KOMİSYON KONUŞMASI

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Teşekkür ediyorum.

Şimdi, bu kanun teklifinin aslında ciddi olarak temelden tartışılması gerekiyor. Yani saik nedir, niye yapıldı, bu kanun teklifi neden hazırlandı? Bunun, tabii, samimiyetle tartışılması lazım ama o samimiyeti yaşayabileceğimizden bugünün Türkiye'sinde çok emin değilim.

Şimdi, Türkiye'de maalesef belli konularda devamlılık esas. Kamu görevlilerinin ağır insan hakları ihlallerinden sorumlu olduğu hâllerde karşımıza çıkan cezasızlık da bu devamlılıklardan bir tanesidir.

Şimdi, gerçekten bir kanun getirilirken, hele ciddi olarak bir paramiliter güç oluşturuluyorsa yani silahlı bir kolluk oluşturuluyorsa, o zaman öncelikle bakılması gereken yer denetimin nerede olduğudur, denetim esaslarıdır. Kim denetleyecek? Gerçekten, bugün, polis teşkilatıyla ilgili ciddi bir denetimin olduğunu düşünüyor musunuz, böyle bir şeye kani miyiz? Yani ihlaller karşısında fail eğer kamu görevlisiyse, fail genelde kamu görevlisi olduğunda bizim karşılaştığımız şey, vatandaşın karşılaştığı şey, çoğu zaman, cezasızlık ya da karartma ya da delillerin toplanmaması oluyor. Yani aslında buna maalesef yeni bir zincir ekliyorsunuz.

Pek çok muğlak ifade ve tanımla dolu bu teklifle bekçilerin asayiş ve güvenlik yetkilerinin arttırılması Türkiye'deki bu antidemokratik teamülün daha da derinlere kök salması ve insan hakları ihlallerinin artması sonucunu doğuracak arkadaşlar. Özellikle, kolluk yetkileri konusunda mevzuatta genel ifadelerin bulunması, polisten de bildiğimiz gibi, uygulayıcıların takdir yetkilerini olması gerekenden fazla genişletmekte ve keyfîliğe yol açmaktadır. OHAL altında bir KHK'yle oldu bittiye getirilerek, hem de Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın "Gerektiğinde silah kullanmaktan çekinmeyin." telkinleriyle yeniden hayatımıza giren bekçilerin de, tam da bu nedenle, çok sayıda ihlal ve soruna maalesef neden olabileceği veya olduğu yargı tarafından da tespit edilmiştir. Bu konuda yargı kararları da vardır. Üstelik bunlar münferit olaylar da değildir. Bekçi uygulaması başladığından beri, toplumun farklı kesimlerinden pek çok kişi, şiddete ve hak ihlaline maruz kaldığını ifade etmektedir. Özellikle toplumsal dışlanmanın hedefi olan kesimleri, örneğin, mültecileri, transları, Kürtleri, Romanları, bunları bekçilerden kim koruyacak ? Gerçekten bunun da endişesini ayrıca taşıyoruz.

Şimdi, benim sormak istediğim sorular var. "Bu teklif, gerçekten yurttaşların güvenliğini sağlamayı hedefliyor." diyorsanız, bunu iddia edenler şu sorulara çok açıkça yanıt vermelidir:

Bir: Kişileri durdurma ve kimlik sorma yetkisini kullanmak için aranan makul sebep ne anlama gelmektedir?

İki: Makul sebep ayrımcılığın ve kötü muamelenin nedenlerini oluşturan toplumsal önyargılardan nasıl ayrıştırılacaktır?

Üç: İnsan hakları başta olmak üzere pek çok konuda eğitim aldığı söylenen polislerin uygulamalarında bile açıkça kötüye kullanılmaktayken, polislerin aldığı eğitimleri dâhi almayan ama geniş yetkilerle donatılmış bekçilerin makul sebebi keyfî ve sınırsız yorumlaması nasıl önlenecektir?

Dört: Bekçilere kimlik sorma yetkisinin yanı sıra, kişi ve araç durdurarak arama yapma, silah kullanma ve sorgu yetkisi de vererek yeni bir tür kolluk grubu oluşturulması nasıl bir ihtiyaçtan doğmuştur?

Beş: Eurostat ve Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisinin verilerine göre, hâlihazırda Türkiye'de son on yılda polis sayısı yüzde 36 artmışken -ki buna jandarma dâhil değil- her 185 kişiye 1 polis düşüyorken neden bir de tümüyle militarize bir pozisyon olarak tanımlanan bekçilere ihtiyaç duyulmaktadır?

Altı: Bu yetkilerin suiistimal edilmesinin, kişilerin can ve mal güvenliğine, hak ve özgürlüklerine kast edilecek şekilde kullanılmasının özel yaşama müdahale, hatta ahlak polisliğine dönüşmesinin önünde sizce bir engel var mıdır?

Evet, değerli arkadaşlar, asıl konuşmamız gereken, polisin yetkilerinin sınırlandırılması, OHAL kalktıktan sonra dahi ısrarla başvurulan antidemokratik uygulamalara son verilmesidir. Ama tersine, cezasızlık kültürünün bu denli yaygın olduğu ülkemizde, binlerce kişiye daha, hem de tümüyle denetimsiz biçimde, polisinkine benzer bir güç kullanma yetkisi verilmesini tartışıyorsunuz. Ben şimdi bireysel silahsızlanma kanun tekliflerimizden falan söz edeceğim ama içinizden herhâlde kıs kıs güleceksiniz yani "Ne bireysel silahsızlanması? Güvenlik çok önemli, güvenlik olmadan olmaz." diyeceksiniz. Ama aslında ne kadar fazla güvenlik endişesini ortaya atıyorsanız özgürlükler o kadar daralıyor ve aynı zamanda iktidar başlı başına bir güvenlik sorunu hâline geliyor. Çnkü bunu kendine göre tanımlıyor, tamamen kendine göre bir tanım söz konusu, genel insan hakları değerlerine göre bir tanım söz konusu değil.

Şimdi, bu teklifteki bir başka sorun da kimlerin hangi şartları yerine getirdiği takdirde bekçi olacağına tümüyle İçişleri Bakanlığının karar vermesi. Bu kişiler memurluk sınavından muaf tutuluyor. Yazılı sınav mı yapılacak, mülakat olacak mı; adaylık sürecindeki başvuru kriterleri tamam, bunlardan biraz söz edildi ama bunların gerçek bir yanıtı yok. Bunların mülakatla alınacağını biliyoruz aslında birçok zaman gördüğümüz gibi. Böylece bekçilik müessesesi yeni bir istihdam alanı olarak, siyasi rant ve kadrolaşma amacıyla kullanılacak aslında, asıl niyet bu.

Peki, gerçekten gençler ne oluyor? İşsiz gençlere katma değer yaratan üretici imkânlar yaratmıyorsunuz ve onları polis olmaya, onları bekçi olmaya, onları güvenlik görevlisi olmaya mecbur bırakıyorsunuz. Açtığınız alan bu, ya inşaat alanı ya güvenlik alanı. Başka bir alan yok Türkiye'de artık. Gerçekten üretim yok ve bu gençler de buna yöneliyorlar. İşte, bunu aynı zamanda işsizliğe bir çözüm olarak getiriyorsunuz ve bu da ciddi bir sorun maalesef. Oysa burası gerçekten üretim yapılan bir ülke olmalı.

Evet, toparlıyorum. Daha önce 2 bin civarı bekçi varken 2016'dan itibaren 20 bine yakın bekçi alımı yapılmış, 2020'de de bir 20 bin daha öngörülüyor anladığımız kadarıyla ya da "daha az" deyin, çok önemli değil. 28 bin olsun, az mıdır 28 bin?

BAŞKAN CELALETTİN GÜVENÇ - Sınavı yapılanlar hazır.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Yani 20 bin var zaten. 23 bin, 21 bin 300 mü ne, Bakanlığın açıklamalarına göre. Hadi 8 bin olsun, 20 bin olmasın ama bir süre sonra ona da ulaşacaktır zaten.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - 30 bin oluyor 2020'de.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Bunların 70'i kadın yani bir de bunu öngörün, 70'i kadın. Ya bu da Türkiye açısından... Siz yeni bir istihdam alanı açıyorsanız eğer -bunu tırnak içerisinde söylüyorum- bu bizim için bir istihdam alanı ve kabul edilebilir bir şey değil ama burada da ne kadar büyük bir ayrımcılık yapıldığını aynı zamanda görmeniz lazım.

Evet, bu koşullar altında bekçilik müessesini bir güvenlik mekanizması şeklinde değerlendirmek mümkün değildir arkadaşlar. Bunun yerine, kimin için, hangi sınırlar çerçevesinde çalışacağı belli olmayan bir silahlı grubun oluşturulmasının yaratacağı tehlikeleri ele almamız çok daha elzemdir.

Biz bu nedenle, bu teklifin tümüyle ama tümüyle geri çekilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu, o maddesinin, bu maddesinin, şu maddesinin tartışılabileceği bir teklif değildir. Türkiye'de yeterince militer güç vardır. Yeterince denetlenmeyen, toplantı gösteri hakkını koruması gereken, barışçıl toplantıları koruması gereken, insanları koruması gereken aslında bir gösteri yapılırken ya da onların güvenliklerini koruması gereken güçler zaten bunu yeterince suiistimal etmektedirler. Bizim ülkemizde artık o, eski mahallelerimizde olan, benim gençliğimde olan, babacan, tonton mahalleli gibi olan, mahallenin tanıdığı yani işte "Mehmet amca, Ahmet amca" dediği bekçiler falan yoktur. Bunlar karşımıza başka bir güç olarak çıkmaktadırlar şu anda ve ben, partimizin buna asla kabul göstermeyeceğini belirtmek isterim.

"Bekçi kimlik soramaz." diyen yargı kararları var. Aslında şimdi buna uyarlamak üzere bunu getiriyorsunuz; "Bekçi kimlik sorabilir." olacak bu kanun teklifinizle. Yani fiiliyatta olan olumsuzlukları hayata geçirmeye çalışıyorsunuz.

Son olarak, 17 Ocak 2020'de, İstanbul Bayrampaşa'da elindeki bıçakla restorana giren ve sarhoş olduğu iddia edilen Bulgaristan uyruklu Milen Bahchevanov'un, polisler tarafından onlarca kez ateş açılması sonucu yaşamını yitirdiğini hatırlatmak isterim. Bir sarhoşa karşı onca güvenlik görevlisi, en azından ayağına sıkarak, onu öldürmeden güvenlik önlemi alamıyorsa, siz bu bekçilerin eline silah verdiğiniz zaman, kimlik sorma yetkisi verdiğiniz zaman, o adını bile anmak istemediğim sıvazlama -neyse- hakkını verdiğiniz zaman nelerin olabileceğini tahmin bile edemiyorum.

Bu nedenle, bu teklife karşı olduğumuzu belirtirim.

Hepinize saygılar sunarım.