KOMİSYON KONUŞMASI

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hem Adalet Komisyonumuzun değerli milletvekillerini ve Komisyon dışından gelen milletvekillerimizi, kamu kurumlarının değerli temsilcilerini ve basın mensubu meslektaşlarımı selamlıyorum.

Öncelikle tabii, şu zor dönemde böylesine bir düzenlemenin getirilmesi cezaevlerine salgın bağlamında bir rahatlama sağlayacaksa tabii ki buna olumsuz bakmak kimse, hiçbir görüş tarafından söz konusu değildir. Burada bizlerin yaptığı değerlendirmeler de bunun olabildiğince insani boyutunun, eşitlik, adalet boyutunun ihmal edilmemesi, kapsamın mümkün olabildiğince geniş tutulmasına yöneliktir. Benim, burada büyük çoğunluğunun hukukçu olduğunu bildiğim, değerlendirdiğim değerli milletvekillerinin yanında hukuki bağlamda şu doğrudur, şu doğru değildir diyecek bir donanımım yoktur. Hukukçu değilim ama mesleğim itibarıyla, yaklaşık yirmi iki yıl gazetecilik yapmış bir mevkidaşınız olarak bu çıkarılacak olan düzenlemenin adaletli, çıkarılacak olan düzenlemenin vicdanlara sığan... Çünkü iktidar kanadının bunu getirirken -kamuoyuna yaptıkları açıklamalara, burada yaptıkları açıklamalara baktığımda- birçok kesimle görüşüldüğünü ve ilk ilke olarak da bu düzenlemenin vicdanlara sığması gerektiğini sürekli vurguladıklarını gözlemliyorum. Bizler de bunu söylüyoruz; adaletli, eşit, vicdanların kabul edeceği bir düzenleme olması gerekir diyoruz. O zaman, bu yapılırken bazı noktalarda bence karşılıklı olarak -zaten söyleniyor ama- biraz daha birbirimizi dinlemeye, biraz daha içeridekilerin sesine kulak vermeye ben de sizleri davet etmek isterim.

Birkaç konuyu vurgulayacağım, bunlardan birincisi: Tabii, infaz düzenlemesi denildiğinde hep hükümlüler deniliyor ama bu paketteki bazı düzenlemelerden sadece hükümlüler değil tutuklular da yararlanacak. Biz de aslında bundan yararlanacak olan tutukluların kapsamının genişlemesinden yanayız. Coronavirüs nedeniyle, ağır hasta, gebe, engelli tutuklular için getirilen adli kontrolle tahliye uygulamasını tabii ki olumlu buluyoruz. Salgının boyutu da dikkate alınarak bunun kapsamının mutlaka genişletilmesi gerekir. Nasıl genişletileceği, ne ölçüde genişletileceği tabii ki siz değerli hukukçuların, Komisyon üyelerinin takdirindedir. Ama örneğin, 65 yaş ve üstündeki vatandaşlara "Evde kal." derken, onların sokağa çıkmalarını yasaklarken belki bu tutukluluk düzenlemesinde de 65 yaş ve üstünün de tutuklu olarak cezaevinde durmaması konusunda bir adım atılabilir diye düşünüyorum.

Ama benim özellikle vurgulamak istediğim bir konu var. Gasp, yaralama faillerinin, çetelerin, uyuşturucu satıcılarının bir şekilde, infaz düzenlemelerinde değişiklik yaparak serbest kalmalarının önünü açacak bir düzenleme söz konusu. Şimdi bu böyleyken benim meslektaşlarım var, sizlerin bazı yazılarını okuduğunuz, beğendiğiniz ya da beğenmediğiniz, eleştirdiğiniz ama önemli olan, mesleklerini yapabilmeleridir. İşte, Oda TV yazarları Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Manisa'dan bir yerel muhabir Hülya Kılınç, Yeni Çağ yazarı Murat Ağırel, Yeni Yaşam gazetesinden Ferhat Çelik, Ayhan Keser var. Şimdi, bu gazeteciler -biliyorsunuz konuyu ama bir hatırlatacağım- Libya'da şehit düşen MİT mensubumuzun cenazesini -ki ifşa olmuş bir konuydu, sosyal medyada olsun, Mecliste olsun- tekrar haber yaptılar diye yaklaşık bir aydan fazla süredir cezaevindeler. Benzer şekilde, siyasetçiler var, Mecliste olsun, değişik yerlerde olsun, yaptıkları konuşmalar nedeniyle yıllardır cezaevindeler; işte, Selahattin Demirtaş. Benzer şekilde, yine, Osman Kavala -daha önce de hatırlatıldı- biliyorsunuz, Gezi davasından iki buçuk yıldır cezaevinde. Önce Gezi'nin organizatörü olarak yargılandı ve beraat etti, beraat ettiği gün başka bir dosyadan tutuklandı, o dosyadan tahliye oldu. O dosyadan tahliye olmadan önce üçüncü bir dosyadan tutuklandı, son tutuklandığı dosya casusluk dosyası ve iki buçuk yıldır cezaevinde. Bu süreçte 1 beraat, 2 tahliye kararı çıktı, AİHM'den hakkında tutukluluğunun hak ihlali olduğuna ilişkin bir karar çıktı. Osman Kavala şu anda yaptığımız bu düzenlemeden faydalanamayacak gözüküyor. Gezi'den bahsetmişken bugün belki basında görmüşsünüzdür "Bu paketten kimler faydalanıyor?" diye. Teknik maddelere baktığınızda, 101, 105, 92 deyince benim gibi hakikaten hukuk nosyonu olmayan biri anlamayabiliyor ama işin içine girdiğinizde, o madde kime yarıyormuş, kim faydalanmıyormuş diye baktığınızda, mesela, bugün ilginç bir haber vardı, dikkatinizi çekmek isterim. Soma maden -kaza demeyeyim, dilim varmıyor- cinayetinde, Ermenek, Ankara YHT tren kazası, Çorlu tren kazası gibi yaşanan bu iş cinayetlerinde, tren kazalarında -onlarda da hep ihmal var- taksirli...

OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Onlar kapsam dışı, ölüme sebebiyet olduğu için kapsam dışı.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Ama taksirli suç olduğunda kapsam içinde olduğu yönünde haber var. Benzer şekilde, Tahir Elçi davasında, Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert gibi Gezi direnişi sırasında, Gezi olayları sırasında ölümlerine sebep olan güvenlik görevlilerimizin bir şekilde -yaralanmaya sebep olma vesaire gibi- yine bu paketten faydalanacağı şeklinde analizler, incelemeler var. Siz "Kapsam dışı." dediniz ama söylediklerimde eğer hâl böyleyse, cezaevinde yatmakta olan bu kişiler ya da yargılanmakta olan kişiler bu paket sayesinde çıkacaksa ya da hüküm almaları durumunda içeriye girmeyecekse; diğer taraftan, iki buçuk yıl yatırdığınız, beraat etmiş olmasına rağmen Gezi davasından, hâlâ cezaevinde tutmakta ısrar ettiğiniz Osman Kavala'nın yatması, açıkçası, sadece benim değil -ben inanıyorum ki sizlerin de- hepimizin vicdanına sığmayacaktır diyorum. Benzer şekilde, Ahmet Altan'ın cezaevinde kalması, az önce söylediğim diğer isimlerin... Bu, dediğim gibi, hem adaletsiz olacak hem de kendi vicdanımıza dahi anlatamayacağımız bir husus olacaktır. Zaten biliyorsunuz, ülkemiz yıllardır gazetecilere yönelik haksız, uzun tutuklamalar nedeniyle dünyanın gazeteci hapishanesi olarak bilinmekte. Sadece iki gün önce bitirdiğimiz mart ayında 22 gazeteci gözaltına alındı, 9 gazeteci tutuklandı. Her fırsatta sizlerle paylaşmaya çalışıyorum. Biz bu ayıbı daha fazla taşımamalıyız. Aslında bakarsanız, bir gazetecinin susması hepimizin özgürlüğünün elinden alınması demektir, 83 milyon olarak basın özgürlüğü hepimizin özgürlüğüdür aslında. Haber yapan, eleştiren, düşünce açıklayan gazetecilerin aslında yargılanmaması -yani bir şiddet, terör, nefret unsuru yok ise- gerekirken biz onların tutuksuz yargılanması için buradan çağrıda bulunmaya çalışıyoruz. Örgüt üyesi olmamakla birlikte, örgüte yardım suçunu düzenleyen TCK'nin 220'nci maddesinin (6)'ncı ve (7)'nci fıkraları kapsamında tutuklu ya da hükümlü olan siyasetçi, aydın, insan hakkı savunucusu, avukatlar, gazeteciler, birçok meslekten gelen kişiler var, mutlaka bu düzenlemede kapsam içine alınmalıdır. Çünkü biliyorsunuz, yargı reformu yaptık, bu Meclisten birlikte çıkardık, o dönem de konuştuk hem Terörle Mücadele Kanunu'na ekledik, dedik ki: Haber suç değildir, eleştiri suç değildir, böyle görülmeyecektir bundan sonra. Bunun devamı niteliğinde biz bu paket kapsamında da bırakın silahı, eline taş dahi almayan, sadece kaleminden başka bir gücü olmayan, fikrini açıkladı diye, düşüncesini eleştirisini açıkladı diye gazetecilerin, siyasetçilerin, aydınların, avukatların terörle ilişkilendirilerek cezaevinde aylarca, yıllarca tutulmasına burada son verebilmeliyiz. Bunun yolunu, sizlerin tabii ki hukuki nosyonu, donanımı açacak güçtedir, bunu birlikte açmalıyız. Yani gerçekten vicdanlara sığsın istiyorsak, gerçekten adaletli olsun istiyorsak çeşitli suçlardan bir şekilde cezaevine girmiş olan yurttaşlarımız bundan faydalanırken sadece kalemi, sadece yazdığı, sadece düşüncesi nedeniyle aydınlarımızın cezaevinde kalmasına izin vermemeliyiz. Düşünceyi açıklamanın, haber yapmanın suç olmaktan sözde değil, gerçekten çıkarılmasını sağlamamız gerekir diye düşünüyorum.

Yine, çeşitli partilerden milletvekili arkadaşlarımız söyledi, ben de yorumlara, analizlere bakarak söylüyorum. "Kadına şiddet suçları, cinsel içerikli suçlar kapsam dışı kaldı." denilmekte ancak dışarıdan yapılan yorumlara, analizlere, çok kıymetli hukukçuların değerlendirmelerine baktığımızda -yani akademisyenlere vesaireye- bunlarda önemli istisnalar olduğu ve aslında bakarsanız, mağduru kadın, mağduru çocuk olan suçların ya da vakaların bir şekilde bu paketle affa uğramakta olduğu şeklinde uyarılar var. Az önce konuşan değerli milletvekilimiz de aynı konuya vurgu yaptı. Bu konunun da hassasiyet yarattığını dikkatinize sunmak isterim.

Bu paket tabii ki bir musibetle, bir corona salgını vesilesiyle önümüze geldi. Bu paketle tabii ki insanların sağlığına kavuşması bir olumlu sonuç olacaktır ya da bu insanlarımıza bulaşmamasını sağlamak olumludur ama bu paketin belki de toplumsal barışa da katkısı olabilir, olmalıdır. Şunu demek istiyorum: İşte, düşüncesi nedeniyle, eleştirel aykırı fikri nedeniyle, yazdığı eleştirisi, konuşması nedeniyle cezaevinde olan siyasi tutukluların, gazetecilerin, avukatların, siyasetçilerin, hak savunucularının bir şekilde özgürlüklerine kavuşmasını sağlayabilirsek biz hep konuştuğumuz ama gerçek anlamda bir türlü hayata geçiremediğimiz toplumsal barışa da şu zor günlerde, şu zor koşullarda, yapmaya çalıştığımız bu kanunla önemli bir katkı sağlayabiliriz. Bu fırsatı tepmeyelim, bu fırsatı kullanmak için hepimiz olabildiğince çaba harcayalım diyorum.

Son söz olarak da -belki başta söylemem gerekirdi- gerek özveriyle çalışan, hayatlarını ortaya koyan sağlık çalışanlarımıza gerekse de tüm kamu çalışanlarına, vefa projelerinde olan polislere, jandarmalara, belediyelerimizin çalışanlarına ve tabii ki şurada bile, bu küçücük salonda bile bizlerin bu çalışmayı yapabilmesi için yine özveriyle çalışan değerli Meclis çalışanlarına, emeklerine çok teşekkür ediyorum. Sizlerin, Komisyon üyelerinin çalışması çok kıymetlidir. Bir canımızın dahi bu salgından zarar görmemesi için yapılan çalışmaya ben teşekkür ediyorum; umarım, en kısa sürede hayata geçer.

Çok teşekkür ediyorum.