunuz, köprü yaptık, yol yaptık, asfalt yaptık, uçaklar, trenler, yollar, otobanlar... Bunlar var, güzel. Bunlar fotoğrafın güzel görünen tarafı ama Sayın Bakan, bütün bunları yaparken bakın insanı içine koymadığınız bir sunumla karşı karşıyayız. İnsan yok yani tek bir insan fotoğrafı görmedik. Mesela, o uçaklara kimler biniyor, o otobanlardan kimler geçebiliyor, kimler geçemiyor. Yani, düşünün ki İstanbul'un Avrupa yakasından ben arabamın kontağını açıp İzmir'e gitmek istiyorum diyelim ki. Ne güzel, Bakanımız bize yol yapmış. Ben de diyelim ki 2.500-3 bin lira maaşı olan bir işçiyim, mütevazı da bir arabam var, 5 bin liralık bir tane TOFAŞ'ım var, İstanbul'dan İzmir'e gideceğim "Oo, ne güzel, bak, Bakan da bize yollar yapmış." diyeceğim mesela. Çıkacağım o yola, otobana, daha dakika bir, otoban tirink para kesiyor, daha Yavuz Sultan Selim Köprüsü'ne ulaşmadım. Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nden geçmek isteyeceğim, tirink, yol 19 küsur lira bir daha para kesecek. Sonra tekrar otobana gireceğim, tirink, bir daha para kesecek. Param yeterse, Osmangazi Köprüsü'ne ulaşabilirsem OGS limitim bitmediyse Osmangazi Köprüsü'ne bir geleceğim, 103 lira, kredi bitti, OGS'de para yok, geçemedim, bakın geçemedim. Devam etmeye kalktım, İzmir'e kadar -Sayın Bakan bana otoban yapmış, ne güzel- 4 ayrı güzergâhta 256 lira daha ödemem gerekecek değil mi Sayın Bakanım? Para yok; cepte yok, cepkende yok. Yani, 5 kere İzmir'e gidip gelse o asgari ücretli, bırakın cepteki parayı, arabayı verse kurtarmıyor; arabası 3-4 bin liralık mütevazı bir araba. Sayın Bakan, o köprüden ben de geçtim, Osmangazi Köprüsü'nden ama bir baktım... (Gürültüler)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Diğer yol duruyor, diğer yolu kaldırmadık ki. Diğer yoldan gidin.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Arkadaşlar, müdahale etmeyin, lütfen.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ne oluyor ya, ne diyor oradan?

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Ben anlatırım sonra size.

Lütfen müdahale etmeyin. (Gürültüler)

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, Sayın Başkan, ne bu uğultu? Orada muhabbet devam ediyor.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Arkadaşlar, lütfen... Rica ediyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, siz gidin bakın, o otobandan, köprüden, mütevazı bir garibanın arabası geçiyor mu acaba? Asla geçmiyor. Ne geçiyor? Mercedesler geçiyor, BMW'ler geçiyor, lüks cipler geçiyor, garibanlar geçemiyor. Şimdi gariban diyebilir ki: "Arkadaş, ya, ben geçemiyorum, ne yapayım, zenginler geçiyor." Ama yetmiyor. O geçen araba sayısı yetmediği için o şirketlere, hani sizin o iş birliği yaptığınız şirketlere yetmiyor bu, çünkü garanti vermişsiniz, 100 bin araba geçecek, 500 bin araba geçecek, milyon araba geçecek garantisi vermişsiniz. Ne oluyor? "Ben geçmiyorum ama ben ödemiyorum." zannediyor gariban vatandaşlarımız. Öyle değil. Hakkâri'deki vatandaşımız da, Trabzon'daki de, Niğdeli de o köprülere para ödüyor maalesef, geçmediği hâlde. Geçen yıl 7-8 milyar lira. Bu yıl, bilmiyorum, 10 küsur milyar lira para ödeyeceksiniz. Bütün vatandaşlarımızın, o garibanların cebinden alıyorsunuz, o yandaş şirketlere veriyorsunuz.

Sayın Bakan, işte bu tercihler sıkıntılı tercihler. Türkiye sosyal bir hukuk devleti, bunu unutmayın. Anayasa'mıza göre sosyal bir devletiz ve yaptığımız her şeyi zenginlere göre yapmamalıyız ya, tam tersine, yoksullara göre yapmalıyız yani vatandaşın geçebileceği köprüler, vatandaşın binebileceği uçaklar, trenler yapmalıyız, onların kesesine göre sosyal politikaları devreye sokmalıyız ama maalesef siz hep zenginlerle birlikte olduğunuz için, zengin şirketlerle birlikte olduğunuz için artık garibanı unuttunuz. Eskiden o mahallelerden oy alıyordunuz, bakıyoruz, şimdi o garibanlara göre değil zenginlere göre, çünkü sizlerden de zenginleşenler oldu. Görüyoruz, bazı törenlerde şatafat içinde, lüks arabalar içinde, maalesef onlara göre otobanlar yapıyorsunuz. Oysa biz sosyal devletiz Sayın Bakanım.

Bakın, siz sunumunuzda birlikte çalıştığınız insanlara teşekkür etmediniz yani kara yolları işçilerine teşekkür etmediniz. İşçiye teşekkür etmek bir bakana düşmez mi ya? Binlerce kara yolu işçisi var, zor şartlar...

ULAŞTIRMA VE ALTYAPI BAKANI MEHMET CAHİT TURHAN - Herkese teşekkür ettik.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Herkese değil, bize teşekkür ettiniz. Yo, yo, işçilere, emekçilere bir paragraf ayırmadınız ya, bir paragraf.

ULAŞTIRMA VE ALTYAPI BAKANI MEHMET CAHİT TURHAN - Burada yoktunuz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bir paragraf yoktu. Hayır, bakın, Sayın Bakanım, iş cinayetlerinden bahsetmediniz. Siz kara yolu ihaleleri yapıyorsunuz. Kimlere veriyorsunuz bu ihaleleri? Bakın, söyleyeyim: İşte çark burada işliyor. Nurol, Kalyon, Cengiz, Limak, bütün ihaleler bu şirketlere akıyor, 4 tane 5 tane müteahhit aldı. Bütün ihaleler buraya akıyor. Vatandaşın cebinden alıyorsunuz, bu şirketlere aktarıyorsunuz.

Sayın Bakan, elbette ki yollar olsun, otobanlar olsun, bunlara karşı değiliz ancak bakın, devlet kendi imkânlarıyla da bunları yapabilirdi.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Hayır, öyle bir diyorsunuz ki sanki bu firmalar bizim zamanımızda kurulmuş. 1990'dan beri Limak var.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bir müsaade edin arkadaşlar ya, bir müsaade edin.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Arkadaşlar, müdahale etmeyin.

Sayın Paylan, devam edin.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu çarkı kıracak bir anlayış ortaya koymadınız. Oysa biz bu ihaleleri kamu kaynaklarıyla da yapabilirdik. Yetmeseydi borçlanabilirdik. İnanın bu kamu-özel iş birliği çarkıyla bu devletin hem bugününü kaybettirdiniz hem de bu kapitülasyon anlaşmaları gibi geleceğimizi de ipotek altına aldınız, çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğini de ipotek altına aldınız. Yalnızca bugün vatandaşın cebinden almıyorsunuz. Önümüzdeki on yıllarda da vatandaşın cebinden almaya devam edeceksiniz.

Size bir müjde vereyim Sayın Bakan, haberiniz oldu mu bilmiyorum. Sağlık Bakanı geldi buraya, bir müjde verdi. Öz eleştiri gibi bir müjdeydi. "Kamu-özel iş birliği projelerinden vazgeçiyoruz. Bundan sonra şehir hastanesi yapacaksak da devletin kaynağıyla yapacağız." dedi. Bu bir öz eleştiriydi benim gördüğüm kadarıyla. Bugün sizden de bir müjde duymak istiyoruz, ben duyacağımızı düşünüyorum. "Bu kamu-özel iş birliği projeleriyle biz hata ettik, dolar 1,6'ydı, 6 lira oldu. O zaman imzaladık, devleti milyarlarca dolarlık yükümlülüğe soktuk, bugün fatura çok büyüdü, o köprülerden de yalnızca zenginler geçebiliyor, garibanlar geçemiyor. Biz artık sosyal devlet anlayışı çerçevesinde kendimiz, kendi kaynaklarımızla yapacağız ya da borçlanacaksak da devlet borçlanacak, bu projeleri yapacak." diyebilecek misiniz, bunu göreceğiz. Sağlık Bakanımız gibi sizden de bu konuda bir müjde bekliyoruz.

Diğer bir mesele, Sayın Bakan, yine "ekoloji" demediniz, "doğa" demediniz. Bakın, o yaptığınız "Yolların, köprülerin doğaya verdiği tahribatları gideriyoruz, onları gözetiyoruz." demediniz Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA VE ALTYAPI BAKANI MEHMET CAHİT TURHAN - Siz hiç dinlememişsiniz beni.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, dinledim ben sizi.

Sayın Binali Yıldırım "Bu projelerle vatandaşın cebinden 5 kuruş para çıkmayacak." dedi değil mi? "Kamu-özel iş birliği projeleriyle vatandaşın cebinden 5 kuruş para çıkmayacak." dedi. Ne oldu ya? Binali Bey'i de mi kandırmışlar acaba bilmiyorum. Binali Bey hesap adamı, evet, ama bakın, imzaladığı projelerle hem vatandaşın cebinden İzmir'e varıncaya kadar 400 küsur lira çıkıyor hem de geçmeyen vatandaşımızın da cebinden garantilerle paralar çıkıyor, aha bütçeden çıkıyor. O bütçenin kaynaklarını kim sağlıyor, siz cebinizden mi veriyorsunuz? Hayır. 82 milyon vatandaştan toplanıyor. Onlardan toplayıp maalesef o şirketlere aktarıyorsunuz. Sayın Bakan, bu anlamda bu projeleri sorgulamak ve öz eleştiri vermek sizin göreviniz, bu konudaki öz eleştirinizi bekleyeceğiz.

Sayın Bakan, ekonomik krizin tek bir faydası oldu, size söyleyeyim. Evet, vatandaşlarımızı işsiz yaptı, aşsız yaptı, yoksulluğa götürdü ama tek bir faydası oldu şükür ki Kanal İstanbul'u yapamadınız. Sayın Bakan, Kanal İstanbul çünkü yüz yıllarımıza mal olacak bir ekolojik felaket getirecekti bize. Tek bir faydası oldu; bu dönem, bu karanlık dönem yazıldığında "Ekonomik kriz oldu, siyasi kriz oldu, bu AKP iktidarı da Kanal İstanbul'u yapamadı." diye geleceklerde belki tek tesellimiz bu olacak. Kanal İstanbul'u yapamayacağınızı düşünüyorum, yapmayacağınızı düşünüyorum, buna tevessül etmemeniz için yıllardır mücadele veriyoruz çünkü bu bir ekonomik yıkım getirecek Sayın Bakan. Arkadaşımız değindiği için çok fazla detaya girmeyeceğim.

Diğer bir mesele Sayın Bakan, sizin tercihleriniz var, bakın, kişisel tercihleriniz de var. Ben bu Mercedeslere takmış durumdayım biliyorsunuz arkadaşlar. Buraya gene bir Mercedes'le geldiniz Sayın Bakan. Ben bir gol yedim Sanayi Bakanından, meğerse kendisi tercihini değiştirmiş, hibrit bir arabaya geçmiş geçen yıl yaptığımız mücadele sonucu. Siz ama gene 100 kilometrede 20 litre yakan bir Mercedes'le buraya geldiniz. Bence 15-20 litreden aşağı yakmıyordur. Ya, düşünün ki vatandaşa bisiklete bin diyen ulaştırma bakanları var biliyor musunuz, bakanlığa bisikletle giden ulaştırma bakanları var Avrupa'da, metroyla giden ulaştırma bakanları var. Siz en son açılışlar dışında ne zaman metroya bindiniz Sayın Bakan? Yani bir yere ulaşmak için diyorum, açılışlar dışında diyorum. Hayatınızda en son ne zaman bisiklete bindiniz, bir bisiklet yolunda sizi gördük? Törenler dışında diyorum yani nümayiş dışında söylüyorum. Acaba bu tip örnekler vermeniz gerekmez mi? Bir hibrit arabaya, bir elektrikli arabaya binen bir Ulaştırma Bakanını görsek veya bununla ilgili bir vizyon ortaya koysanız. Bakın, Avrupa'da yasalar çıkıyor, biliyorsunuz, diyor ki: "2025'ten sonra içten patlamalı motor yapmayacağız." Almanya "2028'den sonra yasak artık." diyor. Bakın, Çevre Bakanına da söyledim, Enerji Bakanına da, Sanayi Bakanına da, onların bir vizyonu yok. Acaba bu 4 Bakan birlikte otursanız bir vizyon ortaya koysanız "Biz 2028, 2030 -neyse- ondan sonra içten patlamalı motor yapmayacağız. Bütün sistemimizi elektrikli arabaya çevireceğiz. Bütün benzin istasyonlarını artık elektrik şarj ünitelerine, pil değiştirme ünitelerine çevireceğiz diye bir vizyonunuz olacak mı Sayın Bakan? Yok bence.

ULAŞTIRMA VE ALTYAPI BAKANI MEHMET CAHİT TURHAN - Var, var.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sunamadınız, 3 Bakan sunamadı, 4'üncü Bakanı da göreceğiz şimdi sizden bakalım öyle bir vizyon duyabilecek miyiz? Hep beraber bunu çalışalım, bir reform getirelim, yasal bir yol haritasını ortaya koyalım derim.

Sayın Bakan, fotoğrafları görüyorsunuz. Sevgili Oğuz 9 yaşındaydı ve Çorlu'da kendisini kaybettik tıpkı bence ihmaller sonucu olan bir cinayettir bu kaza sonuç olarak bu felaket. Sevgili Oğuz'u 9 yaşında kaybettik ve 25 vatandaşımızla birlikte kaybettik. Biliyorsunuz, o kaza sonucu kimse istifa etmedi Sayın Bakanım. İnanın, demokrasilerde böyle bir kaza olduğunda bakan istifa eder, başbakanlar istifa eder; bırakın Başbakanı TCDD Genel Müdürü bile istifa etmedi. Ancak geçen yıl onu görevden aldınız ancak şunu söyleyeyim, kendisi bu konuyla ilgili yargılanmıyor. Yargılanma iznini çünkü vermediniz, bir soruşturma dahi yapılmıyor. Sayın Bakan, işte bu tip cinayetlerde eğer ki birileri hesap vermezse, cezasız kalan her suçun tekrarlayacağını düşünüyorum. Çünkü şöyle bakar bürokrasi "Ya, ne olacak, 25 vatandaşımız öldü." Bakın, etrafınızda bürokratlar var, "Ben görevimi ihmal etsem de nasıl olsa yargılanmayacağım." deyip kulağının üzerine yatabilir ama eğer ki bununla ilgili siyasi bir sorumluluk alınırsa, istifalar olursa, eğer ki bürokrasi görevini ihmalinden dolayı yargılanırsa emin olun, bir daha hiçbir bürokrat böyle ihmaller yapmaz. Maalesef bununla ilgili de adalet henüz bulunabilmiş değil.

Size sevgili Mısra Sel'in mesajını okuyacağım Sayın Bakan, biliyorsunuz, annesi. Annesi, biliyorsunuz, iki buçuk yıldır bir adalet mücadelesi veriyor bütün o cinayette hayatını kaybedenler adına. Size geçen yıl annesinin mesajını okumuştum, bu yıl tekrar okuyacağım. Bir mesaj göndermiş size ve bu mesajla ilgili de sizin görüşlerinizi merak ediyorum.

Şöyle diyor Mısra Sel, Oğuz Arda Sel'in annesi: "On bir ay önce Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yapmış olduğunuz yarım saatlik açıklamada -sizin için söylüyor- 'Odaklandığımız nokta insan hayatı ve güvenliktir.' demiştiniz. Çorlu ve Ankara kazasından sonra da demir yollarında kaza oldu, en son 2 makinist öldü." "İnsan hayatıyla odaklandığınız güvenlik önlemleri nelerdir?" diye soruyor size. "Ayrıca, 12 Haziran günü Mecliste Çorlu tren katliamı araştırılsın önergesini biz acılı ailelerin gözleri önünde reddeden ve gerekçe olarak 'Zaten süren bir araştırma var.' diyenlere, bir de Cahit Turhan'ın 'Kapsamlıca araştırılıyor.' sözlerine karşılık olarak soruyorum: Beş yüz gün geçti katliamın üzerinden, ihmaller apaçık ortadayken koskoca TCDD menfez bakım ve kontrollerini elle ve gözle yapıyor, 700 kilometrelik hattan 1 kişi sorumlu oluyor, yol bekçileri çıkarılıyor, 'Ödenek yok.' diye, arızalı menfezlerin onarımı için açılan ihale iptal ediliyor. Meteoroloji raporlarını değerlendirebilecek yetkinlikte kimse kurumda bulunmuyor ve bu ulaşım aracı milyonlarca insanı taşıyor. Beş yüz günden bu yana insan güvenliği için ne yaptınız? Eksikliklerin bir kısmını burada size söylüyorum, daha fazlasını siz biliyorsunuz."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Paylan, lütfen tamamlayınız.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "'Kapsamlıca araştırılıyor.' dediğiniz araştırmanızda bunların farkında değil misiniz? Çorlu katliamı duruşmasında 1 demir yolu işçisine mi yüklenecek tüm bu eksiklikler? Bu eksikliklerden sorumlu olduğu apaçık ortada olan TCDD üst yönetimi İsa Apaydın ve diğer yöneticilerin yargılanmasına izin verecek misiniz? Gerçek adaletin var olduğuna ilişkin sözlerinizi 25 kişinin ölümünden sorumlu olanların yargı önüne çıkarılmasıyla ilgili tavrınızdan göreceğiz. Ancak o zaman 7'si çocuk 25 kişinin vebalinden kurtulabilirsiniz. Söyler misiniz Oğuz Arda evladımı kara toprağa koyanların yanına kâr mı kalsın? İhmallerinden dolayı daha kaç Oğuz Arda bu hayattan koparılsın? Vicdana ve liyakatli hizmete davet ediyorum sizleri." diyor sevgili Mısra Sel, Oğuz Arda Sel'in annesi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Paylan, lütfen tamamlayın.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, bu konuda vicdanınız rahat mı? Geçen yıl da aynı soruyu sormuştum ve üzerinden bir yıl geçti hâlâ üst düzey sorumlu bürokratlar ve siyasetçiler bu konuyla ilgili hesap verebilmiş değil. Dönemin TCDD Genel Müdürü siz izin vermediğiniz için bırakın yargılanmayı, soruşturulamıyor bile, sorgulanamıyor bile. Neden izin vermiyorsunuz Sayın Bakan? Bu anlamda bakın, dönemin TCDD Genel Müdürü Mısra Sel'i Twitter'da engellemiş. Bırakın, buna dahi tahammül edemeyen bir kişi...

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Paylan, teşekkür ediyorum, lütfen tamamlayın.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bitiriyorum.

Bu anlamda, Sayın Bakan, siz bu konuda hesap vermediğiniz sürece ve ilgili bürokratları, sorumlu bürokratları yargı önüne çıkarmadığınız sürece emin olun, maalesef -umarım olmaz ama- cezasız kalan her suç tekrarlar.