| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2452) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 18 .12.2019 |
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli vekiller ve Değerli Sayın Cora ve arkadaki bürokratlara saygılarımı sunuyorum. Aslında başta konuşacaktım fakat genelde Başkan soruyordu, kaldı. Bir genel değerlendirme gibi olacak.
Arkadaşlarımızın çoğu değindi. Ben inanıyorum ki aslında bunun tekrar bu dönemde önümüze gelmesinde -birçoğumuz açısından da- sanki bir yerden talimatla hızlıca bunun çıkarılması için bir çaba var ve şu anda bir taraftan Genel Kurul devam ediyor, bir taraftan birçok kişi burudaki gelişmeleri takip ediyor ve bizlerin nasıl bu sürece yaklaştığımızı merak ediyorlar.
Geçmişte aslında Türkiye'nin hafızasında birçok olay var. Türkiye'nin hafızasına da baktığımızda birçoğumuz kimi zaman fişlenmişiz, hakkımızda soruşturmalar yürütülmüş, haksızlıklara uğramışız, yasal yollara başvurmuşuz, yasal yollardan sonuç almaya çalışmışız. Fakat hafıza olmadığı için her seferinde önümüze geldiğinde bir kısım iyi yapılmış düzenlemeleri tekrar atlamak zorunda kalıyoruz.
Aslında Türkiye'de hukuk devletlerine bakıldığında, hukuksal sürece baktığımızda, dönem dönem değişiklikler çok olumlu olmuş, dönem dönem de bu değişiklikler iktidar değişiklikleriyle beraber daha da katılaşmış.
Şimdi, muhalefet olacak, sivil toplum örgütleri olacak, akademisyenler olacak, bu işten etkilenen mağdurların dinlenmesi lazım. Sonuçta, Anayasa Mahkemesi de bir düzenleme yapmış. Paldır küldür önümüze geldiğinde gerçekten inciniyoruz ve hazırlanırken -Sayın Cora'nın belirttiği gerekçede de konuşmasında da- bir kamu yararı, bir de vatandaşların yararına...
(Uğultular)
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Evet arkadaşlar, Sayın İpekyüz'ü dinleyelim.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) Sayın Bakan Yardımcısını bekliyorduk, geldikten sonra telefon elinde ve bizi dinlemiyor.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - O, Bakan Yardımcısı.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) İşte, gelmiş ama işine devam ediyor, fiziken burada.
Şimdi "vatandaşlardan gelen talepler" denmiş. İyi de vatandaşların talebi dikkate alınmıyor ki. Vatandaşların talebi dikkate alınmış olsa... Zaten bu işin mağduru vatandaşın kendisi, Anayasa Mahkemesine başvurmuş. Kamu yararı desek... Arkadaşlar, gerçekten kamu dediğimiz ne? Kamunun içinde hepimiz varsak bu ayrı; burada sanki iktidarın yararına. Bu iktidar bugün sizsiniz, yarın başkaları olacak. Çünkü geçmişte bunlar yaşandı. Bunu iyice ayırmak lazım. Eğer vatandaş dediğimizde bize yakınları, iktidara yakınları düşünüyorsak o zamanda da toplumu bölmüş oluyoruz.
Şimdi, eğer biz sistemleri özgürleştiremezsek, düşünceyi ifade etmeyi özgürleştiremezsek gerçekten gelecek kuşaklarımızı iyi yetiştiremeyiz. Arkadaşlarımız söylediler, insanlar kendileri bir kamu kurumuna girmek için, memur olabilmek için veya... Türkiye'de şimdi zaten, artık, bu kamu-özel iş birliğiyle beraber birçok şey de iç içe girmiş oldu. Yani yarın bir gün bir hekim, bir özel hastane SGK'yle anlaşması olduğu için kamu mu değil mi? Bu kamu-özel iş birliğinde biz bunu söylüyorduk. Tabipler Odası Başkanı Mersin'de açıklama yapıyor, diyor ki: "Özel merkezdir ama hastanenin ismi kamu hastanesi." Böyle karmaşalara da neden olacak.
Şimdi, geldiğimizde, aslında engel çok, etik açıdan da bir yığın sıkıntısı var. Anayasa Mahkemesinde ne dendi? Yeni düzenlemede deniyor ki: "Devlet Memurları Kanunu'na göre tekrar bir düzenleme yapılacak." İtirazlar durdurulmuş oldu -arkadaşlarımızın söylediği- ve altı aylık bu süreçte bir kısım insanların tekrar bir umudu doğmuştu, bu ortadan kalkmış olacak ve yeniden başvuranlarla ilgili tekrar soruşturma yapılacak ve yeniden atama isteyenlerle... Bir yığın sıkıntı var.
Arkadaşlar, 15 Temmuzdan sonra bir olağanüstü hâl ilan edildi, bunlar çıktı ve binlerce insan işinden gücünden oldu, haksızlıklar oldu ve bir uygulama çıktı "İtiraz edin." diye ve o itirazların hâlâ büyük çoğunluğu sonuçlanmamışken, Anayasa Mahkemesi bir karar aldığında insanlar bir nefes almışken tekrar aynı süreçle karşı karşıyayız.
Hocalarımız belirtti, muhalefetten birçok kesim de dile getirdi, Anayasa'nın özel hayatla ilgili birçok düzenlemesi ve maddesine haksızlık olduğu dile getirildi. Ama biz biliyoruz ki bu ülkenin İçişleri Bakanlığı dedi ki: "Gerektiğinde, Anayasa Mahkemesi böyle bir karar alsa bile biz bununla ilgili düzenlemeyi yaparız, çıkarırız." Sanki bu talimat da böyle gelmiş, bir an önce çıksın diye. Niçin bunu söylüyorum? Yetki tekrar Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanlığına veriliyor, güvenlik soruşturması ve arşiv taramasıyla ilgili.
Şimdi, eğer geçmişe bakarsak, 28 Şubat kararlarını anımsıyor muyuz? Ben baktım. 28 Şubat kararlarına baktığımızda, mesela 3'ncü maddesi diyor ki: "Sarıklı, cüppeli giyim özendirilirse bunlarla ilgili savcılıklar derhâl işlem yapsın." Mesela, 7'nci maddesi diyor ki: "Fazla sayıda imam hatip liseleri açıldığı için bunların meslek lisesine dönüştürülmesi için çaba harcansın." 8'ncisi maddesi ne diyor: "Devlet daireleri ve belediyelerde dinci kadrolar yerleşirse bunlarla ilgili işlem yapılsın." 9'ncu madde ne diyor: "Cami yapmayla ilgili dernekler varsa takibe alınsın." 13'ncü madde: "TSK'yi rahatsız edecek görünümdeki çalışmalar varsa işlem yapılsın." ve bunların hepsi "devrim kuralları" diye tanımlanıp yürürlüğe sokuluyor. O süreci anımsıyorsunuz ve şimdi, o süreçten o günün mağdurları, o günün bir yığın haksızlığına uğrayan insanları, o günü unutup bugün aynı şeyleri tekrarlarsa vay hâlimize. Yarın bunlar da değişecek, birçok şey değişecek. Bizim daha çok evrensel ve insani değerlerde korkusuz düşünebilen insanlar için fırsat açmamız lazım. Yani insanlar okuyor, bir yere geliyor veya hayatın bir aşamasında -okuma dediğimiz illa üniversite değil- bir kamu kurumuna girmek istediğinde, kamuda çalıştıktan sonra da bir usulsüzlük yaptığında -Türkiye'de yasalar mevcut- herhangi bir işlem yaptığında -hekim olsun, memur olsun, tapuda çalışsın, camide çalışsın- işlem yapılmaması konusunda bir şey yok ki.
Bir diğeri, hepimizin aldığı adli sicil belgesi var, "sabıka kaydı" denilen bir belge var. Özellikli işler için zaten başta bir tanımlama getirilmiş. Özellikli işler için hiç kimseden çok ciddi bir tepki de yok, bu geçmişte de yoktu. Fakat şimdi getirilen şey bütün herkes için, herkesi kapsayan bir süreç gelişti.
Şimdi, arkadaşlar, milletvekili olabiliyorsunuz, milletvekili olmak için bir engel yok. Vekiller yasa çıkarabiliyor, yasal düzenleme yapabiliyor ama memur olamıyorsunuz. Yarın deseler ki "Vekil olmak için de bu geçerlidir." Ne diyeceğiz? Yani bu kendi kendiyle çelişen bir tarz.
Bir taraftan biz hep Mecliste de konuşuyoruz;- beyin göçü var, insanlar göç ediyor, Türkiye'den gidiyor. Bir taraftan, bizim, insanlara ortam açmamız gerekirken, daha rahat çalışması gerekirken bunu yapmıyoruz. Girsinler, çalışsınlar, herhangi bir usulsüzlük göründü, işlem yapılabilir ama ben bazı isimler vermek istiyorum. Gerçekten, Mehmet Şimşek -şimdi gerçi farklı bir yere geldi- Merkez Bankası için 2 kez başvurdu veto edildi. Bir başkan yardımcılığı için, bir de başkan olmak için. Sayın Durmuş Yılmaz burada, Mehmet Şimşek'i anımsar. Veto yedi faaliyetlerinden dolayı ve konuşmalarında da bunu anlatıyor. Ben başka örnekler vereyim: İstanbul'da Beşiktaş'ta bir emniyet müdürlüğünde işkence görmesi nedeniyle 1 kişi yaşamını yitirdi, polisler hakkında işlem yapıldı, ceza aldı, şu anda cezası devam ediyor; aynı kişi, şu anda, Hakkâri'de Emniyet Müdürü olarak çalışıyor. Silopi'de Furkan ve Muhammet -bir kez ben Genel Kurulda da söylemiştim- eve panzer girdi, 2 çocuk yaşamını yitirdi -9 ve 12 yaşındaki çocuklar- hâlâ o polisler görevde. Şimdi, bir taraftan böyle bir olay var, bir taraftan insanlar Demirtaş'ı beğendiği için memur olamayacak. Biz bunu nasıl çözeceğiz? Veya bir kısım insanlar zamanında babası veya annesi Bank Asyada apartman ücretini veya okul taksitini yatırdığı için çalışamayacak. Bunu gerçekten, kim, neye göre düzenleyecek? Doktor arkadaşlar -burada sağlık çalışanları varsa- geldiler, bir kısım arkadaşlarla beraber çalıştık; ya, öğrenci kantininde oturmuşlar, oradakiler fişlemişler onları, atanamıyorlar ve biz onlara mecburi hizmet getirmişiz. Bir yığın, 6 yıllık bir eğitim görmüş, devlet onlara bir yükümlülük getirmiş, demiş ki: "İhtiyaç olan yerlere git." Mecburi hizmete de gidemiyor, diplomasını da vermiyorsunuz. Başka örnekler de verebilirim: Bu örnek çok enteresan: Mustafa Yaman, Mardin Valisi aynı zamanda, şu anda, kayyum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Buyurun Sayın İpekyüz.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Kendisi, 31 Mart yerel seçimlerinde Tunceli'de vali. Yüksek Seçim Kurulunun, itirazlara rağmen seçim çalışmaları döneminde beyaz eşya, buzdolabı ve mobilya dağıtıyor Tunceli'nin Nazımiye ilçesinde. Hakkında işlem yapılıyor, yedi ay ceza alıyor ve bu Vali, ondan sonra Balıkesir'e atanıyor. Balıkesir'de Adalet ve Kalkınma Partisinin Belediye Başkanıyla sürtüşüyor, Adalet ve Kalkınma Partisinin Büyükşehir Belediye Başkanı diyor ki: "Dolandırıcının teki vali olmuş buraya, kabul etmeyiz." Kayıtlarda var, belgesi de var. Oradan da çıkıyor, Giresun'a, şu anda, Mardin'de. Geçen dönemde kayyumdu; işte, o baklavalar, hediyeler falan ortada. Şimdi, tekrar orada. 7 ay ceza almış, bu kadar şey, belediye başkanı tanımamış, savcılık şey yapmış, siz bunu vali olarak, belediye başkanı olarak, kayyum olarak atıyorsunuz; bir taraftan da birisi, bir bankaya para yatırdığı için, birisini beğendiği için, bir söylem geliştirdiği için memur olmayacak. Birileri hırsızlık yapmış, alenen ortada, ödüllendirilecek, soygun yaptığı için her yere gidebilecek, birileri olmayacak. Bunun anlamı şu oluyor: "Bendensen her şey mubah, her şeyi yapabilirsin, bana muhalefetsen..." Bu olmaz.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - At, sahibine göre kişner.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Şimdi, böyle olunca arkadaşlar, gerçekten iktidarlar değişir -bakın, biraz önce 28 Şubat'ı söyledim- iktidarlar değiştiğinde hepimiz perişan oluruz.
Başka örnek vereyim, bu örneklerin dışında. Şimdi, itiraz komisyonu var. Gökhan Açıkkollu gözaltında yaşamını yitirdi, bir buçuk yıl sonra komisyon dedi ki: "Görevine dönebilirsin." Ömer Faruk Arsoy, kanserden öldü, üç ay sonra görevine iadesi çıktı. Bülent Uçar, Malatya SES Şube Başkanı, ihracından dört ay sonra kalp krizi geçirdi, daha iki ay önce "Görevine dönebilirsin." dediler. Ya bunun sonu mu var? Birçok insan canından, malından oluyor, itibarından oluyor ve bunları, biz dikkate almadığımızda, özgürlüğü dikkate almadığımızda, anneler, babalar, kardeşler, bütün akrabalar, yakınlar perişan oluyor. Biraz önce arkadaşlarımız dile getirdi, insanlar artık derneğe üye olamayacak. Günümüz koşullarında sosyal medyada -mesela, sosyal medya bir özgürlük alanı- bir şey paylaşamayacaklar. Bugün birilerini belki eleştirebilirler, yarın farklı bir şey...
Şimdi, düşünün ki, geçen yıl bu dönemler soğan tartışılıyordu. Soğanla ilgili olumsuz bir cümle kullanmışsa, ileride belki, fişlenmekten başına bela gelecek. Kim kimi fişliyor, kime, neye göre fişliyor?
SALİH CORA (Trabzon) - Öyle bir şey olmuyor.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Cora, olmuş bunlar, yaşanmış.
Şu anda, sosyal medyada paylaşımlar yaptıkları için Amasya'da 4 öğrenci hakkında işlem yapıldı. Bakın, en son ne oldu? İstanbul seçimlerinde sanatçılar "Her şey çok güzel olacak." dediler; bir makam kalktı, isimlerini yayınladı, dedi ki: "Bunlar, bundan sonra hiçbir yere giremeyecekler, hiçbir konsere gidemeyecekler, hiçbir kamu kurumuna çağırılmayacaklar." Bunları unutmayalım ya. Ve bütün televizyonlarda tehdit edildiler, sanatçılar.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Sanatçının işi mi o ya(!)
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Değil mi? Sanatçının ne işi var, desin ki: "Her şey çok güzel olacak."
Bir taraftan biz bunları yaparsak, korku imparatorluğu yaratırsak, insanların arşiv taraması, güvenlik soruşturması... Ya, arkadaşlar, arşiv taraması diyoruz; fişlemedir ismi, fişlemedir.
SALİH CORA (Trabzon) - Beraat kararı varsa araştırmada gönderilecek belgeler arasında sayılmıyor.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Yani kime göre Sayın Cora, kim göre? Bugün beni arşivleyen, yarın sizi de fişleyebilir. Yani bugün, bu...
SALİH CORA (Trabzon) - Karardan bahsediyorum. O kararda, Anayasa Mahkemesi bir iptal kararı verdi "18 yaşından küçük bir kişinin güvenlik soruşturması yapılamaz." diye bütün kamu kurum ve kuruluşlarına tebligat gitti. "Sakın böyle durumlarda güvenlik soruşturması yapmayın." diye.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Cora, ben, size söz vereceğim.
Sayın İpekyüz...
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Türkiye'de biz şunu çok iyi biliyoruz, Türkiye'de şunu çok iyi biliyoruz: Türkiye'de mevzuattaki düzenlemeler fiilî durumlarda uygulanmıyor. Yani bunu hepimiz biliyoruz. İnsanlar size telefon açtığında "Şu şu... Lütfen, yardımcı olur musunuz?" diyor. Bunu bütün arkadaşlarımız biliyor. Biz bunlarla yüzleşmediğimiz sürece olmaz. Hepiniz buradan çıktığınızda "İşte beni şu aradı, bu aradı." diyeceksiniz. Yani, biz sağlıkta çalıştığımızdan, birçok yerde çalıştığımızdan, hepimize insanlar geliyor ve aktarıyorlar. Normalde mevzuatta "Bir yazıya on beş gün içerisinde cevap verilir." "Bir dilekçeye şu kadar sürede cevap verilir." deniliyor, verilmiyor. Şu anda bu Mecliste bizim yazılı soru önergelerimize cevap verilmiyor.
Yani, bunu bildiğimiz hâlde, bu böyle dediğimizde, güvenlik soruşturması dediğimizde... İnsanlar bir yere gittiklerinde kılık kıyafetlerinden dolayı bile bu muameleye uğrayabiliyorlar. Ama şunu unutmayalım: Bugün bize olan şey yarın başkalarına olabilecek. Eğer biz özgürlüğü istiyorsak, genişliği istiyorsak -ne bileyim- demokrasi kültürünün daha da yükselmesini istiyorsak... Ya, zaten adli sicil belgesi alınıyor. Artı, bir kişi işe başladığında hakkında işlem yapılması için bir engel yok ki. Bir kişi memur olduktan sonra dokunulmaz değil, dokunabiliyorsunuz. Yani bunun düzenlenmesi lazım ama özellikli işler için arkadaşlarımız da söyledi zaten geçmişte bir mevzuat vardı ki 2 kez bu madde dile getirilmiş, birincisi yerinde kalsın, ikincisine hiç gerek yok. Geri gönderdi zaten Anayasa Mahkemesi. Bir de bu saatte herkes bizi izliyor Türkiye'de, herkes bu sonucu merak ediyor. Kim kimi neye göre fişleyecek, kim kimi neye göre kıstas alacak. Ciddi bir haksızlık. Özgür bir geleceği kaygısız, korkusuz düşünüyorsak bunun önünü açalım, geri çekelim.