KOMİSYON KONUŞMASI

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Şimdi şöyle: 17.40'ta ambulansla hastaneye giriyor dedik. 17.40'ta girdi hastaneye ambulansla. Mesela ayağındaki ayakkabıyı çok kolay... Nasıl sizce? Mesela o hiç düşünüldü mü? Yani öbür ayakkabı nasıl çıktı ayağından? Çünkü hani düşme anında, mesela benim çok kafamı kurcalayan konulardan bir tanesi o. Çünkü çocuğun hastanede ayakkabısını çok zor çıkarıyorlar, bağları keserek çıkarıyorlar. Yani o çok gevşek bir ayakkabı değil, spor ayakkabı. Diğer ayakkabı nasıl düşmüş olabilir? Yani bir düşmeyle... Mürsel böyle diyor ama o bileklerle o hareketi yapma şansı yok o çocuğun. Onu biliyoruz hepimiz.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Sporla iştigal edenler çok daha net şey yapacaktır. Burkulmalarda ayak belli bir kısa sürede şişmeye başlar, öyle bir şeye maruz kalmış olabilir ayak.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - O konuda ben de bir şey söyleyebilirim. Bütün trafik kazalarında önce ayakkabılar fırlar. Enteresan bir şey. Yarım saat sonra da çıkaramazsınız ayağından şiştiği için.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Yani o bana ilginç geldi ama hani o şekilde çıkmış olabileceğini...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Şimdi, Mürsel'in beyanını doğru kabul ediyoruz. İlk aşamada daha o şişme gerçekleşmeden ayak çıkabilir ama sonrasında ayak şişiyor.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Fotoğrafta görünüyor zaten ayağın şiştiği.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Başkanım, dediğinizi doğru kabul ediyorum. Düştüğünde düşse ayakkabı oraya nasıl geldi? Diyorsunuz ya "Ayakkabılar trafik kazasında fırlar."

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Tabii.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ondan sonra o ayakkabının düştüğünde düştüğünü varsayıyorum, fındıklıkta olması gerekirken -zaten o ayakkabı fındıklıkta olsa bir sürü şeyi açıklayacak- sonra kim getirdi oraya koydu o ayakkabıyı olacak. Yani hani o tez biraz şey.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Yok, hayır, bu tez değil. Ben bilgi olarak söyledim. Öyle olmuştur, böyle olmuştur demeyelim.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Evet, yani o ayakkabının orada ayaktan çıkık bulunması... Hani "Yanına konmuş gibi." diyorlar.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - "Ayakkabısını çıkardım." diyenler de var. Çıkarmaya çalıştım." filan diyen ifadeler de var.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Evet.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - İfadesi net yani ayağını size de muhtemelen göstermiştir hareket tarzıyla filan. Şöyle biraz akla yatkın kalıyor: O hareketi yapmışsa ve çıkartmışsa o hareket esnasında ayak diğerinin üstünde kalabiliri de biraz yorumladım kendi kendime.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ama o bilek kırıklarıyla hiçbir hekim onu yapamayacağını söylüyor.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Bir tanesi, diğeri kadar değil.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ama yani yine de kırık.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Bir tanesi çok daha az. Diğeri...

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ama biraz enteresan.

Şimdi bir de tutanaklarda bir şey var, sonradan ev civarında bir çorap bulunuyor. Onu da adli kriminale gönderiyorsunuz. O çorap ne oldu sonuçta? Yani onunla ilgili hiçbir sonuç yok bu şeylerde.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - O çorabı aldıran da benim. Şimdi Gürsel'in ifadesinden -sonra arz etmiştim- bina etrafında, çatıda tekrar bir araştırma yapılmıştı. İhtimal. Çorapla ilgili aldığımız ifadelerde bize bir tarif verilmişti. "Desenli, çizgili..." Özellikleri anlatılıyordu. İşte "Bilmem şu boyda..." Çevrede yaptığımız araştırmada Rabia Naz'ın bulunduğu yerin hemen yatayına... Ayakkabıyı duvarda hatırlıyor musunuz efendim?

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Evet.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Onun tam altında tekabül eden bir yerde, böyle bir otların arasında, yani çok kısa süre önce orada kalmış değil, uzun süredir orada olduğu anlaşılan, etrafından çimen çıkmış bir çorap vardı.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Hemen evinin önünde o, atölyenin önünde.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Duvarda ayakkabı vardı ya efendim onun hemen alt kısmında, orada bir çorap vardı, çimlerin arasında kalmış gibi. üstünde kalsa yeni uçmuş, gelmiş izlenimi yapacak. Ama çimlerin arasında kaldığı için acaba dedik... Yani bir çorap da kayıp.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Evet.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Bir çorabı tamam diyoruz, "Hastanede biz çıkardık." diyorlar ama bir çorabın nerede çıktığını bilmiyoruz.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Bir çorap var, mevcut.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Bir çorap yok.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Çorap yok, tamam onun için söylüyorum. Kıyaslama şansı yok.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Bir çorap yok. Sadece bir çorabın hastanede çıkarıldığını biliyoruz.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Evet, tamam. Atılmış olabilir. Tamam, o öyle.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Acaba oraya yakın bir yerde olduğu için ve eski, orada kaldığını gördüğümüz için acaba olabilir mi diye bir değerlendirmek üzere aldık. Bunu da kriminale gönderdik. Mukayeseye elverişli onda da ne DNA ne şey kalmadı.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Bir şey çıkmadı.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Çünkü uzun süredir orada kaldığını belirledik. Kar, yağmur yani aklınızdan geçebilecek her şey üzerinden geçmiş orada. Fotoğrafını Şermin'e gösterdik, ilk bulanlardan. Önce "Bu." dedi, sonra "Benziyor." dedi, kesin yorum yapmadı. Ama Şermin'in teşhisi çok elzem değil. Ailenin teşhis etmesi gerekiyor. Aile diyecek ki "Evet, bu bizim kızımızın." ya da "Değil." Onu da hatırlarsanız raporda savcılığa öneri olarak sunmuştuk. Savcılık tarafından aile ifadeye alındığında tekrardan yapılacak o.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Onunla ilgili bir sonuç yok.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Henüz yapılmadı.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Amca bir ara tarif ediyor. Hatta Şaban Vatan diyor ki: "İşte ağabeyim her şeye dikkatsizken o çorabı nasıl tanımlıyor?" falan gibi iddiaları var.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Dikkat etmesinin sebebi şu yalnız? Muhammet Vatan çorabı çıkarmaya çalışıyor.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - "Sıyırdım." diyor hani.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Amacı çıkarmaktı. ATT'ler çoraba müdahale ediyor, onlar tarif verebiliyor, hastanedeki sağlık görevlileri tarif edebiliyor, Şermin tarif ediyor, Önder tarif ediyor. Yani tarif eden çok kişi var. Ama biz onlara göstermektense önce kriminal bir incelemesini, biyolojik incelemesini yaptırmayı daha uygun gördük. Oradan bir netice gelseydi zaten teşhise gerek kalmayacaktı. Oradan olumsuz teşhis geldi. Bizim de bunu elde gezdirip herkese teşhis ettirmenin bir anlamı yok. Aileye usulünce uygun bir zamanda... İşte onu da çağırıp... Aileyi de anlamak lazım. Bir neticede evlat kayboldu, hepimizin ailesi var, bir çocuk... Aileyi hiçbir şekilde biz hiçbir zaman karşı cepheye koymadık, bire bir konuşamasak da hep yanımızda olarak değerlendirdik. Bundan da emin olmanızı isterim. Aile ne düşünür bilemem. Biz hep ailenin yanında olmaya çalıştık, onların acısının ne olduğunu anlamaya çalıştık.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Tabii ki.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Uygun ortamı bekleyip o çorabı da aileye gösterip bir teşhis ettirmek istiyoruz çünkü orada netice itibarıyla kayıp olan bir kıyafet var.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Anladım.

Tam hastaneyi sordum. Bir de şeyi merak ediyorum. Şu kıyafetinde bir kan var çocuğun. Biraz önce aslında siz görüntüyü gösterdiğinizde de orada aslında sedye üzerindeki görüntüde o hiç kan gibi görünmüyor ama buradaki raporların hepsinde böyle bir karaltı var. Şimdi bizdeki resimler tabii koyu, hani böyle siyah beyaz, bir de fotokopilerini çektik biz onların, çıktı aldık falan. Yani biz algılayamıyoruz. Ama biraz önceki resimde mesela benim dikkatime çekti. O mavi, sanki böyle bir ıslaklık gibi. O resme dönebilir miyiz tekrar geri? Yalnız raporların hepsinde onun kan olduğu ve DNA'larının Rabia Naz'a ait olduğu söyleniyor.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Şöyle arz edeyim efendim. Şu kesimdeki kandan mı bahsediyorsunuz?

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Evet, bir orada var, bir de böyle saçılı olarak kol.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Şuradaki başka. Şimdi çimle ilgili bir görüş sorduk. Görüş dersek sözsel bir görüşme oldu. Renk değiştirebildiği, belli bir zaman sonra kahverengiye döndüğü... Biz bu kıyafeti gönderdik birkaç defa. Bu çim midir, değil midir? Yani net soru ama hiçbir zaman cevap gelmedi.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Bakın, ona bir bakın. Bilmiyorum, ben aslında o anda sorabilseydim, karıştırmayalım diye sormadım.

AHMET ŞIK (İstanbul) - Sedye üstünde bir toplu fotoğraf vardı, sanırım onu kastediyor Jale Hanım.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Evet.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Anladım. Şunu kastediyorsunuz, doğru mu efendim?

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Evet, o ve şu. Şunlar. Böyle hani...

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Kan gibi değil, evet.

SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) - Islaklık gibi mi?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Efendim, yeşil çimen ve toprak karışımını yaparsanız, hatta size birazdan bir görüntü göstereyim efendim uygun görürseniz. O kalsın cebimizde.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Aslında burada çok belirgin değil de öbür resimde daha belirgin. Şu mesela, şurada da belirgin. Evet, şu.

SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) - Su dökülmüş, üstüne çamur...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - O fındıklık alandan asfalt yola birleşen alanı hatırlıyor musunuz efendim?

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Evet.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Orayı göz önünüze getirirseniz oradan bulaşabilecek bir iz olabilir.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Bu izler hani lastik izini andıran izlerin olduğu yere denk gelen yerler mi?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Yok, hayır.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Lastik izine denk gelen yer kıyafetinin neresi?

Bu son, şimdi bir dakika onu bir netleştirelim, nasıl bir şey? Şu pantolon mu?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Evet, yalnız oradaki fotoğraftan en ufacık, küçücük bir toz bile parlaması asidi burada çıkar, çok devasa gösterebilir. O küçük bir toz zerreciği olabilir. Yanıltmasın efendim.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Bu büyültülmüş herhâlde.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Biraz büyültülüyor ve fotoğrafta çekildiğinde çekiş açısına ve ışık kaynağına göre küçücük toz farklı boyutta gözükebiliyor.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Yani o mavi üniformadaki hani raporların hepsini kan lekesi olarak... Bence çocuğun kanayan bir yeri yok. Burun... Ama burunda da mesela çok enteresan tam tersi istikamet. Burundan o kadar kan gelme ihtimali çok zayıf. Ben otopsi fotoğrafında gördüm, burasında, kurumuş bir kan var burnunda çocuğun. Akmaz o şekilde kan, fışkırmaz yani. Burundan böyle bir kan fışkırması gibi bir şey olma ihtimali...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Şöyle arz edeyim efendim. Orayı şöyle netleyebiliriz sizinle. Şimdi vücuttan ayaklardan... Vücutta tek kanama olabilecek bir yer burun ve ayaklar. Ayaklarda aşırı bir kanama olması gerektiğini varsayarsak -buraya bulaşacak kadar- çoraplarda neden yok?

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ama mesela tanıkların hepsi o ambulans görevlileri "Hiçbir yerinde bir kan yoktu çocuğun." diyor. Yani sonradan bu kan...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Şeyi gözardı etmeyiniz lütfen; yelek var üstte, iç kısmı açıp kimse bakmıyor. Şimdi benim gömleğimde kan olabilir ama ceketimi kapattığım zaman da burayı göremezsiniz.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - O zaman işte açıklanmaz yani burundan, ağızdan gelen kan ceket varken şuraya nasıl giriyor?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Şuradan akan kan nereye gidecek efendim?

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Yeleği açmadan, buradan... Ama o kadar akıp da orayı, kola... Kolda da yok. Yelek varsa kolu görmeleri lazım.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Şimdi varmak istediğimiz yeri şunu anlamak istiyorum: Ayaktan bulaşacak olsa öyle bir ihtimal yok. Vücuttan kan akabilecek iki yer var, ya burundan ya ayaktan. Ayaktan akmışsa vücudun diğer yerinde niye yok, çorapta niye yok, ayakkabıda niye yok?

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ayaktaki kan buralara gelmez yani hiçbir şekilde.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Hah. Başka bir yerde kan olmayacağına göre ve Rabia Naz'a ait olduğuna göre?

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Tamam. Yani o da mesela çok enteresan.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Tek şey onun karşılığı var: Mutlaka burun çünkü başka vücuttan kan akabilecek bir yer yok efendim.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ben de onu diyorum. Hani, işte ama yelek varken de en azından bir yeleğe de bulaşması lazım. Yani oradan akan kan buradan gelip içeri girinceye kadar... Çünkü orada dikkat edin buraya kadar çekili o çocuğun yeleği.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Şimdi şeyi bilmiyorum, açılıp açılmadığını...

AHMET ŞIK (İstanbul) - Şimdi oradaki izli kısmın hepsini kan olarak değerlendiren bir rapor yok. Oradaki izlerde kan olduğu tespitini yapıyor, oradaki görünenin hepsini kan olarak değerlendirir...

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Hayır, "O kan." demiyor zaten. Jale Hanım da öyle demiyor, değil mi?

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Hayır, öyle demiyorum.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Sayın Vekilim, bu kan değil zaten. Şu koldaki kan değil.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Tamam, ne o peki?

AHMET ŞIK (İstanbul) - Dedi ya bulunduğu duvarın alt kısmında...

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ama burada kestikleri için görünmüyor.

AHMET ŞIK (İstanbul) - Oradaki bir ize atıf yapıyorsunuz.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Burada kestikleri için görünmüyor, herhâlde fotoğrafta...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Tam onu arz edecektim efendim.

AHMET ŞIK (İstanbul) - Çamurlu bir alanı var, siz o fotoğrafı gösterirseniz aslında daha anlaşılır olacak.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Hatırlarsanız efendim, ön kısmı yarık, sol olabileceğini düşünüyorum. Yani o fotoğrafta da detaylar yanıltabilir bizi.

SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) - Ön düğmesi işte, tam şurası, tam bu göğsüne denk gelen yeri.

AHMET ŞIK (İstanbul) - Bak, şu kan lekesi gibi ama.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Bunlar kan. Yani raporda geçen de onlar.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Evet.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Belki bizi karartı yanıltıyor. Yani o ilginç.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Sizdeki fotoğrafta siyah beyaz olduğu için çok net vermiyor efendim.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Tamam.

Mesela şey kıyaslaması yapıldı mı? Sedye üzerindeki fotoğraflar, hani siz dediniz ya "Lastik izi olmayabilir." Yani burada "Çok net lastik izini andıran." diyor. Ama sedye üzerinde şu anda hani katlama mevcut değil henüz fotoğraflarda. Mesela onlar ne? Onlar böyle ileri bir tetkikle incelendi mi? Yani bir buçuk yıl sonra "Lastik izini andıran katlamaya bağlı..." denilen izlerle buradaki fotoğraflardaki... Tabii ki bu kendi değil materyalin sonuçta ama sonuçta fotoğraf ve hani büyütülmeyle, çeşitli fotoğraf inceleme teknikleriyle belki böyle bir kıyaslama yapılabilir mi? Hani öyle bir tetkik yapıldı mı?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Şöyle arz edeyim efendim: Oradaki takdir yetkisi savcılık makamınındır.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Bu yapılmalı bence.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Ancak şöyle arz edeyim.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Bizim böyle bir önerme şansımız var mı acaba? Çok önemli bence.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Peki, şöyle bir şeye dikkat edebilir miyiz efendim? Buna hangi şüpheyle bakacağız? Trafik kazası. Trafik kazası olduğuna dair bunun haricinde, bu zamana kadar yapılan çalışmalarda herhangi bir şüphe var mı, yok mu? Ya da bunu yapmayı gerektirecek, savcılıkta bir iknaya neden olacak bir tespit var mı? Ona bakacaktır muhtemel savcılık makamı. Yani trafik kazasıyla ilgili herhangi bir şüpheli durumu varsa göndermeye ihtiyaç duyabilecektir, yoksa göndermeye de ihtiyaç duyamayabilir. Ama o konuda benim herhangi bir yorumum... Ama o yetki tamamıyla makamdadır.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Tamam, anladım. Hani öyle bir ileri tektik yapılabilir mi? Yani en azından siz hani...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Onu kendi içimizde teyit ettik, hani yapılabilir mi, edilebilir mi? Şöyle bir risk de var orada: Şimdi çocuk yerde süründüğü iddia ediliyor. Orada uzun süredir park hâlinde bir araç var, gelen geçen birçok araç da geçiyor. Bu araçların lastiklerinden kopan bir parça ya da iz o çocuğun kıyafetine bulaşmışsa ve o raporda tespit edilirse "Hah, tamam, bu kesin trafik kazasıdır" diyebilecek miyiz?

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ama 18 santim şu kadar lastik parçası öyle...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Ben de tam oradayım efendim. 18 santim, 1,5 ton, bir nokta bile çocuğun vücudunda iz bırakmaz mı?

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Bilmiyorum. Hani çarpmış bir şey diye... Ben hani onun tekniğini bilemem. İşte ben onun için hep bu konuların böyle bir ileri...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Bakın, şimdi öbür kolu arz ediyorum efendim. Şimdi basit bir darbeye maruz kalan kolda çok ciddi bir yaralanma ve deri altı izler kalıyor ama diğer kola bakıyorum, bacağı da beraber arz ettim efendim. Şimdi bacağa bakıyorsunuz, ön arka kısım, en ufak bir şeyi yok, çizik dahi yok. Kolda da yok.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Zaten şöyle çok enteresan.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Ve Doblo dediğimiz araç çok ciddi bir ağırlığı olan bir araç ve zemin beton. Yani darbeyi emecek bir yer yok. Benim kolum burada, üzerinden 1,5 ton geçtiği zaman benim bu kolumda iz kalmamasının bir ihtimalini ben göremiyorum.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ben üstten geçme asla düşünmedim zaten yani.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - O çarpma konusunda da... Mesela ileri sürüş teknikleri eğitimine katıldık. 10 kilometre hızla emniyet kemeri takılı hâlde çarpışma yaptık, ne hâle geldiğimizi Allah biliyor, orada yaşadık. Hani bir araba, ciddi bir güçtür, fiziki kuvvet uygular, uyguladığında mutlaka ve mutlaka vücutta bir iz bırakması gerektiğinin kanaatindeyim.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Yani çok şeyi olur mu, onu kafaya takmış durumdayım. Yani hafif bir dokunmayla da o iz çıkar mı ve o lastik izi? Hani siz diyorsunuz ya "Yerdeki lastik izi çıktı." diye.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Onu da arz edebilir miyim efendim. Şimdi lastik tamponun altında. Çocuğa temas edebilmesi için açıda olması gerekiyor ve o açıda da ören yolunda dönüş yapabileceği bir yer yok.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - O hıza ulaşabileceği bir yer de yok.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - O hıza ulaşabileceği ve lastiğin açık gideceği...

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Şöyle: Bir trafik kazası olamayacağı... Peki, orada hani bir rapor istenmiş en son, hani bu izlerin nasıl yorumlanacağı. O rapor bizde yok. Yani son bir kriminale gitmiş herhâlde. Onun sonucu geldi mi?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - O nasıl yorumlanacağı şeyi değil. En son kriminale gitti, o gelen cevap "Lastik izi olmadığı..." Lastik izi olmadığı değil, özür dilerim.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Vücutta karşılığı olmadığı.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Karşılığı olmadı, o.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ama işte onun üzerine Emine Hanım bir daha göndermiş.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Bu bilgim dışında o zaman.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Bunu soralım o zaman.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - O gelmedi mi?

KIDEMLİ BAŞ POLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Bu bilgim dışında.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Peki, onu geçelim o zaman.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Şeyi de dikkatinize, tekrar değerlendirmenize arz ederim efendim.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Ahmet Bey, siz bir şey mi diyecektiniz?

AHMET ŞIK (İstanbul) - Hocamın sorusuna ilişkin bir şey söyleyeceğim. Şimdi kötü bir örnekten alacağım. Metin Göktepe öldürüldüğünde -işkencede öldürüldü biliyorsunuz- otopsiye katılan bir Adli Tıp hekimi arkadaşım anlatmıştı, hani beyin kanaması geçirmeseydi iç kanamadan ölürdü diye. İç kanamayı da şöyle tarif ediyor: Hani biz bir yere kolumuzu, bacağımızı çarptığımızda morarıyor ya onu da tıp iç kanama olarak değerlendiriyor. O kadar çok morluğu vardı ki...

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Kılcal damarlar çatlıyor.

AHMET ŞIK (İstanbul) - Evet, kılcal damar çatlamasından. Ondan ölebilecek derecede kan kaybetmişti.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Doğru.

AHMET ŞIK (İstanbul) - Şimdi bu iddiaya dayanırsak eğer o izlerin lastik izi olduğunu ve bir araç çarpmasıyla olduğunu düşündüğümüzde koca bir ekimoz yaratması gerektiğini düşünüyorum bu bilgiden yola çıkarak. Onu sadece belirtmek istedim.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Onu biz de düşünüyoruz ama bu sefer de sol kolundaki ekimozların karşılığında kıyafette bir şey yok. O zaman sıyrılarak düşmesi gerekiyor yani ona da bakarsanız. Orada da bir enteresan...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Oradaki yaralanma zaten fotoğrafta da gözüküyor.

AHMET ŞIK (İstanbul) - Kuru zemine...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Çarpmaya dayalı bir ekimoz yaratması diyebiliriz.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Evet. Hatta "Böyle oluklu bir yere sürtünmeyle olabilecek bir iz" bile dendi.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Sayın Vekilim, şunu da göz önünde bulundurmanızı istirham edeceğim: Kıyafetlerin nasıl muhafaza edildiğini de ben gördüm. Şimdi elbiseler bir şeyde üstünde başka materyaller...

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Yani olaydan sonra da o izler oluşmuş olabilir mi diyorsun?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Rapora baktığımda, hatırlarsınız, üç tane eşit aralıklarla izden en çok gidiliyor. Katladığında ve bu hâlde kalırsa, uzun sürede kalırsa ve toz alabilecek bir ortamdaysa açıldığında zaten o izi silebilecektir. Böyle olmuştur demiyorum. Sadece vücutta bir iz olsa, emare olsa...

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Zaten belli bir süreden sonra kanıt olma niteliğini kaybeder.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Yorum yapıyoruz tabii.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Emin olunuz ki o şey gelince -belki tersi düşünülebilir ama- içimde benim bir heyecan oldu acaba farklı bir şey var da onu bulabilecek miyim diye. Yani bu raporu yazdığımda bir kızgınlık falan yaşamadık. Aksine keşke bir şey çıksa, şu an dahi farklı bir şey çıksa en başa dönsek tekrardan araştırabilsek. Ama yaptığımız araştırma boyunca bir şey yok.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Jale Hanım, ne zaman müsaade edeceksiniz bize?

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Yok, biraz daha var ama yani sonuna geleceğim diyemeyeceğim, var bayağı bir sorum. Yani açık söyleyeyim.

Şöyle, tamam. Aslında siz tabii çok şey yapmışsınız. Keşke başında hani siz başlayıp yani sizin ekibinizle gidilebilseymiş. O konuda hakikaten müteşekkiriz. Onda bir sıkıntımız yok. Fakat şöyle: Tabii o dönemde yapılmayan şeyler sonuçta hani hep sürecin geçmesiyle sizin de işinizi aksatmış, orası kesin.

Şimdi, yalnız, orada özellikle sizin bu son söylediklerinizde kafama takılan şeyler de oldu, ben not aldığım için önce onları söyleyeceğim.

"Çatıya çıkan" dediniz ya, aslında sadece Mehmet Ali Somuncuoğlu değil, mesela Beyza Okur'un annesi Gülşen Okur da "Gündüz gördüm." diyor.

Şimdi, çantayı bilmiyorum, orada benim çok kafama yatmadı. Evet, ben göremeyebilirim çıksam o telaşla yukarı...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Ama polis görmeli.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - "Ama bir polisin görmesi gerekir"den yola çıkarak, oradaki ifadelerdeki karışıklık, aslında sadece bulunuş yeriyle ilgili değil ama tanıkların kendilerini de dinledik. Ahmet Yetim'i dinledik, Neşet Usta'yı dinledik, hepsini dinledik, hatta şöyle, Ahmet Yetim'in bir tane ifadesinin yanlış alındığıyla ilgili de bir dilekçesi var. Mesela şunu diyor: "1/5/2019 tarihli, o sizin söylediğiniz eline aldığı ifadesiyle ilgili şöyle bir dilekçe vermiş sonradan Ahmet Yetim: "Giresun Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğum ifademin eksik ve hatalı olarak tutanağa geçirilmesinden dolayı geçersiz olmasına, keşif ve Görele Cumhuriyet Başsavcılığında verdiğim ifadenin geçerli olması hususunda gereğini bilgilerinize arz ederim."

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Şöyle arz edeyim efendim: Onun ifadesinin alınma aşamasında ben vardım, ifadesini alanlardan biriyim. Ona tavsiyem şikâyetçi olmasıdır çünkü kendisi yanlış kişiyi görecektir. En ufak bir dâhlimizin olmadığını net bir şekilde...

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Hayır, öyle bir şey iddia etmiyor zaten.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Şöyle bir şey var yalnız: Görele savcılık kaleminde görevli şahısla yaptığımız görüşmede, dilekçeden önce Şaban Vatan'ın kendisini aradığını söylüyor ve şöyle diyor: "Şaban Vatan beni sürekli arayıp duruyor, şikâyetçi olmamı istiyor, beni bunaltıyor. Ben ne gördüysem onu söyledim ancak bana böyle söylüyor, ne yapayım?" Oradakiler de "Dilekçe verebilirsiniz." diyor. "Bulunduğum yerden verebilirim." diye söyleyince olduğu yerden dilekçesini veriyor ama savcılıktaki ifadesini de mukayese ettiğimde...

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Tek fark aldı, bıraktı meselesi değil mi? Peki, tamam.

Şimdi, bir de şöyle iddialar var. Mesela siz bunu söylüyorsunuz ama onun dışında, mesela Selim Aktaş'ın çantayı olay yeri inceleme çantası içinde getirdiği yönünde iddialar da var çünkü zaten "Başka kimse giremiyor." deniliyor ya bir de böyle bir iddia da var ortada değil mi?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Şimdi, ben duymadım ama iddialar üzerinden gidersek iddiaların sonu yok yani herkes her iddiayı söylemekte özgür ülkemizde. Her vatandaş iddiada bulundu diye, yüzde 100 doğruyu söyledi ya da bir kişi hakkında suçlamada bulundu diye, biz o kişi hakkında hukukumuzdaki en ağır tedbirleri uygulayalım, DNA'sını alalım, telefonunu dinleyelim ya da doğru kabul edelim, değil; araştırmakla mükellefiz. İddiaların hepsi gerçeği yansıtmayabiliyor efendim.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Evet, doğrudur.

Şimdi, yine, dediğim gibi çok şey yapmışsınız ama mesela babanın birkaç tane isteği üzerinde hiç durulmamış. Mesela çantanın bulunmasıyla ilgili hiç kimse dinlenmemişken, kimlerin bulduğu dinlenmemişken, babanın söylemesi üzerine dinleniyor çantayı bulanlar.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Sayın vekilim...

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Bir dakika, yok, oraya gelmeyeceğim, başka bir şey söyleyeceğim ama mesela bazı söyledikleri de ısrarla hiç dikkate alınmamış. Mesela Emrullah Çalık'la ilgili dünya kadar iddiası var, kaç tane dilekçe vermiş o konuyla ilgili, bir kere bile dinlenmemiş. Dinlenmemiş hakikaten. Dinlendi mi? Biz bilmiyor muyuz?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Şimdi, şöyle arz edeyim efendim: Emrullah Çalık...

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - 126 kişi dinlemişsiniz.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Dosya içerisinde Emrullah Çalık'la ilgili dosyaya dâhil edebileceğimiz Görele'de 5 bin küsur kişi var. Dosyaya dâhil edebileceğimiz, nokta nokta, bölge bölge ayırdık. O bölgede kimlerin ifadesi olayın çözümüne katkı sağlayacaksa onları aldık. Emrullah Çalık bu sürecin hiçbir bölümünde yok.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Emrullah Çalık kim?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Emrullah Çalık, benim bildiğim -diğer iddialarla ilgili bilgim yok- İbrahim Somuncuoğlu, Alper Nalbant ifadesinde dediler ki: "Şaban Vatan yanıma geldi, beni kolumdan iterek yazıhaneden içeri soktu, 'Bu olayı siz yaptınız. Kimin yaptığını biliyorsunuz, bana söyleyeceksiniz. Ben üç aydır sizi takip ediyorum, sizin hakkınızda bana bilgiler geliyor, siz üç aydır bana kendinizi ispatlayamadınız, benim yerime başkası olsa sizin kafanıza silah dayardı'" şeklinde söylemlerde bulunmuş.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Alper Nalbant'a.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Evet, Şaban Vatan'la ilgili ifadesinde böyle yazar. "Bunu da ben babama anlattım, babam da bunun üzerine Şaban Vatan'ı iş yerine davet etti. Burada konuşurken Şaban Vatan aynı 'Kafasına silah dayarım.' sözünü burada da söyledi." der. Bu arada o Emrullah Çalık da bunu duyanlardan biridir.

Şaban Vatan'ın iddiası da Emrullah Çalık da orada çalışıyordu, farklı bir arabayla trafik kazası olduğunu ve bunun kullandığı yönünde ama bununla ilgili ne bir şey var...

Özür dilerim efendim, şu konuyu da dile getirmek istiyorum, geçenlerde bir arkadaşımızın başına geldi. Arkadaşımız hırsızlık konularına bakar, bir vatandaş onu CİMER'e şikâyet etti, "Benimle ilgilenmiyor, dosyamla ilgilenmiyor." diye ancak o süreçte onun işlemleri yapılıyordu. Neticede hırsız yakalandı, teslim edildi, bu sefer CİMER'e teşekkür mektubu yazdı.

Bir sonrasında aynı arkadaşımızı vatandaşın biri arıyor, "Siz şu uygulamayı yaptınız mı? Şu incelemeyi yaptınız mı? Şu tespite baktınız mı?" şeklinde. Biz, artık vatandaşın talimatı doğrultusunda bir yere doğru gidiyoruz. Şimdi, biz polisiz, aldığımız belli bir eğitim var...

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Şaban, Emrullah Çalık'ın neden dinlenmesini istiyor?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Bu konuda bize gelmiş herhangi bir şey yok.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Bu konuda dilekçesi var.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Hangi gerekçeyle dinlenmesini istiyor?

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ben söyleyeyim iddiasını: "Emrullah Çalık arabayı kullanıyordu, yanında yeğeni vardı, Peugeot araba vardı." Yani iddiaları bunlar, kendisi yayınlıyor zaten bunları. "Ondan sonra çocuğu aldılar, metruk eve götürdüler, ona bunu yaptılar. O ağlama şeyleri yeğeninin..." Söylediği bunlar. Bir Peugeot arabadan söz ediyor. "Ben talep ettim, satışı yapılan arabalar şey yapılsın diye..." diyor.

Ben bunları "Olay böyledir, iddiası doğrudur." diye söylemiyorum ama bu kadar çok şey yapılırken, mesela bazı dinlenmeyen tanıklar benim dikkatimi çekti. Mesela Belediye Başkanının hiç dinlenmemesi gibi. Belediye Başkanını da ilk kez biz dinledik.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Belediye Başkanıyla ilgili...

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Tamam, "Bir suçlama yok." diyorsunuz, haklısınız.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Bu sizin dediklerinizle yargıya girdiniz ve burada aslında yargılama yapıyorsunuz.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Hayır, yargılama yapmıyorum, sadece dikkatimi çektiği için söylüyorum.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Çok teferruata indik.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Bir de mesela, Hanife Dede ilk gece aslında Doblo'yu gördüğünü söylüyor, onun üzerine zaten orada, konuşmalar esnasında "Ya, ben bir Doblo gördüm." dediği için -ifadesinde var- aylar sonra...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Aldığımız ifadelerin birçoğunda "Keşke benim de ifadem daha önce alınsaydı." söylemleri var, burada hemfikiriz...

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Onu da geçelim, 3 kişi çığlık sesini duyuyor, düşme sesi duyan yok...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Çığlık sesi...

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Bir tek Mürsel diyor ama "Ben duydum, pat diye bir ses duydum." diyor.

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) - Mürsel Bey "hırıltı" diye söylemişti.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Bize öyle dedi.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Çığlıkla bir inleme sesi...

Garip bir ses, bir hayvan çıkarabilir, bir insan...

AHMET ŞIK (İstanbul) - İfadesinin bir yerinde "Bir güm sesi duydum" diye bir şey geçiyor.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Şöyle bir şey de var: "Gök gürültüsüne benzer bir ses duyduk."

Peki, biliyorsunuz o şey çinko, herhangi bir yerden onun üzerine taş benzeri bir şey düştüğünde verebileceği sesi tahayyül edebiliyor musunuz efendim?

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Öyle verir, evet.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Öyledir demiyorum, yan tarafta da çinko var efendim.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Nerede var yan tarafta çinko?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - 1,5 metrelik alanda var, siz de biliyorsunuz.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Orada var, küçük bir şey, az bir şey var.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Odunlukların olduğu yerde, evet.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - O gök gürültüsüne benzer bir ses duyduklarını söyleyen tanıklar da var.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Peki, o çarpmanın çocukta ayrı bir ekimoza...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Çocuk çarpsa çok farklı yani çocuktaki izler tamamen farklı olur.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Sırayla yazdığım için belki biraz karışık soruyorum ama, neyse, onu da geçelim. Şimdi, bundan sonrası için özellikle, bana çok ilginç gelen noktalardan bir tanesi şu oldu: O keşif sırasında çuval atılması. En azından bir doldurma maket, televizyonda dizilerde filan görüyoruz yani vücut formunda, o kilo ağırlığında bir doldurma maket bile hazırlanıp atılabilir ve ne hâle geldiği görülebilirdi. Tek bir kütle ile parçaları olan bir kütlenin ayrı olması...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Ağırlık noktası farklıdır zaten; bir çuval ile ağırlık noktaları olabilecek bir cisim düştüğü zaman, hem hareketi hem de düşüş açısını çok farklı gösterebilecektir. Yani o onu karşılamaz.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Bundan sonrası için bu tür şeylerde öyle bir öneri...

Otopsi fotoğraflarının olduğunu öğrendik, onu geçiyorum.

Bir de bu özellikle dinlediğiniz HTS kayıtları, dinlediğiniz kişiler... 3 kişiden söz etmiyorum, HTS kayıtları ile orada bulunmuş, burada bulunmuş sonucuna varılan kişiler diyelim, onların dışında o bölgede... Mesela bu kişilere sadece kendi tanık beyanlarından mı ulaşıldı yoksa bu kişiler "Oradayım." dediği için ya da duyulduğu için... O kişiler nasıl tespit edildi?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - O sistemi şöyle arz edeyim efendim: Şimdi, kişilerin HTS kayıtlarını 135'e 6'dan alabiliriz, o da ya kişinin rızasıyla olacak ya şüpheli konumunda olacak mahkeme kararıyla olacak.

Bu 34 kişinin bir kısmı kendi rızası dâhilinde alınmıştır, bir kısmı mahkeme kararı alınarak alınmıştır.

Şimdi, bir baz istasyonundan veri alabilmek için, o bölgedeki tam noktayı vermiyor zaten. Diyelim ki 36 numaralı baz, "Bu bazdan kaç kişi görüştü? O gün tüm görüşenlerin listesini alayım." dediğinizde Yargıtayın içtihat kararı var, alamıyorsunuz.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ben işte onu soruyorum.

Mesela olaydan bir saat öncesi ile bir saat sonrasını...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Onu şöyle arz edeyim efendim: Geçmiş tarihteki olaylarımızda bunu alıyorduk. Mesela kişilerin o bölgede keşif yaptığını, dolaştığını baz çakışmalarından anlayabiliyorduk. Geçmiş tarihte bu vardı ancak sonradan yapılan düzenlemelerde o baz içerisindeki tüm kayıtların alınması Yargıtay kararı gereği olmuyor, kişi bazlı olmak zorunda.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Yani şöyle olamıyor, diyelim ki o gün 15.30 ile 19.30 arası konuşanların tüm listesi yok.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Hayır, kesinlikle olmuyor.

SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) - Özel hayatın gizliliğine girdiği için olmuyor.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Ama isimleri tadat ederek isteyebiliyorsunuz. 10 kişi de olabilir, 15 kişi de olabilir.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Evet, ama tümünü vermiyor.

Mesela bu PTS kayıtlarında resim olarak yayınlanmıştı, o da sıkıntıya sokmuştu, o da değiştirildi ve artık olmuyor.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Gerçi çok konuştuk onu ama yine de onun için bir araştırma tekrar yapıldı mı çünkü o gün gelen İçişleri Bakanlığı Müfettişi Melih Bey de onu söylemişti; şu okul çantası ve ayakkabıda mesela çok kişinin şeyi var, hani böyle çok ileri tetkiklerle onu sağlama imkânı olup olmadığını araştırdık mı hiç?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Şöyle arz edeyim efendim: Kumaş yüzeyinden parmak izi alınamıyor. DNA olabiliyor, o da nasıl oluyor? Ya terleme ya da bir deri kopması olur, kumaşta ne kalırsa. Ya deri kopması olacak, kalacak ya kan olacak ya ter kalacak, onu alabilirsin ama mesela ceketim gibi bir şeyden parmak izi alınamıyor. O çantanın yüzeyi de kumaş.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Plastikten falan alınabiliyor mu? Ama oraya değmemiş olabilir.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Plastikten alınır.

Şu tutma kısmı, iç kısmı belki olabilir, o da gönderildi zaten, gelmedi.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Bu çanta konusu...

Niye mesela bir dayı, bir imam, hiç orayla ilgisi olmayan kişiler, hani çanta orada olup da "Buradaydı." deme eğilimi göstermezler?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - "Göstermezler." demeyelim efendim çünkü kendi içlerinde çelişkiye düştükleri çok net.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ama çok büyük çelişki yok o ifadelerde, kaç sefer vermişler.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Şöyle arz edeyim: Ben "Çantayı elime almadım." diyorum ama beraber bulduğum "Çantayı aldı." diyor, diğeri çantadan sallandığını söylüyor, Hayri Eren "Neşet'in elinde gördüm." diyor, diğer polis "Kapıdan üç adım ileride gördüm." diyor. Yani şimdi 5 kişinin ifadesini bir kenara koyup 1 kişinin ifadesini doğru kabul edersek...

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - 1 kişi değil ama o ilk verilen ifadede 3'ünün ifadesi de aynı aslında, sonradan biri diyor "Aldı..."

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Şöyle arz edeyim efendim, ambulans şoförünün ilk ifadesini okudunuz mu?

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Okudum.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Sonraki ifadesini okudunuz mu?

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - "Tüm toz vardı." diyor, "Abartarak söyledim." diyor, onları bilmiyorum.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Çok farklı.

Şermin Dede'nin ilk ifadeleri ile sonraki ifadesine baktığınız zaman olayı karıştıran birinci kişilerden biri Şermin Dede oluyor ya da Perihan Karataş oluyor. Yani kişiler ifadeleri çok farklı veriyor. "Bu böyle dedi." diye, salt onu doğru kabul etmememiz gerekir.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Bu sonuçtan, "Bu 3 kişinin ifadelerinde bir çelişki var, dolayısıyla çanta apartmanın içindeydi." diye mi düşünülüyor?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Olabilir.

Şöyle: Binada olduğu kanaatindeyiz ancak bulunduğu yer kesinlikle değil, bunu siz de görüyorsunuz, gören herkes de, hiç kimse "Bu çanta burada ve görülmedi." diyemez, öyle bir ihtimal yok çünkü ayak takılacak durumda. Dediğim gibi su boruları var, kenara kaçman gerekiyor, ayağın takılır buna, geçemezsiniz efendim.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Hayır, demek istediğim nokta şu: Diyelim ki merdivende buldular ya da çatının öbür ucunda buldular, getirip "Buradaydı." demelerini gerektirecek bir nedenleri olması lazım.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Yine yaşadığımız olayda, bir panik hâliyle, "Bizim de parmak izimiz çıkabilir." deyip en yakın alana bırakıp çekilme. Yani bu olabilir. Budur demiyorum ama bu olay yaşanıyor. "Olay bende kalmasın, aman parmak izim çıkmasın, kimse görmeden en yakın yere bırakayım..." Ki en yakın yer de orası. Kuvvetle muhtemel o çanta kesinlikle orada değildi, başka bir yerdeydi ancak ilk bulanların o çantanın yerini değiştirmiş olabileceğini sadece göz ardı etmeyelim, söylemim bu.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Yani "Çantanın ilk fotoğraflandığı yer çantanın bulunduğu yer değildir." diyorsunuz.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Kesinlikle değil efendim.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ben de hani o çanta oralarda, nerede olursa olsun, sonuçta kaç polis yukarı çıkıyor, olayı incelemeci çıkıyor...

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Peki, bu Selim Aktaş'ın getirdiği şeyin büyüklüğü ne?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - İnceleme kiti mi?

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - İnceleme kiti. İçine çanta sığar mı?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Yok efendim. Eğer o akşam getirdiği çanta oysa yani benim laptopumun ebatından biraz daha geniş bir kit.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Çanta sığmaz yani.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Yok, mümkün değil efendim.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Şimdi, şu zamanlamalardan hani geri giderek buluyorsunuz ya, orada şimdi tersini düşünüyoruz. Biz 17.13 yere temas ettiği an diye söylüyoruz değil mi?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Evet efendim.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - O çocuğun 17.13'te yere temas ettiği anı nasıl söylüyoruz? O çocuk oradan düştü ya da itildi, her neyse, fındıklığa düştü, oradan 15 metre süründü...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - 15 metre efendim?

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Düştüğü noktadan şeye geliyor, o 2,5 metre meylin olduğu yer.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Şöyle arz edeyim: O alan eğimli bir alan. Oradan çürümüş olması... Düştüğü anda yuvalandığı... Zaten otomatikman yuvarlanabilirsiniz. Öyle olmuştur demiyorum yalnız ama onu da göz ardı etmeyiniz.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Çok büyük meyil değil gibi sanki o yuvarlama...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Çok meyli şöyle anlayınız efendim: Ön kısım 15 küsur... Şöyle net anlatabilirim efendim size...

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Oradan düşen yüzde 70 yuvarlanır yani.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Şimdi, bakınız: Şu ön kısmı biliyorsunuz 15 küsur metre yüksekliğinde, arka kısmı 9 metre, şu kalemin bulunduğu yerin alt kısmı 10 metre 40 santim. Yani şurası da en fazla olsun olsun 11 metre. Yani ön ile arkanın farkı 15-11, aşağı yukarı 4 metre var.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Yükseklik farkı.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Tabii. Biraz daha gelirseniz şurası muhtemelen daha yüksektir yani 13'tür. Bu size eğimin ne kadar yükseklik olduğunu verir.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Oradan yuvarlanıp o 2,5 metreyi düştü.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Zaten eğer oradan düşmüşse ayakta durması ya da olduğu yerde durması değil, kuvvetle muhtemel o gücün etkisiyle yuvarlanacaktır.

AHMET ŞIK (İstanbul) - Siz o duvarın 2,5 metre civarında olduğunu söylemiştiniz ya, oradan bakarak 1,5 metrelik bir eğimin olduğunu söyleyebiliriz kabaca.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Tabii. O şey çok net çünkü. Tamamen ölçümünü, sorulacağını tahmin ettiğim için getirdim. Yani ön ölçüm, yan ölçüm, arka ölçüm eğimi net olarak verebiliyor.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - O çizikler, şunlar bunlar da hep böyle yuvarlanması sırasında belki...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Zaten efendim, şeye baktıysanız, hatırlarsanız, o eğimin tam ucunda dikenler var, çalılar var. Yani yolun geliştiği yer ile o kaşın arasında, orayı bir gözünüzün önüne getirirseniz, hatta fotoğrafta da açabilirim...

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Yok yok yani o anda... Tabii, biz şöyle bir dezavantajla baktık ama hani o fındıklık senaryosu, biz öğleden sonra gittikten sonra otelde çıktığı için... Değil mi?

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - O tarafa ta baktık da şöyle bir şey var Jale Hanım...

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Baktık da hani öyle bir...

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - O anlamda haklısınız, biz oraya baktığımızda kış mevsimi, sonbahar, kıştı.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Evet, o da vardı, mevsimsel olarak...

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Olay baharda... Orası şimdi tamamen farklı, daha yeşil bir yer.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Bizim olay yerinde yaptığımız inceleme de hemen hemen olay tarihinin bir sene sonrası ama bu, atıyorum, bilirsiniz efendim, o kirazın bir tozu var, yola dökülen o. Dizime koyup da resmini gösterdiğim, talaş izine benzer toz da o kirazın atıkları. Yani o yol boyu komple ondan.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Kiraz.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Kirazın bir çiçeği var, o kuruyor, o hâle geliyor.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Biliyorum, yaprağın şeyinde olur, evet, biliyorum.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Yolda hep o var, bulunduğu alanda da.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Anladım, peki.

Tamam, diyelim ki yuvarlandı. Dolayısıyla geri giderek dokuz dakika bir zaman var ortada. Hani bu çocuk çıktı diyoruz. Yani şöyle buluyorum o zamanı ben de: 17.04'te köşede ya hanımlar.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Ondan önce olmak zorunda.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ondan önce düştü mü? Hayır, sonra düştü? Onlar gittikten sonra düştü diyoruz.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Onlar gittikten sonra düştü diyoruz, ancak binaya girişi onlardan önce.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Peki, o kadar dakika ne yaptı, dokuz dakika var arada?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Onu ben de çok sorguladım efendim.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Şimdi, tersinden aldığınız zaman...

AHMET ŞIK (İstanbul) - Zaten iş eğer düşmeye bağlı bir şeyse, zaten ne olursa o aralıkta olması lazım. Yani biriyle mi acaba çatıştı, bir...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - En çok irdelediğimiz konu da o.

AHMET ŞIK (İstanbul) - İntihar etmeye mi karar verdi? Yukarıya çıktı da kazara ayağı mı kaydı ya da biriyle çıktı, o mu itti acaba?

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Mesela, yenge ilk ifadesinde hep şunu söylüyor: "Bu çocuk apartmana girmiş olsa ben görürdüm." İlk söylemleri onun üzerine.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Yengede bizi şüpheye sevk edecek çok nokta vardı. Yani her noktayı tek tek tek tek... Ne olduysa bu binada oldu ama ne olduğunu bir türlü... Yani orada bizim elimizde... Önünüze kesin bir veri koyabilmemiz için ya bir görgü tanığım olacak ya da bir delilim olacak.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Yani ne olduysa bu binada oldu demek için, hani trafik kazası olmadığı için böyle düşünerek söylüyoruz değil mi?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Yani dışarıda olabilecek herhangi bir bulguya ulaşamadığımız için.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ulaşamadığınız için, tamam. Yani dolayısıyla hani, yok, orada bir şeyler bulunduğuna dair deliliniz olduğu için değil.

Peki, o şeylerde bir şeylere ulaştınız mı, tamam, kısaca söylediniz ama o alınan dijital materyallerde? Yeğen, yenge, amca yani tam net bir şey...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Telefon görüşmelerinde mi?

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Telefon, dijital el koyduğunuz şeyler var.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Şöyle: Bazı görüşmeler vardı bizi şüpheye sevk edebilecek ancak onlar... 135'inci maddede tanıklıktan çekilmeleri... Derhâl imha etmek zorundasınız. Bunu söylerken de çok net bir bulgu vardı, biz bunu tanıklıktan çekildi diye imha ettik anlamı çıkmasın. Şüpheye sevk edebilecek konuşmalar vardı, kaydı da yapamadık ama biz bunu gene de değerlendirdik ve araştırdık. Onunla ilgili net bir bulgumuz yok. Yani şüpheye sevk edecek şeyler, konular oldu, söylemler oldu, bunlarla ilgili ifadesini aldık, diğer şahısların da beyanlarını aldık. Ancak elimizde iddianame ya da suç teşkil edebilecek bir veri bulamadık.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - O raporu, şu son gelen o lastik raporunu bir görebilirsek...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Tekrar şeyi bir... Hani o yol 4-5 metre bir yol. Çocuğa lastiğin çarpabilmesi için lastiğin tampondan açık olması gerekiyor. Açık olması için de yatay dönmesi ya da geniş gitmesi gerekiyor. O yol dar bir yol. Yani o lastiğin tamponun içinden dönüp dışarıya çıkıp da çocuğa vurabileceği bir açıda olabileceği bir mesafe yok orada. Olsa bile en ufak bir darbede bile mutlaka vücutta bir kılcal damar patlaması ve kanama ya da iz, ekimoz bir şey olması gerekirdi. Bunu istirham edeceğim sizden.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Yani benim de kafama yatmayan yeri o zaten olayın da oradaki sıkıntı da şu: Çocuğun ölüm nedeni, aslında iç kanaması var ciddi bir biçimde çocuğun.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Makattan doktor kontrol ettiğinde zaten, o kanın orada biriktiğini net bir şekilde söylüyor.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Orada da o tespit edilmemiş, ne kadar bir miktar, hangi organa bağlı? Yani "pnömotoraks ölüm sebebi" diye yazılmış, geçilmiş. Yani çocuğun bir ölüm saati yok. Ben hayatımda hiç böyle bir şey görmedim. Bir ölüm saati yok çocuğun.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Çocuğu geri getirmeye çalışmışlar, o yüzden... Ölüm saati yazmışlar da şu saat, şu kadar da kırk dakikaya yakın...

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ben onu sordum. Tamam ama sonuçta şöyle olurmuş: O canlandırma operasyonunu sonlandırdığın an ölüm saati olarak girilirmiş. Böyle bir şey yok.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Ama çocuk belli ki önceden ölmüş.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Böyle bir evladın bir ölüm saati bile yok yani ne acı bir şey.