| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükûmeti Arasında Akdeniz?de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası'na ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 04 .12.2019 |
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Teşekkür ederim Başkan.
Ayrıca da Büyükelçi'ye sunumu için teşekkür ederim. Gerçekten ayrıntılı, bilgilendirici bir sunumdu.
Benim de bir iki tane sorum olacak. Birincisi, bu anlaşmayla ilgili KKTC'nin yaklaşımı nedir? Şu sebeple soruyorum ayrıca: Elbette yani hükûmet düzeyinde yaklaşımını ortalama olarak tahmin edebiliyoruz ama orada yaşayan halkın bu sürecin yaratma ihtimali olan gerilimlerden de çok tedirgin olduğunu biliyoruz. Biraz sorumu bu iki bağlamda sormak istedim.
İkincisi ise benden önceki konuşmacı arkadaşlarım da ifade etti bir miktar. Ulusal Mutabakat Hükûmetiyle imzalanan bir anlaşma var ama Libya'daki gelişmeleri, siyasal süreci hepimiz biliyoruz. Orada, evet, NATO ülkeleri tarafından bu Hükûmet şimdilik kabul ediliyor ama mesela Fransa bununla ilgili eleştirilerine başlamış durumda. Yani orada istikrarlı bir durum yok ve devam etmekte olan iç savaşta sahaya baktığımızda, Hafter güçleri tarafından da azımsanmayacak düzeyde Libya bir biçimiyle başka güçlerin de elinde. Şimdi böylesi bir durumda yapılmış bir anlaşmadan ne kadar bir istikrar beklenebilir? Bekliyor muyuz öyle bir istikrarı? Bunu da sormak istedim.
Üçüncüsü ise, tabii ki bunun bir de uluslararası siyasetteki anlamı itibarıyla bir noktaya vurgu yapmak istiyorum. Mesela Suriye sorunu. Yıllardır bölgemizde, bölgenin istikrarsızlaşmasına da sebep olan ve bir türlü bitmeyen, milyonlarca insanın göç etmesine, yüz binlerce insanın yaşamını yitirmesine sebep olan bir zemin oluştu Suriye'de. Aynı biçimde, şimdi Suriye'de sonuca doğru belki bir miktar yaklaşılmışken -ki gerçekten ne olacağını tam anlamıyla da kestirmek mümkün değil- Doğu Akdeniz'de bizim izlemiş olduğumuz, Türkiye'nin izlemiş olduğu siyasetin, uluslararası güçler nezdinde -daha açık ifade etmek gerekirse emperyalist güçler nezdinde- bu bölgenin daha da uzun yıllara yayılmış olacak bir istikrarsızlığa sebebiyet verme ihtimallerini değerlendiriyor muyuz? Daha önce Kıbrıs meselesiyle ilgili burada yaptığımız kimi değerlendirmelerde özellikle diplomasi yolunun seçilmesiyle ilgili vurgularımız olmuştu. Fakat yine sunumdan da çıkardığımız sonuca baktığımızda, bu ikili anlaşmada belirlenen sınırlara yani bu sınırlara işte "Şu ülkenin gemisi alınmıyor, bu ülkenin gemisi alınmıyor." gibi bir yaklaşım var, "İzin vermiyoruz." gibi bir ibare var. Yani bu izin kısmı, bahsettiğimiz siyasal sürecin gerilmesi bağlamında nelere sebebiyet vereceğine dair üzerinde yeterince düşünülüp ileriye dönük yeterince bir planlama var mıdır?