KOMİSYON KONUŞMASI

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Yani konu, daha doğrusu, söylemek istediğim konu... Biraz önce Garo'nun söylediklerine ek olarak söyleyecektim ama biraz kaydı konu bir bakıma.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Siz de Garo'yla aynı kanaatte misiniz?

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Şöyle söyleyeyim: Bakın, işverenleri destekleyerek ekonomiyi iyileştirmeye yönelik bir anlayış iktisat politikasında artık eskimiş bir anlayıştır. Ya, bu türden bir teşvik politikasının yararlı olmadığına dair çok çalışma var. Aksine, işçilerin ve işsizlerin ücretlerini artırmak, işsizlere iş vererek işverenin işçi payını artırmak esasında ikili bir katkı sağlar ekonomiye. Çünkü biliyorsunuz, ücretler talebin bir parçasıdır. Dolayısıyla da işçi ücretleri arttığında talep artar esasında. Özellikle ekonomi dip noktalardaysa buradan üretimi teşvik edici bir etki yaratır. Bu bir.

İkincisi de asıl önemlisi ki bizim çok aradığımız bir şey, işverenleri, teknolojik değişime yöneltir. Biz, o kadar çatlıyoruz, o kadar teşvikler veriyoruz -mesela AR-GE, yeni teknolojiler vesaire- hiçbir şey olmuyor. Olmuyor çünkü işveren maliyetleri çok rahatlıkla kompanse edebiliyor ve kâr ediyor. Hâlbuki işçi ücretleri artmış olsaydı yani işverenin ücret maliyeti artmış olsaydı, bu hem onun talebini artıracak bir etki yaratacaktı hem de yeni teknolojilere yönelmeye yönelik bir "incentive" sağlayacaktı. Fakat Türkiye bunu yapmıyor. Yani bunu ben de lafügüzaf olsun diye söyledim, yani aklımızda olsun diye söyledim. Ama bence, bugün Türkiye'de bu meseleleri aşmak istiyorsak eğer, böyle bir politika tercih edilmelidir. Yani işçi ücretlerinin artışına yönelik bir politika daha doğru bir politikadır. Çünkü sonuç olarak, işverenlere verilen teşvik üretimi dönmüyor. Aksine, ya kârlarını artırıyorlar ya da en fazla, en fazla durumu idare eden yani ayakta kalmaya çalışan bir etki üretiyor. Tabii, tersi daha olumlu olur diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.