| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2596) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 11 .02.2020 |
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri -varsa- buradalar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, memleketimiz olağanüstü günlerden geçiyor. Maalesef bu olağanüstü durumdan bir türlü çıkamadık, yıllardır olağanüstü hâl devam ediyor düşük veya yüksek yoğunluklu. Ve vatandaşlarımızın pek çok sorunu var, hem huzurlarıyla ilgili hem de refahlarıyla ilgili. Bu durumda -yani usul üzerine konuşurken söylediklerimi tekrar edeceğim - milletin Meclisinin öncelikleri olur yani bu olağanüstü durumda hem ülkemizde hem bölgemizde olan o olağanüstü durumla ilgili milletin Meclisi sorumluluk alır -bu, birinci mesele- siyasi meselelerle ilgili, barış meselesiyle ilgili, toplumsal barış meseleleriyle ilgili. Maalesef bu durumla ilgili sorumluluk almıyoruz. Neredeyse sıcak savaş durumuna geçmek riskiyle karşı karşıya olan bir durumdayız, her an birilerinin bizi tekrar bir yangının içine çekebileceği riskiyle karşı karşıyayız. Bununla ilgili sorumluluk almıyoruz. Bu, büyük bir risktir; bu, büyük bir yıkım getirir ülkemize, hem canlarımız gider hem de hem huzurumuzu hem refahımızı kaybedebiliriz. Bu konuda milletin Meclisinin mutlaka sorumluluk alması gerekir, biz de bu Meclisin önemli bir komisyonuyuz, bunu hatırlatayım.
İkincisi, arkadaşlar cuma günü bir vatandaşımız "Çocuklarım aç." diyerek Hatay Valiliği önünde kendini yaktı. Bu kaçıncı intihar? Maalesef intiharlar ülkesi olduk. Vatandaşlarımız ciddi bir buhran içinde; doğal gaz faturalarını ödeyemiyor; elektrik faturalarını ödeyemiyor, çocuklarına yeterli gıda sağlayamıyor vatandaşlarımız. Bu durumda milletin Meclisi, milletin vekilleri, tekrar, bu ivedi konuda tedbir alırlar. Yani ateş evlere, mutfaklara düşmüş durumda; bu yangını söndürmek üzerine tedbir alırlar ve sermayenin çıkarlarından ziyade sosyal politikalarla vatandaşımızı rahatlatacak tedbirler alırlar, intihar eyleminde olan, intihar eşiğinde olan, aç olan, açıkta olan, evine haciz gelen vatandaşlarımızla ilgili tedbirler alırlar. Maalesef, bu 40 maddelik teklifte... Sayın Savaş, hazırlamışsınız, teşekkür ediyorum ama siz sonuç olarak finans kesiminden gelen bir insansınız ama biliyorum ki vicdanlı da bir insansınız yani ben vicdanınıza güveniyorum, gerçekten güveniyorum, samimi olarak.
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Teşekkür ederim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani burada dört yıl teşrikimesaimiz oldu sonuç olarak, vicdanlı bir milletvekilisiniz. Eminim ki o intihar görüntüsü hepimizin vicdanını sızlatmıştır veya yerelde, hepinizin vatandaşla temaslarında, ciddi ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya olan pek çok vatandaşımız var. Şimdi, bu torba yasanın -yani adı üzerinde "torba yasa"- içine her şeyi atabilirsiniz Sayın Savaş, her şeyi, aklınıza ne gelirse atabilirsiniz çünkü adı "torba yasa". Sermaye Piyasasıyla ilgili, bankalarla ilgili, BDDK'yle ilgili 40 tane madde aklınıza geldi de sosyal politikalarla ilgili, bir tane de sosyal politikayla ilgili bir madde içine koysam diye düşünmediniz mi? Ben açıkça söyleyeyim, ben şu konuda şöyle düşünüyorum: Hükûmetten geldiği gibi torbaların geçmesinden ziyade -o açıdan Sayın Başkana onu önerdim- bir kuluçka odası olabilse... Hani şöyle dengelenebilir: Diyelim ki sermayenin, bankaların sorunların vardır -doğal, onları da çözeceğiz tabii, onlar da bizi boynumuzun borcu- ama diyelim ki onları çözerken yanına 5 tane de sosyal politikayla ilgili madde konulabilse yani vatandaşın, yoksulların temel sorununu çözecek madde koysa o zaman diyebiliriz ki: Ya, bu torba da biraz vicdana dokunabilmiş, vatandaşın derdine dokunabilmiş. O açıdan sizi eleştiriyorum; sizi ve imzacı arkadaşlarınızı... Tabii, siz savunacaksınız. O açıdan, bunu, önceliklerimizi belirleyerek ve bu anlamda vicdani dokunuşlarla yasalar yapmamız gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi gelelim esasa Sayın Başkanım, mecburen bunu konuşacağız, aslında bu konuda gerçekten ciddi bir rahatsızlığım var ama umarım ki önergelerle hep beraber bu açığı hâlâ kapatma şansımız var. Madde ihdas etme hakkı bu Komisyonun her zaman var, yapabiliriz, hâlâ şansımız var.
Şimdi esasa gelelim: Değerli arkadaşlar, finansal piyasalar da regüle edilmesi gereken bir piyasa sonuç olarak, buna sonsuz destek veriyorum yani "Sınırsız özgürlük, finansal piyasalar ne yaparsa yapasın." diye geçmişte bir bakış vardı, onun dünyayı nereye getirdiğini 2009 krizinde gördük. "Bırakalım yapsınlar, bırakalım etsinler, sermaye piyasası, kapitalizm kendi içinde dengelenir." Değil, 2009 krizi 100 milyonlarca insanı evinden etti, yurdundan etti, işinden etti, aşından etti, yoksul bıraktı yani neoliberal politikaların sonucunun nereye vardığın gördük. Biz elbette ki bir regülasyonun, hani kamu regülasyonunun mutlaka olması gerektiğini düşünüyoruz çünkü kapitalizme karşı vatandaş zayıf. O zayıf vatandaşı koruyacak regülasyonlar mutlaka gerekir çünkü tekeller var, büyük oyuncular var, karteller var; kendi içinde belli anlaşmalar çerçevesinde vatandaşa yüksek fiyatlar uygulayabilirler, yüksek komisyonlar, yüksek faizler uygulayabilirler, bunlar regüle edilmeli ama arkadaşlar -aması var işte Sayın Mustafa Savaş, bunu en iyi sizin anlayacağınızı düşünüyorum- finansal piyasalar, hepimizin de bildiği gibi, müdahalelerin kuyumcu titizliğinde yapılması gereken piyasalardır. İnanın, bakın, kuyumcu titizliğinde yapmanız gerekir. Şimdi, eğer ki siz züccaciye dükkânına girmiş bir fil misali bir gün oraya dönerim, bir gün buraya dönerim, hadi dışarıdan swapı yüzde 10'a düşürürüm, öbür gün yüzde 50'ye yükseltirim, öbür gün şuna müdahale ederim diye müdahale ederseniz işte, züccaciye dükkânına girmiş fil misali bir yeri düzeltirsiniz ama arkanızı döndüğünüz o büyük cüssenizle arkadan bir şeyler devirmiş olabilirsiniz. Ki Hükûmet yıllardır yaptığı bu palyatif tedbir adımlarıyla maalesef, yani bu tip torba yasalarla, yapısal hiçbir reform getirmeden önümüze bu palyatif adımlarla züccaciye dükkânına girmiş fil misali bir yeri düzeltiyor ama dönerken bir sürü şeyi devirebiliyor. Maalesef bu durumla karşı karşıyayız Sayın Mustafa Savaş. O açıdan da bu konuda da sizi eleştiriyorum yani sektör tecrübesi olmuş bir kişi olarak böyle adımları, böyle torbayı Hükûmetten geldiği gibi getirmeniz... Bence çok daha nitelikli bir yasa yapabilecek birikiminiz var. Yapısal bir reformu bu Meclis görüşebilirdi, bir torba yasa şeklinde değil. O açıdan sizi eleştiriyorum, yani regülasyonlara itirazımız yok ama yapılma şekline itirazımız var.
Usul üzerinde de söyledim, Sayın Berat Albayrak'ın tarzına itirazımız var arkadaşlar. Yani, ben, bu Meclis'ten ortak akılla çok daha nitelikli yasalar yapabileceğimizi düşünüyorum. Buradaki birikim, bütün partilerdeki arkadaşlarımın birikimi, emin olun, çok daha nitelikli yasalar yapmaya imkân veriyor. Bir kuluçka odası olabilse, bunlar çok daha derinlemesine tartışılabilse herkesin içine sinen bir yapısal reform şeklinde olabilir ama Berat Bey öyle tercih etmiyor, diyor ki: "Arkadaş, ben Merkez Bankası, Hazine toplandım, bunları ayarladım, zaten Merkez Bankası, BDDK... Size de bir yasa gönderiyorum, bundan sonra BDDK'den alıyorum, Merkez Bankasına veriyorum, siz de buna mühür basın." diyor. İşte bu doğru değil yani ortak akılla çok daha iyisini bulabilecekken veya Berat Bey bir on beş gün daha bekleyerek "Buradan belki başka bir fikir de çıkar, ona göre bir düzenleme yapayım." diyecekken "Bu düzenlemeyi ben yaptım arkadaş, tarifesine gönderdim." diyebiliyor.
Şimdi, sıkıntımız şu arkadaşlar: Ben regülasyonları destekliyorum ama şunu da destekliyorum. Ekonomide yalnızca siyaset belirleyici olmamalı -tabii ki belirleyici olmalı- birikimi olan kurum ve kuruluşlar, özerk ya da bağımsız, kuruluşların regülasyonları çok önemlidir. Yani siyasi iradenin baskısı dışında regülasyonları o birikim yapmalı. Maalesef kurumların çöktüğü bir dönem yaşıyoruz ülkede yani kurumlar irade ortaya koyamıyorlar, Sayın Cumhurbaşkanı "Her şeyi ben belirleyeceğim." diyor ve 2009'a, 2010'a kadar oluşturulmaya çalışılan bağımsız kurumlar "özerk kurum" adına çevrildi ama şu anda görüyoruz ki bizim düzenlemesini yapacağımız bütün maddeler, Sayın Başkan, yetkiyi BDDK'ye veriyor, oradan alıyor, oraya veriyor. Çeşitli regülasyonlar var ama şimdi, biz BDDK Yasası'na baktığımızda bağımsız bir kurum olarak gözüküyor, yani özerk bir kuruluş olarak gözüküyor ama o özerkliğini kullanabildiği hakkın da -ben açıkça söyleyeyim- 100 kişiye soralım, 100'ü de "BDDK bağımsız değil." der, "BDDK, saraydan ne talimat gelirse onu yapar." der. Maalesef, Merkez Bankası da son yıllardaki müdahalelerle bu anlamda bağımsız olmayan bir kuruluşa dönüştü ve "Saraydan ne talimat gelirse onu yapar." denen bir kuruma dönüştü.
Şimdi, bu çerçevede de baktığımızda yetkiyi ister BDDK'den alın Merkez Bankasına verin, oradan alın, buna verin, sonuç olarak bütün yetkiyi Sayın Cumhurbaşkanına vermiş oluyoruz ve Sayın Cumhurbaşkanı da kendi birikimiyle mesela şunu söylüyor: "Faiz neden, enflasyon sonuç, arkadaş." Şimdi, ben buna inanmıyorum. Tamam, Sayın Cumhurbaşkanı inanabilir, saygım var ama ben buna inanmıyorum. Şimdi, bizim kurumlarımızın da inanmaması gerekir yani bir siyasetçi bu anlamda...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Niye inanmayacak canım?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - İktisat bilimi bunu söylüyor çünkü, yani okuduğumuz iktisat kitapları diyor ki: "Bu doğru değildir."
Şimdi, mesela Trump da diyor ki: "Faizi düşür arkadaş.", FED'e söylüyor, "Düşür faizi arkadaş, seçim yılına geldik." diyor mesela, FED yapıyor mu? Hayır. FED diyor ki: "Arkadaş, ben ne gerekirse, iktisadi şartlar ne gerektirirse para politikasını ona göre kullanırım."
Şimdi, Merkez Bankasına baktığımızda bu gücü, bu iradesi olmadığını görüyoruz ve son yıllarda bütün kurumlarımız aşındığı gibi -yani Meclisin, yargının- bir hayır kurumu olan Kızılayın dahi vergi kaçırma yöntemini gösterdiği bir Türkiye'de -vergiyi nasıl kaçıracağını şirketlere öğreten bir hayır kurumu, çocukluğumuzda güvenerek 10 lira, 10 lira bağış yaptığımız hayır kurumu Kızılayın bu duruma düşürüldüğü bir ülkede- maalesef, arkadaşlar, ekonomik kurumlarımız da bu iradeyi yani regülatör olma özelliğini gösterme ve yürütmeye karşı regülatör olma, dengeleme, denetleme görevini görebilecek kurumlar olmaktan çıkmış durumdalar ve gelen talimatlara göre iş yapmaktalar. Tabii ki arkadaşlar, yetkiyi istediğiniz kadar oraya verin, bu yasada olan 40 maddede -size söylüyorum net- yetkiyi Sayın Cumhurbaşkanına vermiş oluyoruz. Yani BDDK'ye filan vermiş olmuyoruz.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Merkez Bankasına veriyoruz bazı maddelerde.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Merkez Bankasına veriyoruz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, hayır. BDDK'ye de veriyoruz, Merkez Bankasına da veriyoruz, hepsine veriyoruz gibi gözüküyor ama hepsinde Sayın Cumhurbaşkanına yetkiyi veriyoruz.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Yasa çıkarıyoruz "Yok." diyorsunuz, geri alıyoruz "Yok." diyorsunuz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani sonuçta FİKKO diye bir kurum var. Sayın Berat Albayrak "tweet"ini de atmış durumda. "Ben böyle karar verdim arkadaş, regülasyonu da böyle yaptım." Diyor, bitiyor. Bakın, siyasi iradenin tabii ki sözü olmalı, buna hiçbir itirazım yok. Yani siyasi irade tabii ki yetki kullanmalı. Ama niye bu kurumlar var? Bu kurumların varlık sebebi regülatör olmak. Belli noktalarda, arkadaş, tamam sen böyle düşünüyorsun ama bilim de, iktisat bilimi de şöyle bir şey söylüyor demeli.
Çok uzatmayacağım bütünü üzerinde konuşmamı da. Şimdi bankacılığa yapılan müdahalelere gelelim. Mesela geçen cuma dolar 5,99'daydı değil mi arkadaşlar, on gündür 5,99'da. Bir el doları 5,99'da tutuyordu. Hep 5,9950; 5,9930, hep böyle. Ne hikmetse orada duruyor çünkü müdahaleci kamu bankaları üzerinden bir yöntem bulunmuş, oradan dolar fikslenmeye çalışılıyor belli aralıklarda. Bir anda bir şey oldu, dolar 6,01'e çıktı, bir baktık swap piyasasında "Arkadaş, yüzde 25'ten yüzde 10'a düşürdüm." diye bir karar çıktı. Bir anda, refleksif, ani. Sanki dolar yüzde 30 yükselmiş, bir şey olmuş, acayip bir durum var. Efendim, ne yakaladığını düşünüyor bence şey? "Ben spekülatör yakaladım, manipülatör yakaladım, onu dövmem lazım." diyor. Ya arkadaş, şunu biliyoruz: Piyasalarda spekülatörler de vardır. Vardır değil mi? Yani bu ekonominin doğasıdır. Sen soğan fiyatının yükseleceğini düşünürsen biraz soğan alıp kenara koyarsın, doların yükseleceğini düşünürsen de onu yaparsın, tersini düşünürsen diğerini yaparsın. Bu suç değildir.
Şimdi yasanın lafzına, bütününe baktığımızda spekülasyonu, manipülasyonu, yanıltıcı işlemi, bilmem neyi, bir sürü şeyi tanımlıyor ama arkadaşlar, son derece subjektif bir şekilde tanımlıyor. Yani bu yasayı eline alacak kişinin o anki hâletiruhiyesine göre "Sen manipülasyon yaptın, sen yanıltıcı işlem yaptın, sen spekülasyon yaptın." diye değnekle kovalayabileceği bir duruma getiriyor. Bu da finansal piyasaları biliriz ki güvene dayalıdır, bir de oyuna giren oyuncuların belirli piyasada girmesine dayalıdır. Yani bir oyuncu bir piyasaya girerken şartları bilir, koşulları bilir. "Ben Türkiye'ye giriyorsam şunlarla karşılaşabilirim, Türkiye'de mevzuat şu çerçevededir, sonuçta çıkarken de şu şekilde çıkacağım." diyebilir. Ama arkadaş, sen her gün giriş ve çıkış şartlarını değiştirirsen, "aha da ben içeride 5 tane spekülatör yakaladım, bunları bir döveyim." dersen, her gün oyunun kullarını değiştirirsen işte züccaciye dükkânına girmiş fil durumuna düşebilirsin. Yani regülasyonlara evet ama bu yanıltıcı istem, manipülasyon, filan falan hayır.
Bakın, 2018 krizini biz yarattık arkadaşlar, ithal bir kriz değildi, biz yarattık, bizim hatalarımız sonucu çıktı. Merkez Bankasının faizi düşürüp yükseltmesine izin vermedik. Merkez Bankasının faizi yükseltmesine izin vermedik. Sayın Cumhurbaşkanı Londra'ya gitti. "Arkadaş, görürsünüz ben bundan sonra nasıl yöneteceğim?" diye çeşitli açıklamalar yaptı, bunun sonucunda dolar patladı. Biz ne yaptık o sırada arkadaşlar? Düşünün ki birileri doların yükseleceğini düşündü, girdi, içeride vatandaşlarımız bankalara saldırdılar, güven kaybı oldu. Hem yabancıların hem yerlilerin güven kaybı oldu. Bunun sonucunda bir krizin içine düştük, bir krizin içine düştük ve sonuçta STK ve BDDK ne yaptı? Suç duyurusunda bulundu. Dedi ki: "Burada manipülatörler vardı." 50 kişi hakkında suç duyurusunda bulundu. Bunun sonucunda ne oldu? "Dolar yükselecek, bilmem ne." diyen vatandaşlarımızın, "tweet" atan vatandaşlarımızın gece evine gidildi, gözaltına alındı. Düşünün ki arkadaşlar, yani spekülasyonu, manipülasyonu, yanıltıcı işlemi bu kadar birbirine karıştıran, kendi yarattığınız, bakın iktidarın yarattığı kriz yüzünden oyuncuları suçlamak, efendim, döviz alan vatandaşı hain ilan etmek, terörist ilan etmek konusunda maalesef biz oyuncuların... Ama bunun sonucu ne oluyor Sayın Başkan? Oyuncular azalıyor. Şimdi, swap piyasasında faizler 3 bine yükseldi değil mi geçen yıl olan hadisede? Berat Bey "Yakaladım spekülatörleri." dedi, 3 bine yükseldi faiz. Birileri yüzde 10, yüzde 20, yüzde 30 zarar etti, o anda kümeste olanlar. Şimdi zannediyor musunuz ki o yüzde 10, yüzde 20 zarar edenler... Ben bakın "Regülasyon olmasın." demiyorum ama bir anda bir baskın, "Dövdüm, yakaladım dövdüm." derseniz dövdüğünüz oyuncu bir daha bu ülkeye adımını atmaz. Yüzde 25'ten bir anda yüzde 10'a düşürdüm faizler yüzde 60'a çıktı tekrar cuma günü.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Spekülasyon yapacaksa gelmesin zaten.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Arkadaşlar bakın spekülasyon başka bir şeydir, manipülasyon başka bir şeydir. Yani spekülasyon, mesela siz bir hissenin yükseleceğini düşünürsünüz, gidersiniz o hisseden alırsınız, fazla alırsınız, fazla sayıda; bu suç değildir. Doların yükseleceğini de düşünürsen dolar alırsın, düşeceğini düşünürsen doları satarsın; bu suç değildir.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Bunda sıkıntı yok zaten.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, bunu da tersine çevirmenin yolu onları dövmek değildir, regüle etmektir, güven vermektir yani piyasalara güven vermektir. Bu da hukuk devleti olduğumuzu göstererek olur ancak, böyle olmaz. "Hukuk devletiyiz biz." diyeceğiz. Bütün kuralları, kaideleri, regülasyonları da belirlediklerle, insanımıza güven vereceğiz, yabancıya da güven vereceğiz kendi vatandaşımıza da güven vereceğiz. O zaman dolar 6,05'e yükselmiş değil, dolar pahalı şu anda ama 200 milyar dolar yabancının elinde değil arkadaşlar, yerli vatandaşımız 200 milyar doların üzerinde yatıyor ve bozdurmuyor. Siz ne yaparsınız yapın bozdurmuyor, çünkü güvenmiyor. Güven artırıcı tedbirlere ihtiyaç var. Ancak bunu yaptığımız zaman dövizler bozulur, piyasa rahatlar yoksa son derece kırılgan kalırız.
Diğer bir mesele, Sayın Başkan, bu ücret-komisyon meseleleriyle ilgili. Bakın, Bankalar Birliğinden gördüğüm kadarıyla hukuk müşaviri gelmiş sanıyorum buraya. Ya bu kadar, bankaları ilgilendiren, bütün sektörü ilgilendiren bir meselede Bankalar Birliği Başkanı burada değil, örnek olarak söylüyorum. Ya mazeret ayrı bir şey ama yardımcısını gönderir en azından. Bankacılık sistemini topyekûn zapturapta alabilecek, her türlü regülasyonu yapabilecek bir meselede Hüseyin Bey burada değil, çok ilginç. Ben açıkça söyleyeyim, niye gelmediğini hissediyorum. Çünkü, bu yasa teklifi Hüseyin Bey'in eline ne zaman ulaştı ben merak ediyorum. Benim bildiğim geçen cuma günü ulaştı veya perşembe günü ulaştı. Benim bildiğim, yanlış biliyorsam lütfen düzeltin ve onlardan görüş istendiği ve herhangi bir görüş de verilmediği. Şimdi, düşünün ki Hüseyin Bey gelecek arkadaş ve diyecek ki "Ya bu yasayla ilgili şunu düşünüyoruz, bunu düşünüyoruz." Diyebilir mi? Diyemiyor işte, diyebilecek bir düzlem yok, hukuk yok, korku hâli var, çünkü, bu yasa her şeyiyle zapturapt altına almaya bakıyor. "Avrupa'da da regülasyonlar var." diyebilirsiniz, var, benzerleri var, çok benzerleri var. Ama orada iki yüz yıllık, üç yüz yıllık bir bankacılık geleneği var, kurallar var kaideler var; regülatör kurumlar bağımsız ya da özerk yani siyasetin etkisinde değil bizim gibi. Biz böyle bir yetkiyi, düşünün ki Sayın Cumhurbaşkanına verdik, öyle yapıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanının yarın bir anda tepesi attı, kızdı bir bankaya. Düşünün ki arkadaşlar ne olur, oyunun kuralları ne olur?
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen toparlayın.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bitiriyorum o zaman.
"X banka kredi vermiyor arkadaş." diye Sayın Cumhurbaşkanına şikâyet gitti. "Kredimi yenilemedi." diyor. Ya banka da diyor ki: "Arkadaş o şirket çürük, veremem." Basınç gidiyor, kamu bankaları bunu "roll over" ediyorlar, kredileri yeniliyorlar. Biliyorum yapılabilir ama özel bankalarla ilgili böyle durumlar oldu. Ne olur? Oyuncular kaçmaya başlar, sektör daha da zora girer. Bakın HSBC çıkıyor, başka kurumlar da çıkabilir. Yani, bu anlamda ifrat-tefrit noktasına savrulursak, regülasyonlarla tam serbesti arasındaki ifrat-tefrit dengesinde dengeyi bulamazsak arkadaşlar korkarım piyasayı çok daha zor bir duruma düşürebiliriz.
Sayın Başkan 40 maddelik bir konu, Varlık Fonuyla ilgili birkaç cümle edebilir miyim?
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Takdir sizin, buyurun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şimdi, Varlık Fonunu kredi sınırlamasının dışına çıkarmakla ilgili bir düzenleme var. Şimdi, bakın arkadaşlar burada da açıkça söyleyeyim çok dikkat etmeliyiz. Yani kuyumcu titizliği dediğim şey burada da geçerli. Sebebi şu: Benim annem de sizin anneniz de eminim dar günler için bilezikler saklamıştır. Benim annemin de kirli çıkını vardır, pek çok annenin de vardır. Bir şekilde "kefen parası" derler, "kara gün parası" derler, böyle bir şeydir.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Kara gün akçesi...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yanlış mı ifade ettim? Peki, kara gün akçesi yani yedek akçe olarak söylüyorum. O zaman yanlış ifade ettim, kusura bakmayın.
Şimdi, bunu da en kara gün için saklarız yani o bilezikleri en kara gün, en zor gün için saklarız, bir ölümdür, bir felakettir, şudur budur. Şimdi, Varlık Fonuna da kurulurken kategorik olarak itiraz etmedik yani dedik ki: "Böyle bir fon dünyada var, Türkiye'de de olabilir. Ancak bizim böyle bir varlığımız yok." Olan varlıklar 2 tane kamu bankası, Türk Hava Yolları, şu bu yani bizim kara gün bileziklerimiz ve kamunun elinde bulunması gereken... Yani Halkbank -siz de biliyorsunuz- esnafa destek verir, Ziraat Bankasının çiftçiyi ayakta tutması gerekir ki yapmıyor maalesef, işte gidip gazete satıyor, holding alıyor, bilmem ne yapıyor. Bu anlamda, bu kurumların da kredi limitinin dışına çıkarılması, bunların risklerinin yani Varlık Fonunun riskinin artması anlamına geliyor yani o kara gün bileziklerinin daha fazla riske atılması anlamına gelir Mustafa Bey. Vallahi maddenin lafzı o, kredi sınırlamanın dışına çıkarmayı öngörüyor. Bu anlamda, burada yoğurdu üfleyerek ve kuyumcu titizliğinde mutlaka ele almamız gerektiğini düşünüyorum.
Sayın Başkan, tahammülünüz için teşekkür ederim ama 40 madde, daha değinecek çok şey var, maddelerde değiniriz ama bu anlamda, bu maddelerin üzerinde çok titizlikle çalışmamız gerektiğini söylüyorum.
Teşekkür ederim.