KOMİSYON KONUŞMASI

CAVİT ARI (Antalya) - Değerli Başkanım, sayın milletvekillerimiz, Bakan Yardımcımız ve bürokrat arkadaşlarımız; ben de öncelikle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Burada 1'inci madde tartışılırken biz esasen hukuk devleti mi, kanun devleti mi ayrımını iyi yapmalıyız. Şimdi, bir hükmü kanuna yazabilirsiniz ve bu, kanuni olur. Dolayısıyla da kanun hükümlerine uygunluk bir eylemle ilgili, işlemle ilgili karar verirken "Kanuna uygundur." diyebiliriz ama bu değerlendirmenin genel hukuk ilkelerine uygun olup olmadığına bu aşamada karar veremeyiz çünkü kanuna uygunluk demek her zaman hukuka uygunluk anlamına gelmez.

Şimdi, biz burada 1'inci maddeyi sizin önerdiğiniz şekliyle eğer değerlendirirsek yapılacak olan işlemde, örneğin "Banka mensuplarının imza yetkilerini kurul kararıyla geçici olarak kaldırır." hükmünü belki kanuna uygun hâle getirebiliriz. Ancak bu düzenleme genel hukuk ilkelerine kesinlikle uymaz, bu aşamada uymaz. Çünkü öncelikle bir genel hukuk kaidesi vardır: "Hiç kimse hakkında bir kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunmadıkça suçlu ilan edilemez." Bir kişinin suçlanabilmesi için, "Evet, bu kişi suçludur." denilebilmesi için önce hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olması gerekir, yargı kararı olması gerekir. Ancak biz bunları şimdi bu maddede bu aşamaya kadar dahi düşünmeden, bakın, sadece kurum denetimleri sonucunda bu kanun veya ilgili diğer mevzuat hükümlerini ihlal ettikleri bankacılık sistemini ya da bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürdükleri tespit edilen ve haklarında kanuni kovuşturma talep edilen kısmını çıkartıyoruz "Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı başvuruda bulunulan"

Şimdi, önce "Cumhuriyet Başsavcılığına başvuruda bulunulan kişi" yani "Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı başvuruda bulunulan" cümlesi nedir? Yani hakkında suç duyurusunda bulunan kimdir yani bunu mu kast ediyoruz? O zaman "yazılı başvuruda" diye bir şey olmaz. "Suç duyurusunda bulunulan" demek lazım eğer bir hukuki tanımlama yapacaksak. "Banka mensuplarının, imza yetkileri Kurul kararı ile geçici olarak kaldırılır." Bakın, burada "kaldırılır" hükmüyle esasen kurula da bir takdir hakkı bırakmadan kati bir görev yüklüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, soruşturma nedir? Eğer sizin biraz önce "Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı başvuruda bulunulur" veya bulunulan kişiden kastımız, hakkında şikâyet edilen yani şüpheli olan kişi ise bu ilk aşamaya "soruşturma evresi" denir. Soruşturma evresindeki işlemi cumhuriyet savcısı bizzat kendisi de yürütebilir, kolluk yetkililerinden yardım da isteyebilir. Genel olarak uygulamada -çoğu zaman- kolluk görevlileri bu soruşturmaları yürütür, belgeleri, bilgileri toparlar yerine göre, cumhuriyet savcısı bizzat kendisi belge talep eder, gerekirse keşif kararı verir, inceleme yapar, bilirkişi incelemesi yaptırır, sonuç itibarıyla şüpheli hakkında kendisinde suç işlediğine dair bir kanaat oluşursa bir dava açar, iddianame hazırlar, eğer böyle bir kanaat oluşmazsa da takipsizlik kararı verir. Kaldı ki uygulamada bugün çok sayıda şikâyet var ve cumhuriyet savcılıkları bu şikâyetlerin neredeyse yarısıyla ilgili dava açabilmekte.

Şimdi, çok sayıda takipsizliklerin yaşandığı bir ülkede, biz, hakkında yapılan bir dilekçeyle yetkili kişilerin görevlerinin yani imza yetkilerinin hemen elinden alınmasına bu anlamda cevaz vermekteyiz. İşte bu, belki sizin kanuna yazmış olmanızla kanuni olabilir ama genel hukuk kaidelerine hiç uygun değil.

Eski şeklinde "kanuni kovuşturma talep edilen" ibaresi ise bakın, cumhuriyet savcılığı takipsizlik kararı değil de bu kişi hakkında bir suç işlediğine dair bir kanaat oluşturup iddianame hazırlamışsa "kovuşturma aşamasına" geçilir. O aşamanın da tek başına daha savcılıktan mahkemeye geçmiş olması da yetmez çünkü "iddianamenin kabulü" diye bir aşama daha var. İşte, mahkeme, hâkim, kendisine iddianamenin gelmiş olmasıyla birlikte kişi hakkında kovuşturma hemen başlamaz, iddianamenin kabulüyle başlar. İşte, bu aşamada en azından bir hâkim iddianamesini kabul aşaması var. En azından yani başlangıç yönüyle düşünürsek, kendisi hakkında bir dilekçeyle yetkilerin elinden alınması aşaması yönünden bakarsak, her ne kadar kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı aşamasına daha çok varsa da en azından kovuşturma aşaması dahi savcının gerekli delilleri toplayıp yargının iddia makamını oluşturması nedeniyle, belgeleri toplayıp kendisine bir kanaat oluşturma aşamasının geçmesi ve sonrasında iddianamenin "Evet, belirli deliller var, bu iddianame bu aşamada usulüne uygun da hazırlanmış." diyerek hâkimin kabul aşaması var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)

CAVİT ARI (Antalya) - Toparlıyorum.

İşte, bu aşamalar bile yeterli değilken yani kesinleşmiş bir karar yokken, biz kovuşturma aşamasını dahi yeterli görmüyorsak sadece bir dilekçeyle yazılı başvuruda bulunulan kişinin yetkilerinin elinden alınması demek, bu kanunla beraber tüm yetkililer üzerinde yani banka yetkilileri üzerinde bir kılıç gibi gölgesinde sallanacak, tehdit ve baskı unsuru oluşturacaktır. Bu tehdit ve baskı unsuru o kadar ileriye gitmekte ki "Bu kişiler kurulun izni olmadıkça imza yetkisini haiz personel olarak hiçbir bankada çalıştırılamazlar." denilerek bu kişinin meslek hayatını, çalışma hayatını, çalışma özgürlüğünü tamamen ortadan kaldırmak tehlikesiyle karşı karşıya bırakan bir durum yaratılmaktadır. Bu nedenle, bu düzenleme genel hukuk ilkelerine tümden aykırıdır. Eski şekli hiç olmazsa biraz daha tolere edilen şeklidir diyorum, bu düzenlemeden vazgeçilmesi hukuka daha uygundur.

Teşekkür ederim.