KOMİSYON KONUŞMASI

SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Herkesi saygıyla selamlıyorum.

Öyle bir torba yasa ki her seferinde bir eşik atlıyoruz. İçinde kredi garanti fonu var, yanında bahisçiler var; içinde gaziler var, yanında avcılar ve tüfek var; içinde Türk Standartları Enstitüsü var, öbür yanında derneklerde kişisel verilerimizin suiistimal edilmesi için adımlar var. Yani hiçbir tarafından tutulamayacak, kendi içinde tutarsız gözüken bir şey var. Öte yanıyla da inanılmaz tutarlı, kendi içinde düzeni yeniden var etmeyi vadeden bir yasa teklifi var karşımızda. Tutarlılığı içindekinin içeriğinden gelmiyor, yapılış biçiminden başlayarak esasında hitap ettiği şeye dair bir tutarlılık ortaya çıkarıyor. Bu tutarlılığı ortaya çıkarmak için bence şöyle bir analiz yapmak yeterli oluyor: İki tane soru sormak gerek, herhangi bir kanunun ne işe yaradığını tespit etmek için. Birincisi: Bir sorunu veya sorun bütününü düzeltmeye ve iyileştirmeye dönük yapıdan kaynaklı sorunu giderecek, yapıyı dönüştürecek adımı atıyor mu? İkincisi: Bir sorunun düzen içinde korumasız bırakmış olduğu insanları konjonktürel olarak koruyacak bir sosyal devlet adımını barındırıyor mu? Şimdi, bu ikisi üzerinden baktığımız zaman, önce bir tahlil yapmak gerekiyor. Nasıl bir soruna dair bir çözüm arıyor bu yasa? Kendi bunu söylemediği için o zaman biz Türkiye'de hangi sorunları görüyoruz, onu sıralayabiliriz. Birincisi, ağır bir işsizlik var ülkede. 4 milyon 380 bin kişi işsiz, en geniş tanımıyla, 7,5 milyonun üzerinde vatandaşımızın işsiz olduğu bir ekonomiden bahsediyoruz. İşsizlik yok, sermayeye İşsizlik Sigorta Fonundan destek var yasanın içerisinde. İkincisi, ağır bir borçluluk hâli var bu ekonominin içerisinde. Hane halkları 2002 yılında 6,6 milyar lira borçluyken bugün 611 milyar lira borçlu; 93 kat artmış, gelirleri 93 kat artmamış.

KOBİ'lerin 2019 yılının sonunda var olan borç yükü 615 milyar lira. KOBİ'ler borç yükünün altında ezilmiş vaziyetteler, sandıklara aktaracak paraları falan da kalmamış, esnafın da üreticinin de. Dolayısıyla, ağır bir borçluluk hâli var.

Şimdi, böyleyken bu teklif ne yapıyor? Artık borçlanmaya ihtiyaç duymayacağınız bir düzen vadetmek yerine, yeniden borç, yeniden kredi "Kefaletini vereceğim, seni daha çok borçlandıracağım." diyor. Dolayısıyla, yapıyı çözmek bir yana, bu sorunu ortaya çıkaran neyse o yapıyı daha da derinleştirecek adımlar atıyor.

Tahlile devam ediyorum. Üçüncüsü, sürekli bir finansallaşma hâli var ekonomide. Bu sabah döndüm, Merkez Bankasının verilerine yeniden baktım, kredi-gayrisafi yurt içi hasıla arasındaki farka bakan bir kredi açığı verisi yayınlıyor. Sürekli yukarı eğilimli bir kredinin, gayrisafi yurt içi hasıla içinde artış oranı var.

Bütün uluslararası yayınlar şunu söylüyor: "Kredi iyidir, fazlası zararlıdır." Fazla dediği de gayrisafi yurt içi hasılanın içinde yüzde 70 arttığı anda, geçtiği anda risk teşkil etmeye başlar. Türkiye'de durum ne? Yüzde 70'ler civarında devam ediyoruz; onu aşmak için de ağır bir gayret içerisindeyiz. Risk ne? "Yüzde 70 arttığında büyüme gelmiyor, büyüme gelmediği gibi eşitsizlikleri de çok derinleştiriyor." diyor.

Bu teklif, bir sorun olduğunu hissediyor ama tahlili yapmadığı için çareyi nerede buluyor? Yeniden kredide, daha çok kredide buluyor.

Dördüncü sorun: Ben milletvekili oldum olalı, biz Kredi Garanti Fonu'nu tartışıyoruz. Bütün bu kredilere rağmen "Daha çok kredi verelim, mutlaka verelim." Tamam, peki, o zaman dönüp bakalım sorun kredi miymiş Türkiye'de? Bu Kredi Garanti Fonu'nun olduğu süre içerisinde, son 6 çeyrekte, Türkiye'de yatırımlar yüzde 15, yüzde 18, yüzde 20 azalmış. Yani Türkiye'de yatırımların önündeki engel kredi olsaydı, bu kadar kredi pompalandığında bu sorun ortaya çıkmazdı.

O zaman tahlil buysa iki temel soruya yanıtı vermek gerekiyor: Bir, bu sorunları ortaya çıkartan ekonomideki yapı bozukluğunu bu teklif düzeltecek mi? Düzeltmeyeceğinin yanıtını şöyle verebiliyoruz: Bir, neden yapı bozuk? Özgürlükler yok, dışlayıcı kurumlar hâkim olmuş vaziyette; ya etnik kimliğiniz üzerinden ya inancınız üzerinden ya cinsiyetiniz üzerinden bir biçimde bizi dışlıyor. Yani özgürlükler yok, hukuk yok, demokrasi yok. Şimdi dernek üyelikleri üzerinden dışlayacak. Yani bir o kalmıştı zaten. Dolayısıyla, bu düzen, kapsayıcı kurumsal yapılardan daha da uzaklaştırdığı için, ekonominin var olan krizini derinleştirir.

İki, bugünkü krizin en temel sebebi ranta dayalı bir düzenin kurulmuş olması. Yani üretken, gelir yaratan alanlara kaynak aktarmadığınız için sürekli borca ihtiyacınız var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Evet, buyurun, lütfen tamamlayın Sayın Böke.

SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Çok teşekkür ederim.

Bu borcu nereden alıyoruz? Dışarıdan alıyoruz, sonra da dönüyoruz, hane halklarının ihtiyacını gidermek üzere veriyoruz. İhtiyaç niye doğuyor? Yeterince ücret vermediğimiz için. Asgari ücret açlık sınırının altında. Bu ülkede milyonlarca çalışan ancak borçla idare edebiliyor. Sonra dönüyoruz, 75 lira desteği kime veriyoruz? İşsizlik Sigortası Fonu'ndan işverene veriyoruz. Dönelim, çalışana verelim o zaman belki borca ihtiyacı olmayacak, o zaman belki kredi dayatmanız gerekmeyecek. Yani krediye bağımlı düzen kriz çıkarıyor, biz bu teklifle krediye bağımlı düzeni yeniden krediye boğmayı vadediyoruz. Dolayısıyla, bu kriz çıkartır. Yetmez. Para bittiği için ne yapıyoruz? Yurt dışında yaşayanlara diyoruz ki: "Bireysel Emeklilik Sistemi adı altında emekliliği özelleştirmiştik biz, getirin dövizinizi buraya yatırın." Ya, Türkiye'ye yatırım yapmak isteyen zaten getirir, bir kısıt yok ki. Getirmiyor olması, BES'te böyle bir imkânın olmamasından kaynaklı değildi.

Dolayısıyla şu soruyla bitireyim: Peki, konjonktürel olarak ihtiyaç duyulan korumayı, düzen içinde, sosyal devlete ihtiyaç duyan, korumasız kalmış vatandaşını korumayı vadediyor mu bu? Bu teklif onu vadetmiyor ki. İşsizlik Sigorta Fonu'ndan kime aktarıyor? Sermayeye aktarıyor.

Peki, depremin altında ezilmiş, ölmüş insanlara, onları kurtarırken ne diyor? "Ya, kusura bakmayın, özelleştirme yoluyla dağıtmış olduğumuz bu elektrik dağıtım şirketlerinin yandaş sahiplerine aktaracağım parayı." diyor. "Sizi rahatlatıyorum ama..." Esasında aktarım nereden geliyor? "Senden ileride toplayacağım vergiyi, bugün benim yandaşım olan şirkete aktaracağım." diyor. İçinde sosyal devlet yok, içinde üretim yok, içinde gelecek yok. Bu krizi devam ettirecek bir teklif bir kez daha, yine, yeniden öyle. Bu kadar çok krediyle ancak kriz çıkar, diliyorum ki bunu düzeltebiliriz burada.