| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 29 .01.2020 |
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Sayın Başkan, biraz önceki konuşmamda 10'uncu maddeye ilişkin eleştirilerimi söylemiştim, 11'inci maddenin de bu sorunu çözmeyeceğini düşünüyorum fakat yasa teklifinin geneliyle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum söz almışken.
Biz dün yoktuk, çalışan herkesin, bütün arkadaşların emeğine sağlık, ayrıntılı tartıştınız fakat biz de genel görüşlerimizi sunabiliriz diye düşünüyorum bugün.
Birincisi şu: Normlar hiyerarşisine açıkça aykırı bir iş yapılıyor. Birinci amaç, bu yasanın getirilme amacı, Danıştay kararını boşa düşürmek ve yasayı yönetmeliğe uygun hâle getirmek. Anayasa 124 diyor ki: "Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler."
Danıştay, idare mahkemeleri bekçilerin üst aramaya ilişkin yetkilerinin yasaya aykırı olduğu yönünde bir karar verdi. Yargı kararına saygılı bir idarenin, hukuka saygılı bir idarenin ne yapması gerekir? Bu yargı kararına saygı duyması gerekir. Peki, teklif sahipleri ne yapıyorlar? Yasayı, Danıştay kararını boşa düşürmek için Anayasa 124'e aykırı biçimde yönetmeliğe uyduruyorlar. Adalet ve Kalkınma Partisinden önce bu ülkede yönetmeliğe uygun yasa çıkarılıp çıkarılmadığı konusunda bilgi sahibi değilim ama eminim ki herhangi bir yasa yönetmeliğe uygun hâle getirilmemiştir. Dolayısıyla, burada Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama yetkisi açıkça gasbedilmekte ve yasama yetkisi, yasa yapma yetkisi idarenin yönetmelik çıkarma yetkisinin altına düşürülmektedir. Dolayısıyla, bu, tehlikeli bir uygulama. Tek örneği de değil; bugün İmar Kanunu'na ilişkin yasa teklifi de görüşülüyor, onda da benzeri örnekler var. Ayrıca, daha önce de benzeri uygulamalar var. Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili arkadaşlarımız her nedense idarenin çıkardığı yönetmelikleri yasaların da, Anayasa'nın da, her türlü hukuksal düzenlemenin de üstünde görüyorlar, "Biz nasıl uygulamak istiyorsak yasayı da Anayasa'yı da ona uydururuz." diyorlar. Bunun doğru olmadığını düşünüyorum.
Şimdi, bu yasayla "Çarşı ve mahalle bekçileri konusunda günün koşullarına uygun bir yasal düzenleme yok, günün gereksinimlerine cevap vermiyorlar, o yüzden yeni bir yasa çıkarıyoruz." diyorsunuz. Teorik olarak bu doğru, buna bir şey denemez, elbette değiştirilebilir ama asıl sorun şu: Şimdi yasayı değiştiriyorsunuz, görevlerini arttırıyorsunuz ama daha nitelikli personel almıyorsunuz. Şimdi, diyebilirsiniz ki "Meslek liselerinin hepsini FETÖ'cüler ele geçirmişlerdi, bu yüzden meslek liseleriyle ilgili rezervimiz var." ama en azından bekçi yetiştirmek için asgari düzeyde eğitim almış kişilerin içerisinden bekçi alabilirsiniz. Hani her konuyla ilgili meslek lisesi açan Millî Eğitim Bakanlığı bu konuda da altyapı oluşturacak, eğitimli personel yetiştirilmesine olanak tanıyacak meslek liseleri açabilir ve buradaki mezunlara öncelik tanıyabilirsiniz veya başka bir olanak tanıyabilirsiniz. Ama mesleğe aldığınızda, en azından bir parça eğittiğiniz kişileri mesleğe almış olursunuz.
Şimdi ne yapıyorsunuz? Genel kolluk yetkisi veriyorsunuz. İstendiği kadar bu inkâr edilsin ama genel kolluk yetkisi, hiç de yardımcı kolluk yetkisi değil, genel kolluk yetkisi veriyorsunuz ve tek bir günlük eğitim almamış kişilere genel kolluk yetkisi veriyorsunuz. Ne zaman eğiteceğiz diyorsunuz? "Göreve aldıktan sonra hizmet içi eğitimle biz bunları yetiştireceğiz." diyorsunuz ama sonuçta onları atadınız, genel kolluk yetkisini verdiniz ve o hizmet içi eğitimin de görev yaparken nasıl olduğunu, bütün kamu kurum ve kuruluşları içerisinde hazırlayıcı ve tamamlayıcı eğitimlerin nasıl olduğunu görüyoruz. Bunun da ondan farkı olmayacağını düşünüyorum.
Zeynel Vekilim söyledi. Muhtemelen dün de çokça tartışılmıştır ama bu özgürlük ve güvenlik meselesi çok önemli bir iş. Siz özgürlüklerden yana tercihinizi kullanabilirsiniz veya güvenlik sorunlarınızı daha çok güvenlikçi politikalarla daha çok silah üreterek, daha çok silah alarak, daha çok güvenlik görevlisi alarak da çözmeye çalışabilirsiniz ama emin olun, insanlık tarihi bize öğretti ki daha çok silahlı personel, daha çok silahlı kuvvet, daha çok silah dünyanın hiçbir yerinde güvenlik getirmemiştir ve bugün dünya çapında en çok silah alanlar, en çok silahlı kuvvetlere sahip olanlar, emin olun, güvenliğin en az olduğu ülkelerdir. Güvenliğin en yüksek olduğu İzlanda gibi ülkelerde -nüfusu çok az olabilir ama- artık polis teşkilatının silah taşımaması tartışılmaktadır veya Norveç'te 60-70 kişiyi öldüren bir katilden sonra Norveç Hükûmeti "Biz demokrasimizden ödün vermeyeceğiz, demokrasimize saldıranlar karşısında biz özgürlüklerden ve demokrasiden taviz vermeyeceğiz." diyerek daha özgürlükçü, daha güvenlikçi bir ülkeyle yaşamlarını sürdürmüşlerdir.
Ben 10 bin değil, 110 bin bekçi alarak bu sorunun çözülemeyeceğini düşünüyorum ama eğer alınacaksa da ben arada bir fark görmüyorum. Bu yasayı okuduktan sonra, ortada çarşı da kalmadı, bildiğimiz geleneksel mahalle de kalmadı. Bekçiler geleneksel işler de yapamadıklarına göre bence radikal bir çözüm bulmak gerekir. Bunların hepsinin polis teşkilatının bir parçası, Jandarma teşkilatının bir parçası yapılmasını daha doğru buluyorum.
Teşekkür ederim Başkanım.