EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, iki konu var benim dikkatimi çeken. Bunlardan birincisi, şöyle düşünüyorum: Eğer mevcut Hükûmet birçok konuda -yani daha doğrusu "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" diyelim- merkezîleşmeye yönelik kararlar almamış olsaydı belki söylenenler ikna edici bulunabilirdi Nilgün Hanım'ın söyledikleri ama öyle değil. Bakın, ben size bir örnek vereyim, yine birazdan konuşacağımız maddelerden biri, 8'inci maddede şu deniyor mesela: "Tesis edilen irtifak haklarının terkin edilmesi işlemlerinin belediye encümeni veya il idare kurulu onayının aranmayarak Kültür ve Turizm Bakanlığının onayıyla yapılması düzenlenmektedir." Yani, yerele ait olması gereken meseleleri merkezî olarak çözmek zorunda hisseden bir sistemle karşı karşıyayız. Buna siz "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" diyorsunuz ama bence bu sistem zaten başından beri hatalı ve yanlış.

Şimdi başka bir konuya geleceğim. Diyorsunuz ki: "FETÖ gibi teşkilatları düşünerek yazdık." Öyle anlıyorum ben bu şeyi.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Vakıflardan bahsediyoruz.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Peki, ben size... Başka bir konuda niye aynı hassasiyeti göstermiyorsunuz? Bakın, FETÖ bir cemaatti. Şu anda Türkiye'de birçok cemaat ve tarikat var ve biz onların ne olduklarını bilmiyoruz bile. Yani, şimdi, bakın...

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Vakıflardan bahsediyoruz. O çok farklı.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Ama hiç farklı değil. Bakın, ben size söyleyeyim: FETÖ'nün de vakıfları vardı. Şimdi de bir sürü tarikatın vakıfları var. Bırakın onları, bu vakıfların kontrol ettiği paraların haddi hesabı yok. Yani üniversite kurmaya kalktılar işte. Bugün yine konuşacağımız konulardan bir tanesi. Gerçi farklı olduklarını söylüyorlar arkadaşlar ama onu da dinleyeceğiz ama ben şunu söylemek istiyorum.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Bütün cemaatleri aynı kefeye koyamazsınız.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Her neyse, eğer siz, bakın...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - FETÖ'yle aynı kefeye koyamazsınız.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Fark etmez ki. Dernekleri, bakın, sıradan dernekleri siz...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Çok şey fark eder.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Bir dakika...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Bütün cemaatleri...

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sıradan dernekleri ihtimali üzerine...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - FETÖ yaşanmış bir şey.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Anladım ama yaşanacak şeyler de vardır belki.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, Sayın Katırcıoğlu, siz devam edin.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yarın yaşanacak olayları göze alarak hiç kimseyi dışarı çıkarmamanız lazım.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - E, o zaman dernekleri niye kontrol ediyorsunuz?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Şeffaflığı anlattık.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Hayır, ama üyelerin adlarını istiyorsunuz.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Katırcıoğlu, siz devam edin.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Şeffaflığı anlattık.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Yok Uğur Bey, yok, öyle değil, öyle değil. Bakın, samimi olalım. Eğer bizim gerçekten FETÖ gibi bir meselenin, başımıza gelen bu meselenin ciddiyetinden giderek bu öneriyi eğer gündeme getiriyorsak ben de diyorum ki açık ve samimi olalım, daha açık konuşalım. Ben diyorum ki vakıflar, dinî vakıflar, tarikatlar, bir sürü tarikat var...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Erol Hocam, ciddiyetle yaklaşmak bu demek mi?

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Evet çünkü bütün derneklerin üyelerini izleyecek bir mekanizma kurmaya çalışıyor Bakanlık.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Dernekleri "terör" anlamı taşılar hâle getiriyorsunuz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Uğur Bey, müdahale etmeyin ya!

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Uğur Bey, bakın karşılıklı oluyor. Sayın Başkan...

Uğur Bey, bakın, arkadaşlar zaten bunu söylüyorlar, biz söylemiyoruz ki. Biz bunu dinlerken, maddeyi okurken FETÖ diye düşünmedim ama konuşmalardan anlıyorum ki FETÖ gibi bir teşkilatın tehlikesi düşünülerek... Yaşanmış bir örnek.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Hayır, dernekten çıkmayı kolaylaştırıyorlar.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Anladım ama demek ki adı "dernek" olan, adı "dershane" olan, adı "vakıf" olan birçok teşkilat FETÖ ilişkili hâldeymiş meğerse, bilmiyorduk o zamanlar ve 15 Temmuz darbesiyle ilgili olarak da bunların peşine düştük ve ondan dolayı da şu anda Hükûmet bu meseleyi çözmeyle ilgili olarak bu tedbiri getiriyor. Ben de diyorum ki samimi olalım, eğer buysa mesele o zaman bütün tarikatları kayda geçirelim. Ben "Tarikatlar olmasın." demiyorum, yanlış anlamayın. Tarikatlar sosyolojik bir vakadır, olabilir, olmalıdır da, cemaatler de öyle. Ben bunlara teorik olarak karşı olduğumdan dolayı söylemiyorum ama bizim kamu olarak bunu bilmemiz lazım. Eğer sıradan derneklere kimlerin üye olduğunu bilmemiz gerekiyorsa aynı şekilde dinî tarikatlarda ve dinî vakıflarda da kimlerin yönetimde olduğunu bilmemiz lazım.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Zaten biliyorsun, dijital ortama aktarıyorsun.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Peki, niye sadece dernekleri konu ediyorsunuz, vakıfları da konu edin o zaman çünkü dinî vakıflar var.

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Aynı kanun uygulanıyor orada da.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Efendim?

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Vakıflara da Dernekler Kanunu'nun bazı hükümleri uygulanıyor.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Ama bazı hükümleri uygulanıyor. Buraya koyun o zaman "vakıf" deyin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ŞİRİN ÜNAL - Buyurun.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Söz alırken "Yine boşa konuşacağım." diye kendimle çelişerek bu cümleleri kullanmak zorunda kaldım. Burada gerçekten neyi konuşuyoruz anlamıyorum ben. Ya, ben bir teklif getiriyorum, diyorum ki eğer meselemiz buysa -ki burada haklılık var, 15 Temmuz gibi bir olay yaşandı- peki nereden kaynaklandı bu? Bir cemaatin ürünü olduğu söyleniyor -doğru veya yanlış- o zaman ben de diyorum ki bu cemaatlerin dernekleri var, vakıfları var, dershaneleri var belki -bilmiyorum- bunların o zaman kontrol edilmesi lazım, madem bunların kontrolü gerekli diyorsunuz, o zaman bunları da kontrol etmeniz lazım.