KOMİSYON KONUŞMASI

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Teşekkür ederim.

Özellikle bu kanun teklifinin 2'nci maddesinde 4045 sayılı Kanun'a atıf yapıyor. Kanunda yönetmeliğe atıf yapıyor, ben tekrar belirteyim, konuşmamda da söylemiştim. Aslında burada çoklu bir düzenleme yapıyoruz. Bir var olan, belli bir kesim için uygulanan güvenlik soruşturmasını bütün memurlara uyguluyoruz, bir de yönetmelikteki -ben az önce de söylemiştim, ısrarla belirtiyorum- iltisak meselesini de aslında bir şekilde kanunlara da yerleştirmiş oluyoruz. Bu büyük bir problem.

Şimdi, Anayasa Mahkemesinin bir kararı var. Hem Anayasa Mahkemesi kararı olmasa bile -ben de buna kesinlikle katılıyorum- böyle bir düzenlemenin yapılmaması lazım, böyle bir güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının yapılmaması gerekiyor. Çünkü idare, burada tamamen mahkemelerin de önüne çıkaracak bir yapı hâline getiriliyor; idare, bir kişiyle ilgili her türlü kararı verecek bir hâle getiriliyor. Şimdi, "Yok." dedi arkadaşlar, "Beraat alanlar geri dönüyor." dedi ama onlarca örnek var, onlarca. Bakın, bir tane daha söyleyeyim, hatta Batman'dan bu örnek: "PKK/KCK mensubu olduğu yönünde kanaate varıldı." diye bir bilgi toplanmış ama hakkında var olan aynı meseleyle ilgili bir soruşturma ya da kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş yani hakkında bir soruşturma yok. Şimdi, eğer böyle bir istihbari bilgi varsa ki hiç böyle kanuna manuna da gerek yok -dediği gibi vekilimin- biz, istihbari bilgilerin çokça toplandığını, herkesle ilgili türlü kayıtların olduğunu, bu kayıtların seçim dönemlerinde nasıl ortaya saçıldığını da gördük. Bununla ilgili dava açılır. Şimdi, dava açılmayan bir yerde, kişilerin beraat ettiği bir yerde, olmayan kararlar üzerinden... Bak, tekrar ediyorum, bu fişlemedir, başka bir manası yok, bu fişlemedir ve bununla bir güvenlik ortamı yaratılmaz, yanlış. Güvenlik meselesinin bence iktidar cephesinden yanlış anlaşılma durumu var.

Bakın, değerli arkadaşlar, eğer bu yapılar çok gizli çalışıyorsa sizin dediğiniz yöntemlerle de ortaya çıkmaz. Eğer komşusuna gidip sorduğunuzda, sosyal medyasına girdiğinizde buluyorsanız, zaten bununla ilgili dünya kadar dava var, dünya kadar dava...Yani neredeyse Cumhurbaşkanına hakaretten davası olmayan kalmadı gibi muhalif cepheden yani herkese... Ben hakareti olumladığım için söylemiyorum, en ufak bir eleştiri de Türkiye'de artık bir hakaret olarak kabul edilip, Cumhurbaşkanına hakaret olarak kabul edilip dünya kadar, binlerce açılan dava var herkesle ilgili, hepimizle ilgili hatta; söylediğimiz her söz dava konusu, katıldığımız her eylem bir dava konusu. Yine, bu kararlar da toplumsal etkinlik... Bakın, muhalefetin birtakım toplumsal etkinliklere, basın açıklamaları, özellikle, az önce gelen kurumların bazılarının, mesela, KESK'in düzenlemiş olduğu basın açıklamasına katılmaları illegal olarak kabul edilmiş, burada dosyalara konulmuş. Eğer aleni yapılan bir açıklama, bir suç unsuru varsa dava açarsınız ve zaten Devlet Memurları Kanunu'nda bununla ilgili bir düzenleme var, bunun için ayrıca özel bir istihbari çalışmaya gerek yok. İşte zaten mesele buradan kaynaklanıyor. Böyle, gizli kapaklı, ortaya çıkarabileceğiniz bir durumla ilgili bir şey olmadığı kaygısını taşıyoruz biz ve dediğim gibi, güvenlik meselesinin böyle çözülmeyeceğine de inandığımızı bilmenizi isteriz. Eğer bu ülkede bir güvenlik problemi varsa, hukuk çerçevesinde çözülmüyorsa bu başka bir güvenlik problemi yaratır; daha önce böyle oldu, cemaat döneminde böyle oldu. Meseleler hukuk çerçevesinde çözülmediği için bu ülke bir güvenlik tehdidiyle, büyük bir güvenlik tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Şimdi, bununla tekrar karşılaşma ihtimalimizi hatırlatırız size. Eğer bu ülkede Anayasa yok sayılacaksa, kanunlar yok sayılacaksa, uluslararası sözleşmeler yok sayılacaksa, hukuki güvenlik ilkesi yok sayılacaksa, suçun şahsiliği yok sayılacaksa -masumiyet karinesi- insanlar mahkemenin karşısına çıkıp kendini aklamak zorunda kalacaksa ki bu böyle. Bilmediği bir meseleden dolayı güvenlik soruşturmasını geçmediği söyleniyor. Mahkeme kararlarının bile gerekçeli olması özellikle belirtiliyor, gerekçeli olmalı, ifade etmeli, bir insan niye ceza aldığını bilmeli, açık, aleni bir şekilde açıklanmalı. Ama güvenlik soruşturmasıyla ilgili, sadece güvenlik ve arşiv soruşturması, araştırması sonucunda "Uygun görülmemişsiniz." diye bir yazı yazılıyor, az önce arkadaşlarımız bunu okudu.

Şimdi, kişi bu güvenlik soruşturmasından niye geçtiğini bile bilmeden suçlanıyor, neyle suçlandığını bilmiyor -suçlanıyor çünkü- gidip dava açacak, o peşine düşecek, gidip kendini aklamaya çalışacak, aklayabilirse. Yok, aklansa da geri dönemiyor. Beraat edenler de geri dönemedi, döndüklerinde de olması gereken yere dönemediler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Başaran, lütfen, tamamlayabilir misiniz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Toparlayacağım.

KHK'lerle ihraç edilenlerin hiçbiri ihraç edildikleri konuma geri dönemediler. Türkiye'nin en büyük üniversitelerinde görev yapan araştırma görevlileri, hocalarımız -barış akademisyenleri içerisinde yer alanlar- taşraya sürüldüler, orada çalıştırılmak zorunda bırakıldılar, hatta orada da bazılarına oda bile verilmedi, aslında yine dönemediler. Bu büyük bir problem olarak karşımızda duruyor arkadaşlar. Az önce birbirinizi tebrik ettiniz; bakın, kayıtlara geçsin diye buradan tekrar söylüyorum: Umarım, on yıl sonra da birbirinizi tebrik ediyor olursunuz ama ben buna inanmıyorum. Çünkü bu devran böyle gitmeyecek ve çıkardığınız bu yasalar, her yere dercettiğiniz bu güvenlik soruşturmaları, istihbari birim araştırmaları, iltisak meselesi gelip sizi bulacak, üzgünüm ama böyle olacak.

Teşekkür ederim.