KOMİSYON KONUŞMASI

NİHAT YEŞİL (Ankara) - Sayın Başkanım, şimdi, bir yasa çıkarıyoruz, bu yasayı sadece beş dakikalık bir konuşmayla eğer kamuoyuna açıklamak istiyorsak bu doğru değil yani arkadaşlarımızın tartışması bundan başlıyor, çok makul konularda uzlaşarak herkes düşüncesini ifade etmeye çalışıyor. Şimdi, yarın basına başlık olduğu zaman... Mesela işte, arkadaşlarımız belirtti, burada dediler ki: "Bekçiye sıvazlama yasak ama ellemek serbest." Şimdi, basına at başlık işte. Madem öyleyse bu anlayış, doğru anlayış değil.

Değerli Başkan, 7'nci maddenin birinci bölümünde "durdurma ve kimlik sorma" olarak kanun teklifine koyduğunuz düzenleme 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu'nun 4'üncü maddesiyle bire bir aynı yani (a), (b), (c) ve (ç) fıkralarındaki durdurma, kimlik sorma hükümleri bire bir aynı ancak şöyle bir fark var: 2559 sayılı Kanun'da "Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için polisin tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenime..." diye bir atıfta bulunuyor. Biz ne yapıyoruz? 7'nci maddenin (2)'nci bendinde tutup "Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için makul bir sebebin bulunması gerekir." diyoruz. Arkadaşlar, "makul sebep" nedir? Hukukta "makul sebep"in ne anlama geldiğini açıklayan bir akademisyen, bir Yargıtay içtihadı var mıdır? Kaldı ki siz Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yaptığınız değişiklikle "kuvvetli suç şüphesi"ni "makul şüphe"ye çevirdiniz. "Makul" tanımının içini doldurmadan kalkıyoruz, bu tanımın üzerine bekçilerimize durdurma, kimlik sorma yetkisi veriyoruz. Sayın Bakan belirtti, bu çocuklara iki yüz on altı saat eğitim veriyoruz. Değerli arkadaşlar, sanki halk eğitimde temel bilgisayar kursu veriyormuş gibi açmışsınız, kırk günde ortaokul, lise mezunu gençlere bu kadar ciddi bir işin yükünü sırtlarına veriyorsunuz. Bakın, bugün kayıtlara girsin diye açıkça belirtiyorum, bu konuda çok sayıda olumsuz vakayla karşılaşacağız. Elbette şüpheli bir durum varsa, sorulsun, gereği yapılsın, suçüstü hâli varsa keza bekçi müdahale etsin ama "makul sebep" tanımı şu demektir: Bekçi önüne geleni çevirecek, önüne gelene kimlik soracak, belki Ayaş'ta, Kızılcahamam'da, Sincan'da bu sorun olmayacak. Neticede her bölgenin sosyokültürel yapısı da bizimle farklı ama aynı yetkiyi metropol kentlerin merkez bölgelerinde kullanmaya kalktığınızda sorunlar çıkacak. Kaldı ki bu sorun Anayasa'mızda koruma altına alınan kişisel özgürlüklerin kısıtlanması sorununu da doğuracaktır. Kendi hâlinde yolunda yürüyen genç bir kızımız ne çevrilecek ne de kimlik kontrolü yapılacak.

Sayın Bakan Yardımcımız beşlilerin çalıştığı süre içerisinde yakalanan kişilere dâhil istatistiklerden bahsetti. Değerli arkadaşlar, bu görev kolluğun görevidir. Adı üstünde mahalle bekçilerine yüklediğiniz görevin tanımlanan bu durumla bir alakası yok ki. Bekçi köşe başında bekleyip önüne gelene kimlik sorarsa elbette ki GBT sorgusunda yakalanması bulunan kişileri yakalar ama bu muğlak makul tanımın çerçevesini çizmemiz gerekiyor. Bakın, uyarıyorum, yarın vatandaşlar beşlilerin adli vaka hâline geldiği, biriminden şikâyetçi oldukları örnekleri çok daha sık duymaya başlayacağız. Kaldı ki kamuoyuna yansıyan olaylar oldu. İzmir'de, Batman'da, Mardin'de bunun örneklerini gördük. Biz bu çekincelerimizi dile getirelim. Yarın "kandırıldık" mı dersiniz, "yanıldık" mı dersiniz, hep beraber tecrübe edeceğiz. Önergemizi sayın Komisyon üyelerimizin takdirine sunuyoruz. Tabii, takdir Komisyonda. Zaten reddetti önergemizi. O önergeyi de... Zaten sadece bir makul şüphenin ötesinde o sıvazlama lafını çıkardınız, maddeler aynı geçti.

Başarılar diliyorum, inşallah iyi olur.