KOMİSYON KONUŞMASI

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Şimdi, adli tıpta her otopsi yapılmasında izlenmesi gereken bir protokol var mı işte "Bunlar, bunlar yapılmalı." diyebileceğimiz, böyle "check" atılan bir protokolünüz var mı?

PROF. DR. GÜROL CANTÜRK - Evet, var. Zaten, hani, şablon şeklinde bir kâğıt vardır, bizim Ceza Muhakemesi Kanunu'muzda da geçer, otopsi mutlaka baş, göğüs ve karının açılmasını gerektirir. Yani 3 boşluk açılır, bu boşluktaki organlar incelenir, bunun yapılmaması bir eksikliktir hem yasal hem tıbbi eksikliktir. Adli Tıp Kurumundan yetişmiş adli tıp uzmanı arkadaşlarımız olsun, üniversitelerden yetişmiş arkadaşlarımız olsun bu sıralamayla yani vücudun 3 boşluğunu açıp, organları gözle inceleyip, sonra organlardan parça alıp, daha sonra kan, idrar, diğer örnekleri de alıp bunları incelenmek üzere laboratuvara gönderirler, prosedür bu şekildedir. Yani onların o laboratuvar sonuçları da çıktıktan sonra bazı vakalarda bu otopsi raporuna eğer hastane kaydı ve adli tahkikatla ilgili bazı bilgiler varsa onlar da eklenir, ondan sonra otopsi raporu çıkar ki bazı olaylarda otopsi raporu olaydan üç altı ay sonra çıkabilmektedir.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Peki, mesela, bu söylediğiniz şeyler yapılacak işler arasında, hani "Baş, gövde açılacak." dediniz. Mesela, onların dışında bir film, röntgen filmi çekilmesi var mıdır o protokol içinde?

PROF. DR. GÜROL CANTÜRK - Şimdi, özellikle ateşli silahla ölüm olaylarında ülkemizdeki büyük merkezlerde "skopi" ya da "röntgen" dediğimiz cihaz var, ona bakılıyor ve onunla vücut içinde mermi çekirdeği var mı, görülüyor. Çünkü bazen çok sayıda mermi çekirdeği olur vücutta ve dıştan bunları tespit edip hepsini görmek mümkün olmayabilir, vücutta kalmaması lazım, hepsini almak lazım, bunlar alınır ve cumhuriyet savcısına teslim edilir ama her yerde skopi cihazımız yok.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ölü olduğu için, bir şekilde normal röntgen çekiliyor mu skopi olmazsa?

PROF. DR. GÜROL CANTÜRK - Çekiliyor.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Çekilmesi gerekiyor?

PROF. DR. GÜROL CANTÜRK - Gerekiyor.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Şart mıdır? Yani var mıdır o protokolde?

PROF. DR. GÜROL CANTÜRK - Mutlaka şart değildir, vakasına göre.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Ama mesela, yüksekten düşme şüphesinin bulunduğu bir şeyde peki?

PROF. DR. GÜROL CANTÜRK - Çekilmesinde fayda var çünkü kemik kırıklarını göreceksiniz orada, yüksekten düşmede.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Yani kemik kırıklarını görmek gerekiyor?

PROF. DR. GÜROL CANTÜRK - Evet.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Mesela, bazı otopsilerde, işte, bu sözünü ettiğimiz vakada "skar" atılmamış olması bacaklara falan, bunlar birer hata mıdır?

PROF. DR. GÜROL CANTÜRK - Eksikliktir.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Eksikliktir, tamam.

Peki, bu durumda genelde bir kanaat bildirir mi Adli Tıp? Şimdi, rapor uzun sürede çıkıyor, nitekim bunda da öyle olmuş. İşte, ilk otopsi raporunun iki ay sonra bir bölümünü açıklamışlar herhâlde, üç ay sonra çıkıyor rapor, daha sonra tekrar bir altı yedi ay sonra başka bir rapor çıkıyor. Yani, mesela, burada, bu vakada çok fazla adli tıp raporu var ama en erken çıkan sonuç bile, dediğiniz gibi, üç ayda, dört ayda çıkmış, ondan sonra da sürekli değişmiş. Ama ilk şeyde bir kanaat belirtmeyen raporlar var yani olabileceği yönünde raporlar var. Peki, bu sürecin kısaltılması için böyle geçici bir rapor düzenlenmesini adli tıpçı düşünüyor mu? Şimdi, diyelim ki, vaka intihar ya da yüksekten düşme ya da trafik kazası. Buna göre soruşturmanın seyri değişecek çünkü üç ay sonra beş ay sonra çıkan raporlarla o süreç içerisinde bir sürü delil yok olmuş olabilir, araştırılmamış olabilir, değil mi?

PROF. DR. GÜROL CANTÜRK - Evet.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Mesela, adli tıp olarak bunun için bu tür çalışmalarınız var mı? Yani en azından geçici bir otopsi raporu verip bu süreyi kısaltmak için çalışmalarınız var mı? Çünkü, bakıyoruz, adli tıp raporları hep oldukça uzun sürüyor, hatta bazı vakalarda iki yıl sonra çıkan raporlar var.

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) - Evet.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Siz hukukçular daha iyi bilirsiniz onları ama bu süreç içinde, tabii, soruşturmanın seyri yönünde de çok büyük sıkıntılar çıkabilir delillerin yok olması yönünde, hiç akla gelmedik bir şey çıkabilir otopsi sonucunda, değil mi? Mesela, adli tıpçılar olarak bunlarla ilgili bir şeyiniz var mı yani bu nasıl çözülebilir? Bu oldukça büyük bir sıkıntı çünkü.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Buna ilave olarak, bu raporlama süresinin dünyadaki uygulamaları nasıl acaba, diğer ülkelerde de bu kadar sürer mi, normal mi?

PROF. DR. GÜROL CANTÜRK - Sürer. Hani, ben sürenin neden uzun olduğunu açıklamaya çalışayım size. Şimdi, zaten bir defin belgesi düzenleniyor. Yani otopsi yapıldıktan sonra eğer hemen kesin bir sonuç çıkmıyorsa bile orada tetkik yazılır ve o belgeyle kişiler yakınlarını defnedebilirler ama otopsi raporunun çıkışı genellikle tetkiklerin uzamasından kaynaklanıyor.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Diğerleri için?

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Patoloji...

PROF. DR. GÜROL CANTÜRK - Şimdi "patoloji incelemesi" dediğimiz bir inceleme var, iç organlardan parça alınıyor, o parçalar birtakım işlemlerden geçiyor, bir ilaç uygulanıyor, boyanıyor ve ondan sonra mikroskopta patoloji uzmanları inceliyor; genellikle bir iki ay süren süreç bu.

Bir de, toksikolojik analiz var, orada da kan, idrar, göz içi sıvısı ve organ parçaları laboratuvara gidiyor, laboratuvarda o örneklerde çeşitli maddeler aranıyor. Mesela, tarım ilacı aranıyor, uyuşturucu madde aranıyor, alkol aranıyor yani rutin bir liste var, bunların hepsi aranıyor. Genellikle... Hani, bu süreyi ne kadar azaltabiliriz? Bir iki ay olabilir maksimum. Hani, daha önceye çekmek biraz daha zor.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Dediğinize göre, belki sakıncalı da, değil mi?

PROF. DR. GÜROL CANTÜRK - Evet Sayın Başkanım.

Şimdi, bir de, ben, tabii, bu vakada Adli Tıp Kurumundaki rapor seyrini tam bilmiyorum ama tahmin ettiğim kadarıyla, sanıyorum otopsi sonucu morg rapor vermek istemedi.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Yok, var, bir raporu var morgun.

PROF. DR. GÜROL CANTÜRK - Var ama 1. Kurula havale etti herhâlde?

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Evet, öyle oldu.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Efendim?

PROF. DR. GÜROL CANTÜRK - 1. Kurula mı havale etmiş?

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Trabzon'a havale etti, evet.

PROF. DR. GÜROL CANTÜRK - Muhtemelen öyle oldu.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Otopsi için havale ediyor.

PROF. DR. GÜROL CANTÜRK - Otopsi sonucu vermeyip diğer adli tahkikat dosyasıyla birlikte gönderilerek Kurul tarafından incelenmesini istemiştir, o da uzun bir süreç alıyor çünkü kurullarda yığılım çok fazla. Biliyorsunuz, ihtisas kurulları yılda en az 5 bin, 10 bin civarında rapor çıkarıyor, onlar da ciddi bir zaman alıyor. Yani dünyada da bu uygulamalar benzer ama dediğim gibi, burada en fazla süre alan durum o işin yoğunluğu. İşte, mesela, İstanbul oldukça yoğun bir yer, Ankara yoğun bir yer ve bu tetkiklerin, toksikolojik ve patolojik incelemelerin birkaç aylık bir zaman alması.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Bir de, bayağı bir oran verdiniz ama mesela, çocuk intiharlarıyla ilgili çalışmış olduğunuz, elinizde bir oranınız var mı?

PROF. DR. GÜROL CANTÜRK - Almadım, intihar çok konuşulmaz diye almadım ama çocuk intiharlarında da yaşa göre değişiyor. Yani genellikle 10-12 yaşından önce çok fazla intihar beklemiyoruz çünkü çocukların kafasında "ölüm" kavramı daha yok o yaşlarda ama işte, birtakım basında, televizyonda, sosyal medyada görülmesi, kimisi merakla, kimisi de çocuğun depresyon ya da herhangi bir hastalık sonucu intiharına yol açabiliyor, özellikle ergenlikte daha fazla artıyor intiharlar.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Bir sorum daha olacak Sayın Başkan.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Tamam, buyurun.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Şöyle: Bir de, mesela, adli tıp raporlarında genelde sorulan soruya cevap verme gibi bir eğilim gördük biz de.

PROF. DR. GÜROL CANTÜRK - Evet.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Çünkü elimizde bu olayla ilgili 4-5 tane adli tıp raporu var farklı kurumların, hepsi de... Yani, işte, mesela "Düşebilir mi?" diye sorulmuş, "Evet, düşebilir." diye cevap verilmiş. İşte "Atlayabilir mi?" diye sorulmuş, "Atlayabilir." diye cevap verilmiş ya da "Sürünebilir mi?" diye sorulmuş, "Sürünebilir." gibi cevap verilmiş. Bu mudur genel eğilim? Yani genelde sorulan soruya cevap verme midir Adli Tıp İhtisas Kurullarının raporları?

PROF. DR. GÜROL CANTÜRK - Bu, aslında, hani, adli tıp uzmanları arasında tartışılan bir konudur, mesela, bir şey gördük ama sorulmayan bir soru, buna cevap verelim mi? Çünkü zaman zaman yaşadığımız olaylar var, bir bakıyoruz, hâkimden fırça geliyor "Biz size bunu sormadık, niye cevap verdiniz?" diye. Yani, şimdi, fark edilmemiş bir şey, siz fark ediyorsunuz onu, dikkat çekmek istiyorsunuz ama zaman zaman "Sorulmayana niye cevap verdiniz?" gibi bir eleştiri gelebiliyor bize.

Bir de, bizim alanımız bazı durumlarda çok kesinliğin olmadığı bir alan. Mesela, demin birkaç örnek verdim yüksekten düşme, suda boğulma, trafik kazaları diye. Yani, hani, bulgularla tam olarak kesin cevap veremeyeceğimiz durumlar var, o yüzden ihtimali belirtiriz, çok kesin ifadelere her zaman başvurmayız çünkü literatürde hakikaten çok ilginç, tahmin edilmedik olaylar vardır. Yani ondan dolayı genellikle sorulan soruya cevap vermeye çalışırız.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Eğilim o yönde, evet.

PROF. DR. GÜROL CANTÜRK - Eğilim öyledir yani.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Teşekkür ederim.