| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 29 .01.2020 |
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Abdullah Koç, Ağrı Milletvekiliyim, aynı zamanda Adalet Komisyonunun da üyesiyim. Biraz önceki hatiplerin dediği gibi, bu kanun teklifinin en azından Adalet Komisyonundan da görüş alınmak suretiyle çalışılmaya başlanması gerektiği kanaatini ben de taşıyorum.
Öncelikle şunu belirteyim ki ben bu kanun teklifiyle ilgili olan kısma daha çok normlar hiyerarşisi açısından biraz bakmak istiyorum. "Genel kolluk kuvvetlerine yardımcı olurlar." şeklindeki madde metnine şöyle bir göz gezdirdiğimiz zaman, öncelikle bu mevcut olan teklifle Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu'ndaki mevcut olan 4/a maddesinin (8)'inci fıkrasındaki yer alan yetkilerin verilmesine ilişkin olduğunu görüyoruz.
Öte taraftan şöyle bir baktığımız zaman, şimdi, esas olan, bekçilerin böyle bir yetkiyle donatılmaması gerektiğine ilişkin olan görüşüm şuna dayanıyor: Her şeyden önce, bekçilerin bu kanunla yetkili hâle getirilmesi yetkisizlik esasına aykırı olacağını düşünüyorum yani bekçilerin mevcut olan pozisyonu yetkilerinin istisnai olduğuna ilişkindir çünkü neden bunu söylüyorum? Bunu şunun için söylüyorum: Şimdi bu yetkiler temelini Anayasa'dan alan, genel zabıta tanımı içerisinde yer almayan bir tanımlamadır. Mahalle Bekçileri Kanunu hangi kanuna dayanıyor? 772 sayılı Kanun'a dayanan, bekçilere tanınan yetkilerdir bunlar.
Şimdi, tabii, bu yetki tanınınca neler olacak, nelerle biz karşı karşıya kalacağız? Daha önceki konuşmacılar elbette ki bunları dile getirdiler, bunların üzerinde çok durdular ama ben çok kısaca belirtmek istiyorum. Bu yetkilerle Anayasa'nın 13'üncü maddesinin ihlaliyle biz karşı karşıya kalacağız. 13'üncü madde nedir? Kişilerin hak ve hürriyetlerin sınırlanmasıyla ilgili olan maddedir. Burada bir ihlalle bizim karşı karşıya kalma ihtimalimiz var.
Diğer bir husus, yine Anayasa'nın 20'nci maddesinin de bu mevcut olan düzenlemeyle tehlike altına gireceğini düşünüyoruz. O nedir? Kişilerin özel hayatının ihlaliyle ilgili Anayasa tarafından koruma altına alınan bu ilkenin ihlali söz konusu olabilecek.
Diğer bir husus değerli arkadaşlar, yine yerleşme ve seyahat hürriyetini de ihlal edebileceği tehlikesi olduğunu burada belirtmek istiyoruz ve bunu da dikkatlerinize sunmak istiyoruz.
Şimdi, Anayasa'da hüküm altına alınan, Anayasa'da güvence altına alınan çok önemli bir ilke var değerli arkadaşlar; demokratik toplum düzeninin sınırlandırılması ilkesi ancak ölçülülük ilkesi çerçevesinde yapılabilir. Peki, kimler bunu yapabilir? Yine biraz önce dediğim gibi, genel zabıta tanımı içerisinde yer alan kişilerce veya kurumlarca ancak bu denetlenebilir veya kısıtlanabilir. O nedenle sadece Mahalle Bekçileri Kanunu'na böyle bir şeyin dercedilmesi de yine Anayasa'nın bu normlar hiyerarşisini ve güvence altına alınan ilkeleri de ihlal edebileceği kuşkusunu biz taşıyoruz.
Bir diğer husus değerli arkadaşlar, kişisel veriye, seyahat ve dolaşma özgürlüğüne de müdahale niteliğinde, hürriyetleri kısıtlayabilecek nitelikte bir baskı olma ihtimali çok yüksektir burada yani baskı aracı olma ihtimali olarak bu karşımıza çıkabilecek. Çünkü burada yine genel zabıta tanımı içerisinde yer almayan bir süjeye veya bir kesime veya bir kuruluşa bu anlamda bu yetkilerin tanınmasını da yine anayasal anlamda çeşitli aykırılıkları olacağını ve bu anlamda da yine Anayasa'nın ihlali anlamına gelebileceğini düşünüyoruz.
Bir iki cümleyle ben bitirmek istiyorum. Her şeyden önce, kanundaki bu yetkilerin verilmesi durumunda aşırılık ilkesiyle de, aşırılık ölçüsüyle de biz karşı karşıya kalabileceğiz ve özellikle keyfîlik unsuru da yine toplumun, bu mevcut olan Anayasa tarafından güvence altına alınan bu haklarının baskıyla karşılaşabileceğine ve baskılanabileceğine ilişkin endişelerimiz de söz konusu.
Yine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8'inci maddesinin de burada tehlike altında olabileceğini düşünüyoruz. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 4'üncü Protokolü'nde yer alabilecek ve Türkiye'nin de taraf olmadığı, aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına da ciddi şekilde etkili olan bu hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması ve baskılanmasına ilişkin olan hususları da etkileyeceği kanaatini taşıyoruz. Bu nedenle mevcut olan kanun çerçevesinde yetkilerin ve bu bekçilerin denetiminin daha da artırılması gerektiğini düşünürken bu yönlü bir kanun teklifinin getirilmesi bize göre uygun değildir. Hele hele, özellikle tarafsız ve bağımsız bir yargının işleyişi açısından önemli olan şey, adli kolluk kuvvetlerine ilişkin bir kanun getirilmesi gerekirken böyle bir kanunun getirilmiş olması bizce de doğru olmamıştır.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.