| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükûmeti Arasında Güvenlik ve Askerî İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2451) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 16 .12.2019 |
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Teşekkürler Başkan.
Sayın Çeviköz madde madde gitti ve değerlendirmesini yaptı, aslında denk düştüğümüz maddeler de var, geçeceğim uzun sürmesin diye. Şimdi, önümüze gelen Mutabakat Muhtırası -yine Sayın Sezgin'in sonlarda ifade ettiği gibi ben de başta ifade edeceğim- gerçekten bir tezkere kıvamında gelmiş Mutabakat Muhtırası. Bununla ilgili de biz daha önce de bu Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası Genel Kurula geldiği zaman görüşlerimizi Genel Kurulda ifade ettik, Komisyon da ifade edememiştik. O konuda da ben bir kez daha üzgün olduğumuzu ifade edeyim ve ümit ediyoruz ki bu Komisyonda bundan sonra böylesi bir şey yaşanmaz; her geldiğimiz toplantıda bir önceki üzgünlüğümüzü ifade etmek durumunda kalmayız.
Bizim buradaki itiraz noktalarımızın temelinde Libya'daki iç savaşa esasen son dört yıldır belki resmî gibi olmayıp ama fiilen bütün dünya kamuoyunun gözleri önünde Trablus Hükûmetine verilen bir destek olduğunu herkes biliyor. Bu desteğin sürmesi babında, işte daha önce Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Muhtıra ve akabinde bu Güvenlik ve Askerî İş Birliği Muhtırası geldi önümüze. Bu Muhtıra'ya bizimde şerhimiz vardır, sebeplerini ise şöyle sıralamamız mümkündür: Trablus Misrata Ulusal Mutabakat Hükümeti yani Serrac Hükûmeti... Sayın Bakan Yardımcısı ifade etti, bölgeyi de bildiğini ifade etti fakat elimizdeki şu harita bize şunu gösteriyor bakın Sayın Bakan Yardımcısı: Şu yeşille görünen kısım Trablus Misrata Hükûmetinin etkin olduğu topraklar, Komisyondan arkadaşlar da eminim bu haritaya bakmışlardır. Bu kırmızı alanla gözüken kesimde Hafter güçlerinin elindeki kesimdir.
NİYAZİ GÜNEŞ (Karabük) - Çöl orası, çöl, insansız alan.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sarı kısımları ise zaten kabilenin elindeki kesim yani tabi ki coğrafyayı az buçuk da bilen bir arkadaşınız olarak bir bölümünün de çöl olduğunu biliyoruz ama en nihayetinde, Bakan Yardımcısı sunumunu yaparken yani aslında şu refleksi orada hissettik: "Yani orası çöldür, coğrafyanın büyüklüğüne bakmayın, esas güç Trablus'tadır." Fakat biz böyle olmadığı kanaatindeyiz. Ayrıca, biz HDP olarak ne Hafter güçleri ne de Serrac Hükûmetinin bir tarafı değiliz, Türkiye'nin de olmaması gerektiği kanaatindeyiz. Fakat bir önceki Mutabakat Muhtırası ile şimdiki bize göstermiştir ki Türkiye resmî olarak da taraf tutma konusunda adım atmış durumdadır. Biz bunu, Türkiye'nin geleceği açısından doğru görmüyoruz çünkü bugün Suriye'nin iç işlerine müdahale etme konusunda her ne kadar söylem olarak şu ifade edilse de "Suriye'nin sınırlarına saygılıyız." dense de fiilen hem Kuzey ve Doğu Suriye'deki gelişmeler hem İdlib'de Hükûmetin takındığı tavır bize göstermiştir ki iç işlerine bir müdahale var. Aynı şeyin Libya'da şimdi de bu kadar açık edilerek yapılmasını açıkçası biz doğru görmüyoruz. Bu, Türkiye'yi bir iç savaşın tarafı hâline getirerek biraz daha dış siyasette yalnızlaştırmaya doğru götürmektedir. Bakın, bugün Arap Birliği, Afrika Birliği, Avrupa Birliği bunu tartışmaya başlamıştır, nitekim Hafter güçleri bunu AB'ye taşımış ve bunun tartışılmasını talep etmişlerdir. Sahadaki gelişmelere baktığımızda, bu bahsettiğimiz 3 birlik tarafından tartışmaya açık bir hâle geldiğini söylememiz mümkündür.
Bakın, yine, Çeviköz ifade etti, sivillerin Libya'ya gönderilmesi üzerine konuştu. Bununla ilgili yabana atılmayacak düzeyde de haberler olduğunu sanıyorum sizler de takip etmişsinizdir, bugün Rusya'nın desteklemiş olduğu ya da Rusya'nın önünü açmış olduğu milis güçleri Wagner'e karşı SADAT ve uzantılarının -ya da nasıl tanımlayacağız bilemiyorum- orada savaştırılacağına dair. Bunun yanı sıra İdlib'deki Selefi cihadist çetelerin bir bölümünün Libya'ya aktarılması; bunları, Türkiye'yi gerçekten biraz daha yalnızlaştıracak ve dış siyasetteki hataları derinleştirecek adımlar olarak görmekteyiz.
Yine, aynı biçimde, bu her 2 mutabakat da yani Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası ile Güvenlik Ve Askerî İş Birliği Mutabakat Muhtırası iktidar tarafından kamuoyuyla şu şekilde paylaşılmaktadır: Sanki Doğu Akdeniz'de gaz rezervleri tamam bulunmuş, sondaj faaliyetleri tamamlanmış, boru hatları döşenmiş ve artık sevkiyat başlamış gibi bir hava yaratılıyor ve burada Türkiye tamamen dışlanmış gibi bir hava yaratılıyor. Biz daha önceki bu tür toplantılarda ifade ettik, Türkiye'nin, başta Mısır olmak üzere Akdeniz'e kıyısı olan ülkelerle ilişkilerini bir an önce iyileştirmesini biz önermekteyiz.
Bugün gerek karada gerekse denizdeki bütün komşu ülkelerle çatışmalı bir hâle gelinmiş olmasını biz de siyasal anlamda bu iktidarın yürütmüş olduğu politikalara bağlamaktayız ve bir an önce bu yanlışlardan dönülmelidir. Ama tam aksine, bugün şu an görüştüğümüz Mutabakat Muhtırası'nı bu hatalarda ısrar ve hataları derinleştiren bir adım olarak gördüğümüzü belirtmeliyiz.
Yine, aynı şekilde bu Libya savaşına, Libya'da devam eden savaşa taraf olarak, Türkiye'den askerî sevkiyatın gerçekleşmesi, destek sağlanması -bunu yine daha önce ifade ettik burada- Türkiye'nin tamamına siyasal olarak kaybettirirken, Türkiye'nin askerî yoksul halk çocuklarını oralara gönderip savaştırırken ama Bayraktar gibi SİHA-İHA üreticilerine zenginliğin önünü açan bir alan olarak da görmekteyiz. Yani atılan bu adımın bir yanıyla ülkede yaşanan ekonomik kriz, ülkede yaşanan siyasal kriz... Bunun yanı sıra, demin ifade ettiğimiz gibi belli başlı aile çevrelerine servet kazandırma anlamında bu tür adımların atıldığını düşünüyoruz. Çünkü yaşanan bu krizlere yepyeni bir hikâye üretmek gerekiyordu ve bu hikâyenin ne yazık ki aktörü askerlik yapan yoksul halk çocukları olacaktır. Biz buna da karşı olduğumuzu belirtmek istiyoruz.
Aynı biçimde, hatırlayacaksınız, yine Katar'ın korumasını Türkiye üstlenmek için çeşitli anlaşmalar yapmayı denedi. Türkiye'nin elbette ki kendi sınırlarını koruması gibi, sınır tehdidi varsa o konuda belli düzeylerde siyasal adımların yanı sıra kendine göre atacağı askerî adımlar da belki de olacaktır fakat bunları kamuoyuna bu şekilde, sanki Türkiye'nin lehine çok önemli adımlar atılıyormuş gibi yansıtılmasını doğru görmüyoruz.
Şu hatırlatmayı da yaparak bitireceğim, yine Sayın Bakan Yardımcısı ifade etti: "Temsilciler Meclisinin tanınmadığına ve Bingazi ya da Tobruk'ta toplantılarını yapma.." Ya, ben bunu azıcık talihsiz olarak buldum, onu da ifade etmeliyim. Bugün bir ülkenin iç işlerinde, Temsilciler Meclisinin nerede toplanacağını... Bugün Türkiye'nin kendi iç işlerine birilerinin gelip yorum yapması, müdahale etmesi nasıl doğru değilse bizlerin de Libya için böyle bir değerlendirmeyi yapmamız doğru değil ama şunu da hatırlatmak gerekiyor: Berlin'de düzenlenen konferansa atılan... Bu mutabakat muhtırasıyla, Türkiye o konferansın fiilen tanınmayacağını göstermiş oluyor böylece.
Bir diğer hatırlatma, bahsettiğimiz Trablus Ulusal Mutabakat Hükûmeti, 2 kez güvenoyu alamadı ve Mecliste yemin de etmemiştir. Bu hatırlatmayı da yaparak şu cümleyle bitirmek istiyorum: Libya'daki iç savaşa Türkiye asla taraf olmamalıdır ve bu mutabakat muhtırası Komisyonumuz tarafından aklıselim bir şekilde, Türkiye'nin de çıkarları düşünülerek reddedilmelidir, diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.