KOMİSYON KONUŞMASI

GAMZE TAŞÇIER (Ankara) - Teşekkür ederim ben de.

Öncelikle şunu söyleyeyim: Elbette ki bugüne kadar "Kadın hakları anlamında hiçbir şey yapılmadı." desek yanlış olur. Bunlardan en önemlisi de Başkanımızın da ifade ettiği gibi, çekincesiz imza attığımız İstanbul Sözleşmesi. Ama uygulamaya baktığımızda tabii ki, görevini layıkıyla uygulayan kamu memurlarını bir tarafa bırakıyorum ama büyük bir çoğunluğu ne yazık ki kadına şiddet konusunda ne kanunlardan ne İstanbul Sözleşmesi'nden ne de uluslararası hukuk kurallarından habersiz uygulayıcılar anlamında ya da haberleri var, uygulama noktasında işlerine gelmiyor. Bu konuyla ilgili kaçırmış da olabilirim geç geldiğim için ama uygulayıcıların sürekli eğitimi noktasında, kolluk güçlerinin eğitimi noktasında özellikle uluslararası sözleşmeler konusunda nasıl bir uygulamanız var?

Bir diğeri, evet ben de bu genelgenin çıkmasını şerhli çok olumlu buluyorum. Ama her fırsatta şunu ifade ediyoruz: En büyük sorunumuz uygulama noktasında, kâğıt üzerinde her şey güzel, gayet iyi ama uygulama noktasında çok ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Peki, biz bu kişilere İstanbul Sözleşmesi'nin ya da 6284'ü uygulaması noktasında tavsiye niteliğinde bir genelge çıkarıyoruz ama bir taraftan da siyasi partiler İstanbul Sözleşmesi'nin tartışmaya açılması noktasında görüşlerini ifade ediyor. Burada, aslında biz kendimizle çelişiyoruz. Doğal olarak, tartışmaya açılacak bir uygulamayı niye hayata geçirsin kamu görevlileri? Bu anlamda, onlara da görevlerini yapma noktasında yanlış mesaj iletildiği gibi bir düşüncem var açıkçası.

Bir diğeri, önleyici tedbir noktasında en önemli şeyin elektronik kelepçe olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz. Adalet Bakanlığına sorduğumuz genelgede birçok şehirde toplamda 3 bin civarında bir rakam olduğu ve hepsinin de kadına yönelik şiddetle kullanılmadığını ifade etmişlerdi. Bununla ilgili son durumda, sayıda bir değişiklik var mıdır, bunu merak ediyorum.

Son olarak, yerli üretim planlandığıyla da ilgili bir haber gördük. Bunun üretimi ne kadar sürecek? Hiç değilse yerli üretim gelene kadar bunların sayısının artırılması noktasında başka önlemler, başka tedbirler var mı, bunu sormak istiyorum.

Yine, sosyal medyayla ilgili, özellikle kadın derneklerinin ve aslında bizlerin de itirazını oluşturan genelgeyle ilgili kısım çok kıymetli çünkü çoğu zaman şunu görüyoruz: Verilen kararlarla -tüm deliller ortadayken- kişi serbest bırakılıyor ama sosyal medyada bir infial yaratılıyor, aynı gün içerisinde tekrar gözaltına alındığını hatta tutuklandığını görüyoruz. Birçok örnek var önümde: İstanbul'dan Azime, Aydın'dan Zeliha, öz amcası tarafından istismar edilen Bahar; yine, İstanbul'da, anneleri öldürüldüğü için sosyal medyada çağrıda bulunan evlatlar, bunların hepsi sosyal medya aracılığıyla bizlere ulaştırılıyor ve birçoğunun da ne kadar haklı olduğunu yapılan davalarda -işte en bariz örneği de Şule Çet davasıdır- görüyoruz. Bunu kısıtlamak bu mücadeleye sekte vurmaz mı? Çünkü birçok kişi artık sosyal medyayla sesini duyurabiliyor. Ben de bunun önemli olduğunu vurgulamak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.